Ereğli’den bir çıktık ki, tam tamına onbeş gün dolandık durduk. Önce Erdek Narlı’daki Türkiye Emekliler Derneği’nin denize sıfır sosyal ve eğitim tesisleri, ardından Ezine ve nihayetinde Foça. Programımız Foça’da sona erecekti ki, Gömeç Karaaağaç’ta Tahsin Erel’e de bir memleket havası vermek için uğradık. Evini aramaya gerek kalmadı. Çünkü kapıdaki 67 plakalı araç doğru adresi bize gösterdi. Tahsin Erel ile kısa zamanda çok şey konuşarak lafladık. Elbette ki en önemli konu gazetecilik oldu. Geçmişsen bazı çarpıcı örnekleri “tarihe not” olarak kayda geçirmeden olmazdı. Bu hoş röportaj şöyle oluştu:
Gömeç Karaağaç’tayız, biz Foça’ya gidiyorduk, yol üzerinde Tahsin Erel’e uğradık. Tahsin Erel’i söylemeye gerek yok. Ereğli’nin ilk gazetesi Şirin Ereğli’nin Bedri Abinin oğullarından biri. Buraya yerleşmiş geçerken dedik bir acı kahvesini içelim. Türkiye’nin ilk kadın gazetecisi yazı işlerinden emekli olan kadın gazetecisi Süheyla Erel sizin anneniz. Doğru biliyorum değil mi?
- T.E- Evet.
- İlk yazı işleri müdürlüğünden emekli olan sarı basın kartı sahibi Süheyla Erel.
- T.E- Şafak ile benim annem.
- Hangi yıl vefat etti Süheyla abla?
- T.E- 1983. 11 Temmuz 1983 yılında.
- Sizde yıllarca gazetedesiniz.
- T.E- Annem aslında Köy Enstitüsü mezunudur. Rahmetli Maksude Hanım, annemin öğretmenidir. Ereğli Lisesi Müdürü Maksuda Hanım. Ereğli’de falan hep görüşürlerdi, Maksude Hanım bizden hiç elini falan çekmedi. Hep gelir giderdi. Öncelikle şunu söyleyeyim geldiğinizden çok mutlu oldu. Ereğli havası çok güzel. Hoş buralarda çok Ereğli’den Zonguldak’tan insanlar var gene aynı olmuyor taze hava daha iyi oluyor.
- Bir de meslektaşlık var.
- T.E- Meslektaşlık ayrı bir şey zaten. Hatırlıyorsun işte geçenlerde akşam iki dubleden sonra aklıma geldi o eski günler Eyüp ne yapıyorsun diye bir açtım telefonu saat 11 miydi?
- 94’deki olayı hatırlamış. O güzel bir anıydı.
- T.E- Hanım da soruyor ne gülüyorsun kendi kendine diye?
- Canlı yayında güzel bir sürpriz yapmıştık. Hepsi de şaşırıp kalmıştı.
- T.E- Çok ilkleri yaşattık. Şimdi de Şafak devam ediyor. Uğraşıyor.
- Şirin Ereğli devam ediyor, etmeli.
- T.E- Şu bana en büyük umudu veren büyükbabam Hasan Tahsin Erel, Babam Bedri Erel annem Süheyla Erel, kardeşim Şafak Erel, onun eşi Zübeyde Erel benim eski eşim Selma Erel hep Erel idaresinde Erel çalışanlarıyla devam eden bir gazete. Büyük bir mutluluk bilmiyorum biz gözümüzü yumduktan sonra çocuklar ne yapacaklar ama? Hoş bizler de yanaştık artık.
- Benim bildiğim eskiden bu yana Turan Kayalı’nın yanında yetiştik. Bedri Abi ve Turan Abi Ereğli’de gerçekten yani yaşadığım için biliyorum o insanlara merhaba demek, bir saygınlık, gazetecilik bir saygınlıktı. Bir de büyüklere bir saygınlık vardı. Büyük gazeteci yani meslekte duayen olmuş insanlara saygınlık. Yeni gelenler böyle değil. Önümüzü iliklerdik. O zamandan bu zamana çok şey değişti. Tabi ki kötü örnekler var da, bir de herkesin ailesi var. İşi var çocuğu var bunlara dikkat edilecek değerler daha çok önemli. Şimdi sen yıllarca meslekte çalıştın, şimdi buradasın buradan nasıl görüyorsun peki gerek Ereğli’yi gerek ülkedeki gazeteciliği?
- T.E- Benim tanıdığım nesiller artık hep biz yaştakiler yenilerin yazılarını hatta haber yazarken bile haberlerini okuyorum sen de okuyorsundur üzülüyorsun. Bazen bunlar akredite edilmiyor mu hiç diye. Bence en büyük şey algılama, beyin yapısı ve vicdan. bunların çoğu yok gibi geliyor. Biz mesela birbirimizle kavga bile etsek bile; eksik kağıdımız varsa gene birbirimizden isterdik. Kavgamız ayrı. Yediğimiz ayrı. Yani o günkü hoş görüyle o günkü ahlak kalmadı onu söyleyebilirim. Bugünkülere bir şey demiyorum ben.
- Ne söyleyeyim ben 79’dan bu yana bu mesleğin içindeyim 87’den bu yana da profesyonel çalışıyorum yani hep günlük gazetelerdeydim başka iş yapmadım. Hep haberin içindeydim. Bedri Abiyi Ereğli’ye dışarıdan büyük kurumlarda çalışmış gazeteci getirdi ya. Öyle bir saygınlık olurdu ki meslekte onlardan feyiz almaya çalışılırdı. Bir Bülent Arısoy vardı dizgici, Ender Turhan vardı.
- T.E- Tercüman Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni geldi aşağı yukarı bir buçuk yıl Elif Otel’de yattı.
- Onları finanse etmek kolay iş değil ki. Yerel gazete bunları yaptı.
- T.E- Şimdi iş sahibi olanlar sözleri geçsin diye gazete kuruyor. Biz de tam tersiydi. Biz gazeteciydik.
- Haziran 1957 Şirin Ereğli’nin kuruluşu.
- T.E- Benimle aynı yaşıt ben 4 ay büyüğüm gazeteden. O arada biliyorsun Şafak Gazetesini de 1955 yılında ilk kuran babamdır. Bedri Erel’dir.
- Zonguldak’tan gelerek yapıyor bunu?
- T.E- Demokrat Parti zamanında babamı çok zorlamışlar o zaman.
- Bir Bedri Erel, Bir Turan Kayalı benim bildiğim gazeteci anlamında daha çok isimler var tabi ki de, ben şahsen kendi yaşıtım zamanını biliyorum 79’larda Turan abinin bu partilerin içerisinde çalışırken sen Kandilli’den haber gönder deyince elim ayağım titredi ya. Nasıl bir şey gazetecilik, nasıl bir şey? Alıp kitap oku, ondan öğren rahmetli Avni Saka öyle insanlar vardı Birol Karadeniz.
- T.E- Mustafa Saral’ı hatırlar mısın?
- Hatırlamaz mıyım? Hepsini hatırlıyorum. Yani o kadar çok isimler vardı ki. Şimdi Bedri Erel bir yere gittiği zaman kaymakammış belediye başkanıymış kapı böyle açılırdı. Şimdi hiç kimseyi takmıyorlar ya. Ha takılmama sebebi de çok sebepler vardı. Milletvekilleri de takmıyor artık.