Yani olur olur da bu kadar şansızlık olur hani.
Yok abi yok, gökyüzünden para yağsa bizim başımıza düşse düşse, borç senedi düşer.
Allah Allah!
64 yıllık yaşamımda “Şu özgürlük (!) heykelini dünya gözüyle bir de ben göreyim” dedim.
Bir dedim ki, kıyamet yıkıldı.
Devletler birbirine girdi devletler!
Hem de ne giriş.
Giriş ve çıkışlar kapatıldı.
“Sen giremezsin” denildi.
Reste rest!
Anında oturttular lafı “Sen de giremezsin” diye.
Bir anda gündeme vize oturdu.
Oturmasına oturdu da, kime?
?
Ya abi asıl niyetim bir tasma almaktı.
Bizim Güler dedi ki “Abi Amerika’da var. Havlamaya kalktığında sinyal gönderip, havlamayı engeliyor.”
İyi dedik biz de gidelim şu Ameri-Kan’a.
O an oldu her şey.
Sen misin tasma almaya gideceksin Amerika’ya; giremezsin.
Sonracığıma bu tasmayı kime takacaksın?
Takma amacın ne?
Sonra niye tasma?
Başka alet-malet yok mu?
?
Devletleri birbirine soktum. bir tek tasma için.
Gidemeyeceğiz artık.
Tadı kaçtı daha baştan.
Her şey sıcağı sıcağına olu-molu zaten.
Olmadı.
Tasmayı alamayacağız.
Dolayısiyle bizim maço da havlayı sürdürecek “hov hov” diye.
Çok sesi çıkıyor çok.
Özellikle bağda iken.
Bağsız olduğunda bu kadar “hov hov” demiyor.
Sırnaşıp duruyor ve kuyruğunu her salladığında “Beni hep özgür bırak” diyor.
İyi güzel de, ya çevresel rahatsızlık?
Ya yaşanan gıcıklıklar?
Tabi ki özgürlükten yanayım ben de ama olmuyor!
Bir başkasını rahatsız etmek doğru değil ki!
Sınırı var bu işin.
Bizim maço ise sınırsız istiyor.
Diyor ki, isteyenin bir yüzü kara.
Dedim ki, istesen de olmaz, istemesen de olmaz!
Şimdilik erteledik.
Belki…
Amerika’nın dışında örneğin Çin’de vardır.
En iyisi oradan getirmenin yollarını bulmalı.
Kararım karar!
O tasma bulunup getirilecek ve maço’nun boynuna takılacak.
Ki sussun!
Hov hov diyemesin.
Kimse de “başım şişti” demesin/diyemesin!