Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, 24 Mart 1978 tarihinde katledildi.
Anımsamamız gerekli.
37 yıl önce evinin önünde, görevine giderken pusu kuran katiller tarafından öldürüldü. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulması konusu gündeme gelir gelmez ilk karşı çıkan ve yargının bağımsızlığına aykırı gördüğü için tüm yargı mensuplarına bildiri yollayıp imza kampanyası açan ve yürüten savcı…
1972 yılından bir başka örnek… 43 yıl önce Savcı Doğan Öz ölüm cezasının kaldırılmasına dair kampanyayla ilgili dilekçeye imza atar.
Bunun üzerine Adalet Müfettişi İsmet TEKİN imzalı yazı ile Elazığ C. Savcı Yardımcısı Doğan Öz’den savunma istenir:
“Türk Devletini, dış düşmanlarla işbirliği yaparak yıkmak istiyen marksistlerin affedilmesi maksadına matuf olarak nitelenen ölüm cezasının kaldırılmasına dair açılan kampanyayla ilgili dilekçeye memuriyet sıfatınızı da belirtmek suretiyle imza attığınız Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce tespit edilmiş ve keyfiyet soruşturmayı gerektirir mahiyette görüldüğünden, hakkınızda hâkimler Kanununun 105. maddesine tevfikan Bakanlıkça 20.3.1972günlü tahkik izni verilmiş bulunmaktadır.
Bahse konu edilen husustan dolayı yazılı savunmanızın BİR HAFTA içinde (İsmet Tekin-Adalet Müfettişi-Ankara) adresime gönderilmesini, aksi halde müdafaa yapmaktan çekinmiş sayılacağınızın bilinmesini rica ederim.” (Adalet Müfettişliği Sayı 33 Ankara:28.3.1972)
Savcı Doğan Öz savunmasını yazar ve Ankara’ya gönderir.
“Özü: 28.3.972 gün ve 33 sayılı yazı ile istenen savunmamdır.
İdam Cezalarının kaldırılması bildirisine imza koymam nedeniyle savunmam istenmektedir. Böyle bir bildiriye imza attım ve her ne eylem olursa olsun, kişilerin idam cezası ile cezalandırılmasını, çağ dışı bir ceza uygulaması niteliğinde gördüğümü bir kez daha kesinlikle belirtirim.
Anayasamızda “kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz” denilmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun yayınladığı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3. maddesinde “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır,” denmektedir. Bunlardan ayrı olarak birçok ülkelerde artık uygulayan toplum için yüz kızartıcı niteliği kesinleşen bu cezalandırma yöntemi kaldırılmıştır. Bu ülkeler: Belçika, Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İzlanda, Norveç, Portekiz, İsviçre, İsveç, İtalya, Batı Almanya, Yeni Zelanda, Quesland, Yeni Güney Galleri, A.BD. nin birçok federe devletidir. Ölüm Cezasının, insanın en temel hakkı olan “Yaşama hakkının” özünü yok eden bir ceza olduğu, çağdaş suç ve ceza anlayışına temelden ters düştüğü düşüncesindeyim. Ölüm cezasını, özellikle siyasi suçlara bağlı ölüm cezasını, yasal bir ceza olarak savunmamın, çağdaşlaşma çabasında olan ülkemizi Dünya Kamuoyu önünde güç durumda bıraktığı inancındayım.
Çağdaş Ceza Hukuku artık “Doğuştan suçlu tip” kavramını kişiyi suça iten toplumsal ve ekonomik etmenleri yok etmeden kabul etmemektedir. Suçlu insan yoktur; suça itilen insan vardır. Suçu ve suçluyu aramak yalnızca “zulüm” sözcüğüyle anlamını bulur. Anadolu Cezaevlerinde bugün suçlu insan, aç, okutulmamış, kişisel hakları gasbedilmiş, kişiliğinin gelişimi kesinlikle önlenmiş insandır. Bir hukuk uygulayıcısı olarak uygulamadaki her
konu ile ilgilenmekte ve bunlardan en acı bir biçimde etkilenmekteyiz. Yoksa suçlama yazısında kastedildiğince adları belirtilen kişileri ne tanır ve nede biliriz. Kişilerin ölüm cezasıyla cezalandırılmasının suçları azaltmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bilime, insanlık onuruna karşı gördüğüm bir cezayı benimsememek, bildiride belirtildiğince bunu yasal olanakları kullanarak kaldırmaya çalışmak bir suçsa, suçluluğumu kabul ediyorum.
İdam Cezalarının kaldırılması dilekçesini, suçlama yazısında belirtildiği gibi, “Memuriyet sıfat ve hizmetimi belirtmek suretiyle” imzalamadım. Türk Hukuk Kurumunca bana verilmiş olan “1970 Yılı Yılın Hukukçusu” unvanımı kullanarak imzaladım. Fakat bunu bir savunma olarak belirtmiyorum. Aynı düşünceye, doğal olarak bir Cumhuriyet Savcısı niteliğimle de katılıyorum. Kısa savunmamda belirleyeceklerim bunlardır. Gereğinin yapılmasını dilerim. Saygılarımla. 5.4.1972. Doğan ÖZ. Elazığ C. Savcı Yd. 15073.”
Demokratik bir toplumda herkesin yaşama hakkı temel bir değer olduğu ve ölüm cezasının kaldırılmasının bu hakkın korunmasında ve tüm insanların sahip olduğu onurun tanınmasında büyük önem taşıdığı inancıyla, Vilnius’da 3 Mayıs 2002’de toplanan Avrupa Konseyi üyesi devletler, ölüm cezasını her tür durumda kaldırmak üzere son adımı attılar. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye ek, ölüm cezasının her durumda kaldırılmasına dair 13 Numaralı Protokol imzalandı.
Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 15. maddesine (Olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma) dayanılarak Protokol’ün hükümleri askıya alınamaz.
Türkiye’de idam cezası asla geri gelmeyecek biçimde kaldırılmıştır. Tartışması bile olmaz.
Bir ışık gibi yolumuzu aydınlatan aydınların öldürüldüğü bir ülkede yaşamak, çok acı!
Savcı Doğan Öz’ü katledenlerin yargılanmasında kendi çaresizliğini kendisi yaratan yargının cesaretsiz ve perişan hali çok acı!
Yaşadıklarımızı kavramak çok güçleşti… Olup bitenleri, yargıyı, yüksek dereceli yargıyı, yüksek dereceli yargının en yüksek seviyesindekileri, en yüksek dereceli politikacıları, kandırılanları, kandıranları, aldatılanları, aldatanları, konuşulanları, konuşmaları ayakta alkışlayanları; isterseniz listeyi siz çoğaltın ve sayın sayabildiğiniz kadar…
Günümüzde olup bitenleri anlamakta güçlük çekmemek için, anımsamak gerekli.
Günü geldi, 24 Mart 1978 tarihinde katledilen Savcı Doğan Öz’ü anımsadım.
Işıklar içinde kalsın, yaşıyor!