Fransız Cumhurbaşkanı 28 Ağustos 2008’de Laval’da yaptığı ziyaret sırasında Herve Eon adlı Fransız vatandaşı, üzerinde “defol git, geri zekâlı” yazan bir levha kaldırır.
Aslında Eon bu davranışıyla bir hatırlatma yapmıştı. Levhadaki sözler, 23 Şubat 2008’de tarım fuarını ziyareti sırasında Cumhurbaşkanının, elini sıkmayı reddeden bir çiftçiye karşı söylediği kendi sözleriydi. Cumhurbaşkanının çiftçiye karşı söylediği bu sözler medyada çok geniş yer bulmuş, mizahi dille gösteriler sırasında slogan olarak da kullanılmıştı.
Ancak Eon hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle açılan ceza davasında Laval Asliye Mahkemesi 26 Kasım 2008 tarihli kararıyla, Eon’u 30 Avro para cezasına mahkûm ederek cezayı ertelemiştir. Mahkeme davanın koşullarını ve ayrıca Eon’un aylık dörtyüz elli Avro geliri bulunduğunu dikkate almış, basit bir uyarı cezası verilmesi gerektiğini belirterek, 30 Avro para cezasını “prensip” cezası olarak nitelendirmiştir. Temyiz üzerine Angers İstinaf Mahkemesi 24.03.2009 tarihli kararında ilk kararı onamıştır. İstinaf Mahkemesine göre kamuoyuna malolmuş bir ifade olmadığı gibi serbestçe kullanılan, hakaret içermeyen bir ifade olarak değerlendirilemeyecek olan “defol git, geri zekâlı” ifadesini kullanan sanığın (Eon’un); iyi niyetli olduğunu ileri süremeyeceğini görüşündedir. Çünkü Herve Eon sosyalist parti eski Mayenne bölgesi seçilmiş adayıdır ve Fransız topraklarında yasa dışı olarak bulunan bir Türk aileye uzunca bir süre destek kampanyası yürüten militandır. Kısaca, İstinaf Mahkemesi gerekçesinde sanığın siyasi mücadelesini dikkate almış ve suçun manevi unsurunun oluştuğuna değinmiştir. Hatta tam o günlerde Türk aile sınırdışı edilmiştir. Eon için bu durum bir başarısızlıktır ve buruk bir hissiyat içinde davranarak Cumhurbaşkanına karşı hakaretini kasten gerçekleştirmiştir.
Karar 27 Ekim 2009 tarihli Yargıtay kararı ile kesinleşmiştir.
Eon AİHM’ne başvurmuştur. Adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu Eon, miktarının az olduğu açık olan para cezasına değil, salt prensip olarak ceza verilmesine karşıdır. AİHM’den Cumhurbaşkanına hakaret suçunun Sözleşmeye aykırı olduğuna karar vermesini talep etmiştir. AİHM öncelikle şikâyetin kabul edilebilir olduğuna karar vererek başvurunun “esasını” incelemeye almıştır.
Her zamanki ölçütlerine uygun olarak AİHM; verilmiş olan mahkûmiyet kararı ve cezanın Eon’un ifade özgürlüğünü kullanma hakkına kamu makamları tarafından bir müdahale teşkil ettiğini belirtmiştir. AİHM’si Eon’un ifade özgürlüğüne bu mahkûmiyet kararı ile getirilmiş olan sınırlandırmanın, “serbest tartışmaya ilişkin yararlar ile dengelenip dengelenmediğini” araştırmıştır. Eğer Sözleşmenin 10/2 maddesindeki sınırlandırmalara aykırılık varsa hak ihlal edilmiş demektir. Acaba ceza demokratik toplum ölçütleri ile orantılı mıdır?
Bu bağlamda AİHM’si Cumhurbaşkanının kullandığı ifadelerin tekrar kullanılmasının, bir kişinin onurunu hedef aldığı veyahut Cumhurbaşkanının şahsına karşı basit veya boş bir itham oluşturduğu şeklinde bir değerlendirme yapılamayacağı görüşündedir.
