Köşe yazarlığı denildiğinde insan odaklı, okurun ufkunu genişleten, barışçıl bir yazı biçemi gelir aklıma. “Edebiyatın deneme tadını duyurabilmeli” diye de düşünürüm. Basın sektöründe son yıllarda köşe yazarlığı adeta başlı başına bir meslek haline geldi. Gazeteciliğin mutfağında bulunmamış, gazeteci olmayı aklından bile geçirmemiş pek çok kişi şimdilerde bakıyorsunuz yayın organlarının köşelerinden sizlere gülümsüyor. Gülümsemekle kalsalar iyi. Kalemleri nefret kusuyor, yalan ve iftira saçıyor. Güce yaslanmanın verdiği rahatlıkla, mesleğin onurlu yazar, çizerlerine düşüncelerini sakınmadan ifade eden, halkın haber alma bilgilenme hakkına sahip çıkan gazetecilere, yazarlara hakaret ediyor, savcılara, iktidara jurnal ediyorlar. Sırf nesnel bir haberciliğin ülkede yaygınlaşması için uğraş verenlere tehditler yağdırıyor, sosyal medyada linç kampanyaları başlatıyorlar. Evrensel basın ilkelerini, hukuk ilkelerini ayaklar altına alıp sonra sağda solda şişinerek ne büyük gazeteci olduklarını anlatıyorlar. İktidarın kalemi olmanın kudretinden dem vuruyorlar. Oysa biraz basın tarihi okusalar şimdiye dek iktidar yanaşması hiçbir ismin günümüze kalmadığını görecekler. Kalanları da tarih örtülü ödeneklerden aldıkları paralarla hatırlatır, mesleğe yaptıkları katkılarla değil. Bir adları da vardır: Besleme Basın.

24 Şubat 2016 gecesi mesleğimiz adına sevinçli haberler aldık. Silivri Cezaevi’nde 92 gün tutuklu kalan gazeteci dostlarımız Can Dündar ve Erdem Gül özgürlüklerine kavuştular. Anayasa Mahkemesi tutuklamada hak ihlali gördüğünü belirten kararında ayrıca temel hak ve özgürlüklere düşünceyi ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne de atıfta bulunması demokrasimizin geleceği açısından da umut vericiydi. Gerekçeli kararın açıklanmasından sonra halen tutuklu 30 gazeteci için de özgürlük yolu açılabilirdi. Belki de iktidar artık kavganın, kaosun, çatışmanın değil barışın, insan hak ve özgürlüklerinin yolunu tutar diye küçük de olsa bir umuda kapılmıştık. Yanılmışız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Başbakan Davutoğlu’nun haftasonu iki gün üst üste yaptığı zehir zemberek açıklamalar ve kullandıkları ifadeler değişen bir şey olmadığını koydu ortaya. Üstüne üstlük AYM’ye yüklendiler, mahkemeleri baskı altına alacak sözcükler kullandılar. Bu arada geniş bir izleyici kitlesinin beğenisini toplayan imc televizyon kanalı TÜRKSAT uydusundan çıkartılarak ekran karartıldı.

Elbette onurlu meslek örgütleri yılmayacak. Hem hukuk platformunda hem de uluslararası meslek kuruluşları ile birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Türkiye’de gelişmiş ülkeler düzeyinde çağdaş bir demokrasinin yeşermesi, yerleşebilmesi için el birliği ile çalışacağız. Halkın haber alma, bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkı için, insan odaklı, barış odaklı bir habercilik için uğraş vereceğiz. Gazetecileri, halkının yanında duran aydınları, sanatçıları, sorgulamayı, irdelemeyi öğrenen gençliği, yıldıramayacaksınız.

Yazıyı küçük bir şiirle sonlayayım. Erdem Gül ve Can Dündar’ın özgürlüğüne bir küçük selam olsun. Can Yücel’den: VOLİ
“Sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan
Masmavi bütün balıkçılar”