2017’ye insanlık adına taze umutlarla adım atmak en büyük dileğimizdi. Olmadı. Oldurmadılar. İnsanların yeni yılı kutlamasını, gülmesini, dans etmesini, şarkı söylemesini hazmedemeyen cani ruhlu, bağnaz terör odakları, daha çok yabancı uyrukluların rağbet ettiği bir eğlence mekanını kana boyadılar, çocuk, kadın, yaşlı demeden onlarca insanı katlettiler. Henüz bu acının şoku üzerimizdeyken bir başka acı geldi oturdu yüreğime. Yapıtları, eylemleri ile çağımızın önde gelen bilge yazarlarından biri, John Berger de, her gün biraz daha insanlıktan uzaklaşan gezegenimizi bırakıp gidivermişti aramızdan. Oysa Berger gibi yol göstericilere en çok gereksinim duyulan bir dönemi yaşıyorduk. Dilimize aktarılan her kitabı başucu kitaplarım arasında durur. İyi bir yazar, şair, sanat tarihçisi ve eleştirmeni, resim, sinema, fotoğraf üzerine kaleme aldığı unutulmaz metinleri ile benim gibiler için bir okuldu. Yol gösterici bir bilgeydi. Yüreğim yandı. Giderek sönükleşen, sinikleşen, bilim ve sanatın dışına düşen dünyada kayan üç beş değer de yok olup gidiyor. Ne acı… 

John Berger’in Metis yayınlarından çıkan deneme kitabı Hoşbeş’i yılbaşı armağanı olarak kendime ve bir arkadaşıma almıştım. Okumaya koyuldum. İlk denemenin adı “Rosa’ya Armağan” başlığını taşıyordu. (Çev. Aslı Biçen) Rosa hakkında okuduğum en duyarlı metinlerden birine imza atmıştı usta yazar. Can dostu için kaleme alınmış bir mektup diliyle. Rosa’ya Alman Nazileri tarafından hunharca öldürüldüğü 1919 ocak ayından söz açar şöyle sürdürür sonra: “Sık sık okuduğum bir sayfadan çıkar gelirsin -bazen de yazmaya çalıştığım bir sayfadan- başını geri atarak gülümsersin. Ne tek bir sayfaya sığarsın ne de seni tekrar tekrar koydukları hapishane hücrelerine.”

Almanya’nın Nazizim günlerine koşar adım ilerlediği yıllardır. Rosa Lüxemburg ve Karl Liebknecht Almanya Komünist partisini henüz oluşturmuşlardır.

Rosa gibi halkının yanında duran, korkusuz, mücadeleci bir kadını cezaevleri durduramaz. Yazar, konuşur, donanımlı kültürü ile yurttaşlarını uyarmayı sürdürür. Sonunda Nazilerin Sokak çeteleri tarafından öldürülerek nehre atılır. Sosyalist Kuramcı Rosa Lüxemburg için bu metinde John Berger kişiliğine ilişkin kimi ip uçlarını da okuruyla paylaşır. Rosa’nın hapishane mektuplarına değinerek şunları söyler: Kendine acımak seni hep öfkelendirmiş ve bir dostundan gelen bol sızlanmalı mektuba şöyle cevap vermişsin: “O halde, insan kalmaya bak. Temel mesele insan olmak. Bu ise kararlı, dürüst ve neşeli olmak demek, evet herkese ve her şeye rağmen neşeli olmak, çünkü sızlanmak zayıfların işidir. İnsan olmak demek, gerektiğinde tüm hayatını seve seve ‘kaderin büyük terazisine’ koymak, fakat aynı anda her aydınlık güne ve her güzel buluta sevinmek demektir.”

John Berger’in yiğit kadın Rosa Lüxemburg için kaleme aldığı metinden bazı alıntıları sizlerle paylaştım. İki güzel insanı John Berger ve Rosa Lüxemburg’u saygıyla anarken yazıyı Bertold Brecht’in dizeleriyle bitirmek istiyorum. Bu dizeler günümüzde Rosa Lüxemburg’un gömütlüğünde yer almaktadır.

    Burada yatıyor gömülü
    Rosa Lüxemburg 
    Polonyalı bir Yahudi
    Öncü savaşçısı Alman işçisinin
    Buyruğu ile Alman ezenlerin öldürüldü
    Ezilen gömün bölünmüşlüğünüzü