Çalışma Hayatını yönlendiren uygulamaya esas Bireysel İş Yasaları ve buna ilişkin yüzlerce maddeden ibaret tüzük ve yönetmelikler gün geçmeden değişime uğramaktadır. Deniz ve Basın İş Kollarına ilişkin Yasal düzenlemeler bir şekilde görmezlikten gelinir iken, 4857 Sayılı İş Yasası yürürlüğe girdiği 2003 yılından bu yana yeni eklemelerle, koşullara ve günümüzün sistemine uyarlanarak değiştirilmektedir.
Bu değişime paralel olarak Kıdem Tazminatı,Özel İstihdam Büroları,Bölgesel Asgari Ücret ve Esnek Çalışma Modellerini gerçekleştirmek ve yaygınlaştırmak için Ulusal İstihdam Stratejisi ile ilgili çalışmalara yeniden hız verildi.
Emek Dünyasının eylemlerine neden olan Ulusal İstihdam Stratejisi konusu, ilk olarak Ekonomi Koordinasyon Kurulunda 2009 yılının son aylarında başlandı.Çalışmalar sonlandırılamadı.Sendikal eylemler ve seçim takvimi, projenin askıya alınmasına neden oldu.
Şimdilerde yeniden gündeme alınan projede Yasalardaki hükümlerin rekabet gücünü olumsuz etkilediği,istihdamı etkisizleştirdiği ve kıdem tazminatının yüksekliği gibi sendikalarca tepki gösterilen konulara yer verildiğini görmekteyiz.
Söz konusu sorunların çözümlenmesi için Yamalı Bohçaya çevrilen 4857 Sayılı İş Yasasında yeniden değişiklikler yapılması gerekmektedir.Oysa Çalışma Hayatını yönlendiren yasa,tüzük ve yönetmelikler yasal sürelerinde yürürlüğe konulmuş olsa idi,bugünkü iş dünyasının dillendirdiği olumsuzluklar yaşanmayacaktı.
Yukarıda sözü edilen Ulusal İstihdam Stratejisinin konularından Kıdem Tazminatı sorununa birkaç yönü itibariyle bakmak istiyorum.Kıdem Tazminatı Cumhuriyet Dönemi İş Yasalarının en önemli hükmü olmuş, işçilerin de günlük yaşamlarında geleceklerine ilişkin Yasal Güvence olarak yer almıştır.Konu ayrı başlık altında incelenmesi gerekli olmakla birlikte, bu süreçte tasarılarla nasıl ve neler getirileceği bilinmediği için yürürlükteki hükmüne kısaca değinmekle yetinilecektir.
Kıdem Tazminatı ona ilişkin konular,1936 tarihli 3008 Sayılı ilk İş Yasası ile Hukuk Sistemimizde yer almış işsizlik sigortası anlamında işlev görmüştür. İş Hukuku alanında yarım asırdır tartışılan 2003 yılı gibi yakın tarihte 4857 Sayılı İş Yasasında da yer alan 14. maddesi dışında tamamen hükümsüz kılınan 1475 Sayılı İş Yasasında 31 yıl işçi ve işverenleri çok yakından ilgilendiren Kıdem Tazminatı.işçilerin ezbere bildikleri Sadakat Borcunun işçiye sağladığı bir hak hükmüdür.
Yasal düzenlemeye bakıldığında 1980,1982 ve 1983 tarihlerinde 1475 Sayılı Yasanın beş maddesinde 2320,2762 ve 2869 sayılı Yasalarla değişiklik yapıldığı, son fıkrasında hiç değişmeyen Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili Yasal düzenlemenin yapılması gerekliliği öngörülmüştür.
Fıkra hükmündeİşveren sorumluluğu altında ve sadece yaşlılık,emeklilik,malullük,ölüm veya toptan ödeme hallerine mahsus olmak kaydıyla Devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya yüzde 50 hisseden fazlası Devlete ait bir bankada veya bir Kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili bir fon tesis edilir.
Fon tesisi ile ilgili hususlar kanunla düzenlenir.denildiği halde bugüne kadar buna ilişkin bir düzenleme getirilmediği gibi,4857 Sayılı İş Yasasında da aynı hüküm korunmuştur.
