Derdini git Markopaşaya anlat!
Hıyar, hıyardır. Şalgam, şalgam. Bamya, bamyadır. Kuru fasulye kendini nimetten sayar, nohut ise milli olduğunu sanır. Haşlamaları olmaz, taşlamaları acı biber gibidir.
Mizah, yıllar geçer, eskimez. Geçmiş her zamana uyar, vakti hiç geçmez. Kendisi kadar güçlü, gülünç ve düşündürücüdür. Gülmecedir ama ısırır!
Eskimeyen mizah, gücü sürekli elinde tutmak isteyenlerin korkulu rüyasıdır. Hükümetlerin hiçbirisi, yargının her türlüsü ve kim ne olursa olsun, mizah ustalarının; sivri dili ve taşlamalarından kurtulamıyor...Komik halleri karikatür, karikatürleri kendilerinden daha komik, gülmece işte!
Gücün iktidarında kaybolmuş olanlara dair mizahın zamanı hiçbir zaman geçmez. Karikatürleri ve mizahi halleri; her mekânda, her zaman yaşar. İktidarlar ise mizahın gücü karşısında eriyip giderler.
Hıyarlar, şalgamlar, bamyalar, kuru fasulyeler ve nohutlar bile bir bakmışsınız mizahın konusu olup güldürmüş ve düşündürmüştür. Bazen geçmişte krallar armut gibi çizilmiş, çok kızmışlar. Bu kez ters çevirip çizmişler…Değişen bir şey yok, kral yine armut!
Siyasi mizah gazetesi Markopaşa, 25 Kasım 1946 Pazartesi günü çıktı. 10 kuruştu ve ilk sayısı altı bin basıldı. İadesi olmadı. Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Esat Adil, Mustafa Uykusuz, Haluk Yetiş, Orhan Erkip gibi unutulmaz isimler Markopaşa’yı yarattı. İleride başlarına gelecekleri görenler daha ilk sayıda “Şakalar” köşesinde “Hakkınızı helal Edin Dostlar!” başlıklı bir yazıda; dostlarla, komşularla, babayla, oğulla eşle helalleşmenin nedenini şöyle anlatmışlar…
“Sefere mi çıkıyorum böyle?
-Hayır.
Savaşa mı gidişim?
-Hayır
-İntihara mı karar verdim yoksa?
-Hayır
-Ya ne
-‘Markopaşa’ nam bir ceride (gazete) çıkarmış…Bir fıkracık istediler Abdi acizden. Evvel Allah sonra Matbuat kanununa sığındım. Ne olur olmaz? Dostlar, komşular ve hanem halkı! Şişede de durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. Helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum”
Markopaşanın etkisini Mehmet Ali Aybar’dan dinleyelim: “ …Sabahattin Ali’nin Markopaşa’sı bir muhalefet gazetesi idi. Bu muhalefeti, ağırlığı güldürü olarak sürdürüyordu. Markopaşa’da ciddi yazılar Sabahattin’in yazılarıdır. Küçük bir başyazı ve ondan sonra mizah yazıları yer alırdı. Taşlamalar ve güldürü yazıları. O sıralarda son derece geçerliydi mizah. Düşünün ki, tek parti baskısı altında hükümeti eleştirme olanağı yoktu. İlk kez (…) Markopaşa ile bu çığır açıldı ve Markopaşa kapışıldı…”
Markopaşa, 22 sayı kesintisiz çıkmış, çıkabilmiş…Sonra malum sebeplerden çıkamamış. Sürekli toplatma, sürekli baskı, kapatma ve yazar/çizerlerinin sürekli hapislikleriyle geçen yayın hayatında sıkça adını değiştirmiş ama inadına yeniden çıkmış. Adı Markopaşa Merhumpaşa, Malumpaşa, Ali Baba, uzun ara verme döneminden sonra Yedi Sekiz Paşa, Hür Markopaşa olmuş. En son Aziz Nesin güdümünde çıkan Medet bu soydan gelen mizah dergisi sayılıyor. Dört yıl içinde bu siyasi mizah gazeteleri malum nedenlerden dolayı yedi ad, dokuz matbaa, yedi yayın yönetmeni değiştirmiş. Haklarında 16 dava açılmış, yazarları hakkında toplam sekiz yılı aşan mahkûmiyet kararları verilmiş…
Zaman geçmiş, hükümetler gitmiş, yenileri gelmiş…Mizah durduğu yerde durmuş, hiçbir yere gitmemiş…
Hükümetler, emniyet müdürleri, bakanlar, savcılar, hakimler kimlerdi, hatırlanmıyor. Ama mizah ustalarının adları; hicivleri, taşlamaları akıllarda ve gönüllerde kaldı…
Aktardığım bu bilgiler ve unutulmaz Markopaşa yazıları, Mehmet Saydur’un “Marko Paşa Gerçeği” adlı kitabında bolca anlatılmış (Çınar Yayınları 2001)…
Mizah ustalarının yargıdan çektikleri, hükümetlerden, tek partiden gördükleri baskı ve başlarına gelenler, kara mizah örneği…
Mizahla ve gülerek bitirelim…
Markopaşa sık sık toplatıldığı için okuyucuya bir duyuru yapılmış:
“Bu gazete cuma günleri saat sekizde çıkar, sekizle dokuz arasında fırsat bulursa satılır. Dokuzda toplatılır. Saat onda, muharrirleri sorguya çekilen basın hürriyetinin kurbanı felaketzede bir gazetedir”.
