Yerel gazetecilerle bu kez İskenderun’da buluştuk. İskenderun eğitim seminerinin bu kez iki önemli ayağı vardı. Birincisi yerel gazetecilerle birlikteliğin 70.sini Antakya’nın bu şirin ilçesinde gerçekleştiriyor olmamızdı. İkincisi ise TGC’nin Konrad Adenaur Stiftung (KAS) iş birliği ile düzenlediğimiz yerel gazetecilik yarışmasına ilişkindi. Yarışmayı, Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınların dramını akıcı bir dille kaleme alan, Serpil Korkmaz kazanmıştı. Seçici Kuruldan yarışmacılar arasında en yüksek puanı alan Korkmaz’ı kendi ilçesinde, meslektaşları, ailesi ve dostlarının arasında ödüllendirmek şık olacaktı. Bizler de öyle yaptık. Hatay ve İskenderun dışında Kahramanmaraş, Kilis’le kimi ilçelerdeki gazetecilerden 120 meslektaşımız katıldı seminere. Neler konuşuldu derseniz ana hatlarını özetlemeye kalkışsam bile, bir köşe yazısı çevresine sığmaz. İstanbul’dan, Ankara’dan gelen konuşmacılar bilgi dağarlarını yerel meslektaşlarla paylaştılar. Özellikle hukuk ve basın ilan kurumu ile ilgili sorunlarına çözüm getirmeye çalıştılar. El Cezire Sağlık Editörü Sibel Güneş son iki yıl içinde gazetecilere yönelik şiddet, gözaltılar ve yaralanan gazeteciler konusunda döküm sundu meslektaşlara. İşsiz bırakılan gazetecilerden söz etti. Gazetecileri sendikalı olmaya çağırdı. CNN Türk Muhabiri Göksel Göksu’da “Medyada Kadın Olmak” başlıklı sunumunda, gazetecilikte kadın sorunsalını irdeledi. Yaygında ya da yerelde kadın gazeteciye bakışın aynılığına, kadına yönelik ayırımcılığa dikkat çeken Göksu, verilen emeğin eşit ama ücret ve yönetici tutumunun eşit olmadığını vurguladı.
Toplantı Suriye sınırında sıcak olayları yaşayan kentlerde düzenlenince Suriye sorunu da konuşuldu elbette. Bu konuda da Cumhuriyet Yazarı Mustafa Erdemol, bölgede yaşanan sıcak gelişmeleri tanıklıklara bir kitapta toplayan Yerel Gazeteci Akın Bodur da katılımcılarla gözlemlerini paylaştılar.
Hatay bizim eski göz ağrımız. En sık gittiğim illerden biri. Her zamanki içtenlikli dostlukla karşılandık. Musa Dağında Ermeni köyü ‘Vakıflı’ya. Samandağ’a gittik. Vakıflı’da artık ekolojik tarım bırakılmış ama yine tarım ürünlerini doğal olarak yetiştiriyorlar.10 kadınla başladıkları işlikte çalışan kadınların sayısı 21’i bulmuş, reçeller, likör, şarap, zeytinyağı üretiyorlar. Zevkli ambalajlar içinde küçük dükkanlarında satışa sunuyorlar. Emek ürünü el işleri, oya işlemeli örtüler de yine köyün küçük alanında sergileniyor. Köyün küçük şirin bir de kilisesi var. Suriyeli sığınmacılardan 21 kişiyi köylerinde geçici olarak barındırıyorlar. Onlara yemek, yakacak ve yer sağlıyorlar. Komşu köylerden de yardım geldiğini söylüyorlar hemen. Güzel ve insani bir dayanışma örneği. Köyde gündüz herkes çalışıyor. Gece ise yemek sonrası bir araya gelerek sohbet ettikleri bir kahveleri de var.
Yerel seçimlerde Eski Bakan Sadullah Ergin’i saf dışı bırakarak yeniden belediye başkanı seçilen Dr. Lütfü Savaş, Mazbatasını aldığının ertesi günü bizim seminere geldi. Son oturumu izledi. Yazılısı ve görüntülüsüyle yaygın medyadan şikayeti vardı. Kendi adına değil Hatay ve bölge insanı adına. Bölge için medyada yapılan kötümser, abartılı haberlerin turizmi yavaşlattığını, esnafı, çiftçiyi zora soktuğunu anlatıyor. Gördüğümüz kadarı ile halkıyla barışık bir başkan. “Barış” sözcüğünü, halklarla birlikte yönetim modelini ağzından düşürmüyor. Yeni partisine
Hatay’da ivme kazandıracağı kesin.
TGC’nin Hatay Temsilcisi, Gazeteci Mithat Kalaycıoğlu’nun pek çok yeteneğini bilirdik ama bölgenin iyi rehberlerinden biri olduğunu da bu seyahatte öğrendik. Ödül sahibi Serpil Korkmaz da konuk meslektaşlarını hiç yalnız bırakmadı. Kısaca Anadolu misafirperverliğinin yeni bir örneğini bölgede doya doya yaşadık.
Geceyi bir kokteyle kapattık. Lobide meslektaşlarla sohbet ederken günün sürprizi çıktı ortaya. Piyanonun başına geçen KAS’ın Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop klasik batı müziği parçalarından nefis bir resital sundu. Artık piyanolu ortamlarda kolay kurtulamaz elimizden.
Zaman zaman benim de kullandığım deyimle medyanın dibe vurduğu görüşünün bir yanılgı olduğunu bu toplantı ortaya koydu. Yerelde inadına gazetecilik diyen ve gerçekten iyi işlere imza atan ne çok meslektaşımız olduğuna tanıklık ettik. Rant için gazetecileri bölmeye çalışan, siyasete gazeteciliği alet eden grupların, kendilerini salt gazeteciliğe adamış meslektaşları tarafından nasıl dışlandığını gördük. Bağımsız, bağlantısız gazeteciliğin yerelde de yeşermesi büyük güç verdi meslek örgütümüze. Sorumluluğumuzu da artırdı elbette. Artık koşullar ne denli zor, ne denli baskıcı olursa olsun inadına gazetecilik sloganını dilimizden düşürmeyeceğiz. Teşekkürler Hatay, teşekkürler İskenderun ve katılımlarıyla bizi gönendiren 120 meslektaşımız. Ayrı ayrı hepinize gönül dolusu teşekkür ve sevgiler.