II. Dünya savaşından sonra “toplumu yeniden düşünmek” en önemli sorunlardan birisiydi.

Almanya’da 12 yıl süren ve Naziler döneminde topluma sürekli pompalanan nefretin “propagandası” nasıl silinecekti? Belki de geçmişle yüzleşmek için ilk adım Nüremberg Uluslararası Askerî Mahkemesinin kurulmasıyla atıldı ve Naziler,  20.11.1945’te yargılanmaya başladı.

Tarihte ilk kez bir uluslararası savaş suçları mahkemesi; sözlerinden, kullandıkları görüntüler ve yazılarından dolayı Nazi saldırganlığına, zulmüne ve kitle katliamlarına katkıda bulunan “propagandacıları” yargıladı.

Der Stürmer’in editörü Julius Streicher ve Kamu Aydınlanma ve Propaganda Devlet Bakanlığı görevlisi Hans Fritzsche, “propagandacı” olarak yargılandı. İddianameye göre; “komplocuların Alman kitlelerine Nasyonal Sosyalist ilkeleri ve ideolojiyi aşılamanın önemi üzerinde durduğu ve propagandanın başlangıçtan itibaren en güçlü silahlarından biri olduğu” ve propagandayı kullanarak “siyasi eylem ve askerî saldırı harekâtının psikolojik zeminini hazırladıkları” ileri sürülüyordu. 

Bu davada Savcının en büyük zorluğu; Streicher ve Fritzsche’in Nazi propagandacılarının etkinlikleri ile saldırgan ve kitle katliamına ilişkin bir siyasetin uygulanması arasında doğrudan bir ilgi ve nedensel bir bağlantı olduğunu kanıtlamaktı. Suçladığı kişilerin suçunu ispat etmek savcının işiydi.

Mahkeme “Streicher’in, Doğu’daki Yahudiler en korkunç şartlarda öldürülürken katliam ve imhaları teşvik etmesinin, savaş suçları ile ilgili olarak açıkça siyasi ve etnik zulüm kapsamına girdiği ve insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna” karar verdi. Çünkü Yahudilere karşı fanatik nefretle harekete geçme çağrısına ilişkin oldukça fazla kanıt ortaya çıkmıştı.

Fritzsche ise, Naziler döneminde Propaganda Bakanlığının Radyo Bölümünü yönetiyordu. “Hier Spricht Hans Fritzsche!” (Hans Fritzsche Konuşuyor!) adlı kendi programını yapıyordu. Savcıya göre; “Fritzsche özgür bir gazeteci olarak değil, Alman halkı üzerinde Nazi tahakkümünün kurulmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuş, bu fesat örgütünün aşırılıklarını Almanların vicdanlarına daha hoş gösteren etkili kontrollü bir Nazi propagandacısı olarak sanık sandalyesinde oturuyor”.

Sanık Hans Fritzsche ise ifadesinde şöyle söylüyordu: “Totaliter hükümet biçimi 5 milyon insanın katledilmesi gibi bir felaketi getirdikten sonra, bu tür yönetimi olağanüstü durumlarda dahi yanlış buluyorum. Herhangi türden bir demokratik kontrolün, sınırlı bir demokratik kontrol dahi olsa, böyle bir felaketi imkânsız kılacağına inanıyorum”. Eski radyo yayıncısı “Auschwitz’ten sonra hâlâ ırkçı siyasete tutunanlar kendilerini suçlu konumuna getirmektedir” diyerek sözlerini bitirmişti

Nüremberg Mahkemesi Savcının kanıtları inandırıcı bulmadı ve üç davada da Fritzsche’nin suçsuz olduğuna karar verdi.

Mahkeme; nefret söylemi ya da nefret propagandası ve nefrete teşvik arasında önemli bir fark olduğuna dikkat çekiyor ve kararında;  “Görünüşe göre Fritzsche yayınlarında bazen bir propagandacı gibi güçlü ifadeler kullanıyor” sonuca vardı. “Ancak Mahkeme bu yayınların işgal edilen bölgelerde Almanları vahşet uygulamaya teşvik etmek amaçlı olduğunu düşünmüyor, bu nedenle sanığın işlenen suçlara katıldığı sonucuna varılamaz. Amacı daha çok Hitlere ve Almanya’nın savaşına destek için genel bir duyarlılık yaratmaktı”. diyordu. Bu nedenle durumu kendisiyle birlikte dava edilen Julius Streicher’inkinden çok farklıydı.

Fritzsche, propagandacı olarak değil ama başka bir suçtan dolayı çalışma kampında dokuz yıl hapse mahkûm edildi. Hayatı boyunca yazması yasaklandı. Buna rağmen, hapisteyken anılarını kaleme aldı ve takma ad kullanarak kitabını yayınladı. Fritzsche’in cezası azaltılarak 1950’de serbest bırakıldı ve 53 yaşında kanserden öldü.

Bu iki propagandacının yargılanmasından sonra Nüremberg’de sözler, yazılar, propaganda ve eylemler arasında nedensel bağlantı açıkça ortaya koyacak davalarla karşılaşılmadı.

Daha sonraki dönemde görülen "Nazi etkisini yok etme" amaçlı diğer yargılamalarda Nazi basın patronu Max Amann,  film yönetmeni Fritz Hippler ile Leni Riefenstahl, Der Stürmer karikatüristi Philipp Ruprecht hakkında mahkemeler beraat kararı verdi.

Olağanüstü savaş suçlarına bakan bu mahkemenin yargılamaları, mahkûmiyet ve beraat kararlarının gerekçeleri; tarihsel yargı kültürünün bir parçasıdır.   

Tarihte her zaman görülen olağanüstü yargılamaları, olağan hale dönüştürme isteklerine karşı “sınırlı bir demokratik kontrol dahi” olağanüstü yargılamaları önleyebilir. Eğer, isterseniz!

O yüzden yargı kültürünün yarattığı en önemli sonuçlardan birisi de şudur: Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciiler kurulamaz.