Bildiri dağıtmak veya toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak için izin alınmalı mıdır?
Acaba kanunlarda yapılan “kategorik sınırlandırma” Anayasanın sözüne uygun mudur?
Anayasanın “sözü” nedir?
Temel hak ve özgürlükler Anayasanın ek güvenceleriyle nasıl korunabilir?
Anayasa Mahkemesi 22.02.2023 tarihli iptal kararı ( Esas : 2023/78, Karar : 2024/55 ve R.G. Tarih-Sayı : 19/4/2024-32522) YÖK kanunu ile ilgili bir iptal kararıdır.
2/2/2023 kabul tarihli ve 7437 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun YÖK kanununda değişiklik yapmıştır. Bu kanun değişikliğiyle yapılan bazı düzenlemeler Anayasa Mahkemesi önüne 132 milletvekilinin iptal istemiyle gelmiştir.
12 Eylül’den miras 4.11.1981 kabul tarihli 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu 54. Maddesinin 1 numaralı fıkrasında disiplin cezaları ve disiplin cezalarını gerektiren disiplin suçları yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi 2547 sayılı Kanun’un 54. Maddesinde düzenlenmiş olan disiplin cezaları ile disiplin cezasını gerektiren eylemleri değerlendirmiştir.
Anayasa Mahkemesi bu disiplin suçlarından bazılarını iptal etmiştir. En önemlileri ifade özgürlüğünün oto sansüre tabi kılınması, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin izne tabi tutulması hakkındaki düzenlemelerdir.
Öğrenciler için Kanunda “Kınama” cezasını gerektiren eylemler arasında; “2) Ders, seminer, sınav, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak, 3) Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak,” gibi eylemler sayılmıştır (Madde 54).
Anayasa Mahkemesine kararında Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti tanımını tekrarlamıştır. Hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Dava konusu kurallardan birisi ders, seminer, sınav, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozan eylemlerin öğrenim faaliyetinin aktif biçimde yürütüldüğü esnada, bu faaliyetin düzenini bozacak şekilde gerçekleştirilen eylemlerdir.
Kanun yapma tekniğinin doğası gereği kanun hükümleri genel ve soyut niteliktedir. Kanun koyucu tarafından somut olayın özelliğine göre değişebilecek tüm çözümlerin önceden kuralda sayılarak gösterilmesi mümkün değildir. Söz konusu eylemlerin ders, seminer, sınav, uygulama, laboratuvar, atölye çalışmalarının yürütüleceği yerlerde işlenmesi hâlinde cezalandırılacağı kuralda açık ve anlaşılır biçimde ifade edilmiştir. Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı görülmemiş ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi “Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak” eylemleri bakımından Anayasaya aykırılık incelemesi ifade özgürlüğü bakımından yapmıştır. İfade özgürlüğü Anayasa’nın 26. Maddesiyle güvence altına alınmıştır. “Dava konusu kural, yükseköğretim kurumu içinde bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak şeklindeki faaliyetlerin izinsiz yapılması hâlinde kınama cezasıyla cezalandırılmasını öngörmektedir.” Bu itibarla kuralın öğrencilerin ifade özgürlüklerine yönelik sınırlama niteliği taşımaktadır.
Anayasa’nın 13. Maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ve ifade özgürlüğüne getirilen sınırlandırma kanunla yapılmalıdır. Kanuni sınırlandırmalar demokratik toplum düzeninin gereklerine, ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır ve yasal kurallar keyfiliğe izin vermemelidir. Hukuki güvenlik ancak böyle sağlanabilir. Bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesi için devletin yasal düzenlemelerde; bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Anayasa Mahkemesi bu nedenlerle Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik ilkesini Anayasa’nın 2. Maddesiyle güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlamıştır.