Ayrıca 4857 sayılı İş Yasasının Geçici 6.maddesindeKıdem Tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur.Kıdem Tazminatı Fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14.maddesi hükümlerine göre Kıdem Tazminatı hakları saklıdır.hükmüyle işçilerin geçmiş hakları korunmak istenilmiştir.Ancak geçmiş hakların korunmasına ilişkin getirilecek hükümlerle ilgili kaygılar, işçinin sokaklara dökülmesine neden olmaktadır.
Belki de Kıdem Tazminatı Fon Yasası, 1475 Sayılı İş Yasasının yürürlük tarihi itibariyle düzenlenmiş olsa idi, tazminatın işverenlere yüklediği sorumluluklar en aza indirilecek,bugünkü yükselen sesler duyulmayacaktı.
Kıdem Tazminatı bir başka yönüyle bakıldığında uygulamada, 1475 Sayılı İş Yasası ve 4857 Sayılı İş Yasasının uygulama sürecinde işçi ve işveren yönlerinden birçok sorunları da beraberinde getirmiştir.
Yıllarca işyerinde veya işverenin değişik işyerlerinde emek vermiş bir işçi kendi isteğiyle işten ayrılmak istediğinde Kıdem Tazminatına hak kazanamamakta,ancak kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğrayan işçiye kıdem tazminatı ödenebilmektedir.Bu hükümlerin getirdiği olumsuzluklar karşısında işçinin kıdemi için ödenmesi gerekli Kıdem Tazminatı amacından farklı noktalara taşınmıştır.Yasal amaç kıdemliliğin ödüllendirilmesi esası ile örtüşmemektedir.
Ayrıca işveren için de, kabul edilir bazı hallerde Kıdem Tazminatı ödemesinin ekonomik güç durumlar yarattığı işçilerin haklı nedenlerle topluca işten çıkartıldığında bir anda ödenecek kıdem tazminatının mali güçlükler yaratacağının kabulü gerekir.
Yine kadın-erkek ayrımcığını destekleyen kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi sebebiyle son bulması hallerinde kıdem tazminatı ödeneceğine ilişkin hükümlerin, Ülkemizde kadına karşı şiddetin yaygınlaştığı süreçte kadınlar lehinde yenilenmesini gerektirmektedir.Bu olumsuz hükümlerin düzeltilmesini bekler iken Fon Yasa Tasarısı ile yeni bir hukuk kaosu yaratılmamalıdır.
Ancak Tasarıda yürürlükteki 14.maddenin hak kazandıran koşullarının tamamına yer verilmediğini öğreniyoruz.Kıdem Tazminatı Fon Yasası Tasarısı yeni bir düzenleme olacak..Göreceğiz ve yorumlayacağız.
Öğrenebildiğimiz Tasarının özetle birkaç hükmü;
-Kıdem Tazminatı yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almak amacıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi ,
-İşverence feshedilmesi durumunda işçinin hak kazandığı yaşlılık malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla ilgili Kuruma veya sandığa başvurması,
-Adına en az 10 yıl Fon Prim ödenen işçinin isteği halinde,
-İşçinin ölümü hainde yasal mirasçılarına ödenebilecek.
Görüldüğü üzere Fon Yasası ile ilgili Tasarı yaşlılık,emeklilik,malullük,ölüm ve toptan ödemeye hak kazanmak durumları ile ilgili bulunmaktadır.Bu durumda Kıdem Tazminatına hak kazandıran diğer koşullar, dikkate alınmamaktadır.
İş Yasalarının öngördüğü çalışma biçimleri ve iş sözleşmelerinin diğer sona erme durumları ne olacak?..Kısa süreli ve esnek yöntemle çalışanların durumu Yasada yer alabilecek mi?Tasarıda yer almayan Deniz ve Basın işçileri ile ilgili hükümler düşündürücü ve sorgulanması gerekli konular arasında yer almaktadır.Doğmamış çocuğa ad koymak istemiyoruz.Ancak Yasa Koyucunun yarım asırdır yerine getirmediği bir Yasa nedeniyle ortaya çıkan olumsuz sonuçların,işçilere yükletilmesi kabul edilemez.İşçinin müktesep hakları korunmalıdır.Hukukun Gücünü görmek istiyoruz.
Sevgiyle,Sağlıklı Kalınız.