Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) neden ve nasıl kurulmuştur?

 

Birleşmiş Milletler gözetiminde 17 Temmuz 1998’de Roma’da toplanan konferansta 120 ülkenin temsilcisi tarafından Roma Tüzüğü’nün kabul edilmesiyle “sürekli” çalışacak Uluslararası Ceza Mahkemesi (İnternational Criminal Court) (ICC) kurulmuş oldu ve 60 devletin onaylamasıyla 31.12.2000 tarihinde statüsü yürürlüğe girdi.  

 

Uluslararası toplum; soykırım, insanlık aleyhine suçlar, savaş suçları ve saldırı suçlarını işleyen kişilerin, devlet başkanı dahi olsa; bir uluslararası ceza mahkemesi tarafından yargılanıp cezalandırılmalarını kabul etmiş olmakla; aslında hiç bir sorumlunun adaletten kaçmaması isteğini ifade etmiş oluyordu… 

 

UCM’nin kuruluşu ile ilgili Roma Statüsü’nde belirtildiği gibi, suçların cezasız kalması zamanımızın kötülüklerinden biri hâline gelmiştir ve en ağır suçların soruşturulmasının dahi sonuçsuz kalması en az suç kadar kötü hatta daha kötüdür.

 

İşte bu yüzden, giderek “evrensel yargı yetkisi”, uluslararası suçların faillerinin cezasız kalmasını engelleyecek yargılama yöntemlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

 

1-7 Ekim 1984 tarihlerinde Kahire’de toplanan  XIII. Uluslararası Ceza Hukuku Kongresi’nde alınan kararda, tüm devletler; en ağır suçların engellenmesi ve cezasız kalmaması için, evrensellik ilkesini kendi iç hukuklarında benimsemeye davet edilmiştir.

 

Alınan bu kararlara karşın, 1984 yılı Kahire toplantısının üzerinden on dört yıl geçtikten sonra Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin  kurulabilmesi 1998 yılında  mümkün olabildi..

 

Prof. Isidoro Blanco Cordero tarafından XVIII Uluslararası Ceza Hukuku Kongresi için hazırlanan “Evrensel Yargı Yetkisi” Genel Raporu’nda gösterilen tarihsel gelişim içinde; ülkelerin “evrensel yargı yetkisi” ile ilgili durumları 20-27 Eylül 2009 tarihleri arasında İstanbul’da yapılacak olan Uluslararası Ceza Hukuku Kongresinde 25 yıl sonra yeniden tartışılacak…

 

Dünya bu gün açık denizlerde esir alınan tankerler nedeniyle ortaya çıkan suçları ve deniz korsanlarının eylemleriyle karşı karşıya...

 

Acaba deniz haydutluğu nasıl bir suçtur? Bu suç evrensel yargı yetkisine uygun mu?

 

76 yıl önce 1933 yılında yapılmış olan Üçüncü Uluslararası Ceza Hukuku Kongresi’nde (Palermo, 3-8 Nisan 1933) “Hangi suçlar için evrensel yargı yetkisi uygundur?” sorusuna yanıt aramıştır. Bu konuda alınan kararlara göre; “deniz haydutluğu, köle ticareti, kadın ve çocuk ticareti, uyuşturucu trafiği, müstehcen yayınların dolaşım ve trafiği, deniz tabanındaki kabloların tahrip edilmesi ve koparılması ve radyo-elektrik iletişime karşı ciddi saldırılar, özellikle yanlış ve hileli sinyal ve dalgaların iletimi ve dolaşımı, kalpazanlık suçu, kıymetli evrak ve kredi araçlarında sahtekarlık, genel tehlike yaratabilecek vandalizm ve barbarlık gibi suçlar tüm devletlerin ortak çıkarlarına zarar verici nitelikte suçlardır.”

