Gürültü kirliliği, görüntü kirliliği gibi çevresel sorunları çoooktaaan aşan bir “araç trafik” sorunu ve durumu var artık kentimizde..
“Yol benim”, “ışık bana yandı”, “yaya yolu” gibi ciddi haklarımız ciddi ciddi gasp edilmekte.. Gasp edenler de belki apartmanda kapıyı açtığımızda karşılaştığımız karşı komşu, belki yakın arkadaşımız..
Yaya geçitleri, yaya haklarını ayrıca anlatırım da bu yazıda artık araba kullanmaktan ruhsal olarak uzaklaşmamıza neden olan araç trafiğine değinmek istedim.
Nasıl önlem alınır diye düşünmüyorum sormuyorum da çünkü cevabını biliyorum; yetkililer düşünsün.. Yol yapılsın, köprü yapılsın, yapılsın da yapılsın.. Hep yenisi yenisi..
Senin kullandığın aracın, gittiğin yolun, gitme şeklinin neyini nasıl düşünsün yetkililer?.. Sen yaya geçidinde durmayıp vızzlarsan, sıkışan trafikte herkes konvoy halinde yavaş yavaş ilerlerken sene sağdan geçmeye çalışırsan (herkes aptal olduğu için mi bekliyor sanıyorsun kıt beyinli diyesim geliyor diyorum da.. duymuyorlar..), sağdan gelenin önceliğini hiçe sayıp vınlıyorsan, daracık yolda sollama yapıp aracı zor durumda bırakıyorsan,…. Gider bu böyle çok çookkk direksiyon delikanlısıyız çoookk..
Sonra da kavgalar, kazalar, haklı çıkma bağrışmaları, şahitleri vs vs..
Hep aklımda şu var; Müslümanlığı tam anlamıyla, aynen kutsal kitabımızda yazdığı gibi yaşabilsek!.. Aslında bunu yaşamak için sağlam durup, akıl orda burda olmadan gönlümüzü ve beynimizi tam anlamıyla bütünleştirerek kitabımızı okusak anlamamamız dolayısıyla da gereklerini yaşamamamız için hiç engel kalmayacak..
Sonuçta özellikle kentimizde ne kadar hızlı gitsek de fark bir dakika belki olur şehir içinde.. Değer mi hem kendinizi germeye hem karşınızdaki insanın sinirlerini bozmaya.. Sorunsuz, hoşnut, anlayışlı bir toplum olmak biraz daha saygı son derece önemli, birazcık birazcık daha..