Roma Hukukçuları davacı, YÖK ise davalı
Neden mi? Hukuk Fakültelerinin yeniden yapılandırılmasına yönelik Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulunun 27.8.2009 günlü Roma Hukuku Anabilim Dalına yer vermemek suretiyle aldığı anabilim dalının kapatılmasına ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüler. YÖKün herhangi bir sebep göstermediğini, kamu yararının ortaya konulamadığını öne sürerek bu kararın iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istediler.
Danıştay kararında yazılı. 1982 Anayasasına göre kurulan YÖK, devlet kalkınma planlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesinde, yükseköğretim kurumları içinde bölüm, anabilim ve ana sanat dalları açılması, birleştirilmesi veya kapatılması hakkında kendisi veya üniversitelerden gelecek öneriler üzerine karar vermeye görevli ve yetkilidir. Roma Hukuku hakkındaki tavsiyede bulunanların kim olduğunu karardan öğrendim
Hukuk Fakültelerinde verilen eğitim kalitesinin artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurulunun koordinatörlüğünde çalışma başlatıldığı; bu çerçevede Hukuk Fakültesi dekanlarının katılımıyla ilki Gazi Üniversitesinde, ikincisi ise İstanbul Üniversitesinde olmak üzere toplantılar yapıldığı; 15.8.2009 gününde İstanbul Üniversitesinde yapılan toplantıda, Hukuk Fakülteleri arasında anabilim dalları bakımından farklılıklar olması, doçentlik başvurusunda bulunma ve akademik kadrolara atanma açısından çeşitli sorunlar yaşanması nedeniyle bu sorunların giderilmesi amacıyla dava konusu kararın altlığını oluşturacak şekilde tavsiye niteliğinde karar alındığı
Bir yıl önce Hukuk Fakültesi dekanları toplanmışlar ve tavsiye niteliğinde karar almışlar. Tavsiyeye uyan YÖK, aldığı kararla Roma Hukukuna yer vermemek suretiyle ana bilim dalı olmaktan çıkarmış olmuş. Meğerse kimler ne gibi tavsiyelerde bulunmuş! Danıştay kararı olmasa öğrenemeyeceğiz. Danıştay Sekizinci Dairesi (Esas No: 2009/9418) 11.06.2010 tarihinde YÖK kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar verdi.
Neden mi? Danıştay kararı şöyle: Roma Hukuku; başta Kıta Avrupası hukuk sistemi olmak üzere yürürlükte bulunan birçok hukuk sistemine ve bu sistemlerin ana kurallarına kaynaklık etmiştir. Bu özelliği dolayısıyla Roma Hukuku özellikle Kıta Avrupası hukuk sisteminin omurgasını oluşturmaktadır. Bu hukuk sistemine egemen olan özel hukuk kurallarının önemli bir kısmı Roma Hukukundan günümüze kadar gelmiştir. Bu nedenle; Roma Hukuku salt hukuk tarihi olmayıp, kural ve kavramları Kara Avrupası hukuk sisteminin kanunlarında yaşayan güncel bir hukuk sisteminin kökenini teşkil etmektedir. Roma Hukukunun modern hukuk sistemleri tarafından benimsenen kural ve prensiplerin temelini oluşturması, özellikle özel hukuk alanındaki kural ve kurumlarla paralelliği Roma Hukukunu, hukuk eğilimi açısından son derece önemli kılmaktadır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan kısa bir süre sonra 1926 yılında İsviçreden temelini Roma Hukukunun oluşturduğu Medeni Kanun ve Borçlar kanunu alınarak Kıta Avrupası kültür çevresine girilmiş ve böylelikle laik hukuk sistemine geçişte en önemli adım atılmıştır. Bu adımla 1926 yılında başlayan Türk Hukuk Devriminin sembolü oran Roma Hukuku, özel hukuk alanında geçerli olan kavramların, kuramların, kuralların ve ilkelerin kaynağını oluşturduğu için, tıpkı Kıta Avrupasında olduğu gibi ülkemizde de özel hukukun öğretilmesinde, anlamlandırılmasında ve uygulanmasında asli bir öneme sahiptir. Başka bir deyişle, ülkemizde de Roma Hukukunun kurumları, kuralları ve prensipleri, çözüm yollan halen yürürlükte olan kanunlarda yaşamaya ve uyuşmazlıklara çözüm olmaya devam etmektedir. Bu önemi dolayısıyla hukuk sistemimize girdiği tarihten itibaren hukuk fakültelerinde zorunlu ders olarak okutulan Roma Hukuku önceleri ayrı bir kürsü olarak, sonraları ise akademik teşkilat içinde ayrı ve bağımsız bir anabilim dalı olarak örgütlenmiştir.
