Kemal ANADOL


Ülkemiz yaz sıcağının altında. Kavurucu sarı, sapsarı yaz sıcağının… Bu mevsim ne kadar sıcaksa tarlalar da o kadar bereketlidir. Altın renkli buğdaylar, kayısılar, resim tablosu gibi yeşil çay bahçeleri, kıpkızıl domatesler, baklavaların ve rakı sofralarının olmazsa olmazı kahve renkli Antep fıstıkları, güneşle dans eden sevimli ayçiçekleri, üretimde dünya şampiyonu fındıklar, sultaniye üzüm salkımları…

2024 Türkiye’sinin tarlaları ne kadar bereketliyse bin bir çileyle bu bereketi sağlayan çiftçilerin hali de o kadar perişan, o kadar acıklı. Enflasyon canavarının azdırdığı akaryakıt, gübre, ilaç gibi girdilerin yere serdiği köylümüz, bırakın milletin efendisi olmayı Karadeniz’de yabancı şirketlerin, Marmara’da salça, İç Anadolu’da, Trakya’da un fabrikatörlerinin kölesi konumunda. Hasat sonu düğünlerden gelen müzik sesleri, hep birlikte çekilen horonlar, çifte telli günleri kısaca “Eski Türkiye” çoktan gerilerde kaldı!

Karayollarına dizilen traktörler, asfalta dökülen domatesler, hırsla ve hızla yerlere atılan karpuz kavunlar televizyonlardaki dizi filmlerinin yerini aldı. Tarlasının ortasında her şeyini yitirmiş üreticilerin feryadı göğe yükseliyor. “Bıçak kemiğe dayandı artık. Bir daha ekim yapmayacağım!”

Kasabada, ilçe ve il merkezlerinde göze çarpan “Devren kiralık” yazıları, her geçen gün artarak kapanan kepenkler durumun en somut örnekleri. On işçi çalıştıran ve tamamının işine son veren dönerci, lokantacı, kırtasiyeci, tuhafiyeci sesi kısılana kadar bağırıyor. “Elektriğe ve doğalgaza bu kadar zam yapılırsa ben malımı nasıl satarım. Hiç insafınız yok mu?”

Emeklinin durumu ise tam anlamıyla “İnsan Hakları” sorunu! Açlık sınırının altında pazarlarda sebze ve meyve atıklarını toplayan yurttaşlar. Onlar ki bir ömürlerini devlete ve özel sektöre hizmetle doldurmuşlar. Emekli ikramiyesiyle ev alınan günler çoktan tarih oldu. Şimdi ikinci el araba hatta doğru dürüst motosiklet alınamıyor.

Yiyip içtiklerinden, giydiklerinden kısarak okuttukları çocuklarının getirildiği hale bakıp ağlayan anne babalar. Yurtlara verilecek para yok. Kazandıklarından vazgeçen ve kaydını yaptırmayan geleceğimizin güvencesi gençlerimiz. İktidar artık ihtiyar bir gençlik yaratmakla öğünebilir.

Güç olanaklarla üretimi sürdürmeye çalışan sanayicilerimiz, mercimekten samana, buğdaydan sığıra, şekerden kâğıda dışalım yapan zor zaman aktörlerinden oluşan dışalım lobisi! Gün onların… AKP iktidarı 22 yıllık iktidarında hiçbir şey yapmadı ise el-hakk kendi zenginini yarattı.

EĞİTİMCİ YAZAR 1000 KİŞİ İLE BULUŞTU EĞİTİMCİ YAZAR 1000 KİŞİ İLE BULUŞTU

Özetleyelim. Yıllarca kendisine oy yağdıran kitlelerin karşısında suspus kalan iktidar partisi AKP zor durumda. Ürünlere verecek taban fiyatı, emeklilere verilecek para, asgari ücrete ve memurlara yapılacak zam yok! AKP tek adam rejiminin getirdiği faturayı ödemekten aciz. İktidarın üç ayağı köylü, emekli ve esnaf artık kayıplar listesine doğru yol almakta…

Demokrasilerde iktidar partilerindeki oy düşüşü, muhalefet partisinin hanesine yazılır. Uzun yıllar CHP bu denklemin dışında kaldı. İlk kez 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde bu anormal denklem bozuldu. CHP ülkenin birinci partisi oldu. Yeter mi? İronik yanıt hazır: “Yetmez ama evet!”

CHP üreticinin sesine kulak veriyor, üreticiyle birlikte toplantılar düzenliyor. Atanamayan öğretmenlerin yanında saf tutuyor. Tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütü olarak niteleyen Eğitim Bakanını eleştiriyor. Tam anlamıyla “Yetmez ama evet!” Dört yaşından başlayarak ideolojik şırınga edilen gelecek kuşakları bu tehlikeden arındırmalıyız. “Dindar” başka, “Siyasal İslamcı” başkadır. Altı okun en anlamlısı lâikliktir. Çünkü lâik olmayan bir toplumda demokrasi söz konusu değildir. Seçim sandığını Zati Sungur kutusuna indirgeyenlere gereken yanıt verilmelidir. Lâiklik yoksa Atatürkçülük de yoktur! Her ulusal bayramda Anıtkabir’de, demokrasiye ve lâikliğe sahip çıkan kitlelerin sesi ve nefesi olmak zorundadır CHP. Ona bu görevi partinin kurucusu Atatürk vermiştir.

CHP önümüzdeki Tüzük Kurultayı’ndan sonra kitlelere güven vererek oyunu yükseltmeli ve iktidar müjdesini vermelidir. Bunun içindir ki yeni Genel Başkan Özgür Özel ve yeni oluşacak kadroların başarısına herkes olanağı oranında katkı sunmalıdır.

“Lâiklik tehlikede değildir”“Lâiklik oy getirmiyor” diyenlere karşı çıkıldığında yanıt hazırdı: “Şimdi zamanı mı? Saraya mı hizmet ediyorsun?” O günlerin yönetim biçimi böyleydi. ŞZD (Şimdi Zamanı Değil) partinin en güçlü hizbiydi!

Bilinç altında kalan kişisel hırsların zaman zaman açığa çıktığını gören kitleler soruyorlar. “Ülke tek adam rejiminin devrilmesini beklerken parçalı görüntünün sırası mı?”

Elbette CHP diğer partilerden farklıdır. Özgürlüğü ilke edinmiş üyelerin partisidir CHP. Ama yetkili kurulların dışında kararlar alındığı ve tek adam görüntüsünün egemen olduğu manzaralara artık örgütün de seçmenin de tahammülü yok. ŞZD hizibi yakın dönemde kendi koyduğu kurallara bugün uymak zorundadır. Televizyon kanallarına malzeme veren dedikodular, siyasal magazin haberleri bir yana bırakılmalı, tek adam rejimine karşı savaşım veren ana muhalefet partisinin içinde ve yanında saf tutulmalıdır.

Kaynak: SOSYAL MEDYA