Gazetelerde yer alan haber, kadın cinayetiyle ilgili bir dehşetin gerçek yüzü!
Cinayet Karaman’ın Ermenek ilçesinde işlenmiş. Boşanma davası sonuçlanmış ve kaçırarak evlendiği eşinden ayrılan erkek; iki yaşındaki oğlunun velayeti anneye verilince babasının evine yerleşen kadını öldürmüş. Çocuğunun velayetini isteyen erkek önce tehdit mesajları göndermiş, “velayeti vermezseniz hepinizi vuracağım… Öldürülen eş, aynı gün polise gitmiş, şikâyetçi olmuş. Çocuğunu almak için gelen erkek, tartıştığı kayınvalidesini, eşinin kuzenini, 12 ve 13 yaşlarındaki baldızlarını av tüfeği ile vurarak öldürmüş.
Bu haber; kadın cinayetlerinin, şiddetin, kolayca insan öldürmenin, öfkenin, kızgınlıklarla sarmal olmuş toplumun ulaştığı vahşetin boyutlarını gözümüze sokuyor. Yürek burkuyor ama gerçek şu; cinayet kurbanı bir kadın – bir kadın daha- annesi katledilen, babası cezaevine gönderilen çocukların sürüklendikleri hayat ve bu acıların en gaddar, en acımasız haliyle hayatlarımıza yansıması... Gözümüzün önünde işlenen cinayetlerden bıkmayan bizler; o cinayetten veya bu katliamdan sonra ölülerimizi saymaya devam ederek yaşıyoruz!
Televizyonda bu haberi izledikten, gazetelerde okuduktan sonra artık rahat rahat kendi yaşamımızın konfor ve günlüğüne, kendi rutinimize dönerek yaşamaya devam etmek çok mu kolay? Karaman’ın Ermenek ilçesinde bir evde bir kadınlar öldürülmüş, bir baba cezaevine, bir çocuk kendi yaşamının trajedisine sürüklenmiş gitmiş! Ne yapmalıyız? Hiçbir şey diyecek kadar biçare olmadığımıza göre, kendi yaşamımızda bütün bu cinayetlere yer açarak rahatsız olmak lazım; giderek başkalarını da rahatsız etmemiz gerekir, bu bir başlangıçtır, hatta geç kalmışlığımızın itirafıdır kendi kendimize…
İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Ankara Üniversitesi Siyasal bilgiler Fakültesi Ar. Gör. Nisan Kuyucu’nun hazırladığı “Opus Kararının Uygulanması / Başvuru No: 33401.02.9 Haziran 2009) / İzleme Raporu”nu yayınladı.
Opus kararı aslında AİHM tarafından kadına yönelik şiddet davalarındaki içtihatlarından farklılık taşıyan ve bu farklılık nedeniyle özel ilgiyi hak eden bir karardır. Diyarbakır’da yaşayan başvurucu Nahide Opuz, annesinin dini nikâhlı eşinin oğlu H.O. ile evli ve üç çocuklu bir kadındır. AİHM’sinin kararı başvurucunun annesinin ölümüyle sonuçlanan ev içi şiddet olayları hakkındadır.
AİHM, bu davada devletin 2. maddenin içerdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği için yaşam hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Başvurucunun vücut bütünlüğünün ciddi şekilde ihlal edilmesine rağmen kamu görevlilerinin Başvurucuyu korumaya yönelik etkili ve caydırıcı önlemler almaması nedeniyle 3. maddesinin (işkence yasağı) ihlal edildiğine karar vermiştir. “Sonuç olarak AİHM, hükümetin son yıllarda gerçekleştirdiği reformlara rağmen hukuk sisteminin bütünündeki tepkisizlik ve cezasızlık dikkate alındığında Türkiye’nin ev içi şiddetle mücadele etme kararlılığının olmadığı bulgusuna ulaşmıştır. Bu bulgu Mahkemeyi, Başvurucu ve annesinin kadına yönelik ayrımcılık biçimlerinden biri olan toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağduru olduğu tespitine ve 2. ve 3. maddeyle bağlantılı olarak 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlal edildiği sonucuna götürmüştür.” (İzleme Raporundan)
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Opus kararını 12 Mart 2015 tarihine kadar standart izleme usulüne göre takip etmekteydi. Bu kararların gerekleri Türkiye tarafından yerine getirilmemiştir. Bunun üzerine 12 Mart 2015 tarihinde Bakanlar Komitesi, hükümetin 2005-2010 tarihleri arasında aldığını bildirdiği önlemlerin etkisiz olduğu tespit etmiş ve “kararın gereklerinin yerine getirilmesinde yaşanan ciddi gecikme dolayısıyla Opuz kararını nitelikli izleme usulüne almaya karar vermiştir.”
