Siyasetten uzak durmak, siyaset üzerine kalem oynatmamak istiyorum. Öte yandan içinde yaşadığımız toplumda sağlıktan sanata, eğitimden spora hemen her dalda siyasetin ağır bir yer kapladığını görüyoruz. Sosyal medya sayesinde ilköğretim çocuklarından üniversite öğrencilerine dek siyaset konuşanlara rastlamak hiç de şaşırtıcı gelmiyor.
Bazen sosyal medyadaki videolara göz atıyorum. O videolarda çoğunlukla toplumumuzun çıplak yüzünü açık bir şekilde görüyorum. Koskocaman adamların birbirlerine nasıl döver gibi bağırdıklarını, ne denli güneş görmemiş küfürleri birbirlerine sıraladıklarını seyrettikçe düşünüyorum. Acaba bu insanlar evlerinde nasıl bir dil kullanıyorlar! Küfür eksik olmayan ağızlar nasıl dinsel söyleyişlere söylemlerinde yer bulabiliyor. Üstelik de bu tür küfürbazların nefret söylemlerini dillerinden eksik etmeyenlerin çoğunluğunda siyasetçi olduğu düşünülürse… Çok derine gitmeyeceğim. Dijitalleşen toplumumuzun eğitim konusunda internetten öğrenilen yalan yanlış bilgilerle nasıl da özgüvene sahip bireyler olup ortaya çıktıklarını görmek son derece üzücü. Gelişmiş çağdaş ülkeler interneti bilgi edinmede bir kolaylaştırıcı araç diye görürken bizde internet akıllı telefonlar gibi yaşantımızın olmazsa olmaz bir parçası gibidir. Dünya edebiyatının büyük ustalarından Umberto Eco’nun bir yapıtı geliyor aklıma. Yapıtının bir bölümünde yazar olmak için uğraşan gençlere ironik bir biçimde yol gösterir. Özetle şöyle der:
“Bir roman mı yazmak istiyorsunuz. Önce bilgisayarınızı açın, bilgisayarınıza telefon rehberinden isimler, bölge adları yükleyin. Sonra bir haritaya bakın maceranın mekanı olacak kentleri seçin. Sonra içine biraz aşk koyun, biraz da macera. Bütün bunları bilgisayarınızda boca edin. Ve bir süre sonra romanınız hazırdır.”
Umberto Eco’nun bu şakası asıllara dayanıksız değildir. Nitekim günümüz ortamında eskiye oranla büyük yazarlar yetişmiyor. Okurların elinden bırakamayacağı nitelikte roman, öykü, şiir ve tiyatro eserlerinin günümüzde yazılamaması belki de ünlü olma hayaliyle yaşayan, internetten çalma çırpma bilgilerle çalakalem eser kotaran yazar heveslilerinden kaynaklanıyor. Bulunduğumuz çağın karmaşası içinde insanı odağına alan aşk, sevgi, paylaşma, özveri gibi kavramlarla ortaya bir eser çıkarmanın artık kitap yayıncılığı piyasasında da pazarı kalmamış bulunuyor. Daha çok yeme, içme üzerine, teknoloji ve uzay üzerine yazılmış metinler ve de dijital oyunlar ilgi çekiyor. Kitap okuru ise her geçen gün biraz daha azalıyor ne yazık.
Evet, sevgili okur çağımız kültürü de insanlık değerlerini de boşlayan ayakaltı eden bir yere doğru dörtnala gidiyor. Emek sözcüğünden, barış sözcüğünden çoğunluk artık hoşlanmıyor. Çılgın bir köşe dönmece aç gözlülüğü içinde debelenip duruyor insanlık. Yüzyıllar ötesinden insanlığa ışık gösteren Shakespeare kimi dizelerinde günümüzü görmüş gibidir. Gelin bu yazıyı da Shakespeare’den bir şiirle sonlayalım. Can Yücel’in çevirisiyle: “Ağıt”
Sıcaklardan korkma gayrı
Ne de kardan, tipiden
Dürüldü ömür defteri
Sılaya göçtün madem
Gül gibi gençler nasipsiz
Olacağı bir avuç toz
Haksızlıktan korkma gayrı
Geride kaldı beyler
Unut ekmeği peyniri
Geçim derdine boşver
Saltanat ün fayda etmez
Sencileyin bir avuç toz
Yıldırımdan korkma gayrı
Ne de yer depreminden
Unut sevinci kederi
Yeter çektiğin elden
Sevenler böyle çaresiz
Genç yaşında bir avuç toz