Gönüllü Çevreci Avukat Yakup Okumuşoğlu, Gazeteniz Ereğli Önder’e ilçe ve bölge halkının çok sevdiği ve beğendiği sahil bandına denizin doldurularak cami yapılması konusundaki hukuki gelişmeleri anlattı.  Okumuşoğlu,  Kdz. Ereğli Çevre Platformu (KERÇEP) öncülüğünde Zonguldak İdare Mahkemesine iptal talebiyle açılan davada bilirkişi heyetinin 19 Kasım felaketinin ardından batan geminin önünde yaptığı incelemenin raporunu değerlendirdi.  Ayrıca Ereğli’nin ilk gündem maddesi olması gereken konuyu da  dile getiren Yakup Okumuşoğlu,  Ereğli’nin  gelecekte sular altında kalacağını öne sürerken “tehlikenin farkında olmayanları” da uyardı. 

Bektaş Okumuşoğlu

Okumuşoğlu ile yaptığımız görüşmede şunları konuştuk:

Bektaş: Yakup Bey, bildiğiniz gibi Çevre Şehircilik Bakanlığı Karadeniz Ereğli sahiline Alemdar Vapuruyla Amfi Tiyatro arasında denizi doldurarak cami yapma çalışması başlattı. İlk projeyi sonradan değiştirdiler, tekrar Ereğli’de insanların bizim nefes aldığımız tek yer. Cami yapılsın ‘hemen bu alanın yanından 5-6 tane cami var, başka yerlere yapılsın niye sahilimizi bizden alıyorsunuz?’ Diye sahilde yapılaşmaya karşı bir hareket başlattılar. Aralarında İlçe belediye başkanın da olduğu bir grup vatandaş size vekalet vererek bu kararın iptali için başvurdular. Sonraki süreçte siz başvurunuzu yaptınız.  İlginç bir olay yaşandı. 19 KASIM’DA EREĞLİ’DE BÜYÜK BİR SEL VE FIRTINA YAŞANDI. Ne tuhaftır daha önce Ereğli Limanı içerisinde yaşanmış onca olaya rağmen, bu kararın sanki çok yanlış olduğunu ifade eder gibi doğa aldı gemiyi tam Amfi Tiyatronun önüne koydu. Biliyorsunuz çok daha önceleri Ataköy Gemisi vardı limanın içinde. Belediye lokanta yapacaktı battı, o süreç içerisinde sizin açtığınız iptal davasıyla ilgili olarak mahkeme bilirkişileri geldi tam o batan geminin olduğu yerde inceleme yaptı. Ve sonradan da o bilirkişiler mahkemeye bir rapor sundu. Bu raporla ilgili size tebliğ geldi. Bunu anlatır mısınız?

KADIN GAZETECİLER SES VERDİ KADIN GAZETECİLER SES VERDİ

Okumuşoğlu: Bu tartışma epeyce uzun bir tartışma. Bir iki dönem öncesinde de gene gündeme gelmiş olan bir cami meselesi var. Bu cami ile ilgili olarak Karadeniz Ereğli Belediyesi oldukça yoruldu. Şunu söyleyeyim önce. Biliyorsunuz Kent Meydanında bir cami projesi yapmak gibi gündeme geldi. Bu talebi belediyenin ret etmesinin üzerine, bu sefer de amfi tiyatronun olduğu yere birazı amfi tiyatronun oraya bir kısmı da deniz dolgusu üzerine olacak şekilde proje geldi. Sonra bize itirazlar söz konusu oldu. Kent Bileşenlerinin arkasından o itirazlar ret edildi. Ama revizyona gidildi ve bu seferde oradaki kafelerin ön tarafında amfi tiyatro ile Alemdar Gemisinin arasında bir cami projesi oluşturuldu. Bizde buna karşı planlar askıya çıkınca dava yoluna başvurduk. Zonguldak İdare Mahkemesine dava açtık. Halil Posbıyık  Belediye Başkanı yanımızda olmak üzere yaklaşık 27-28 kişinin oluşumu ile bu davayı açtık. Dava sonrasında sizlerin de takip ettiği sürece, bilirkişiler keşif de bulunduğunda limanda batan o fırtınada batan o geminin tam da olduğu yerde, bu gemi oradayken keşif gerçekleştirilmiş oldu ve aslında o cami projesinin ne kadar hatalı bir proje olacağını herkes görmüş oldu.

Bektaş: Doğa da gösterdi.

