Selamlar Değerli Okuyanlarım,
Uzun bir aradan sonraki bu yazımda, IPCC (Birleşmiş Milletlerin iki ayrı örgütü tarafından 1988’ de kurulan bilimsel çalışmalar yapan bir gruptur. Kuruluş amacı hükümetlere iklim değişikliği ile ilgili güvenilir, en son bilgileri sağlamaktır.) 8 Ağustos 2018 tarihli en son raporundan özetle bahsetmek istedim. Hani biz anlamını bilmesek de büyük isimlere, bilgilenmekten daha fazla hazırola geçeriz ya toplumun geneli olarak; ben de düşündüm ki IPCC ismi belki böyle bir etki yapar, ha bir de yabancı isim, düşün artık nilgün kimbilir ne etkili olur dedim ve paylaşıyorum;
Raporda ilk olarak; “Topraklar, insanların büyüyen baskısı ile karşı karşıya, iklim değişikliği bu baskıyı daha da artırıyor. Bununla beraber küresel ısınmanın 2°C altında tutulması, tarım ve gıda sektörü dahil tüm sektörlerde seragazı emisyonlarının azaltılması ile mümkün olabilir” diyor. Ve devam ediyor;
IPCC’nin, İsviçre’de İklim Değişikliği ve Arazi Özel raporu (SRCCL) Politikacılar Özeti, 7 Ağustos 2018 Çarşamba günü, Cenevre, İsviçre’de dünya hükümetleri tarafından görüldü ve onaylandı. Bu rapor, Eylül’de Yeni Delhi, Hindistan’daki BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP14) ve Aralık’ta Santiago, Şili’deki BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP25) gibi önümüzdeki günlerdeki iklim ve çevre müzakereleri için kilit rol oynayacak bir bilimsel rapor olacak.
IPCC Başkanı Hoesung Lee “Hükümetler, IPCC’ye, tarihte ilk defa toprak ve iklim sistemlerine dair tüm ilişkiyi kapsamlı bir biçimde inceleme görevini verdiler. Bu görevi, dünya çapında uzmanlar ve hükümetlerden gelen birçok önemli katkı ile tamamladık. IPCC raporları tarihinde ilk kez yazarlarının çoğunluğu (%53) gelişmekte olan ülkelerden olan bir çalışma.” “Rapor, daha iyi bir arazi yönetiminin iklim değişikliği ile mücadeleye katkı vereceğini ama tek çözüm olmadığını da ortaya koyuyor. Küresel ısınmayı 2,0°C hatta 1,5°C altında tutmak için tüm sektörlerde seragazı azaltımı gerekiyor. 2015 yılında, hükümetler, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi dönemine göre 2,0°C’nin çok daha altında tutarak ve 1,5°C ile sınırlandırma için çaba göstererek iklim değişikliğine küresel müdahaleyi güçlendirmeyi hedefleyen Paris Anlaşması’na arka çıktılar. Arazilerin, nüfus artışı ve iklim değişikliğinin bitki örtüsü üzerindeki olumsuz etkileri artarken gıda güvenliğini temin etmek için üretken kalması gerekiyor. Bu durum, toprakların iklim değişikliği ile mücadeleye katkısının sınırlı olacağı anlamına da geliyor. Örneğin, gıda güvenliğine dair riskleri önlemek için enerji bitkilerinin ekimi ve biyoenerji konusunun dikkatlice ele alınması gerekiyor. Ayrıca, ağaçların ve toprakların karbonu verimli bir biçimde tutması zaman alan bir süreç. Bu tür konularda istenilen sonuçlara ancak yerel ihtiyaçlara ve koşullara uygun politikalar ve yönetişim sistemleri ile ulaşılabilir.
IPCC III. Çalışma Grubu Eşbaşkanı Jim Skea “Topraklar iklim sisteminde önemli bir rol oynuyor. Tarım, ormancılık ve diğer toprak kullanım biçimleri küresel insan kaynaklı seragazı emisyonların %23’ünden sorumlu. Aynı zamanda topraktaki doğal süreçler ise yaklaşık olarak fosil yakıt ve endüstri kaynaklı karbondioksit emisyonlarının üçte birine eşdeğer miktarda karbondioksit yutuyor” diyor.
IPCC II. Çalışma Grubu Eş-Başkanı Hans-Otto Pörtner ise “Rapor, arazi kaynaklarını sürdürebilir yönetmenin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl yardım edebileceğini gösteriyor” ifadelerini kullanıyor. Pörtner, “Halihazırda kullanılan araziler değişen iklimlerde dünyayı besleyebilir ve yenilenebilir enerji için biyokütle sağlayabilir, ancak muhtelif alanlarda ivedi ve geniş kapsamlı eylemler gerekiyor. Bu eylemlere aynı zamanda ekosistemleri ve biyolojik çeşitliği korumak ve onarmak için de ihtiyacımız var” diye ekliyor.