Gazetenin sık sık toplatılmasından doğan sıkıntıyı aşmak için izlenecek yollar da Markopaşa’nın 14.1.1949 tarihli, 12 (36). sayısında anlatılmış. Anılan kitabın 194. üncü sayfasından aktaralım, çünkü bu duyuru okuyucuya aşağıdaki gibi mizahi biçimde sunulmuş…
“Ötedenberi bilindiği üzere, Markopaşa daima muhalif olarak tanınmıştır. Son baskılar o kadar artmıştır ki, artık muhalefete imkân olmadığını anlayan Markopaşa, bundan sonra muvafıklar safında yer almaya karar vermiştir. Markopaşa bundan sonra daima ve daima efendilerimize methiyeler yazacak ve kasideler düzecektir. Bu dahi efendileri tatmin etmezse, büsbütün havadan sudan mevzular yazılacak, mesela hıyar sayısı, şalgam sayısı gibi sayılar çıkarılarak, bu gazetelerde yalnız hıyarlara ve şalgamlara methiyeler tanzim edilecek, bamyanın fazileti, kendisini nimetten sayan kuru fasulyenin şerefi, milli nohutun asaleti gibi çok değerli mevzular üzerinde ileri geri fikirler yürütülecektir…”
Mizah demişken Aziz Nesin’i anmamak olmaz. Aziz Nesin bu sayının birinci sayfasında yayımlanan “Leb…Dostlarım Leb!” yazısında Markopaşa üzerindeki kara bulutları anlatmış ve yazısını şöyle bitirmiş…
“ Ne yazsam ne söylesem?
‘Havada bulut’ desem nem kapıyorlar.
-Vay! Diyorlar, sen bize kaz dersin ha!
O kadar çok ki kazlar, o kadar işkilli ki kazlar…
Bir yazıya başladım sizin için, güneşe karşı mürekkep aktı kalemimden.
Sizin için dostları, bu gecenin buzlu mehtabını kanımda erittim. Ve işte alacakaranlığında sabahın, kalemim vakitsiz mi öttü yine? Eskiden öküzün altında buzağı ararlardı, şimdi buzağının altında öküz arıyorlar.
Esasen bâdısâbâ (sabah rüzgârı) değil, bâdi Hasandır, ki eylemiş bizi berbad dostlarım.
Siz anlayın lisanı Azizden. Siz anlayın Leb…dostlarım Leb!”
Markopaşanın 14 Şubat 1949 tarihli yıl 1 ve 16 (36) ıncı sayısı aynen yazıldığı gibi “Ne gün fırsat bulursa O gün çıkar. Çıktığı gün 8 ile 9 arasında satılır. 9 da toplamıya başlarlar. Türkiye’deki demokrasinin ve Basın Hürriyetinin miyarı olan, işte böyle bir acaip siyasi mizah gazetesidir” duyurusu ile “Markopaşanın fevk’alade Hıyar sayısı” başlığıyla yayınlanmıştır.
Basın hürriyetinin miyarı (ölçüsü) olmuş siyasi gülmece dergisinin hala tarih olmaması gibi tuhaflıklara gülsem mi?
Maksadım; biraz gülmek ve sadece mizahtır, buzağının altında öküz aramak değildir.
Tüm zamanların mizahına ve tüm mekanların gülmece ustalarına sevgilerimle, saygılarımla…