G E M I 1

Okumuşoğlu: Doğa da gösterdi. Bizler de dilekçelerimizde anlattık ve bilirkişilerde bizim dava dilekçemizde ifade ettiğimiz hususlar üzerinden gerekçe oluşturmuşlar. Buradaki cami projesinin neden hatalı olduğuna dair bunları anlatırım ama KARADENİZ EREĞLİ LİMANINDA BİR HATA VAR. BUNUN ÜZERİNDE DURMAK GEREKİYOR. LİMAN ERDEMİR’İN UZATMIŞ OLDUĞU DALGAKIRAN NEDENİYLE AÇIKTAN RÜZGAR ALIYOR. YANİ O DALGAKIRANIN DAHA KISA ASKERİYE TARAFINDA OLAN DALGAKIRANIN DAHA UZUN OLMASI GEREKİRDİ. Fakat bu böyle yapılmamış zamanında maalesef bu konuda Erdemir kendi geliştirdiği projeyle almış olduğu izinlerle o dalgakıranı yapmış.

Bektaş: Erdemir o projeyi daha da kısalttı.150 metre kusalttı. Öncesinde biz onun belgelerini yayınlamıştık Önder Gazetesi olarak 95 senesinde ihaleyle ilgili sıkıntılar vardı Erdemir Genel Müdürü daha önce ayrıldığı şirketin firmasına vermişti o liman projesini. Bizim yayınlarımızdan sonra yeniden gündeme geldi hatta 400 milyona, milyon milyar karıştı ya. Daha başka firmalar girdi ihaleye ve  daha ucuza ihale edildi 150 metre kısalmış hali.

Okumuşoğlu: Sizler daha iyi biliyorsunuz takip ettiğiniz için konuyu ama hani bu konunun uzmanı olan mühendislerle de konuştuğumuz zaman ASKERİ LİMANDAN GİDEN DALGA KIRANIN GİTTİĞİ NOKTADAN AÇIĞA DOĞRU YÖNELMESİ GEREKTİĞİ VE  BU ŞEKİLDE DALGANIN RÜZGARIN KESİLEBİLECEĞİNE DAİR FİKİRLER VAR. O KISIM ALTINDA BİR DE KANAL YAPMIŞLAR DERİNLEŞTİRMİŞLER ŞUANDA LİMANI DÜZELTME İMKANI DA YOK. Erdemir’in o yapmış olduğu dalgakıran nedeniyle.

Bektaş: Şöyle söyleyelim mi HEM ERDEMİR HEM ASKERİ LİMANININ MENDİREĞİNİN HATALI YAPILDIĞINDAN DOLAYI EREĞLİ LİMANINDA SÜREKLİ BU SIKINTILAR olacak geçmişte de oldu.

Okumuşoğlu: Defalarca da oldu yine olacak. Zaten bunu hani devletler yavaş yavaş kabullenmeye başladılar. Artık dillerinde dolandırmaya başladılar. Küresel ısınma iklim değişikliği vs. diyorlar. Küresel iklim değişikliğinin gelmekte olduğunu her ülkenin tedbir alması gerektiğini bizler 30 yıldan bu yana söylüyoruz. Bilim adamları bunu söylüyor, bizler de söylüyoruz. Hatta 2100’LÜ YILLARDA BUGÜN BİLDİĞİMİZ EREĞLİ SAHİLİNİN SU ALTINDA KALACAĞINI ÖNGÖRÜYORUZ. Yani böyle bir durum var. Dolayısıyla buna yönelik de bir önlem alınması gerekmekte ama hani bunlar NE ZAMAN FELAKET BAŞIMIZA GELİR o zaman düşündüğümüz konular. Bu yönüyle ifade etmek istediğim bir konuydu. Dolayısıyla bundan sonra da bilim adamlarının küresel iklim krizi dediğimiz, çünkü bu krizin bir yaratanı var. Devletlerdir aslında. Çünkü vermiş oldukları izin ve ruhsatlar termiklerle atmosfere saldıkları karbon salınımlarıyla bu süreci hızlandırıyorlar. Dolayısıyla geçici önlemler hep görüntüde kalıyor ve devam ediyor. Çatalağzı’nda önce o filtreler yok diye Cumhurbaşkanı yıllarca uğraştıktan sonra bir kapatma gerçekleşti. Arkasından takıldı edildi. İşte  Kyoto protokolü dendi ve  karbon azılımı hedeflendi. Biz Kyoto protokolünü imzalamadan bir gün öncesinde 30 tane termik santrale izni verdik. Yani bunlar Türkiye’nin gerçekleri. Aslında bütün dünyada da bu şekilde yürüyor. Dolayısıyla biraz bu konuda kendiliğinden gelişen bir iklim değişimi söz konusu değil. O yüzden iklim değişikliği ifadesini kullanmıyoruz, biz iklim krizinden bahsediyoruz. Bu krizi yaratan sebepler var ve hala devam ediyor. Dolayısıyla bilirkişiler değil, bilim adamları özellikle KARADENİZ BÖLGESİNDE BUNDAN SONRA DA FIRTINALARIN VE YAĞIŞLARIN ŞİDDETLERİNİN ARTARAK DEVAM EDECEĞİNİ HEM ŞİDDETİNİN ARTACAĞINI HEM DE SIKLIĞININ ARTACAĞINI SÖYLÜYORLAR. Yani dolayısıyla biz bundan sonra benzer fırtınalara hazırlıklı olmalıyız. Bundan sonra benzer fırtınalar olacak ve BİZİM LİMANIMIZ HATALI OLDUĞUNDAN DOLAYI HİÇBİR GEMİ İÇİN GÜVENLİK TEDBİRİ SAĞLAMAYACAK. Limanın sökülüp yeniden yapılması mümkün müdür bilmiyorum ama öyle bir sorunumuz var.

