Yeni bir yıla girdik. Herkes eşine dostuna, vatandaşlarına yeni yılda büyük umutlar yaşamaları temennisinde bulunuyor. Herkes ''Umut'' bekliyor. Yeni yılda herkesin umudu ve özlemleri gerçekleşsin.
Geçen 2011 yılını büyük acılarla, siyasi kavga ve çekişmelerle tamamladık. Bölücü terör örgütü yandaşları
ülke çapında bir çok saldırı düzenledi. Askerlerimiz, emniyet güçlerimiz şehit oldu. Terör örgütüne bağlı çok sayıda genç yaşamını yitirdi. Anaların gözyaşları hiç dinmedi.
Tutuklanan gazetecilerin sayısı arttı. 100'e yakın cezaevlerinde tutuklu. Tutukluluk süreleri cezaya dönüşmüş durumda... Uluslararası gazeteci kuruluşları hükümete çok sert eleştirilerde bulundu. ''İleri demokrasi'' denilerek basılmamış kitaplar yasaklandı.
Çeşitli illerde meslektaşlarımız, gazetecilerin tutuklanmalarına karşı gösteriler düzenledi. Kamu emekçileri sıkıntılı bir dönem yaşadı.
Seçim döneminde siyasiler birbirlerine ağır hakaretlerde bulundu. Birbirlerini 'Yalancılıkla'', ''Hainlikle'' ve ''Emperyalizmin İşbirlikçlikleri''
olmakla suçladılar.
Bir acayip İçişleri Bakanı, şairleri yazdıkları şiirlerle, ressamları da yaptıkları resimlerle terör örgütü propagandası yapmakla suçladı.
Van ve Erciş depremlerini yaşadık. Ekonide dünyanın en büyük 16 ekonomisi arasında olduğu açıklanan Türkiye, depremzedelere yardım konusunda beceriksizlikte sınıfta kaldı. Van'daki depremde zarar gören ve
makyajlanan otel ikinci depremde yerle bir oldu.
İki gazeteci arkadaşımız ile depremzedelere yardım için gelen Japon arama kurtarma ekibinde yer alan doktoru kaybettik.
Böyle bir süreçte 2011 yılını bitirmek üzereyken, Şırnak'ın Uludere ilçesinde uçakların bombaladığı 35 vatandaşın ölüm haberiyle yıkıldık kaldık. ''Kaçakçılık'' yaparak geçimlerini sağlayan köylülerin üzerine ''Terörist''
sanılarak savaş uçaklarının bombalı saldırısı sonucu çoğu çok genç, 35 vatandaşın ölümü büyük infial yarattı. Bu olayda terör örgütü içindeki ajanların ''çift taraflı mı çalışıyor'', ''bilinçli olarak yanlış istihbarat mı
verildi'' tartışmaları sürüp gidiyor.
Bu tartışma uzun zaman daha devam edecek gibi görünüyor.
2011 yılını kısaca bu olaylar içinde geçirdik. Kimi zaman gözyaşı döktük, kimi zaman tepkilerimiz nefrete dönüştü.
Yeni yılda her dünya vatandaşı, bir ''umut'' bekliyor. Özlemlerinin gerçeklemesini istiyor. Umutlarının ve özlemlerinin gerçekleşmesini beklesinler. Ama ben hiçte umutlu değilim. Çok karamsarım. Türkiye, dünya ekonomisi
içinde en büyük 16 ekonomi içinde olacakmış...Nasıl büyük ekonomi olacak. İnsanlar aç. Emeklinin durumu perişan.
Çalışanların durumu ise emekliden daha kötü. İstihdam yok, üretim yok. Eee nasıl büyük ekonomi olacak.
2012 yılında çalışanların durumu nasıl düzelecek. Emeklilerin ücretleri iyileştirilecek mi, asgari ücretlilerin durumu ne olacak ? Soru, soru, soru. Soru üstüne soru. Bunlar düzelmeyecekse neyin umudunu taşıyacağız.
Ülkenin aydınlığa çıkması için mücadele edecek sivil toplum kuruluşları yok. Sendikalar sus pus. Muhalefet partileri bildiğiniz gibi...Aydınlar, gazeteciler cezaevlerinde, halkı aydınlatmaya çalışan üniversite öğrencileri
her gün polis tarafından dövülüyor. Öğrencilere sahip çıkan yok.
Eee neyin umudunu bekliyoruz.
Toplumda mücadele etme gücü kalmamış. Topluma önderlik yapacak güç yok. İşçi sınıfı diye bir şey kalmamış. İşçi sınıfı bilinçli olmayınca, mücadele etmeyince naıl ''Umut'' olacak.
Gazetelerin büyük bölümü 'Yandaş'' olmuş. Muhalefet eden gazeteler hemen hergün maliye başta olmak üzere çeşitli müfettişlerce soruşturuluyor. Para cezaları veriliyor. Sansür tamam da Oto sansür almış başını gidiyor.
