Yargıtay’ın yasadışı dinlenmesine isyan eden Yargıç Hamdi Yaver Aktan; “ Sanki Güvenpark’ta bir araç var ve Yargıtay içindeki konuşmaları kaydediyor. Kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor” diyor. Zamana göre, montajlanan konuşmaların basına servis edildiğini ifade eden Yargıç Aktan ve diğer yargıçlar, haklarında yayınlanan haberlerin asılsız olduğuna ve “yasadışı dinlememelerin” gerçek olmadığına dikkat çekiyorlar.  Şikâyetleri ve sözleri çok ciddidir, araştırılıp Yargıtay dinlemesi ve önceki yasadışı dinlemelerin vahim sonuçları önlenmelidir.

 

Telefon dinlemeleri başta olmak üzere, yasadışı dinlemelerin yapıldığı bir gerçektir. Yasadışı kayıtların tutulduğu yaşanan gerçeklerle ortadadır. Yargıtay’ın dinlendiği bir gerçektir. Kaydedilen konuşmaların montajlandığı ve basına verildiği açıktır.

 

Tüm bu yasadışı dinlemeleri gerçekleştiren suç faillerin kim olduğu bulunmalıdır.

 

Basında yasadışı dinlemeler yayınlanmamalıdır. Basın, “kendisine servis edilen” buna rağmen yayınladığı haberinin konusu olan “dinleme” kayıtları yasadışı ve “gerçeklere” aykırı ise; bu haber ifade özgürlüğü ile korunamaz. Çünkü gizli dinleme, gizli ortam dinlemesi suçtur. Suça ortak olmak, basın özgürlüğü değildir. 

 

Öncelikle haberleşme özgürlüğünün ve özel yaşamın gizliliğinin ihlali açıkça hak ihlali niteliğinde ise; basın özgürlüğü ile açıklanamaz.  Aksine, hak ihlali olmasına rağmen; hakkını kullanan gazeteciye ceza verilemeyeceği kuralı istisnai hallerdeki gazetecilik mesleği için geçerli bir kuraldır. Geçerli olmalıdır. Aksi takdirde kamuoyu, yönetenlerin hak ihlallerinden habersiz kalır ve gazetecilerin kamuoyunun gözü kulağı olma işlevi ortadan kalkar.

 

Bir başka deyişle, özel yaşamın ihlali söz konusu olmadan gazetecilik mesleğinin gereği eğer yerine getirilemiyor ve gazeteci kamuoyunun gözü kulağı olamıyorsa; hak ihlali gerçekleşse bile, basın özgürlüğü korunur. Bu hallerin tümü istisnadır.

 

Gazetecinin haberinden asıl amacın kamu yararı olduğu anlaşılmalıdır. Gazeteci, örneğin büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne yaptığı araştırmayı yayınlarsa, toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili veya toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması hakkında haber yayınlarsa, ilgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi amacıyla haber yaparsa; özel yaşamın gizliliği söz konusu olmayabilir. Bu gibi durumlarda dahi örneğin yolsuzluk yapan kişinin özel hayatın kamuya açılan kesiti mutlaka konuyla doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin özel hayatının onun kamusal faaliyetini de etkileyip etkilemediği gözetilmelidir. Bu istisnai hallerin dışında, basın özgürlüğü adı altında haklı, meşru ve geçerli bir koruma kalkanı olarak hukuki koruma hiç kimse için yoktur ve olmamalıdır.  Bu yüzden, bütün bu zorluklara rağmen yapılan en “riskli” mesleklerin başında gazetecilik gelir. Hele Türkiye gibi bir ülke de…

 

Hâkim kararı olmadan yapılan “dinlemeler” yasaya ve hukuka aykırıdır. Ayrıca acele hallerde sonradan hâkim onayı alınmak koşuluyla cumhuriyet savcısının kararı olmadan dinleme yapılması da yasaya aykırıdır.

 

Anayasanın 20. maddesine göre herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Anayasanın 22. maddesine göre, herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

 

Anayasa hem haberleşme özgürlüğünün ve hem de özel hayatın gizliliğinin korunmasının güvencesidir.

 

2005 yılından beri yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda 132 ilâ 140 ıncı maddeler arasında “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” sayılmıştır. Bunlar arasında “Haberleşmenin gizliliğini ihlâl (md.132)”, “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması (md. 133)”, “Özel hayatın gizliliğini ihlâl (md.134)”, “Kişisel verilerin kaydedilmesi (md.135)”, “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (md.136)” ve “Verileri yok etmeme (md.138)” gibi suçlar, yeni suç tipleri olarak TCK’de yer almıştır.

 

Görüldüğü gibi, 132 inci maddede “haberleşmenin gizliliğini ihlal” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçu yeni suç tipleri olarak Türk Ceza Kanununda yer almıştır.

 

AİHS’nin 8 inci maddesinin ilk paragrafında devletin bir birey için teminat altına aldığı hakların hangileri olduğu belirtilir. Bu her birey için özel yaşamına, aile hayatına ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkıdır. Hakkın çekirdek özü budur. Bu haklara dokunulmaz ve devletin müdahalesi kabul edilmez.

 

AİHS 8 inci maddesinde garanti altına alınan mahremiyet hakkı / özel yaşama saygı hakkı, insanları sadece kamu otoritelerinin müdahalelerine karşı değil, fakat aynı zamanda kişilerin müdahalelerine ve kitle iletişim kuruluşlarının da içine girdiği özel kuruluşların müdahalelerine karşı da korumayı zorunlu kılar. Ulusal yasalar bu korumayı garanti edecek hükümler içermelidir. (Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin 428 (1970) sayılı kararında kabul edilen Deklarasyon ve Hukuk İşleri Komisyonu Raporu paragraf 7)

 

Bu suçların faili herkes olabilir. Kanunsuz dinleme, kayıt, izleme, görüntü alma gibi hareketlerin tazminat hukuku kuralları gereği sorumluluk gerektirdiği de açıktır.

 

O halde, öncelikle yasadışı dinlemelerin kim tarafından yapıldığı soruşturulmalı, failleri bulunmalıdır. Basına “servis yapanların” hangi amaçla bunları yaptıkları ve kim oldukları ve niçin ve hangi zaman süreçlerinde ve neden yaptıkları açıklığa kavuşmalıdır. Ellerindeki ve stoklarındaki “dinleme” ve “gizli dinleme kayıtları”na el konulmalı, imha edilmelidir. Herkes, “gizli dinlemecilerin” kim olduğunu basından öğrenmelidir.

 

Ardından ve eğer gerek kalırsa, “gizli dinleme” ile ilgili suçun cezasının arttırılması caydırıcılık sağlanması için düşünülebilir.

 

Ancak, dikkat edilmelidir ki; bu suçun failleri sadece ve sadece ifade özgürlüğünü ve gazetecilik mesleğinin “hakkı olması” hakkını kullanan, haber yazan ve kamuoyunun gözü kulağı olan gazeteciler olmasın...