İlk kez Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara bürosunda karşılaşmıştım Otyam’la. 1964-65 yılları olmalı. Dostum rahmetli Bülent Dikmener tanıştırmıştı bizi. Aslında yazılarını, Güneydoğu röportajlarını ilgiyle izlediğim bir gazeteciydi. Çeşitli vesilelerle de pek çok kez telefonda konuşmuşluğumuz vardı. Ama yüz yüze görüşmede elde edilen o ilk izlenim unutulmuyor hiç. Kanım kaynamıştı. Sevmiştim. Sonraları kızı Elvan Baransel’i tanıdım. Aynı sıcaklığı buldum Elvan’da da.

9 Ağustos Pazar günü erken saatlerde bir mesaj düştü telefonuma Elvan’dan ”Babamı kaybettik”. Uyku sersemi bir daha bir daha okudum mesajı. Demek Koca Çınar daha fazla direnemedi dedim içimden yazıklanarak. Hastalıklarla boğuşmuş en güç anlarda yaşama sarılmayı becermişti. Fikret Otyam gibi yaratıcı insanların kaybı, yalnız yakınlarına ait bir acı olmaktan çok toplum için onulmaz bir acıdır diye düşünürüm. Toplumumuz artık yitirdiği evrensel değerlerin yerine aynı nitelikte yaratıcı insan yetiştirme şansına sahip değil. Buna çok ama çok hayıflanıyorum. 
Otyam usta bir Ankara gazetecisiydi. Ankara gazeteciliği dediğimizde parlamento akla gelir. Otyam da bu alanın en iyilerinden biriydi. Güvenilirliği sayesinde geniş bir haber kaynağı çevresi vardı. Sonraları Güneydoğu insanının sorunlarını araştırmaya adadı kendini. İnsan odaklı habercilik giderek bir tutku oldu Otyam’da. Güneydoğu insanının yoksulluğunu, yoksunluğunu anlatmaya çalıştı kamuoyuna. Parlamentoda tanıdığı milletvekillerine, bakanlara çözüm önerileri götürdü. Gün geldi küstü siyasetin üzerine çöken vurdumduymazlıktan. Güneyde bir kasabaya çekildi. Büyüklü küçüklü yağlıboya tablolarında hep Anadolu ve Anadolu insanı yer aldı. Desenlerinde de. Açtığı sergiler büyük ilgi gördü.

Otyam çok yönlü bir sanatçı. Röportajlarını kitaplaştırdı. Öyküler yazdı. Bunlardan birini, “Pavli Kardeş” (Günizi Yayıncılık), çok sevmiştim. Yazarın çalışmaları toplu eserleri olarak da kitabevlerinin raflarında yer aldı. Otyam’ın resim, fotoğraf, yazı tüm çalışmalarında ortak nokta insandır. İnsan sıcaklığı, insan sevgisidir. Türkiye evrensel boyutta yapıtlar üreten sanatçılarını, bireylerini varsın görmezden gelsin. Ülkeyi aydınlıktan karanlıklara sokmaya çabalayan siyaset esnafı bir gün nasılsa tükenecek ama Fikret Otyam’lar, dünya durdukça yapıtlarıyla insanlığa ışık saçmayı sürdürecekler.

Şiirimizin ustalarından Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan dizelerle veda edelim istedim Fikret Otyam’a: Demet


Çiçek bırakılan yerde kim sevinir
İlk önce toprağın nemi

Çiçek bırakılan yerde ilk önce kim sevinir
Sarı otlar

Çiçek bıraktığın yerde kim sevinir
Birikmiş yıldız ışıkları

Çiçek bırakılan yerde kim sevinir
Kokusu doğanın

Çiçek bırakılan yerde kim sevinir
Çocuğu savaşta ölen anneler