İç savaş sırasında “kimyasal silah” kullanıldığı iddialarını araştırmak üzere 18 Ağustos 2013 Pazar günü İsveçli uzman Ake Sellstrom başkanlığındaki 20 kişilik Birleşmiş Milletler Araştırma Komisyonu Suriye’ye gitmişti. Heyet daha incelemelerine başlamadan, 21 Ağustos sabahı erken saatlerde Şam’ın Doğu Guta bölgesindeki saldırılarda kimyasal gaz atıldığı iddiaları dünyayı sarstı.
1100 kişinin öldüğü ileri sürüldü. Hammuriye’de 300, Arbin’de 78, Sepka’da 67, Keffar ile Batna’da 140, Muaddamiye’de 50 kişi ölmüş, 3600 kişi ise yaralanmıştı. (Radikal 22.08.2013) Ölenlerden çoğu kadın ve çocuk olan sivillerin gözbebeklerinin küçüldüğü, dudaklarının soğuk olduğu, ağızlarında köpük bulunduğu ve yaralılarda nefes darlığı, kusma ve bilinç kaybı görüldüğü haberleri fotoğraflarla, videolarla dünyaya yayıldı.
Kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı, kimin kullandığı ve ölü sayısı konusunda çelişkili bilgiler gelmesine rağmen iç savaşın tek hakikati; inanılmaz ve dehşet verici ölümler, yaralılar. Haberlerden anlaşıldığı kadarıyla, kimyasal silah, zehirli gaz ya da kitle imha silahları kullanıldığı iddialarını doğrularcasına ölümün acı fotoğrafları insanların boğularak zehirli gazdan öldüklerini gösteriyor.
Yüzyılın en karmaşık sorunları artık “savaş” yoluyla çözülüyor. Kanla yıkanmış, insan derisiyle kaplı uluslararası Sözleşmeler ise artık katliamları önleyemiyor.
Biyolojik Silahlar Sözleşmesine 1974 yılında taraf olan Türkiye, 1979 yılında “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması” ile 2000 yılında “Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması” tarafı olmuştur.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC / Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme) kimyasal silahların üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan bir silah kontrol antlaşmasıdır. Antlaşma, Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü (OPCW) tarafından yönetilir. Bu örgüt bağımsız bir oluşumdur ve BM’e bünyesinde bir kuruluş değildir. Türkiye Kimyasal Silahlar Sözleşmesine 1997 yılından beri taraftır.
Savaşın önlenmesinde ve kalıcı barışın sağlanmasında hukuk ne işe yarar? Bu gün yaşanlar gösteriyor ki, insanların ölümlerine ve toplu katliamlarına neden olan kitle imha silahlarının denetimi ve yasaklanması hakkındaki mekanizmaların iflas ettiği bir zamana sürükleniyoruz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni oluşturan devletler dünya silah ticaretini elinde tutan devletlerdir. Bu devletlerin silah tacirlerinin geçmiş savaşlarda, İran-Irak savaşında, Halepçe katliamında kullanılan kimyasal silahların üreticisi ve satıcısı olduğu gerçeğini akılda tutarsak; acaba dünya üzerinde savaşla ilgili kararlar vermeye yetkili organın BM Güvenlik Konseyi olması nasıl bir tesadüftür?
Devletlerin insanların yaşam hakkını korumak için ölüm cezalarını kaldırmış olmaları yetmiyor. 1907, Birinci Dünya Savaşındaki ölümler, 1925 Cenevre Protokolü, II Dünya savaşındaki faşizm yüzünden Devletlerin kitle imha silahlarıyla insanları katletmesinin önlenmesi için yaşam hakkının korunması hakkında çözüm üretmek ve insanlığa karşı işlenen suçların cezasızlığının önlenmesine kafa yormak zamanıdır.