Son yıllarda ‘gündemdeki en önemli ilk üç sözcük nedir?’ diye bir soru atsak ortaya, yüzde doksan dokuz “kavga” sözü alır birinci sırayı.

Kavga!

Nasıl bir kavga?

Bilekle mi?

Yürekle mi?

Bilgiyle mi?

Seviyeli mi?

Rezillik mi?

Toplum adına mı?

Bireysel mi?

 

Kavga da nasıl bir kavga?

Kavganın da çok çeşitleri var.

Sinirlenip oku yaydan çıkararak, ağzından çıkanı bilmemek, hakaret ve alay etmek, fili saldırıda bulunmak da kavga çünkü?

Hatta en rezili!

Hiçbir uygar insan bu tür bir kavgayı onaylamaz ve arzu etmez ki.

Hatta kendine hiç yakıştırmaz bile.

Tiksinir.

B… basmaktan kaçınır.

 

Kavga ilke için yapılıyor ve seviyeli ise gazanız mübarek ola.

Bu kavga yapılır.

Seve seve.

Kaçan namert olur.

 

Hadi bu kavga muhabbetini zenginleştirelim;

 

Kdz. Ereğli’nin demiryolunu sökenlerle kavga.

Sökülürken susmaması gerekenlerle kavga.

Lokomotifini kesenler ile kavga.

Yollarını yapmayanlarla kavga.

Tersanelerinin kapanmasına seyirci kalanlarla karşı kavga.

Yeni istihdam alanlarının açılmaması için kavga.

Termik santral yaparak bölge insanını kanser hastalığıyla karşı karşıya bırakanlarla kavga.

Gülüç Belediyesini kapatmayarak Kdz. Ereğli’nin önünü tıkayanlarla kavga.

Küçücük bir belde de Kandilli ve Gökçeler belediyelerini birleştirmeyerek güçleri böldürenlerle kavga.

İlçenin suyunu çalanlarla kavga.

Kent insanı kavga ettirerek toplumsal huzur ve barışı bozanlarla kavga.

Varlıklarını borçlu oldukları kente yatırım yapmaktan kaçanlarla kavga.

Kentin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını küçülten ve küçültmeyenlerle kavga.

Devrek yol ayrımının dokuz boğumlu yapısına alt ve üst geçit yapmayanlarla kavga.

Taşeron işçiler hak mücadelesi verirken duymadım görmedim ayağına yatanlarla kavga.

İlçenin bir çok sorununa partizan kafayla bakarak çözüm üretilmesine engel olanlarla kavga.

Bozhane’deki balık lokantalarının kapatılmasını isteyenlerle kavga.

Dedikodu ile geçinenleri aforoz etmeyenlerle kavga.

İş, emek, özgürlük mücadelesinde çifte standart davrananlarla kavga.

Kamu kaynaklarını israf edenlerle kavga.

Yeniden feribot seferleri konulması için kavga.

1992 de kapanan Erdemir havaalanının yeniden açılmasına engel olanlarla kavga.

Arsa üretmeyerek bölgeyi yatırımcılar için cazip hale getirmeyenlerle kavga.

Bilgi ve tartışma ortamlarına maydanoz olanlarla kavga.

Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz şarkısında halay çekmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında koyanlarla kavga.

 

Kavga sözünden bunları veya bu gibi toplumun tümünün geleceğini ışıklandıracak olan düşünceler için kavga edilmez mi?

Aslanlar gibi.

Bu tür kavgaların içinde, bireysel kirlenme ve kirletme yoktur.

Seviyesizlik asla kabul göremez.

Alaycılık ve hakaret gibi aşağılık yol ve yöntemler ise barınamaz bu güzellikler kavgalarında.

Bilgi vardır çünkü.

Işıl ışıl eder çünkü dinleyenleri, bilenleri, katılımcılarını, toplumu.

Toplumsal yürektir bu kavganın adı.

Toplum adınadır.

Toplumla yürür ve koşar aydınlıklara.

 

Böyle kavgayı kim istemez?

Kim katkıda bulunmaz?

Kim yan çizer ki?

Katılır yığınlar.

Yığın yığın yığınlıklar oluşturur.

Ordu gibi. (Ben sivil yani halk ordusundan bahsediyorum. Hemen ordu deyince, Ergenekon ile falan filan ilişkilendirmesin. Ortalık ispiyoncu kaynıyor çünkü. Ne şehittir ne gazi de olmak istemem)

Hak arama ordusu.

Alınan ve verilmeyen haklarımız için gönül gönüle olabilmeyi başaran ordu.

 

Bu ordunun neferi olmak isteyenlerin sayısı inanarak biliyorum ki onbinler.

Geleceğimizin kilometre taşları bu kavgalarla döşenir çünkü.

Seviyeli ve toplumun onayladığı ve çıkarına olan kavgalarla.