Çölleşme ve Arazi Bozulumu
Topraklar bozulunca, üretkenliğini kaybediyor, yetişebilecek ürünler kısıtlanıyor ve toprağın karbon yutma yetisi azalıyor. Topraktaki bozulma da iklim değişikliğini alevlendiriyor. Ulusal Seragazı Envanterleri Görev Gücü Eşbaşkanı Kiyoto Tanabe “Sürdürülebilir arazi yönetimi konusunda yapacağımız tercihler olumsuz etkilerin azalmasına ve bazı vakalarda tersine çevrilmesine yardımcı olabilir” diyor. “Daha yoğun yağışlar, ekili alanlardaki toprak erozyonu riskini artırıyor. Sürdürülebilir arazi yönetimi, toplulukları toprak erozyonunun ve toprak kaymasının vereceği hasarlara karşı korumak için bir yöntem. Ancak, bu yöntemin de sınırları var, bazı vakalarda arazi bozulumunun geri dönüşü olmayabilir.”Kabaca 500 milyon insan giderek çölleşen alanlarda yaşıyor. Bu alanlardaki kuraklık, sıcak hava dalgaları ve kum fırtınaları gibi aşırı hava olaylarına karşı en savunmasız araziler. Nüfus artışı da bu topraklar üzerindeki baskıyı giderek artırıyor.
IPCC I. Çalışma Grubu Eş-Başkanı Valerie Masson-Delmotte “Yeni bulgular, 1,5°C’lik ısınmada bile kurak alanlarda su kıtlığı, yangın, permafrostun bozulumu ve gıda güvenliği konularında riskler arttığını gösteriyor. 2°C’lik artışta ise özellikle permafrostun bozulması ve gıda sistemi güvenliği konusuna çok yüksek riskler ortaya çıkıyor” diyor. Bu rapor iklim değişikliğinin gıda güvenliğinin dört temelini; mevcudiyetini (ürün ve üretim), erişimini (fiyatlar ve gıdayı temini), kullanımını (beslenme ve pişirme) ve istikrarını (erişimde aksama) etkilediğini vurguluyor.
IPCC II. Çalışma Grubu Eşbaşkanı Priyadarshi Shukla, “İklim değişikliği, üretimde azalma, fiyatlarda artış, beslenme değerinde azalma ve tedarik zincirinde aksamaya neden olacak, gıda güvenliğini gün geçtikçe artarak etkilemeye devam edecek.
Rapor, gıdaların üçte birinin kaybolduğunu ya da çöpe atıldığını ortaya koyuyor. Gıda kaybı ve atığının nedenleri, gelişmiş ile gelişmekte olan ülkeler ile bölgeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Bu kaybı azaltmak, seragazı emisyonlarının azaltılmasını ve gıda güveliğinin geliştirilmesini sağlayabilir.
IPCC II. Çalışma Grubu Eşbaşkanı Debra Roberts, “Bazı beslenme tercihleri daha fazla toprak ve daha fazla suya ihtiyaç duyuyor ve diğer tercihlere göre daha fazla ısı tutan gazların salınmasına neden oluyor” diyor. Roberts, “Kaba taneli tahıllar, kuru baklagiller, meyve ve sebzeler gibi bitki temelli gıdaları ön plana çıkaran dengeli beslenme ve düşük seragazı emisyonu sistemleri içerisinde üretilen hayvan kaynaklı gıdalar iklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliğini sınırlandırmada önemli fırsatlar sunuyor” diyor.
Risk yönetimi, gıda sistemleri üzerinde etkileri olan aşırı hava olaylarına karşı toplulukların direncinin artmasını sağlayabilir. Bu direnç artışı, beslenme değişikliği yaparak ya da toprakların daha fazla bozulmasını engelleyecek ürün çeşitliğini sağlayarak ya da aşırı veya değişken hava olaylarına karşı direnci artırarak sağlanabilir.
Eşitsizlikleri azaltmak, geliri artırmak ve bazı bölgelerin (toprağın yeterli gıda temin edemediği yerlerin) dezavantajlı duruma düşmesini engellemek için gıdaya eşit erişimi sağlamak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı durmak için diğer yöntemler. Aynı zamanda, erken uyarı sistemleri gibi halihazırda erişilebilir olan risk yönetimi ve paylaşımı yöntemleri de bulunuyor.
İvedi eylemle birlikte kapsayıcı sürdürülebilirliğe odaklanmak iklim değişikliği ile mücadele için en iyi yolları sunuyor. Bu odaklanma, düşük nüfus artışı ve azaltılmış eşitsizlikler, daha iyi beslenme ve daha az gıda atığı anlamına geliyor..