Bektaş: Ereğli çok büyük bir tehlike altında. Esasen EN ÖNEMLİ BAŞLIK BU. Sizin söylediklerinize göre Ereğli’de birçok şeyi anlatıyoruz ama Ereğli’nin geriye dönük en büyük tehlikesi LİMANIN HATALI oluşu.

Okumuşoğlu: Fırtınaların sıklığı ve şiddeti artacak diyoruz. Benim evimde bahçemizdeki çam ağacı benim balkonuma girdi. Kökünden yıkıldı balkonuma girdi halen daha izleri duruyor. Yani o şiddette o oldu. Daha da şiddetli olursa ne olacağını kestirmek mümkün değil.. Kaç tane evin çatısı gitti bunların hepsini biliyoruz. Bundan sonra da devam edecek. Şimdi böyle bir iklimde ya da böyle bir iklim değişiminde ve böyle hatalı bir limanın içerisinde denizi doldurmak suretiyle bir cami yapmayı planlamışlar. Biz bunun mümkün olmadığını söyledik.  Ama maalesef idare protokol camisi şeklinde bir tanımlamayla bu camiyi ısrarla dayattı ve biz de dava açmak zorunda kaldık. Bilirkişiler de rapor verdi. Bilirkişiler dilekçemizde bahsettiğiniz üzere bir kere bu yapmış oldukları 1/1000 ve 1/5000’lik planların bir üst plana uyumlu olması gerekiyor. 1/25000’lik bir plan var bu bölgede. 1/25000  planla uyumsuz. Yaptıkları  1/25000 lik planla bu camiye yönelik planlar, bu yönünü eleştirmişler. En önemli konu şu kıyı kanununda, kıyı dolgusu yapıp da kıyada yapı yapabilmek için bir başka alternatifinin olmaması gerekiyor.

Bektaş: Başka seçenek yok, zorunlusun.

