Recep Tayyip Erdoğan, tek adamlık saplantısını, tepkiler gördüğünde, saklamasını biliyor, ama sonuçta aklına taktığı hedefe ulaşmak için her yolu denemenin mübah olduğuna inanıyor. Taksim Gezi olayları nedeniyle izlediği zikzaklı tutum da aslında bunu doğruluyor. Erdoğan’ın bu gidişle kendi kendini bitireceğini düşünenler, en azından karizmasının çizildiğini söyleyenler de var aksini iddia edenler de az değil. O kadar ki, Erdoğan’ın durumu bilimsel incelemelere konu oluyor.

Cumhuriyet’in Bilim Teknoloji eki (21 Haziran), İrlandalı Nöropsikoloji Uzmanı Prof. Dr. Ian Robertson’un “Türkiye Başbakanı Erdoğan 10 Yıllık Bir Hastalığın Etkisi Altında mı?” başlıklı makalesini yayımladı. Güç ve başarının beyinde uyuşturucu tahribat yapabileceğini ileni süren profesörün şu cümlesine, Derginin Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı dikkat çekiyor:

“Bu değişiklikler insanı daha ben merkezci, özeleştiriye kapalı, daha az kaygılı hale getirir, hata ve yanlışlarını görme becerisini köreltir. Bütün bunlar lideri muhalefet ve eleştiriler karşısında tahammülsüz kılar.” Biz, bir soruyla noktalayalım: Türkiye’de bu konuyu tartışacak bilim insanları var mı? Ya da tartışabilirler mi?

 

SENARYO -2 PERDE-

Gezi’yi meziyi, siyaseti miyaseti bir yana bırakıp, sanal bir senaryoya takılmaya ne dersiniz? Senaryonun adı “Başüstüne Velinimetim.”

 

BİRİNCİ PERDE

Padişah yeni dünyaları fetihten dönmüştür. Yokluğunda yerine bıraktığı sağ kolu payesindeki vezirle konuşmaktadır. Aslında padişahın bir tek kolu yoktur; ahtapot misali pek çok kolu vardır. Kendisinin de dediği gibi, dünyaya şimdiye kadar böyle bir padişah gelmemiştir.

Padişah: Gel bakiim buraya! Benim yokluğumda kendini sahiden padişah sanmışsın. Öyle mi?

Padişah Vekili Nazır: Öyle değil mi?  Beraber yürümedik mi bu yollarda biz. Devlette süreklilik esastır.

Padişah: Vay vay! Sürekliymiş! Yerime göz diktin galiba. Biz sana güvenip iki günlüğüne bıraktık, şu yaptıklarına bak!

Nazır: Ne yapmışım ki?

Padişah: Daha ne yap’can? Kalkmış, bizim de hatalarımız olabilir, yapmak isteyip de beceremediklerimiz olabilir. Halkın bizi kontrol etmesi gerekirmiş!

Nazır: Aslında bunun hepimize faydası var.

Padişah: Bir de demokrasi lafı mı ne etmişsin. Vay gerici vay! Biz senin dediğin o demokrasiyi çoktan geride bırakıp, tramvaydan indik. Şimdi ileri demokrasideyiz. Bir de yumuşak konuşmuşsun. Bak, bu Nazır padişah gibi sert konuşup da başımıza dert açmıyor filan diye laflar yaydırmışsın. Bi daha böyle şey istemen.

Nazır: Başüstüne velinimetim.”

 

İKİNCİ PERDE

Kadı Efendi ve Padişah divan toplantısındadır. Bu divan, ne üzerine oturulacak divandır ne de gelecek zamanların yüce divanıdır. Devlet işlerinin görüşüldüğü, süngüsü düşmüş Harbiye Nazırının da katıldığı akıllı adamlar toplantısıdır.

Padişah: Yokluğumda devlet politikasından sapmalar olduğunu görüyorum. Bu bize yakışmaz.

Malum Nazır: Bana niye bakıyorsunuz? Yakışmayan bensem, Divandan çekiliyorum.

Padişah: Çekilsen ne yazar, 50 okka gelmezsin! Zaten istifa söylentileri yayılmış. Şimdi çıkıp bunları yalanla bakim.

Nazır: Başüstüne velinimetim!

(Senaryocunun notu: Her senaryoda olduğu gibi, bu senaryoda da yerlerin ve kişilerin gerçekle ilgisi yoktur. Tümüyle sanal bir kurgudur.)

 

BU ARALAR, BAŞKA ARALAR

Sansür ve otosansürle güvenilirliği aşınan merkezi basın, kış uykusuna yatmış gibiydi. Taksim Gezi Parkı havasının her şeyi değiştirdiğini söylemek olanaksız, ama yine de basında bazı değişimler oldu.

Bir köşe yazarının yazısı yayımlanmadığı gün, hemen sansür ya da kovulma söylentileri ortalığa yayılır. Bu durumun etkisiyle olacak; son zamanlarda yazarlar, ara verecekleri zamanı önceden bildirerek, “şaibe” altında kalmaktan kurtuluyor.

Yavuz Semerci’nin HaberTürk’teki (6 Haziran) “Sezon Finali” başlıklı açıklaması bu gerçeği ortaya koyuyor. Semerci, ailevi ve özel nedenlerle yurt dışına gideceğini belirterek: “Okurların hassaslaştığı bir dönem yaşandığı için bu bilgiyi aktarmak istedim” diyor.  

BirGün gazetesinden Ümit Alan’ın “Zorunlu bir ara”sı şöyle:

“Yaşadığımız tarihi günlerde yazı yazmamak çok tuhaf olacak, ancak çok önceden yapılmış planlar nedeniyle bu haftayla birlikte iki hafta bu köşeyi boş bırakacağım. Türkiye’den uzakta olacağım ama nerede olursam olayım ‘her yer Taksim, her yer direniş’ olacak.”

Taksim Gezi Parkı olaylarını CNN Türk televizyonunda gerçekçi biçimde yansıtan Şirin Payzın’ın “ara” verişi de çeşitli yorumlara yol açınca CNN Türk Genel Müdürü Barış Tünay, BirGün’deki açıklamasında (12 Haziran) Ahmet Hakan’ın da rahatsızlığı nedeniyle izne çıktığını, Payzın’ın yaz dönemi başlamadan dinlenmek istediğini bildirdi.

İşlerinin başına dönen Hakan’a geçmiş olsun der, yediklerine dikkat etmesini öneririz. Yine sağlık nedeniyle yazılarına bir süre ara verdiğini açıklayan Hasan Pulur’a da şifalar dileriz.

 

BİR KİTAP...

Yerel basında (Bandırma’da) çalışıp ülke çapında gazetecilik yaparak ödüller kazanan, kitaplar yazan Önder Balıkçı, önemli bir esere daha imza attı. Meslektaşı Ahmet Pesen ile birlikte “Bandırma’nın basın yolculuğu” adıyla bir kitap daha çıkardılar.

Yine Bandırma’nın bir kuruluşu olan Banvit firması tarafından yayımlanan büyük boy kitapta 1920’den bu yana Bandırma’da gazete yayımladığını ve bu gazetelerin Yunan yanlısı olduğunu da öğreniyoruz. Ancak 1940’lı yıllarda Bandırma öz gazetelerine kavuşuyor. Kapağında 14 Bandırma gazetesinin logolarının yer aldığı kitap, yalnız Bandırma basını için değil, Türk basın tarihi için de önemli bir kaynak.