Anayasa Mahkemesi verdiği kararda;
“27. Yükseköğretim hizmeti geniş sosyal fonksiyonları olan özel bir kamu hizmetidir. Yükseköğretimde yürütülen öğretim faaliyeti ve akademik/bilimsel çalışmalar sayesinde ulusal ve evrensel düzeyde bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkı sunulmasının yanında demokratik toplumun ve insan haklarının kurumsallaşmasını sağlayacak imkânlar zemin bulur. Bu bakımdan yükseköğretim kurumlarının azami verimlilikle çalışabilmesi için kurum düzeninin bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmaması önemlidir. Bu nedenle kanun koyucunun bu tür olumsuzlukların önüne geçebilmek bakımından bazı tedbirler alması gerekli olabilir. (…) Bu kapsamda kuralın, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen kamu düzeni meşru amacı doğrultusunda yüksek öğretim kurumunun düzenini sağlamak biçimindeki kamusal yararı hedeflediği açıktır.(…)
29. Öğrencilerin ifade özgürlüğüne yönelik olarak getirilen düzenlemeler yönünden eğitimin derecesi büyük önem taşımaktadır. Disiplin yaptırımına tabi olan eylemin ilişkili olduğu eğitimin derecesi arttıkça öğrencinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler azalmalıdır. (…) Nitekim yükseköğretim kurumlarının düzeninin sağlanması amacıyla disiplin kurallarının öngörülmesi ve uygulanması mümkün olmakla birlikte bilimsel üretimin merkezlerinden biri olarak kabul edilen üniversitenin yerleşkesinde ifade özgürlüğü ortamının oluşturulması zorunludur. Bu bağlamda özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak görülen akademide farklı düşüncelere sahip olan, ifadelerini açıklama şekilleri keskin olabilecek üniversite öğrencilerine daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerekmektedir. İfade özgürlüğü, üniversite öğrencileri de dâhil olmak üzere herkesin görüş ve fikirlerini serbestçe anlatabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi imkânına sahip olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla üniversite öğrencileri, söz konusu görüş ve fikirleri tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade etme özgürlüğünün sıkı korumasından yararlanmalıdır (Cebrail Padak, B. No: 2019/41543, 15/6/2022, § 43, ayrıca bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 41).”
Anayasa Mahkemesi bu kararında düşüncenin “izne” bağlanmasını ağır bir müdahale ve ağır sınırlama olarak görmektedir.
Mahkeme; “Düşüncenin, henüz ifade edilmeden önceden izne bağlanması, denetlenmesi veya tümden yasaklanması, idarenin denetiminden geçirilmeksizin, izni alınmaksızın açıklanan düşüncelerin yaptırıma tabi tutulması suretiyle kategorik olarak engellenmesi, ifade özgürlüğüne yönelik ağır sınırlama” örneği olarak görmüştür.
Çünkü “ Bu tür bir sınırlama, kişi ve grupların düşüncelerini açıklamadan önce sıkı bir oto sansüre tabi tutmaları sonucunu doğurur.”
Anayasa Mahkemesi yürürlükte olan kural; içeriğinden bağımsız olarak yapılan düzenlemeye göre bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak gibi eylemleri izin şartına bağlandığını ve şarta uyulmadığı takdirde yaptırım öngörüldüğüne işaret etmektedir.
Böylece Anayasa Mahkemesine göre; “Düzenli, güvenli ve verimli işleyişin, üstün bir kamusal yararı nitelik itibarıyla bünyesinde barındıran yükseköğretim hizmeti için hayati önem taşıdığı, bu nedenle söz konusu yarar için bu tür eylemlerin izne tabi kılınmasında ilke olarak bir sakınca bulunmadığı” kabul edilmelidir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin altını çizerek ifade ettiği gibi “bu hususta yapılacak kategorik bir sınırlamanın, kamusal yarar bağlamında tam aksi yönde etkiler doğurması kaçınılmazdır”.
Devlet müdahalede bulunmamalıdır. Aksi yönde oluşabilecek etkileri önleyecek sınırlandırmalardan uzak durmalıdır.
O yüzdendir ki Anayasa Mahkemesi, “kategorik düzenlemeler” yüzünden ortaya çıkan sınırlandırmalar ve özellikle Üniversitelerde ülkeyi ilgilendiren “herhangi bir konuda” öğrencilerin ve/veya akademisyenlerin görüşlerini açıklamaları önündeki engeller neden ifade özgürlüğünü sınırlandırmaktadır sorusunu kararında şöyle yanıtlıyor:
“32. Öğrencilerin gerek kendileriyle gerekse kamuoyunu ilgilendiren herhangi bir konuyla ilgili dikkat çekme, kamuoyu oluşturma gibi amaçlarla bildiri dağıtma, afiş veya pankart asma benzeri eylemleri tercih etmelerinin, bu tür yöntemlerin daha az külfetle daha çarpıcı biçimde geniş kitlelere ulaşmalarına imkân tanıması bakımdan önemli olduğu şüphesizdir. Bu tür materyallerin asılmasına, dağıtılmasında şekli veya maddi anlamda herhangi bir sınır öngörülmeksizin izin şartı getirilerek bu hususun disiplin yaptırımına bağlanması ifade özgürlüğünün kategorik olarak sınırlandırılması sonucunu doğurur niteliktedir.