Okumuşoğlu: Yönetmelikte deniz dolgusu ancak alternatif olmaması durumunda mümkün olabilir bir kanun. Başka seçeneğin yok mecburen zorunlusun ancak o şekilde. Bir cami düşünün kıyı kanununda dolgu ve kıyıda yapılacak işler sayılmıştır, işte çekek, gemi, liman vs. deniz ulaşımına yönelik ve deniz ulaşımına dair alt yapıları içeren işler yapılabilir yine bu anlamda yapılan düzenlemelerde yürüyüş yolları yapılabilir, teknik alt yapı alanları yapılabilir, peyzaj düzenlemeleri yapılabilir. Ama bir caminin yapılabilmesi için mutlaka başka bir alanın olmaması gerekiyor. Hâlbuki Karadeniz Ereğli Belediyemiz bu tartışmalar sürerken 7 ayrı yerde cami alanı gösterdi. Yani şurası olabilir burası olabilir diye. Kaldı ki bu caminin tam karşısında 3 tane cami var. En uzağı 700 metre, 300 metre de 200 metre de camiler var. Buna rağmen bu cami oraya dayatıldı ve neticede de alternatifsizlik dediğimiz durumun söz konusu olmadığı bir noktada, bilirkişiler bu konuyu eleştirmiş vaziyetteler. YANİ CAMİNİN ALTERNATİFİ VAR AMA KIYININ BİR ALTERNATİFİ YOK. Kıyı bir tane orayı yok ettiğiniz zaman bir daha geri getirme şansı da yok. Yani denizi doldurduktan sonra koyduklarınızı geri almanız çok daha masraflı ve imkansız hale geliyor. Yine onun dışında yapmış oldukları planda, mekansal plan yapım yönetmeliğinde yapılması gereken çalışmalar var. Çeşitli sentez ve analizlerin yapılması gerekiyor. Gereklilik analizlerinin yapılması gerekiyor. Kentsel altyapı değerlendirme raporlarına ihtiyacınız var. Bütün bunların hepsinin tamam olması ve bundan çıkartacağımız sonuçlarla, evet bu planın bir gerekliliği var ve bu planın yapılmasında kamu yararı vardır diyebileceğimiz bir senteze ulaşmanız gerekiyor. Fakat yaptıkları planlamada bunların hiç biri yok. Bilirkişi de bunları eleştiriyor ve bu sebepten dolayı da söz konusu planın hukuka aykırı olmadığını mekânsal alanlar plan yapım yönetmeliğine aykırı olduğunu söylüyor. Süreç mahkemede, yakında zannediyorum bununla ilgili olarak bir karar gelecektir. Karar geldiği zaman yine paylaşacağız. Bütünüyle hatalıydı. Kıyılar, insanların geniş alanların kullanımına sunulması gerekiyor. Kaldı ki Ereğli’nin tek sahil şeridi, yürüyebildikleri, insanların nefes aldıkları sosyalleşebildikleri tek alan ve Ereğli’yi Ereğli yapan kimlik kazandırdığı bjr alan. Gözümüz gibi korumamız gerekmekte. İnsanların yürümeye dolaşmaya kafasını dağıtmaya ihtiyacı olan alanlar, çok da güzel bir sahilimiz var. O bölgede tiyatrolarımız var kültür alanlarımız var kafelerimiz var.  O alan içerisinde insanların sosyalleşebileceği yedikleri içtikleri ondan sonra gençlerin oturdukları kaltıkları bir alanın  hemen dibine böyle bir cami yapılmasıyla bir süre sonra cami cemaatinin rahatsızlıkları söz konusu olacaktı.  Öyle durumlar da var bütünüyle hatalıydı sırtını denize dönüp namaz kılınacak bir camiydi. Bu yönüyle de bizce çok fazla bir doğru düşünülmüş bir proje değildi. O yönüyle bizim eleştirilerimiz vardı. Biz elbette ki insanlarımız rahat rahat ibadet etsin isteriz. Biz elbette ki dini inançlarımız gereği gerekli olan yapılarımız olsun isteriz. Burada hiçbir sorun yok ama kalkıp da insanların sosyalleştiği alanın ortasına böyle bir cami projesinin doğru olmadığını söyledik. Yani ihtiyaç varsa hadi diyelim ihtiyaç yok ama yine yapalım cami her yere yapılabilir.

Bektaş: Sahil 7/24 hizmet veriyor. Sabah 5’te gidin yürüyen insanlar var. Gece kaçta olursa olsun Ereğli nefes alıyor.

Okumuşoğlu: Ereğli merkezde oturan, oradan bir 50 metre yürüyüp sahile çıkıp denize bakıyor, orada banklarda oturuyor arkadaşıyla sohbet ediyor. Bir nefes alıyor biraz dinleniyor ve arkasından evine gidiyor. Ve işine gücüne bakıyor.

Bektaş: Yakup Bey, bilirkişi kaç kişilik

Okumuşoğlu: Yanlış hatırlamıyorsam 3 kişi.

Bektaş: Sonuç olarak en sonunda ne diyorlar?

Okumuşoğlu: Sonuç olarak bu proje hatalı diyorlar. Bilirkişi bu proje hatalı bir projedir diyor. Bu proje yapılmamalı diyor. Hem hukuki anlamda alt yapısı yanlış,  hem de yer yönüyle alternatiflerin olduğu bir yerde kalkıp da camiyi oraya kondurmak ve orayı doldurmak yanlış. Durum bu.

Bektaş: Verdiğiniz bilgilere çok teşekkür ederiz.

Haber: Eyüp BEKTAŞ

BİLİRKİŞİ RAPORUNDAN

Cami Projesi Bakanlık

Bilirkişi Kurulu Sorusu: - - - - - - Davaya konu planların üst ölçekli planlarla uyumlu olup olmadığı, Bu alanda daha önce hangi imar planının yürürlükte olduğu, Bu alana ilişkin planlama sürecinin irdelenerek bu alanın planlama süreci içinde sırasıyla hangi fonksiyonlarda kaldığı, Davaya konu alanın önceki planda belirlenen kullanım amacında yeni planla bir değişiklik yapılmış ise, bu fonksiyon değişikliğinin mahiyetinin incelenmesi, böyle bir değişikliği zorunlu kılan nedenler bulunup bulunmadığı, Dava konusu imar planlarının (1/1000 ölçekli uygulama imar planı, 1/5000 ölçekli nazım imar planı) üst ölçekli plana, plan kararlarına ve plan bütününe uygun olup olmadığı, Yapılan değişikliğin teknik yönden mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı hususlarının tarafların iddia ve savunmaları da göz önüne alınarak incelenip değerlendirilmesi istenilmektedir.

Usul yönünden…………..