Danıştay 8 Dairesi kararının devamında, YÖKün yetkisi olan konularda çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak davranması gerektiğini, yetkinin ve görevin hukuka uygun olarak kullanılmasının ve ayrıca kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik düzenlemeyi haklı kılacak olguların somut olarak ortaya konulmasının şart olduğunu ifade etmiştir.
Danıştaya göre; Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca, ülkemizdeki hukuki düzenlemeler çerçevesinde hukuk sistemimize girdiği tarihten itibaren Hukuk Fakültelerinde ayrı bir ders olarak okutulan ve önce ayrı bir kürsü, sonra ise akademik teşkilat içinde ayrı bir anabilim dalı olarak örgütlenen Roma Hukuku Anabilim Dalına yer verilmeyerek kapatılmasına ilişkin dava konusu düzenlemenin, bu düzenlemeyi hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerekmektedir. Ayrıca, dava konusu düzenlemenin, salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı; anılan konularda değişikliğe gidilerek yeni düzenleme yapılmasını gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulmasını da gerektirdiği tartışmasızdır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolayısıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir. Davalı idarece, dava konusu düzenlemenin; uzun süren toplantı ve çalışmalar neticesinde, hukuk fakültelerindeki öğretim üyelerinin görüşleri alındıktan sonra hukuk fakültelerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak hukuk fakültesi dekanlarının katılımıyla yapılan toplantılar sonucunda alınan tavsiye niteliğindeki kararlar ile ülkemiz ihtiyaçları gelişmiş ülkelerin uygulamaları, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek yapıldığı; ayrıca anabilim dalının kurulması ya da kaldırılması konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak, bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı; Roma Hukuku anabilim dalının kaldırılmasını gerektiren nedenlerin, akademik gerekliliğin varlığını ortaya koyan verilerin veya bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı, görülmektedir.
Bu açıklamalar ışığında; Türk Hukuk Devriminin temel taşı ve aynı zamanda 1926 yılından günümüze kadar uygulaması sürdürülen özel hukuk alanında geçerli birçok kavram, kurum, kural ve ilkenin öğretilmesinde, uygulanmasında ve anlamlandırılmasında geçerliliğe sahip, yaşayan ve güncel bir hukuk dalı olan Roma Hukuku Anabilim Dalının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeyi haklı kılacak, hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı hizmet gerekleri uyarınca kullandığım ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Hukuk Fakültelerinin yeniden yapılandırılmasına yönelik Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulunun 27.8.2009 gün ve 2009.15.1433 sayılı kararının 2. maddesinin. Roma Hukuku Anabilim Dalına yer vermeyerek belirtilen anabilim dalının kapatılmasına ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Ana Bilim Dalı olarak okuduğumuz Türk Hukuk Devriminin temel taşı Roma Hukuku, çağdaş hukuk sistemidir. Ya da tersi Hak kavramanın ne olduğu ve şerefli yaşamanın sırrı Digestada gizlidir. Roma Hukukunu ana bilim dalı olmaktan çıkaran 15.08.2009 tarihli tavsiye kararı altında imzası olan Hukuk Fakültesi Dekanları kimlerdir? 27.08.2009 tarihli YÖK kararını kimler imzaladı? Adapazarı mitinginde Başbakan, Danıştayın kimi kararları bizi çıldırttı demişti Danıştayın bu kararı kimleri çıldırtmıştır acaba?