Kimi yazarlar vardır, yapıtlarıyla hayata bakışları ve duruşlarıyla sizin ayrılmaz bir parçanız, sıkı bir dostunuz olup çıkarlar. İçiniz daraldıkça, yeni dünya düzeninin emek insanları üzerinde yarattığı bunaltıcı baskıdan sıkıldıkça, ortalığa saçılan insanlık ayıplarına tanık oldukça yapıtlarında soluklanır, okudukça güç alır kendinizi iyi hissedersiniz. Bunun için de öncelikle o yazarın hemen tüm kitaplarını okumalısınız. Seçtiğiniz yazar dostunuzu düşünceleri ile örtüşüp örtüşmediğini, yazarın bilgi ve kültür dağarı da çok önemli. Ama bir kez yazarınızı buldunuz mu artık hayatta asla yalnız kalmazsınız. Kendi adıma bu tür yazar dostlara sahip olduğum için şanslı sayıyorum kendimi. Bunlardan biridir John Berger. Onun ülkesi insanlıktır. Çağımızda artan insanlık ayıplarının, hak ihlallerinin, sömürünün, etnik kökenli, din temelli savaşların karşısında hep o vardır. Tıpkı Noam Chomsky, Tarık Ali,  Eduardo Galeano, Edward Said gibi. John Berger çok yönlü bir entelektüel. Yazarlıktan, güzel sanatlara, fotoğraftan sinemaya dek uzanan önemli çalışmaların altında imzası var. Türkiye’yi yakından tanıyor  bir Nâzım Hikmet hayranı. Öyküleri, romanları, deneme yazıları, sanat eleştirileri ile ülkemizde de çok okunan bir yazar.  

        Gece yazmaya başlamadan önce kitaplığa göz atıyordum. Gözüm “ Kıymetini Bil Her  Şeyin” (Çev. Beril Eyüboğlu Metis Yayınları 2008) adlı yapıtına takıldı. Okuyalı uzun bir süre olmuş. Yeniden karıştırmaya başladım sayfaları. Nâzım’a değgin yazdıklarını yeniden okudum. Ve kendi kendime bazı satırları okurla paylaşmalıyım dedim. Ülkede seçmen iradesini hiçe sayarak halklara dayatmaya çalıştıkları   hükümet senaryoları, nefret söylemleri  ve ırkçı şiddet karmaşası arasında  okura da iyi gelecektir umudundayım. John Berger  denemesinde Nâzım’dan ve şiirinden söz ederken şöyle der :

“…Tutuklular hemen her yerde  Büyük Firar’ı hayal ederler, Nâzımın şiirinde ise buna rastlanmaz. Onun şiiri başından beri cezaevini dünya haritasında küçük bir nokta olarak belirtir.

 

            En güzel deniz:

                                henüz gidilmemiş olanıdır.

             En güzel çocuk:

                                henüz büyümedi.

                         En güzel günlerimiz:

                                 henüz yaşamadıklarımız.

                        Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:

                                henüz söylememiş olduğum sözdür…

 

                        Bizi esir ettiler,

                        Bizi hapse attılar:

                                    Beni duvarların içinde,

                                                           Seni duvarların dışında

                       

                        Ufak iş bizimkisi.

Asıl en kötüsü

bilerek, bilmeyerek

hapishaneyi insanın kendi içinde taşıması…

insanların birçoğu bu hale düşürülmüş,

namuslu, çalışkan, iyi insanlar

ve seni sevdiğim kadar sevilmeye layık.

                                                                                       

Nazım’ın şiiri, sivri ucu hapishane hücresine saplanmış bir pergel gibi kimi zaman mahrem, kimi zaman geniş çaplı ve küresel daireler çizer.

 

Evet, sevgili okur, John Berger de Nâzım Hikmet de dünya yazınının büyük ustaları. Bilge kişiliklerine karşın alçak gönüllü, hayata  dair anlatılarında içtenlikli, barışçı,insancıl oldular .