Geçtiğimiz Pazar günü özel bir durum için Ormanlı’ya gitmeden önce Kdz. Ereğli sahilinde dolandım şöyle bir tur.
Ünlü Ressam Osman Zeki Oral’ın önerisi ile 2002 yılından bu yana belediyenin organizasyonunda yapılan hamsi festivaline “olumlu gözle” bakmaya çalıştım.
Bakalım hamsi ne yapacak?
Kavağa çıkar mı acaba?
Belli mi olur!
Konu festival olunca, sınır yok.
“Olmaz olmaz” demek bile az gelir.
Neyse.
Kasım ayının güneşli son Pazar gününde, mangallar hazırlanmış, üzerleri isimlendirilmiş, pankartlar asılmış, sahneler kurulmuş, balonlar da şişirilmişti sahilde. Sabahın erken saatlerinde başlayan hazırlıklar belediyenin çalışkan emekçileri ile öğle saatlerinde tamamlanmıştı.
Dolaştığım saatte daha mangallar yakılmamış ve festival start almamıştı.
Fukara gömleği güneşin verdiği tatlı sıcaklıkla alanı gezerken insanları izledim.
Toplumun değişik kesimlerini temsil eden insanlar tatlı bir koşuşturma içindeler. Kimi balık ayıklıyor, kimi oturacakları alanları düzenliyor. Koca koca adamlardan pankart asanlar bile var.
İşte bunun adı heyecan.
Yani mutluluk.
“Ya” dedim. “Her olaya negatif bakma bir de olayın güzel yüzünü yansıtmaya çalış” diye söylendim kendimle.
İşte toplumsal bir olay.
İnsanlar kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk sahile koşup festivale katılıyor.
Zor ile mi geliyorlar?
Hayır!
“Anlamak gerekiyor “ diye kendimle hesaplaşmamı sürdürürken, deniz kenarına konulan küçük bir havuza odaklandım. Az sonra da Bozhane tarafından bir tanesinin üzerinde “Deniz Feneri” yazan önce üç tekne geldi. Tekneler için yapılan iskeleden taşınmaya başlandı kasalarca balık. Kasalardaki balıklar hazırlanan içi su dolu havuza dökülürken “İşte dur şimdi” dedim.
Haydi gel şimdi de festivalin bu bölümüne iyi bak.
Ya ayıptır.
Bu kentin insanına saygısızlıktır.
Hatta biraz daha ileriye gideyim; hakarettir.
Güvenlik görevlileri ile çepeçevre sarılan alanın ortasındaki havuza doldurulan balıkları torbalara dolduran belediyenin tepe yetkilileri objektiflere poz verdiler.
Pes yani pes!
Halkı oraya “balık dağıtacağız” diye toplayanlar böylesine toplumsal değeri olan tek festivali de reklama alet ettiler.
Belediyenin yetkilileri gittikten sonra, havuzun başına toplananların hamsileri torbalara doldurmak için yarattıkları o çirkin görüntü kapak olsun bu ayıbı işleyenlere.
Bitmedi…
İkinci ayıp varmış meğer.
Ana yol üzerinde sahile dikine park ettirilen bir minibüsün önündeki kuyruk dikkatimi çekince o yöne gittim. Kuyrukta olan tanıdıklara sordum “ne kuyruğu bu” diye.
Izgara kuyruğuymuş.
Az sonra konuyla ilgili belediye meclis üyesi önde, belediyenin tepe yetkilileri ardında söküldüler minibüsün yanına.
Kapaklar açıldı ve ızgara dağıtımı başladı.
Kuyrukta olanlar 2-3 liralık bir ızgarayı kapabilmek için birbirleri ile dalaşırken, ızgara dağıtanlar arasında CHP’nin ilçe başkanını da gördüm.
Evet evet o da, Atatürk’ün kurduğu partinin ilçe başkanı ızgara dağıttı kuyrukta olanlara.
Yine fotoğraflar çekildi, görüntüler alındı.
Ve gittiler.
Bu iki görüntü içimi daralttı.
Olaya “olumlu bakma” kararlılığım bir anda değişti.
Onca hazırlık yapabilen belediye hamsi ile ızgara dağıtımını neden mangal başlarında yapmaz?
Yapamaması mümkün değil.
Çok da basit.
Olay “şov amaçlı” olunca illaki rezillik öne çıkarılacak.
İşte öyle oldu.
Ereğli halkı hamsiye hücum etti, ızgara alabilmek için kuyruğa sokuldu.
Doğrudur yanlıştır olayın bu yönünü bir kenara bırakayım da, Kadir Gecesi 10 bin kişiye iftar yemeği dağıtımını gerçekleştirebilen belediye, bir avuç hamsi ile ızgarayı dağıtabilir ve bu rezalet yaşanmazdı.
Ama…
İşte yine bir “ama” girdi araya.
Bu “ama” dert.
Sıkıntı.
Belki de isyan!
Şimdi hamsinin festivalinde bu ayıp görüntüler yaşanmışken, Atatürk Anıtı’nın yanına konulan “yüzsüzlük düzenlemesi” için ne demeli?
Şimdilik kalsın bakalım.