Çevre aktivistlerinin hazırladığı “Yurttaş Ekokırım Yasası” TBMM dilekçe komisyonuna teslim edildi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen 51 çevre aktivisti, sevdalısı, gönüllüsü, hukukçusu TBMM’de buluştu ve 28 bine ulaşan imzaları Dilekçe Komisyonuna teslim etti.
CHP ve Hedep grup başkan vekilleri ve çevreden sorumlu başkan yardımcıları ile, CHP ve TİP Genel Başkanları ile, İYİ Parti, Saadet, EMEP, Deva, AKP milletvekilleri ile gruplara ayrılıp görüşen Yurttaş Ekokırım Yasası girişimcileri tarihe altın harflerle bir imza attılar.
İlk kez Yurttaştan hazırlanan yasa tasarısının TBMM’ye sunulmasından dolayı muhalif parti yetkilileri tarafından çok büyük taktirle, övgüyle, memnuniyetle karşılandık. Yaşanan çevre ve ekolojik kıyımı aşmak için topyekün mücadele gerekliliğini konuştuk. Ülkede yaşanan ve süren eko kırımlar nedeniyle partileri eleştirdik.
En sonunda CHP ve HEDEP yetkili vekillerinin katılımı ve açışı ile hazırlanan basın açıklamasını yaptık.
Ülkemizin çevre ve ekoloji mücadelesi için çok değerli bir gün oldu. Topladığımız imzalar yerine ulaştı, yasa tasarısı partilere net olarak açıklandı, yasanın çıkması için destek sözü alındı. Ülkemiz, geleceğimiz, sağlığımız için daha fazla olmamız, daha çok çalışmamız, daha zorlayıcı ve müdahaleci olmamız gerektiğini anladık.
İmza veren ve toplayan, imza stantlarında emek sarf eden, katkı koyan herkese teşekkürler.
YURTTAŞ EKOKIRIM YASASINI YAPIYOR KAMPANYASI
Ekokırım, Yunanca’daki “oikos” yani, ev kelimesinin Türkçe’deki karşılığı olan, “yerleşilen yer ve yaşam alanı” anlamına gelen “eko” ile “yok etmek, öldürmek, varlığını sistematik biçimde ortadan kaldırmak” anlamını taşıyan “kırım” sözcüklerinden oluşmuş bir kavramdır.
Yeryüzünde o kadar uzun süreli ve ağır tahribatlara yol açtık ki, gelecek artık doğanın inisiyatifinde… Doğanın korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler ise yetersiz, tam ve etkili bir koruma sağlayamıyor. Yaşadığımız coğrafyada Marmara Denizi, Akbelen Ormanı, Cudi Dağı, İkizdere, Erzincan-İliç, Van Gölü, 6 Şubat depreminin etkilediği iller ve benzeri pek çok yerde gördüğümüz üzere doğayı ‘insanın çevresi’ olarak tanımlayan hukuk sistemi ve ‘kirleten öder’ ilkesi, ekolojik tahribatları önlemekte yetersiz kalıyor. Bu nedenle; doğal ve kültürel varlıkların telafisi mümkün olmayacak şekilde tahrip edilmesine sınır koyan; hukuki boşluklara düşmeden, doğanın kendi başına var olma hakkının olduğunu bildiren ve buna dayanarak gelecek kuşaklara olduğu gibi aktarılmasını güvenceye alan yeni bir cezai yükümlülüğün düzenlenmesine acilen ihtiyaç var.
Dünya’da pek çok ülke anayasal-yasal düzenlemeler ve çeşitli mahkeme kararlarıyla doğanın haklarını tanımaya, bu hakları yasal koruma altına almaya başlamış durumda. Avrupa Birliği, çevreye karşı işlenen en ağır suçları cezalandırmayı amaçlar nitelikte yeni bir suç tanımı oluşturmayı kabul etti. Roma Statüsü tarafından belirlenen ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetki alanına giren dört temel suça, beşinci olarak “ekokırımın” eklenmesiyle ilgili çalışmalar sürüyor.
Hem bizler hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi için doğrudan demokrasinin deneyimlendiği tarihi bir an yaşıyoruz. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” maddesinin başlığını “Soykırım, İnsanlığa ve Gezegene Karşı Suçlar” olarak değiştirilmesini öneren ve ekokırımın ceza hukukunda suç olarak tanınmasını sağlayacak bir yasa teklifi sunduk.
Ekokırımla ilgili olarak yürüttüğümüz kampanya, Türkiye’de ilk kez yurttaşın meclise açıkça yasa teklifi getirdiği, daha önce örneği görülmemiş demokratik bir irade beyanıdır. Bu demokratik girişimimiz, sesini duymadığımız ama her gün ölen ağaçların, balıkların, simsiyah akan nehirlerin, çocuklarımızın geleceğinin hakkını savunmak içindir. İç hukukumuzda ekokırımın suç olarak tanınmasının mecliste yasalaştırılması için tüm siyasi partileri gecikmeksizin ortaklaşmaya davet ediyoruz.