Genel Rapora göre; evrensel yargı yetkisi, üzerinde en çok tartışma yapılan en ihtilaflı konulardan birisidir. Hatta, mutlak veya şartsız evrensel yargı yetkisi anlamında, evrensel yargı yetkisinin “ölüm döşeğinde olmasa bile bir ayağının çukurda olduğu” ileri sürülüyor...

 

Belçika, Hırvatistan, Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Macaristan, Romanya, İspanya, İsveç, Türkiye ve ABD tarafından sunulan 14 ulusal rapor incelenerek ortaya çıkan Genel Rapor’a göre; “evrensel yargı yetkisi” XVIII. Uluslararası Ceza Hukuku Kongresi’nin en çetrefil konularından birisi olarak kabul ediliyor…

 

Artık her ülkenin kendi ulusal yargılama sisteminde evrensel yargılama ilkesi benimsenmiş ve tanınmış bulunuyor...Yani 1984 yılında Kahire’de alınan kararlar ülkelerin kendi iç hukuklarında, ulusal yasal düzenlemelerinde içselleştirilmiş.

 

Ulaşılan bir başka sonuca göre; “Evrensel Yargı Yetkisi” teorisi/ilkesi pozitif hukukta genellikle kullanılmıyor ama  “evrensellik ilkesi”, “evrensel yargı yetkisi ilkesi” mahkeme kararlarında (Almanya, İspanya) ve akademik tartışmalarda eşanlamlı olarak kullanılıyor.  “Evrensel Yargı Yetkisi” ve/veya “Evrensellik İlkesi” Almanya, Macaristan, Japonya, Finlandiya, Hırvatistan ve Türkiye’de sık kullanılıyor. Macaristan’da “evrensellik ilkesi” deyimi böyle bir yargı yetkisinin varlığını betimlemek için kullanılmaktayken; “evrensel yargı yetkisi” terimi daha ziyade yargı yetkisinin uygulanmasıyla ilgili olarak kullanılıyor ve geleneksel olarak ceza yargılamasına ilişkin bir kavram olarak görülüyor...

 

Birçok ulusal rapora göre; evrensel yargı yetkisi devletler tarafından ceza yargılaması sistemlerinde uluslararası antlaşmalarla tanınmış durumda.

 

Ulusal raporlardan çıkan bir başka sonuca göre; evrensel yargı yetkisine konu olan suçlar doğrudan uluslararası toplum için ortak kabul edilen yaşamsal çıkarlara yönelmiştir ve bu nedenle uluslararası hukuk düzeni aleyhine bir durum oluşturmuştur  Evrensel yargı yetkisi uluslararası hukuk tarafından tanınan canavarca fiillerin soruşturulması ve cezalandırılması için uygulanmaktadır. Evrensel yargı yetkisini uygulayan devlet;  sadece kendi çıkarlarını gözetmemekte; ayrıca tüm uluslararası toplumun da temsilcisi olarak hareket etmektedir. Devlet, uluslararası suçları kovuştururken uluslararası toplumun bir mensubu olarak hareket etmektedir. Zira, bu toplumun mensubu olarak dünya düzeninin korunmasında menfaati bulunmaktadır.

 

Almanya, Hollanda, Finlandiya, Macaristan, Hırvatistan, Türkiye, Romanya, Japonya’da hakim olan anlayışa göre; evrensel yargı yetkisinin uygulanmasının temelinde devletleri bağlayıcı olarak kabul edilen hukuki dayanağın tek gerekçesi; devletlerin üstlendiği uluslararası yükümlülüklerdir.

 

Evrensel yargı yetkisi ile uluslararası suç faillerinin işledikleri suçların cezasız kalmaları önlenmeye çalışılmaktadır...

 

Tüm ülkelerde evrensel yargı yetkisine konu olan uluslararası suçlar arasında, deniz haydutluğu; kölelik; savaş suçları; insanlığa karşı suçlar; soykırım; apartheit ve işkence sayılmaktadır.