En tehlikelisi de gazetelerin oto sansür yapmaları...Oto sansür ile halkın haber alma hakkının engellenmesi...
Eee bu koşullarda yeni yıldan ne bekleyeceğiz. Yeni yılda yine acıları yaşayacağız, yine gözyaşı akıtacağız. Çalışanların, emeklilerin ücretleri, maaşları daha da azalacak. alım gücü daralacak.
Eee yeni yıldan nasıl ''umut'' bekleyeceğiz. Bu ülkeden demokrasi adına, ekonomi adına, özgürlükler adına, gazetecilik adına, medya adına umudum kalmadı. Türkiye benim için umutsuz bir vaka artık.
Ama siz yine de umudunuzu kaybetmeyin.
=======================================================================================================
Şırnak Uludere ilçesinde sınırı geçerek Kuzey Irak'tan tütün ve mazot kaçakçılığı yaptıkları belirtilen çoğo genç ve çocuk 35 vatandaşımız terörist sanılarak gece uçaklarla atılan bombalar
sonucu öldü. Gazetelerde yer alan fotoğraflarda ölen vatandaşların battanieyelere sarılı cesetleri katırlara yüklenerek Devlet Hastanesine getirildiği ve bodrum katında uygun olmayan koşullarda
otopsi yapıldığı belirtiliyor. O duygu ve düşüncelerimi sözcüklere yansıttım. işte o şiirim.
35 ÖLÜ, ÇOCUK YAŞTA ÇOĞUMUZ
Gece aydınlık.
Ay çırılçıplak dolunayda
yürüyoruz karlar içinde
geceleyin ay ışığında köye dönüyoruz.
Yükümüz tütün,
yükümüz mazot.
Alışkınız savaş uçaklarının
gece havalanmalarına
ama gel gör ki
bombalar yağdı başımıza
Çoçuk yaşta çoğumuz.
Ölüp ölüp dirilen biziz.
Kızgın zemheri ayazında
Ay çırılçıplak dolunaydayız.
Şırnak Uludere'de
F-16'lar gökyüzünden bombaları
yağdırdı birer birer
çocuk yaşta çoğumuz
Katledildik.
Kimimizin adı Mahsun,
Hüsnü,
Hüsnü'nün kardeşi Savaş.
Birde
kuzen Erkan.
Otuzbeşimiz yandı birer birer.
Katır sırtında taşındı
battaniyelere sarılı cesetlerimiz
otuzbeşimiz yandı birer birer.
Elli lira kazanmak için.
Tütün ve mazot geçirmekti tek suçumuz.
Terörist diye bombalar yağdı gökyüzünden.
Kızgın zemheri ayazında.
Umutları ölen yine biziz.
Otuzbeşimiz yandı birer birer.
TBMM'de vekiller
Ahmet Arif'in Otuzüç Kurşununu anımsatıyor
gazetelerde televizyonlarda fotoğraflarımız.
Yirmibirinci yüzyılda
İşsizlikten, yoksulluktan ve açlıktan
tütün ve mazot geçirmekti tek suçumuz.
Gökyüzünden F-16'lar bomba yağdırdı
zemheri ayazında.
Yanarak ölen bizdik.
Otuzbeşimiz de yandı birer birer
katır sırtında taşındı cesetlerimiz.
Devlet Hastanesine getirdiler
cansız bedenlerimizi
Bodrum katında yapıldı
otopsilerimiz.
Adlarımız yok devlet katında
Her birimiz numaralandı.
Bir numaralı cansız beden,
iki numaralı yanmış beden,
0n
Onbeş, yirmi,
otuz, otuzbeş numaralı
parçalanmış ''kaçakçı'' beden
İlkinde bombalarla öldük
ardından doktorların ellerinde
neşterlerle parçalandık, doğrandık
Çocuk yaşta çoğumuz.
Çocuklarımız vardı
umutlarımız vardı
geleceğimiz vardı.
Yapayalnız onlar şimdi.
Otuzbeş cansız,
parçalanmış
yanmış beden
Çocuk yaşta çoğumuz
çocuklarımız yetim şimdi
(30.12.2011-Antalya-FC)
====================================================================
KENDİ PAYIMA
Gökten iki elma yerine
yalnızlık düştü
kendi payıma.
Deniz kokusu yerine
yalnızlık kokusu var
şehirde.
Bütün limanlar umutsuz.
Gökten iki elma yerine
yalnızlık düştü
kendi payıma
Sarı hüzünlere saldım
yalnızlığımı.
Mavi denizlerde yıkadım
bütün
umutlarımı
güneşe astım.
Bütün kadehlerde
yalnızlığımı içiyorum.
(29.12.2011-Antalya-FC)
NOT: Sevgili okuyucularımız sorunlarınızı yazın. Bizde yöneticilere iletelim.
[email protected]
2012'DEN DE UMUT YOK
Fikri Cinokur
Yorumlar