Lise çağlarında edebiyat hocam Hilmi Soykut bir Dickens hayranıydı. Charles Dickens’ın yapıtlarını, okumamızı istediği kitaplar arasında ilk sıraya koyardı. Özellikle de “İki Şehrin Hikayesi” üzerinde ısrarla durur mutlaka edinmemizi önerirdi.
Dickens okumaya başladığımda hocamla aramda var olan saygı ve sevgi bağı daha da pekişti. Üzerimdeki emeğini, yazma tutkuma katkılarını yaşantım boyunca da hiç unutmadım.
Şimdilerde dünyanın belli başlı kültür merkezlerinde Charles Dickens’ın 200.yaş günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Doğal olarak bu etkinliklerin en görkemlisi de büyük yazarın kendi ülkesi İngiltere’de gerçekleştiriliyor. Dickens 7 Şubat 1812’de Porstmouth kentinde orta sınıftan dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak doğar. Dönemin ekonomik krizinden etkilenen öğrenimini bir süre bırakmak zorunda kalan genç Dickens fabrika işçiliği, avukat katipliği, gazetecilik gibi çeşitli mesleklerde boy gösterir, gazete çıkarır, gazete yönetmenliği yapar.
İlk yazıları 1833 yılında  gazetelerde ve dergilerde yayınlanmaya başlar.. Bunlar deneme ve öykü türünde yazılardır. Ünlendikten sonra birbiri ardına yazdığı eserleri Victorya döneminin yoksullukla boğuşan emekçi kesimini, onların yaşadığı koşulları sergiler..
Sınıfsal ayrımı eleştiren, erdem ve onurun ayrıcalıklı bireylerin değil her sınıftan insanın ayrılmaz parçası olduğunu savunan yazı ve yapıtlarıyla İngiltere dışında da ünlenir. Eserlerinin pek çoğu İngiltere’de yaygın biçimde tiyatrolarda sahnelenir. Müzikallere konu olur. Caherles Dickens’ın yapıtlarına yedinci sanat sinema da elbette kayıtsız kalamadı. Eserleri beyaz perdeye de yansıdı.  
İngiltere hükümeti ve kültür kurumları Victorya döneminin bu büyük yazarının yaş günü kutlama hazırlıklarına  bir yıl önce başlamış. Porstmouth’ta doğduğu ev restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. Victorya döneminin yoksulların, evsiz barksızların ve yankesicilerin yaşadığı mahallelerin bir benzeri Dickens’ın betimlemelerine göre yeniden canlandırılmış. Yazarın kişisel eşyalarının, el yazmalarının, resimlerinin ve çeşitli objelerinin yer aldığı 1957’de kurulan Londra’daki “Charles Dikens Müzesi” de Dickens hayranı çeşitli ülkeden konukları ağırlamaya hazır. Aslında söz ettiklerim dışında da yoğun bir programla kutlanıyor büyük yazarın 200doğum yılı.
Euro News ‘te Charles Dickens etkinliklerine ilişkin bir kısa filmi izlerken hayıflanmadım desem yalan olur. Yıllardır ülkemde sanata ve sanatçıya vefa yerine cefa sunuyoruz. Kültüre bütçelerden ayrılan pay her yıl biraz daha azalıyor. Evrensel kültür değerlerimize, kültür insanlarımıza ise kapılarımız kapalı. Heykelleri yıkıyor, resim sergilerini basıyoruz. Kitaplar topluyor, yasaklıyoruz. Sansürün ahlak bekçileri de giderek çoğalıyor. Ne yazık!