Yeniden terör ve Kayseri’de teröre verilen kurbanlar…

Terörü ve alçakça işlenen bu insanlık suçunu lanetliyoruz.

Terörün ve yeniden aynı sözleri tekrarlamanın dayanılmaz acısını vicdanlarımızda hissetmeden hiçbir şey olmamış gibi yeniden eski yaşamlarımıza dönmek ne mümkün! 

Sözlerin bittiği ve acıların başladığı yerdeyiz. Yas tutmanın binbir zorluğu ağlamakla geçmiyor, acıları dindirmiyor ve ağıt yakılan ölülerimiz geri gelmiyor.

Terör, onların hayatlarını toprak etti. Geride kalan hayatlar için sabır ve rahmet dilemek çaresizliğin son sözleri gibi utanç içinde söyleniyor.

Neredeyse her şehre gönderilen ve oralardan sonsuzluğa uğurlanan cenazelerde hakkını helal etmekten helak olmuş insanların üzüntüsü kendi sessizliğinde ve acılar içinde…

Kanla sulanan bu topraklarda ve bu coğrafyada, ölülerimizi sayarak yaşamak ve onların ardından ağlamak; çaresizliğin tek çaresi gibi yaşamın yoksulluğuna dönüştü.       

Nerede hata yapıyoruz? Terör nedir, nasıl mücadele edilir?

İnsanların yaşam hakkının nasıl korunacağını bilmiyorsak, bilgimiz yoksa eğer; hukuk ve felsefe neye yarar? Hukuk ve bilgi yoluyla terörle mücadelede felsefe çok işe yarar.   

Tekrar soralım, tekrar sorgulayalım…

1789 Fransız Devriminden sonra uygulanan sistematik şiddet; siyaset ve hukuk alanında “terörizm” kavramını doğurdu.

AİHM bazı kararlarında terörü, başkalarının insan hakları ve temel özgürlüklerini yok etmeyi amaçlayan yıkıcı eylemler olarak tanımlamıştır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu terör eylemlerini; "insan haklarını, temel özgürlükleri ve demokrasiyi yıkma amacı güden, Devletlerin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit eden, meşru olarak kurulmuş Hükümetleri istikrarsızlığa uğratan, çoğulcu sivil toplumu tehlikeye atan ve Devletlerin ekonomik ve sosyal kalkınması üzerinde olumsuz sonuçlar doğuran faaliyetler" (17.12.1999. Karar No. 54/164) olarak tanımlamıştır.

Günümüzde intihar bombacısı teröristler kendileri ölerek öldürüyor ve terör yaratıyor.

6 Eylül 2016 günü Uluslararası Felsefe Günleri’nin açılış töreninde; Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, intihar eylemcilerinin ruh halini sorgulamıştı.

Totaliter anlayışla yürütülen “her şey mubah mantığı, her şey makbul” anlayışı terk edilmediği sürece terörizmin devam edeceğini söyleyen Kuçuradi; “İnsan ilişkilerinde genellemelerden kaçınmamız gerektiğini unutmadan, birçok intihar bombacısının zihinsel durumunu yaratan ve onları öldürmeye ve ölmeye sevk eden temel faktörün, anlam arayışı olduğunu öne süreceğim.” demişti. (Deniz Ülkütekin. cumhuriyet.com.tr. 06.09.2016)

Kuçuradi görüşünün sorusunu sormuş ve yanıtını şöyle vermişti: “Genç bir kadın ya da erkek neden bir intihar bombacısına dönüşür hiç düşündünüz mü? İntihar bombacılarının sayıları giderek artıyor. Bu tarihi anda bu insanların neden insanları rastgele öldürürken kendileri de ölmekten çekinmediklerini açıklamak zorundayız. İntihar bombacılarının durumu anlam arayışıdır. Doğrudan ve çok basitleştirerek söylemek gerekirse, intihar bombacıları olgusunu, temelde, kafalarında değer kavramlarına dair kavramsal karmaşaların hüküm sürdüğü insanların anlam arayışının bir ifadesi olarak görüyorum.”

Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı ve Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. İonna Kuçuradi; 35.TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın onur yazarıydı.

Sayın Kuçuradi ile Kitap Fuarı onur yazarı olması nedeniyle yapılan bir söyleşideki (Serpil İlgün. www.evrensel.net haber 14.11.2016)  terör hakkındaki görüşlerini düşünmeliyiz

“Terör, ülkemizin ve günümüz dünyasının baş belasıdır. Terörle başa çıkmanın en etkili yolu, insanların terörist olmamalarını sağlamaktır. Bunun için kısa vadeli önlemlerin yanında uzun vadeli önlemler de almak gerekir. Bu önlemler de en başta eğitimde alınacak önlemlerdir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin önsözündeki bir cümlede “Korku ve yoksunluktan kurtulmuş bir dünya istiyorsanız, bildirgenin dediklerini yerine getirmeniz gerekir” diyor.”

Terör, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve çoğulcu demokrasiyi  tanımaz, reddeder.

Terörle mücadelede hukukun üstünlüğünü benimsemek yoluyla adım atabilir ve böylece terörün sebeplerine yönelmek suretiyle mücadeleyi başlatabilirsiniz.

Terörle mücadelede insan haklarına, temel hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermek mümkündür ve hatta gereklidir. 

Terörle mücadelede başarılı olmak istiyorsanız, temel ilke; insan haklarının, hukukun ve çoğulcu demokrasinin korunmasıdır.

Terörle mücadele etmenin en etkili yollarından biri olan insanları terörist yapan bataklığın kurutulması için; İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde yazılanları yerine getirin. Böylece korkudan ve yoksulluktan da kurtulmuş olursunuz. 

İnsan hakları kavramlarının içeriğini bilgiyle temellendirilebiliriz.  Ama yetmez, insan hakları bilgilerini bilgisel olarak kavramlaştırmak felsefenin işidir. Hukuk ve felsefe birbiriyle bütünleşmiş olarak acaba neye yarar derseniz; uluslararası belgeler, hukuk ve anayasalar felsefî olarak açıklığa kavuşturulmuş insan hakları normlarından türetilmelidir

Doğru değerlendirme yapmadan doğru ya da değerli bir eylemde bulunamazsınız; ne var ki insanca yaşayabilmek için doğru değerlendirmeler yapabilmek şartsa da, yetmez. İşte bunların hepsi felsefe bilgisidir (Kuçuradi).

Terör sorununu çözmek ve terörle mücadele mi etmek istiyoruz?

O halde tıpkı şimdiye kadar felsefenin ve hukukun yaptığı gibi terör sorununu yorumlamaktan ve olanları saptamaktan kurtulmalıyız. Artık terör ve korkularla yaşanılan günleri nasıl geride bırakabiliriz ve yaşamı nasıl değiştirebiliriz? Terörle nasıl mücadele edileceğini, bu toprakları terörsüz bir coğrafyaya nasıl dönüştüreceğimizi ve hayatı nasıl değiştireceğimizi düşünelim. 

O halde felsefî bilgiye dayanarak terör sorununa bakmalıyız. İntikam, kökünü kazıyacağız, iç ve dış mihrakların işi veya acımasız mücadele gibi söylemler bu topluma bir yarar getirmedi, getirmiyor. Terörün sonlandırılmasında çözüm mü istiyoruz? İçinde bulunduğumuz “terör” koşullarında felsefî değer bilgisine dayanarak birlikte çözüm önerebilmeliyiz. 

O halde bu sorunun nasıl ortaya çıktığını göstermek felsefenin değer bilgisine göre temellendirilmiş hukukun, adaletin, kanayan vicdanların ve insan haklarının işidir. Çünkü en temel hakkımız yaşamaktır.