İş bu dava konusu işlemin konusu olan plan değişiklikleri; Karadeniz Ereğli Belediyesi sınırları içinde ve kentin deniz ile bağlantısını oluşturan sahil bandında park, yeşil alan ve rekreasyon alanı olarak planlı iken ve halen de park, yeşil alan, bisiklet yolu, yürüme yolları ve rekreasyon alanları ile halkın sosyal ihtiyaçlarının giderildiği ve günün tamamında insanların yoğun olarak bulunduğu, vakit geçirdiği sahil bandına yeni dolgu yapıp üzerine (ibadet alanı) cami yapmayı içerdiği,

Davacılar Karadeniz Ereğli İlçesinde ikamet etmekte olup tamamı bu sahil bandında spor yapan, bisiklet kullanan, gezen, yürüyen, bu alanda sosyal kültürel etkinlikler gerçekleştiren, kefelerde sosyalleşen Kdz. Ereğli İlçesinde yaşayan hemşeriler olduğu, o

Aşağıda ayrıntılı olarak da anlatılacağı üzere özetle dava konusu işlem ile sahil bandı bozulacak, sahil bandına ek trafik yoğunluğu oluşacak, değişiklik öncesi plan bütünlüğü bozulacak, tabir caiz ise halkın nefes alabildiği, sosyalleştiği ve kültürel faaliyetlerin sürdüğü bir alan ile uyumsuz bir yapılaşmaya yol açılmış olacaktır. Tesis edilen işlem doğrultusunda sahil bandının doldurulması, sahilin devasa bir yapı ile bütünlüğünün bozulması neticesinde geriye dönüşü olmayacak şekilde Karadeniz Ereğli sahili değişiklik öncesi rekreaktif ve peyzaj bütünlüğünü kaybedecek, kentin sosyal ve kültürel hayat olumsuz etkilendiği,

Diğer yandan Anayasanın 56. Maddesi uyarınca herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, bu dava açısından müvekkillerimizin taraf ehliyeti anayasanın bu maddesi ile açıkça ve tartışmaya yer bırakmayacak şekilde mevcut olduğu,

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin 1. bendinin (a) alt bendinde yer alan "... Kişisel hakları ihlal edilenler..." ibaresi; Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 günlü, E: 1995/27, K:1995/47 sayılı kararıyla Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş, iptal davalarında kişisel hakları ihlal edilenler değil, ama daha geniş olarak menfaatleri ihlal edilenlerin dava açabilecekleri esası benimsendiği,

Söz konusu iptal kararına esas olan düzenlemede üstelik "... çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere..." şeklindeki istisna ile de çevre, tarih ve kültürel değerlerin korunması, imar düzenlemeleri gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda açılacak davalarda dava açma ehliyeti önceki düzenlemede olduğu gibi menfaat kavramının en geniş şekilde algılanması yönü ile korunduğu,

Bilindiği üzere idarenin bütün eylem ve işlemleri yargısal denetime açık olduğu, bu denetimin en etkin görüntüsü yani idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri ise; "iptal davaları" olduğu, İptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olduğu, dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerektiği, nitekim çevre, tarih ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulu değil menfaatin varlığı üzerinden yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazandığı,

Netice olarak İYUK m:2/a gereğince; davalı idarece tesis edilen idari işleminin yürütülmesinin durdurulması ve iptal edilmesine ilişkin açmış olduğumuz bu davada, davacı müvekkillerin tümünün menfaati olduğu, tamamı Kdz Ereğli İlçesinde ikamet etmekte, tümü bu ülkenin vatandaşı, davacılardan Halil Posbıyık ise halen kentin belediye başkanı olduğu, Anayasa çevrenin korunması konusunda herkesi ödevli kıldığı, bu ödevin de bir gereği olarak da davacıların tamamının dava konusu işlemin iptalinde menfaatleri bulunduğu,

 - Esas yönünden

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın resen yaptığı plan değişikliği hukuka aykırı olduğu, şöyle ki;

Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde; 14. madde (Değişik: RG- 30/3/1994-21890); "Denizlerde, içme ve kullanma suyu kaynağı olmamak kaydı ile tabii ve suni göllerde ve akarsularda; sadece kamu yararının gerektirdiği hallerde daha uygun alternatifler bulunmaması veya kıyı alanının yetersizliği nedeniyle ve uygulama imar planı kararı ile bu Yönetmeliğin 13. maddesinde belirtilen yapı ve tesislerle, Kanunun 7. maddesi gereği yapılabilecek kara, deniz, hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri, (Ek ibare: RG-26/7/2014 29072) ibadet yeri, (...) amacıyla doldurma ve kurutma işlemi yapılarak arazi kazanılabilir." Hükmünde olduğu,

