Bir geyik var ya; ağacı keserler, kağıt yaparlar sonra da o kağıda, “ağaçları kesmeyin” yazarlar diye..

Gençliğin deyimi ile “yurdum insanı” durumlarından sadece biri..

 

Resmi yada resmi olmayan işyerlerinde nasıl bir kağıt sarfiyatına tanık oluyorum anlatamam ki yalnızca işim olduğu yerlerde gördüğüm böyle.. Müdahale ediyorum tabii, en olumlu, sevimli hal ve sözlerle ama nereye kadar, etkisi ne kadar?

 

Ülkede ne kadar işyeri var, ne kadar okul, dershane, mağaza, saymakla bitiremem ki.. Daha şimdiye kadar hiçbirinde kağıtların çift taraflı kullanımına rastlamadım, daha hiçbirinde bir tarafı kullanılmış kağıtların müsvedde olarak değerlendirildiğini de görmedim.

 

Uyardığım insanlardan bana itiraz eden olduğunu da görmedim. Hepsi haklısınız, çok önemli gibi benden çok daha duyarlı çıkışlarda bulunup, aslında öğrenciyken ne kadar ağaç diktiklerini, çevre konusunda çok dikkatli olmak gerektiğini,  konuyla ilgili seyrettikleri belgeselleri, çocuklarının çevre ödevlerini, daha neler neler söylüyorlar.

 

Sevinmeli miyim?

Cırt cırt harcadıkları, kenarını köşesini, eğriliğini düzlüğünü beğenmeyip, (geri dönüşüm için bile zahmete katlanıp yırmadan) buruşturup çöpe attıkları ağaçları, affedersiniz kağıtları ne yapmalıyım fark etmeleri için?

Hafta sonları mangallarını kapıp koşa koşa gittikleri yeşil alanları doğaüstü gücüm olsa bir süreliğine kıraç alanlar haline getirsem?Ağaçlar olmasa, oksijen olmasa?

 

Ne, benim kendi özel hayatımı bile ikinci, üçüncü planlara atarak yapmaya çalıştığım, koşturduğum çevre çalışmalarım konusunda rahatlatabilir, duyduğum sorumluluğu hafifletebilir?..

Yada çevre olarak genellemeyeyim de sadece kağıt tüketimi için olsun bunlar.. Kağıdın daha az, sadece gerekli olduğu kadar kullanımına hassasiyet konusunda olsun..


Kuantumda deniyor ya, önce hayal et ve evrene siparişin ver.. Gerçekleşir!.. Özel hiçbir konuda gerçekleşmediğini kesin biliyorum ama hadi bu konuda deneyeyim, olur ya!..

 

Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde yılda yaklaşık bir milyon ton atık geri kazanılıyor. İlçemizde da bu oran;……. diyebilmeyi isterdim içtenlikle ama… İş çok; festival öncesindeyiz, çiçekler ekiliyor, ağaçlar sökülüyor, dikiliyor, sahile yine yeniden yeniden makyajlar yapılıyor ki festivalde iyice bir talan olsunlar..

 

Geri dönüşüm, katı atık arıtma?!... Arabaları geziyor.. Topluyorlar.. Sonrası?..

 

“Zonguldak’ta bir firma” binbir dil dökerek, ziyaret ettiklerimizden ilgiliden ilgiliye yada telefondan telefona bağlana bağlana alabildiğimiz tek yanıt.. Tabi bizle kim konuşur, kimiz, ne yapıyoruz ki? 7 Yıldır İlçedeki “bütün” Çocuk yuvaları, İlköğretim Okulları, Liselerimiz, Fakültemiz, İlçe Emniyet Md.lüğü, Müftülük, Bölge Komutanlığı, Soroptimist, Rotary, Lions, Hastanemiz, Briç İhtisas gibi kurum, dernek, kuruluşlarda “ÇEVRE” konularında seminerler, eğitimler, paneller, sunumlar ve uygulamalı çevre çalışmaları, yasal çerçevelerde eylemler, yürüyüşler, ağaçlandırma gibi çalışmalar yapıyoruz o kadar..

Yerimiz bile yok, defalarca yazılı, sözlü istememize rağmen!.. Yöresel de değiliz ki, evimiz olsun da önüne iki tabure atıp oturalım... Çevre sorunlarının yetkililer ile halk arasındaki hukuksal ve yönetsel yetkileri olmayan gönüllü çalışanlarıyız, o kadar!..

 

Ne dertliymişim, kağıttan – ağaçtan – geri dönüşümden -  yöresel evlere!.. Eee hepsi “ağaç”tan başlamıyor mu?..

 

Yine istatistiklere geçeyim en iyisi, çok dağıldım; Türkiye, pet şişe toplama ve değerlendirmede, İsviçre'den sonra dünyada ikinci sıradaymış… Çöplerin geri kazanımı ile her yıl 300 trilyon lira kazanç elde ediyor. Tabi bu kazancın farklı boyutları da var. 3 milyon ton atığı çöp sistemine karıştırmamanın yanında taşıma ve depolama maliyetlerinden de kurtulmak anlamına geliyor. Kaynak israfının önlenmesi, enerji tasarrufu ve daha bir çok konunun yanında çocuklarımıza bırakacağımız temiz bir çevre, belki de geri kazanım sisteminin en büyük kazancı...


Çöp diye attığımız kağıtların ayrıştırılıp yeniden işlenmesi halinde ülkemizin milyonlarca dolar gelir elde edebileceğini, çok sayıda ağacın kesilmesinin önlenebileceğini ve bu AYRIŞTIRMA İŞLEMİNİN ÖNCE EVLERDE başlaması gerektiğini hatırlatmalıyım.

Bakın, yalnızca 100 bin aile gereksiz yazışmayı durdurursa, her yıl 150 bin ağaç kesilmekten kurtulacaktır.

Dünyada her yıl kağıt üretimi için tüketilen orman alanı, 40 milyon hektar. Bir ton kağıt üretimi esnasında 350-450 kWh elektrik enerjisi tüketiliyor.

Ülkemizde bir yılda tüketilen kağıdın % 40’ı yani 1,5 milyon ton’u ithal ediliyor. Bunun parasal değeri ise 800 milyon dolar.

Bir ofiste günlük kişibaşı tüketilen kağıt miktarı (kullanılan hariç, ziyan olan) 0.7 kg.  Yine ülkemizde kişibaşına düşen temizlik kağıdı miktarı 2 kg. 2004 yılında Türkiye’de kağıt üretiminde kullanılan atık kağıt oranı % 70.

Bir ton kullanılmış kağıt geri kazanıldığında 16 adet çam ağacının kesilmesi önlenir.  Bir ton kullanılmış gazete kağıdı geri kazanıldığında 8 adet çam ağacının kesilmesi önlenebilir.  Bir büro elemanı yılda 81 kg. kağıdı çöpe atmaktadır.

Kağıda, ağaca ve aslında kendimize, doğayı paylaştığımız bütün canlılara daha özenli, duyarlı bir dünya dileğimle..

 

Vee beni, (bu yazımı sonuna kadar okuduysanız çevreye duyarlısınız mutlaka) sizi yaşadığımız evrene, insana, doğaya, sevimli dostlarımız hayvanlarımıza ve Yaradandan ötürü tüm Yaratılanlara sevgi ve saygıyı aşılayarak “yetiştiren” Canım Annemin ve Annelerinizin  her gününü sonsuz sevgilerimle, saygılarımla kutluyorum..

 

 

Not: İstatistiksel Bilgiler İnternet Ortamından Alınmıştır.