Bir baktım Ekim gelmiş!
Eylül nasılda geçmiş!
Gelip geçen yalnızca onlar değil!
Yazda bitmiş!
Ereğli'den kara haberler aldım eylül'de.
Önce amcam Niyazi'yi.
Sonra halam Nigar'ı kaybettik!
İkisinden de geç haberim olduğu için gelemedim.
İkisi de zengin anılarımda başucumda saklandılar.
Birde baktım babamın tüm kardeşleri artık yoktu.
Sanki bir devir kapanmıştı.
Ürperdim!
Hayatın çıplak gerçeği yüzüme çarptı.
Sıra bizim kuşakta mıydı?
Böyle mi oluyordu devranın dönmesi!
Böylemiydi insanlığın büyük öyküsü!
Değişim ve gelişim bumuydu?
Bizden öncekiler gidiyor,sıra bize mi?
Sonra bizden sonrakilere mi?
Düşündüm durdum ben eylül de!
Babam ve kardeşlerinin yaşadığı dönem!
Gelişmişlik düzeylerini!
Kandil ışığından aydınlanıp bu günlere uzanan öyküleri!
Yani 1930'larla başlayan.
2012'lerde biten bir devri dönemi!
Zaman şeridi gözümün önünde.
Biriktirdiğim bilgiler ışığında 30'lar,40'lar,50'ler.
Daha nice yıllar!
Buradan geride kalan o yıllara bakınca.
İnsanlığın ne kadar yavaş değişim ve gelişim yaşadığını görebiliyorum!
Belki de böyle olunca adı hayat oluyor!
Buradan bakınca.
Hayatın bizi kendi gerçeğimizden ne kadar uzak tuttuğunu görebiliyorum!
Anlıyorum.
Gerçeğimizin dışında görmediklerimizin peşinden ne kadar enerjimizin harcandığını da!
Ben eylülü biraz hüzünle geçirdim.
Biraz da tefekkürle!
Yani düşünmeyle!
Hayat Yolumun ortasında mıyım ne?
Koşarak gelmek istedim Kaptaş'ın Sinanlı köyüne!
Babamın köyüne!
Köklerime!
Oradan bulunduğum yeri görmek istedim.
Oradan oraya yüreğimde bir koşu!
Arıyorum.
Arıyorum bir gerçeği!
Kimim ben?
Neyim ben?
Nerden gelip nereye gidiyorum?
Varoluş amacım ne?
Bu amaç ne zaman gerçekleşir yada gerçek oldu mu çoktan?
Uzatmalarda mıyım yoksa hayatımın?
Ereğli!
Seni de yaşlı bir kent gibi görüyorum!
Bakınca uzaktan!
Ben sorgulamadayım.
Ya siz?
Unutmadan yazayım.
Sevgili Bakkal Sabri ye ve muhtar Nazif'e nazik yorumlarından dolayı teşekkür ederim.
Benim anılarımın ışıkları!
Sizler aracılığıyla selam olsun mahallemize!
Çocukluğumuza!
Ve Tüm Ereğlililere!
Benim gerçeklerime selam olsun!