Ancak Karadeniz Ereğli İlçesinde ibadet yeri inşası yapım isteği davalı idare ve Valilik tarafından gündeme getirildiğinde birden çok alternatif alan ibadet yeri olarak Belediye Başkanlığı tarafından muhataplarına sözlü olarak ifade edilmiş, basında da bu konuda pek çok açıklama yapıldığı, yani Karadeniz Ereğli İlçesinde ibadet yeri yapılabilecek pek çok alternatif alan bulunduğu, pek çok alternatif alan olmasına rağmen dava konusu plan değişikliğine konu caminin neden kentin en işlek ve sosyal hayatın en yoğun devam ettiği sahilinin doldurup üzerine İbadet Alanı (Cami) yapılmak istendiğinin anlaşılır olmadığı,

Kıyı Kanunu Uygulama yönetmeliğinin yukarıda yer verdiğimiz hükmü gereğince dolgu üzerinde yapılabilecek alt yapı tesisleri kamu yararının gerektirdiği hallerde ancak "DAHA UYGUN ALTERNATİFİN BULUNMAMASI" şartı ile mümkün olabildiği, halbuki plan değişikliğinin sebebi ibadet alanı yapmak olup kısaca cami yapmak için Kdz Ereğli gibi koca bir kentte "daha uygun alternatifin olmadığını" söylemek asla mümkün değildir, böylesi bir kabul zaten gerçeklikle bağdaşmadığı, netice olarak dava konusu işlem öncelikle bu yön bakımından hukuka aykırı olduğu,

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 6. Maddesinin 2. bendinde “Mekansal planlar, plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır. Her plan, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorundadır.” denildiği,

Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği'nde "Plan raporu" başlığı altında 9. Maddesinde; (1) Mekânsal planlara ilişkin, kendi kademesine göre ve yapılış amacının gerektirdiği açıklamaları içeren bir plan raporu hazırlanır. (2) Plan raporunda, planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; vizyon, amaç, hedefler ve stratejiler belirlenerek, koruma kullanma esasları, alan kullanım kararları, yoğunluk ve yapılaşmaya ilişkin konularda planlama esasları ve uygulama ilkeleri, eylem planları, açık ve yeşil alan sistemi, ulaşım, erişilebilirlik ve mekânın etkin kullanılması, gerektiğinde koruma, sağlıklaştırma ve yenileme program, alan ve projelerinin etaplama esasları, alan kullanım dağılımı tablosu gibi hususlarda açıklamalara yer verilir.(3) Planların araştırma aşamasında yapılan çalışmalarda elde edilen bilgi, belge ve sonuçlar ayrı raporlar halinde sunulabilir.(4) Plan değişikliklerinde, değişiklik gerekçesi ve yapılan gereklilik analizlerini ayrıntılı açıklayan plan raporu hazırlanması zorunludur. Plan yapımını gerektiren ve belirtilen ayrıntılara sahip raporlar da hazırlanmış olmayıp dava konusu idari işlem bu yön bakımında da hukuka uygun değildir.

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 26. Maddesinde “(1) İmar planı değişikliği; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak yapılır. (2) İmar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesi esastır. Yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamaz. (3) İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz.” denilmektedir. Plan değişiklikleri ancak “teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte” ve “kamu yararı amaçlı” ve "teknik ve nesnel gerekçeler ile" yapılabilecek düzenleme olduğu, ayrıca Mekansal Plan Yapım Yönetmeliğinin 26.maddesinin 7.bendi uyarınca; yoğunluk artıran veya kentsel ulaşım sistemini etkileyen imar plan değişikliklerinde, kentsel teknik altyapıya yönelik etkilerin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla ayrıca kentsel teknik altyapı etki değerlendirmesi raporu, analizi hazırlanır veya hazırlatılır. Dava konusu plan değişikliklerinde bu gereklilikler ve raporlar da göz ardı edilmiş olup bu yön bakımından da tesis edilen idari işlem hukuka aykırıdır.

Dava konusu imar planı değişikliklerine ilişkin olarak ihtiyaç analizini içeren sosyal teknik alt yapı etki değerlendirme raporu yer almadığı gibi değişiklik plan bütünlüğünü de bozduğu, yapılan plan değişikliği teknik ve nesnel gerekçeye dayandığı, şöyle ki; planlama alanı Karadeniz Ereğli sahilinde dolgu alanını kapsamakta olup, şehrin merkezine en yakın alandaki kafelerin karşısında, festivallerin, birçok gösteri ve etkinlikler ile sanatsal ve kültürel faaliyetlerin yoğun olarak gerçekleştirildiği amfi tiyatro alanına bitişik konumda yer aldığı, plan değişikliğine konu caminin yapılması ile caminin hemen önündeki kafelerde, kafeler ile caminin arasında kalan sahil kesiminde devam eden sosyal hayat, yine bitişiğinde yer alan amfi tiyatro alanında yıl boyunca devam eden çeşitli sanatsal ve kültürel etkinlikler olumsuz etkileneceği, bu sebeplerle de dava konusu işlem hukuka uygun olmadığı,