33. Bu itibarla bildiri dağıtmak veya pankart veya afiş asmak gibi eylemlerin doğurabileceği zararların önüne geçmenin daha uygun ve hafif yöntemlerle sağlanması mümkündür. Bu bağlamda yükseköğretim kurumlarında ifade özgürlüğünün kullanılmasının, Anayasa’da öngörülen güvencelerine uygun şekilde kolaylaştırılması yerine, alanının oldukça dar bir çerçeveye sıkıştırılmasına neden olan kuralın, demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya hizmet etmediği açıktır.”
“Bu bağlamda, ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerin izin alınmadan gerçekleştirilmesini kategorik olarak disiplin yaptırımına tabi tutmak suretiyle sınırlamanın anılan hak bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” (Bölüm 34)
Anayasa Mahkemesi kuralı; Anayasa’nın 13. ve 26. maddelerine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Ayrıca izinsiz toplantı yapmak disiplin suçu olarak gösterilmiştir. Yükseköğretim kurumundan bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezasını gerektiren eylemler arasında “Yükseköğretim kurumuna ait kapalı veya açık mahallerde yetkililerden izin almadan toplantılar düzenlemek” sayılmıştır.
Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan hak ve özgürlüklerin sınırlama ölçütlerinden biri de Anayasa'nın sözüne uygunluktur. Anayasa Mahkemesi, somut olaya uygun düştüğü takdirde kamu gücünü kullanan organların temel hak ya da özgürlüklere yaptıkları müdahalelerin Anayasa’nın sözüne uygun olup olmadığını da değerlendirir. Böyle bir değerlendirme yapılması, Anayasa’nın 13. maddesinin emredici hükmünün bir gereğidir.
Anayasa Mahkemesi bu görüşünden hareketle ulaştığı bir diğer sonuca göre; Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan "Anayasa'nın sözü" ifadesini Anayasa'nın metnini, yani lafzını ifade etmektedir. “Temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin Anayasa'nın sözüne uygun olması şartı özellikle Anayasa'nın çeşitli maddeleriyle getirilen ek güvenceler söz konusu olduğunda önem taşımaktadır. Anayasa, çoğu durumda bir hak veya özgürlüğü yalnızca tanımakla yetinmeyerek onun kullanılmasını garanti altına almak için bazı yönlerini ayrıca vurgulayarak veya bazı yönlerine belli bir önem atfederek koruma altına alır.”
Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” O halde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak “izin alma koşuluna bağlanamaz”. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin önceden izin alma şartına tabi tutulamayacağı hakkındaki Anayasal düzenleme; bu hakka ilişkin Anayasa’nın 34. maddesiyle getirilen bir düzenlemedir ve ayrıca Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilenlere ek bir güvence mahiyetindedir.
Bu durumda Anayasa Mahkemesi kararında; “Kuralla, toplantıların ve gösteri yürüyüşlerinin, yükseköğretim kurumlarının kapalı veya açık alanlarında nasıl gerçekleştirilebileceğine ilişkin bir düzenleme getirilmemiş, toplantı yapmak izin alma şartına bağlanmış, izin almaksızın yapılan toplantıların yükseköğretim kurumundan uzaklaştırma cezasıyla cezalandırılması hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla Anayasa’nın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bakımından özel olarak öngördüğü güvenceyi dikkate almayan kural, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen, sınırlamanın Anayasa’nın sözüne aykırı olamayacağı hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.”
Bu nedenlerle düzenlenmiş olan izin alınarak toplantı yapılabilmesi hakkındaki kural, Anayasa’nın 13. ve 34. maddelerine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
İzin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına Anayasa’nın sözüne aykırı olarak Devletin müdahalede bulunması yasaktır.
Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olabilen Üniversitelerde akademik özgürlük, ancak ve ancak ifade özgürlüğü varsa; vardır.