Ayrıca İstinaf Mahkemesinin Türk ailesi hakkında yürütülen destek kampanyasının başarısız olması nedeniyle Eon’un üzüntülü olduğu gerekçesine de değinen AİHM’si; başvuranın siyasi mücadelesi ile kullandığı ifadeler arasında bir “bağlantı” kurmuştur.
Mahkemenin ilk tespiti şudur: Başvurucu Eon Cumhurbaşkanı’na alenen siyasi nitelikli bir eleştiri yöneltmek istemiştir.
AİHM, ifade özgürlüğünün düzenlendiği 10. Maddenin 2. Fıkrasının siyasi söylem ve tartışma alanlarında, yani ifade özgürlüğünün en üst düzeyde önem taşıdığı hallerde; kamuoyunu ilgilendiren genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlandırma getirilmesine kesinlikle izin vermediğini bu kararıyla yeniden hatırlatmıştır.
Bir siyasetçiye siyasetçi olması dolayısıyla yöneltilen eleştiri sınırları, sıradan bir kişiye yöneltilen eleştiri sınırlarından çok daha geniştir. Çünkü siyasetçi, sıradan bir kişiye nazaran “zorunlu ve bilinçli olarak” ve hatta kendi isteğiyle tüm eylemlerini, davranışlarını vatandaşların ve gazetecilerin çok daha dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır. Bunun sonucu olarak siyasetçinin daha fazla hoşgörülü olması gerekmektedir.
AİHM’si, daha önce Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan ve medyada geniş biçimde yer alan ve daha sonra da mizahi amaçlarla kullanılan kaba ifadeleri kendi hesabına kullanmış olan Eon’u ve eleştirisini; “densizlik sayabilecek bir hiciv yoluyla” ifade etme yolunu seçmiş kişi olarak kabul etmiştir.
Yine Mahkeme, hicvin en önemli özelliğinin temelinde yatan olgunun; gerçeği abartılı ve bozulmuş bir şekilde sunan sanatsal bir ifade şekli olduğunu tekrar ve yeniden belirtmiştir. Hiciv, sosyal bir yorumla şeklidir ve doğal olarak tahrik etme ve kışkırtma amacını da güder. Mahkeme bu tespitini birçok kararında belirttiğini ifade ederek, Vereinigung Bildener Künstler v. Avusturya (2007), Alves da Silva v. Portekiz (2009) ve Tuşalp-Türkiye (2012) kararlarına atıf yapmıştır.
Sonuç olarak AİHM’si Alves da Silva kararına yaptığı atıfla; verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle Eon’un davranışına benzer davranışları cezalandırmanın demokratik toplumların olmazsa olmazı olan genel nitelikli tartışmalarda çok önemli role sahip olan “hiciv” yoluyla eleştiriler ve karşı çıkışlar üzerinde “caydırıcı bir etki” doğurma olasılığı bulunduğu görüşündedir. Bu nedenle Eon’un davasının kendine has koşullarını dikkate alan AİHM’si “devlet başkanına hakaret” nedeniyle verilen mahkûmiyet kararının bir yararı olup olmadığını başvurucu Eon üzerinde tarttıktan sonra; verilen cezanın hedeflenen amaçla orantılı olmadığına ve dolayısıyla demokratik bir toplumda böyle bir mahkûmiyet kararı vermenin gerekli olmadığına karar vermiştir. (Eon v. Fransa Kararı. 14.3.2013. Başvuru no: 26118/10)
Kısacası, başvurucuya verilen cezanın başvurucu ve diğer insanlar üzerinde “caydırıcı bir etki” yaratabileceği tehlikesinin önlenmesi gerektiğinden AİHM tarafından “defol git, geri zekâlı” demenin hangi koşullarda gerçekleştiği gözetilerek verilen kararla başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kararına varmıştır. Korunan yine ifade özgürlüğüdür.
Bu durumda ifade özgürlüğünü ihlal eden eylemlerin sahiplerine söylenecek söz şudur: “Defol git, geri zekâlı”