İmar Kanunun 8. maddesinde "Genel Planlama Esasları" kapsamında Planlama süreci; araştırmaların yapılması, sorunların ortaya konulması, veri ve bilgi toplama ile ilgili analiz aşaması; bilgilerin bir araya getirilmesi, birleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesi ile ilgili sentez aşaması ve plan kararlarının oluşturulması aşamalarından oluştuğu, planların hazırlanmasında plan türüne göre katılım sağlanmak üzere anket, kamuoyu yoklaması ve araştırması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru ve bilgilendirme gibi yöntemler kullanılarak kurum ve kuruluşlar ile ilgili tarafların görüşlerinin alınması esastır." Denildiği, dava konusu her iki plan değişikliği kararına ilişkin olarak planlama katılımcılıktan uzak hazırlanmış, yerel yönetimin itirazına rağmen ikinci kere onaylandığı, Karadeniz Ereğli'de yaşayan vatandaşların yoğun itirazlarına rağmen itirazların dikkate alınmaması aslında kamusal bir kullanım için onaylanan planın ne denli kamu yararına hizmet edeceği noktasında soru işaretlerini beraberinde getirdiği, yerel ihtiyaç ve talepler göz ardı edilerek, yerel yönetimin, vatandaşların itiraz ve talepleri dikkate alınmayarak, katılımcılıktan uzak şekilde Bakanlık bünyesinde yapılan planlama çalışması genel planlama esasları ile de bağdaşmamakta olup bu yön bakımından da dava konusu idari işlem hukuka aykırı olduğu,

Ayrıca plan değişikliği Anayasanın 56. Maddesine de aykırı olduğu, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ile sahillerin yapılaşmadan korunması arasında doğrudan bağ olduğu, tesis edilen işlem ile Karadeniz sahilinde devam eden sağlıklı ve düzenli çevre olumsuz yönde etkileneceği,

Diğer yandan dava konusu işlem; kentlilerin oluşturduğu sahil kültürü ve yine sahil de yer alan rekreasyon ve park alanlarında gelişen sosyal/kültürel hayatı olumsuz etkileyeceği, bu yönü ile tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunması yönünde devlete pozitif yükümlülük getiren Anayasanın 63. maddesine de aykırılık oluşturacak bir idari işlem tesis edildiği,

Yine plan değişikliği; sahil niteliği ile bağdaşmayan yapılaşmayı sınırlayan Kıyı Kanunu hükümlerine, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi hükümlerine de aykırı olduğu,

Bilindiği üzere kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla üretilmiş birer belge niteliğinde olan imar planları halkın sağlığını ve çevreyi korumak; sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını, iyi yaşama düzenini, çalışma koşullarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla; ülke, bölge ve şehir verilerine göre oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel fonksiyonlar arasında mevcut ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için nazım plan ve uygulama planı olarak düzenlenip onaylanmış metinler olarak tanımlamaktadır. İmar Kanunu Ek Madde 8 uyarınca "Plan değişiklikleri, plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak şekilde ve teknik gerekçeleri sağlamak şartıyla yerleşmenin özelliğine uygun olarak yapılır. Plan değişikliği tekliflerinde ihtiyaç analizini içeren sosyal ve teknik altyapı etki değerlendirme raporu hazırlanarak planı onaylayacak idareye sunulur.” Tesis edilen idari işlem bütünü ile plan ana kararını, sürekliğini ve mevcut alt yapı dengesini de bozacak nitelikte olduğu, dava konusu idari işlemin; ilave dolgu planı ve değişikliğini kapsayan alanın çevresindeki yürürlükteki imar planı, mevcut halihazır durumu ve kullanımları dikkate almadan hazırlandığı, ilave Dolgu Alanı olarak önerilen alanın en uzağı 210, en yakını 160 metre mesafede mevcut durumda 3 adet Cami bulunduğu, Plan Değişikliği yapılan alanın çevresinde yer alan kullanımlara ilişkin herhangi bir analiz veya planda yer alacak kullanımlara ilişkin bir ihtiyaç programı/analizi, yapılmadığı; İl Müftülüğünün bu bölgede Cami Alanına ihtiyacı olup olmadığı, yatırım programı içerisinde olup olmadığına ilişkin görüşlerinin de alınmadığı anlaşıldığı, Sahiller; trafikten, yapılaşmadan uzak tutulması gereken alanlarıdır. Kentin yoğun dokusundan çıkıp nefes alınan alanlar olduğu, halbuki kentin merkezinde ve üstelik sahil alanında yapılacak bu cami ile sahilin kullanım fonksiyonuna aykırılık oluşacak, sahil özgün karakterini yitirecek, kent ve şehircilik ilkeleri bütünü ile ihlal edilmiş olacağı, bu yön bakımından da cami için kentin sahil kesiminin seçilmesi yine doğu bir karar olmadığı,

