Üç ayrı gazetede aynı konuyla ilgili birbirine benzeyen üç haber…12.10.2103 tarihli gazetelerde AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’in konuşması haber olmuş.
Üç gazetedeki haberi ve haberlerden ortaya çıkan tabloyu kimler yaptı?
Birincisi… Milliyet gazetesinin haberine göre, Kuzey Irak’ta yayın yapan Rudaw TV’ye yaptığı konuşmada her şeyin ve her adımın bir zamanı olduğunu söyleyen Sayın Çelik, “Bütün BDP milletvekilleri gelsinler Abdullah Öcalan’ın sözlerini Parlamento’da dile getirsinler” demiş. KCK davasından tutuklu BDP’lilerle ilgili ise “Şimdilik PKK ve KCK’lilerin serbest bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de bu konuyu konuşuruz” demiş (Milliyet 12.10.2013 Namık Durukan haberi). Birinci haber, birinci tablo…
İkincisi… Aynı günlü Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberde Sayın Çelik’in; “ Terör sadece silahlarla yapılmıyor. Eğer zorbalık ile halkın üzerine giderseniz bu da terördür. Bu suçları işleyenler tabii ki tutuklanır. Biz Kürt kimliği üzerinden siyaseti kabul etmiyoruz. PKK olana kadar ve PKK’nın elinde silah olana kadar onları destekleyenler suç işlerse mevcut kanunlara göre suçtur ve tutuklanmaları normaldir. Bu nedenle şimdilik PKK ve KCK’lilerin serbest bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de bu konuyu konuşuruz” dediği yazılı. İkinci haber, ikinci tablo.
Üçüncüsü… Hürriyet gazetesinde “Türkçeyi okulda öğrendim” başlığıyla verilen haberde Sayın Çelik, “Tutuklanan belediye başkanları, belediye başkanları oldukları için tutuklanmamışlar. Eğer bu doğru olsaydı şimdiye kadar hepsi serbest bırakılmıştı. Terör sadece silahlarla yapılmıyor. Eğer zorbalık ile halkın üzerine giderseniz bu da terördür. Bu nedenle şimdilik PKK ve KCK’lilerin serbest bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de konuyu konuşuruz” demiş (Ferit Aslan /DHA) Üçüncü haber, üçüncü tablo.
Yargı bağımsızlığı hakkında aynı günlü üç haber de birbirine çok benzer tablolar çiziyor.
Ama 12.10.2013 tarihli Hürriyet gazetesinde Türkçeyi okulda öğrendim” başlığıyla yayınlanan üçüncü haberin hemen yanında “Yargıtay da yanlış karar verebilir” başlıklı bir haber daha var. Balyoz davasının Yargıtay kararını değerlendiren Sayın Çelik’e KCK hakkındaki sözleri sorulmuş. Habere göre, “Çelik, ‘PKK silah bırakırsa KCK serbestliğini konuşuruz’ dediğine ilişkin soru yöneltilince de “Böyle bir ifade asla kullanmadım. Söylediğim şey şudur: ‘PKK’lılar tamamen çekilirse, tamamen silah bırakırsa o zaman ne olacak bu PKK’lılar diye sorulduğu zaman, o zaman eve dönüş yasası mı pişmanlık yasası mı devreye girer. Başka türlü düzenlemeler mi olur? O zaman konuşulabilecek konulardır dedim. Dediğiniz gibi bir ifade kullanmadım” demiş.
Üç haberdeki sözlerini tekzip eden bu açıklamaya göre Sayın Çelik; denildiği veya haberlerde yazıldığı gibi bir ifade, yani “böyle bir ifade asla kullanmamış”…
Bence eğer böyle söylemiş olsaydı zaten bu sözler açıkça yargı bağımsızlığının ihlali olurdu.
Çünkü bilindiği üzere Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Anayasaya göre yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Bana göre hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Benim düşünceme göre hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Kimse yargıyı etkilemeye çalışmaz ve hele yürütme organı ve devlet büyükleri yargıya hiç karışmaz. Çünkü Türkiye’de yargı bağımsızdır. Bütün bu kurallara herkes uyar.
O yüzden devlet büyüklerinin sözlerini dedi mi demedi mi diye test etmeye gerek bile yoktur. Basın sözcüsü öyle dememiş işte, asla böyle bir ifade kullanmamış. İnanmıyor musunuz?
Yoksa siz bu benim bu düşüncelerime katılmıyor ve aksini mi düşünüyorsunuz?
Sizden önce ben fikrimi söylemeliyim. Anayasal ilkeleri üç haberle ilgili olarak yazdım. Yazdım ama ben kendim yazdıklarıma inanmıyorum.
Bu nasıl bir ortamdır ki; birbirine benzeyen üç haberde birbirine çok benziyor. Ortaya çıkan tablo bakımından üç haberde yer alan sözleri kimse yadırgamayacak kadar yargıda olup bitenlere ve yargıya yapılan müdahalelere herkes alışkın.
Asla söylenmediği ifade edilen sözler ise yargı bağımsızlığı konusunda zaten malumun ilanından ibaret. Ama sözün sahibi asla böyle söylemedim diyor. Herkes bir olasılık dil sürçmesi de dâhil söylenmiş olsa bile sonradan demedim denilen sözlere de alışkın...
Bu nasıl bir ortamdır ki bu kadar birbirine benzer olayları, yargıyla ilgili sorunları sürekli aynı şekilde yaşayan ve ister medyasıyla, ister hukuku ile isterseniz ceza davalarıyla ve ileri demokrasisi ile olup bitenlere hiç şaşırmayan bir toplum olduk.
Bu yaşadıklarımız nasıl bir tablodur ve bu tabloyu kim çizdi?
Aklıma Karşı Hukuk dergisinde yayımlanan bir yazıda aktarılan Picasso’nun ünlü Guernica tablosu ile ilgili anekdot geldi (Sayı 2. 2006. Gözde Atasayan yazısı).
Picasso’nun Paris’teki Seine nehrine bakan kıyısında Saint Agustin rıhtımındaki atölyesinde resmi gören bir Nazi Subayı Guernica tablosunu inceledikten sonra yüzünü buruşturarak küçümser bir bakışla ressama döner ve “Bunu siz mi yaptınız?”diye sorunca Picasso şu yanıtı yapıştırır: “Hayır siz yaptınız!”