İHOP Raporu, web sayfasında yayınlandı. Kadın ve şiddet ve özellikle Türkiye’nin hali bakımından zihin açıcı ve fevkalade iyi hazırlanmış olan İzleme Raporu; yasama, yargı organı, hükümet ve Bakanlar Komitesine “Sonuç ve Tavsiyeler” bölümü ile bitiyor:
Yasama Organına tavsiyeler arasında yer alan satırbaşları şöyle.
6284 sayılı Kanun CEDAW’a ve İstanbul Sözleşmesine uygunluk bakımından gözden geçirilerek gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Bu çerçevede sunulan öneriler arasında kadın örgütlerinin kadına yönelik şiddet davalarına müdahil olabilmeleri yasal güvenceye alınması da yer almaktadır.
Şiddete maruz bırakılmış kadınlara ihtiyaç duydukları sürece özgürleşmelerine ve güçlenmelerine imkân sağlayacak bir perspektifle ücretsiz psikolojik destek verilmelidir.
Kadınların şiddetten etkili bir şekilde korunamamasında payı olan bütün kamu otoritelerinin ve kamu görevlilerinin sorumlu olacağına ilişkin yasal çerçeve oluşturulmalı ve var olan çerçeve güçlendirilmelidir.
Kadına yönelik şiddet başvurularında polis ve savcılara delilleri acilen toplanmasını sağlama yükümlülüğü getirilmeli ve bu yükümlülüğe aykırı hareket edildiyse delil yetersizliğinden soruşturmama kararı verilmesi engellenmelidir.
Kadına yönelik şiddet davalarında hangi durumların haksız fiil oluşturmayacağının düzenlenerek her davada haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının önüne geçilmesi, takdiri indirim nedenlerinin ancak gerekçeli olarak uygulanabileceği zorunluluğu getirilmesi gerekmektedir.
6284 sayılı Kanun çerçevesinde verilen kararların ayrı bir sicilde tutulması ve mahkemelerin bu Kanun uyarınca karar verirken bu sicilden yararlanarak kişinin suç geçmişini de dikkate alabilmesi sağlanmalıdır.
Kadına yönelik şiddet faillerine verilecek cezaların zorunlu psikolojik tedavi veya rehabilitasyon gibi cezanın infazından sonraki sürece yönelik programlarla desteklenmesini sağlayacak yasal değişiklikler yapılmalıdır.
Hükümete yapılan öneriler içinde özellikle; kadına yönelik şiddetle mücadele için yapılan tüm faaliyetlerde şeffaflık sağlanması ilk tavsiyedir.
Hükümet yetkililerinin cinsiyetçi, kadına yönelik şiddeti mazur gösteren, toplumsal cinsiyete dayalı önyargılar içeren, kadınlar ile erkeklerin fiili eşitliğini yadsıyan açıklamalarda bulunmalarının önüne geçilmelidir.
AİHM’nin Opuz kararında rehber olarak benimsediği, CEDAW Komitesinin Türkiye’nin periyodik raporlarının ardından sunduğu değerlendirme ve önerileri yerine getirilmelidir.
İçişleri Bakanlığı ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kadına yönelik şiddet olayları
karşısında gereği gibi davranmayan kamu görevlileri hakkında soruşturma izni vermelidir.
Mahkemelere yönelik öneriler arasında yer alan öneriler şunlardır:
· Kadına yönelik şiddet davaları hızlıca sonuçlandırılmalıdır.
· Gerekli koşullar oluştuğu takdirde zorlama hapsine hükmedilmelidir.
· Failler ve sorumlu kamu otoriteleri bakımından cezasızlığı besleyen hükmün açıklanmasının geriye bırakılması, takdiri indirim nedenleri ve para cezasına çevirme gibi uygulamalar sona erdirilmelidir.
· Kadınlara ya da yakınlarına şiddet uygulama ihtimali devam eden sanıkların tutuklu yargılanması sağlanmalıdır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinden, Türkiye tarafından Opuz kararının gerekleri yerine getirilmediğinden dolayı ve bu kararın Türkiye’de hiçbir olumlu değişikliğe yol açmamış olması nedeniyle 12 Mart 2015 tarihli 1222.Bakanlar Komitesi toplantısında alınan Opuz kararını nitelikli izleme usulüne alma kararına uygun olarak davaya ilişkin izleme ve yol gösterme çalışmalarının yoğunlaştırılması istenmiştir.
Kadın cinayetlerinin sayaçla sayıldığı bir ülkede; genel seçimlerde milletvekili seçilme arzusu ve derdinden kurtulmuş olduklarını umduğumuz yasama organına seçilmiş milletin vekillerinden; kadın cinayetlerinin son bulmasına bir çare bulmaları bekleniyor.
Seçim propagandalarında yer alan kadın cinayetlerine son sloganlarını unutmamak gerekiyor ama gelin görün, kadın cinayetlerinde sayaç çalışıyor!