Yürürlükteki mevzuatlar ve şehircilik ilkelerine uygun olarak İmar planlarında araç trafiğinin azaltılması, toplu taşıma ve yaya öncelikli bir ulaşım sisteminin kurgulanması esastır. Kentin en önemli sorunlarından biri günlük trafik yoğunluğu ve otopark alanlarının ihtiyacı karşılamadığı, Cami Alanının planlandığı alan nedeni ile getireceği ilave trafik yükü ve otopark ihtiyacının analiz edilmediği, plan değişikliğine yansıtılmadığı, çözüm üretilmediği, sonuç olarak kent halkının ve yerel yönetimin mevcut sorunun büyümesiyle baş başa kalacağı açık olup dava konusu işlem ile; plan ana kararları, sürekliliği, bütünlüğü, sosyal ve teknik altyapı dengesi gözetilmediği,

İlave dolgu alanı olarak tasarlanan alanın park, çocuk oyun alanı, rekraektif alan, yürüyüş ve bisiklet yolları ile bütüncül bir biçimde planlaması gerektiği; alanın en uzağı 210, en yakını 160 metrelik yürüyüş mesafesi içinde mevcutta 3 adet Cami varken 3200 m²’lik inşaat alanına sahip olacak ve dolgu alanı üzerine inşa edilecek bir Cami Alanı yatırımı; açıkçası kamu kaynaklarının boşa kullanılmasından öteye gitmeyeceği, o

Ayrıca bahse konu Dolgu Alanı üzerinde yapılmak istenilen Cami Alanı ile ilgili hemşeriler arasında yapılan yoklamada Kıyı Bölgesinde herhangi bir yapılaşmaya gidilmemesine; alanın tamamen yürüyüş yolu, bisiklet yolu, park alanı, rekreatif alan, çocuk oyun alanı ve spor alanı gibi düzenlemelere ait olması görüşü hakim olduğu, 5/31 Bilirkişi Raporu T.C. Zonguldak İdare Mahkemesi 2022/1018 E. o

Diğer yandan da plan değişikliğine konu caminin boyutları düşünüldüğünde sahile çıkan insanların denize doğru görüşlerinde ciddi bir daralma da yaşanacağı, ayrıca yapının boyutları düşünüldüğünde öğleden sonraları sahilin açıkçası gölgede kalmasına da sebebiyet vereceği,

Bilindiği üzere sahil ekosistemi dünyanın en nazlı ekosistemleri olup, bozulması kolay, kendini yenilemesi zor olduğu, ortaya çıkacak yeni deniz dolgusunun kıyı erozyonunu tetiklemesi de söz konusu olduğu, öte yandan da cami alanı olarak planlan alanda kış aylarında sıklıkla 6 metreye ulaşan dalgalar oluşmakta, limanın en korunaklı olduğu yerde demirli balıkçı tekne ve yatların şiddetli fırtına da sahile savrulduğu, insanların yürüyüş yollarına attığı, bu yönler bakımından da seçilen alan sorunlu olduğu,

Kdz Ereğli İlçemizin çözülmeyi bekleyen pek çok sorunu var olduğu, kentin halen Kaymakamlık Binası, Emniyet Binası, Belediye Binası olmadığı, otopark sorunları olduğu, yoğun trafik sorunu olduğu, ilçe, işsizlik neden ile göç ettiği, iş alanlarına ihtiyaç olduğu, bütün bu sorunlar beklerken üstelik plan değişikliğine konu alana yakın pek çok cami de varken kentin en işlek sahilini oluşturan alana cami yapılması için plan değişikliğine gidilmesini anlamak mümkün olmadığı gibi plan değişikliğinde bu sebeple kamu yararı da olmadığı,

Planların hazırlanması, incelenmesi ve doldurma ve kurutma işleminin gerçekleştirilmesi aşamalarında, ekolojik dengenin korunması, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularla bunların çevrelerinin ve bu çevredeki canlı hayatın olumsuz etkilenmemesi esas iken balık stok sahalarının zarar görecek olması, liman içi akıntıların yönünün değişmesi ihtimali, bir tarafından Erdemir gibi devasa bir tesisin ve kirleticinin olduğu limanın kendi kendini temizleyememesi gibi olumsuz etkilere ek olumsuz etkiler oluşturacağı da kesin olduğu,

Muhabir: Mustafa Kemal Bektaş