Mevsim sonbahardı...

Muhtar kapıyı çaldığında çoktan kalkmış , hayvanlarını sulayıp yemlemiş , evinin önünü çalı süpürgesi ile süpürmüştü değirmenci. İşi değildi aslında , lakabıydı değirmenci .Siyah beyaz ITT marka televizyonunda Kenan Evren’in darbe ile ilgili haberlerini izliyor ve bir yandan askeri takdir ederken solculara dinsizlikleri için sövüyordu birkaç sabahtan beri . Soğanla karışık un çorbası yapmıştı her zamanki gibi kahvaltıda karısı . Darbecilerin  tamimlerini tebliğe gelmişti muhtar . O da tıpkı iğneci Hüseyin  , Kavrak Memet  ve Değirmenci gibi madenciydi. Lakabı goca mıktardı. Haşmetli adamdı . 30 yıldan bu yana muhtardı . Astığı astık , kestiği kestik , mührünü bastığı yer hükümet yerine bir adamdı. 30 yılı vardı dile kolay muhtarlıkta . Köyün camisinin sacdan minaresini o yaptırmış , mezarlıkta Ramazan ayında Kur’an okumayı O adet getirmişti. Değirmenciye tamime imza attırırken bu Allahsız solculara iyi oldu deyip okkalı bir küfür etmeyi de ihmal etmemişti. Basit miydi bu kadar Moskof Allahsızlığını getirmek bu ülkeye ?

Değirmenci , 06:20 trenine yetişmek için patlıcan kurusu ve bulgur pilavı bulunan sefer tasını neredeyse döküyordu. Allah’tan yoğurt sefer tasında değil bakraçtaydı . Köpür yanından geçerken iğneci Hüseyin'e
seslenmişti : "Öheyy laa Üsen geç galayoz hadi" .. İşe gidiyorlardı , Kandilli’ye , madene . O bir kaynakçıydı. İğneci Hüseyin ise sağlık memuruydu madende . İğne yapmayı da orada öğrenmişti. Az ilerde henüz on yedisinde madenle tanışan Kavrak'a rastlamışlardı. On yıllık madenciydi Kavrak , bağırmıştı onlara gür sesi ile “zattin size guven olmaz , nerdeyse paso trenini gaçurcoz” diye .

Kara tren "Göl Tarla" dan buharını sala sala gelirken simsiyah dumanı ağaçlara karışıyordu. "Ketenli Enişte" , İspanyol paça dar pantolonu ile koşarak diğer üç kişinin ardından paso trenine yetişmeye çalışıyordu , ağzında cigarası ile ...

 

O türküdeki "belki" hiç gerçekleşmiyor , kara tren hep saatinde geliyordu ...

 

Her şey bir tekrardan ibaretti aslında ; çünkü bu şehrin  insanları ,  100 yıldır tüm nesilleri ile yerin altında , madenlerde yaşıyorlardı ! Kazmaları , kürekleri , çelikten sert bilekleri ile ...

 

Ve o sıralarda 3 yaşında olan o çocuk , hiç gecikmeyen o kara  trenin karşı dağdan  geçişini dünyası gördüğü köyünden izliyordu !



 DEVAM EDECEK.................