Bahara ve Barışa Merhaba------
İstanbul gibi bir büyük metropolde
geçiyorsa yaşantınız bahar mevsiminin şenlikli gelişinden de bihabersiniz demektir.
Yeşeren, yenilenen doğanın farkına bile varmaksızın evinizden çıkar, trafik
karmaşasında örselenen sinirlerinizi de yanınızda taşıyarak iş ve aş peşinde
koşturur durursunuz. Çoğu kez, önünden geçtiğiniz sokağı, caddeyi, ağaçları ve
kuşları fark etmeksizin. Hele geçiminizi emeğinizle güç bela sağlamaya
çalışanlardansanız işiniz daha da zor. Baharın ayırtına varmak şöyle dursun iki
yakanızı bir araya getirebilme telaşından ayları, haftaları günleri
karıştırmanız işten değildir. Yine de günlerden bir gün kafanızda ay sonunu
nasıl çıkaracağınızın hesapları, dalgın yürürken. Hemen sokağın köşesindeki
ağaca ilişiverir gözünüz. Pembe baharlar patlayıvermiştir dallarında. İlk kez
görüyormuşçasına gözünüzü alamazsınız ağaçtan. Hayretle bahar gelmiş dersiniz.
Bu yıl baharı barış
rüzgarları ile karşıladık. Umalım onca onulmaz acıların yaşandığı coğrafyamızda
rengarenk bahar çiçekleri gibi barışın tomurcukları da çiçek açsın.
Siyasetçiler, akademisyenler ve medya savaşın değil barışın, ayrımcılığın değil
kardeşliğin dilini konuşarak genci yaşlısı, kadını erkeği ile tüm yurttaşlara
örnek olsunlar. Biliyorum iyimserliğimi hem aşırı hem de çok erken bulanlarınız
var. Barışı kösteklemeye çalışan politikacıları, savaş ve şiddet dilinden bir
türlü kendini kurtaramayan yazarlar var. Çok da önemli değil diye düşünüyorum.
Barış için halklar kenetlendiğinde hiçbir provokasyonun bu görkemli tabloya
zarar verebileceğine inanmıyorum. İnanmak da istemiyorum. Çağımızda hala ırkçı düşünceleri,
her türden ayrımcılığı kafalarında barındıran savaş severlere usta şair Gülten
Akının dizelerini anımsatmakta yarar görüyorum:
savaşı
bir oyun diye sürdürüyorsunuz
sizin sonsuza dek yaşamak gibi
bir huyunuz mu var
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------