Sen dönemdeki yayın politikasını beğenmeyip eleştirenlerden biriyim Cumhuriyet Gazetesi’nin.

Ki, bu tepkimi de “gazete satın almayarak” ortaya koyduğum yetmezmiş gibi “Gazetemi geri istiyorum!” mesajları da gönderdim yönetimine yazılı olarak.

Bu benim doğal bir okur tespit ve tepkimdir.

Hasan Cemal ile Can Dündar döneminde okur olmaktan vazgeçtiğim Cumhuriyet’e operasyon yapıldığında ise açıkçası şok oldum.

Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyon?

Ne için?

Fetö ve PKK !

Suçlama; “bu iki terör örgütüne üye olmamakla birlikte” diye  başlıyor!

Peki delil?

Haberler.

Asıl şok da bu ya…

 

Haberin delil sayıldığı bir dönemde elbette ki ne basın özgürlüğünden ne de demokrasiden söz edilemez.

Hele ki “ileri” adı takılan demokrasiden.

Bunun adı bir başka şey.

Başka!

 

2007 yılından bu yana Türkiye’nin omurgasına yapılan saldırılandan biri olarak görüyorum Cumhuriyet Gazetesi operasyonunu.

Akıl mantık stop!

Ve imdat!

 

Bir gazetenin yaptığı haber ve attığı başlıklar demokrasilerde suç olamaz.

Düşünce ve basın özgürlüğünün yok hükmünde kabul edildiği sistemlerde alkış da alabilir bu operasyonlar.

Ama…

Bu tür karar ve operasyonlar, aynen 2007’de başlayan kumpaslarından başka bir şey olamaz ki.

Olayın ve durumun kısaca özeti budur.

Cumhuriyet’e yapılan operasyon Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve yok etmek çabası içinde olanların bir planıdır.

Ve bu karanlık sürecin devam ettiğinin de kanıtlarından biridir.

Aynen önceki malum operasyonlar gibi.

 

Cumhuriyet’e yapılan bu operasyon “düşünce özgürlüğü”ne indirilmiş bir darbedir.

Oyundur!

Şu açıktır ki, Cumhuriyet tehlikededir.

Cak-cek siyasetçileri de hiçbir şeyin farkında değildir.

Açıklamalarla, salı grup toplantılarıyla, balolarla, önümüzdeki seçimlerde hangi koltuğu kaparım filmleriyle bu tehdit ve tehlikeye seyirci kalmayı sürdürerek, tarihsel aymazlıktadırlar.

Türkiye hızla sürüklenip gidiyor bakalım.

Nereye toslayacağız.

Ve altta kalan kim olacak?