25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" nedeniyle yazılı bir açıklama yapan Emekliler Dayanışma Sendikası ülkemizde erkek şiddetlerinden örnekler verirken, “25 Kasım 2024’ün her yaşta her yerde kadına yönelik şiddetin cezasız kalmadığı ve şiddetin tüketildiği günlerin başlangıcı olmasını diliyoruz.” Dedi.
Merkez Yönetim Kurulu adına gönderilen açıklamada “Türkiye’yi, dünyadaki demokratik gerilemenin en üst sıralarına taşıyan otoriter milliyetçi militarist resmi ideoloji şiddeti çözüm aracı olarak kullanmaya devam ederken, erkeklerde inanılmaz arsızlıkla kadınları öldürmeye devam ediyor. “1 Ocak- 18 Kasım tarihleri arasında basına yansıyan erkek şiddeti verilerine göre erkekler, 344 kadını öldürdü, 110 kadını taciz etti, 558 kadına şiddet uyguladı, 13 kadına tecavüz etti. En az 544 kadını seks işçiliğine zorladı.” Aynı tarihler arasında son on yılda erkekler, 4 bin 179 kadını öldürdü 7 bin 221 kadını da yaraladı.” (Bianet 21 Kasım 2024) Bu korkunç tablonun sorumlusu CB Hükümetinin kadına bakış açısı ve uyguladığı ekonomik sosyal kültürel politikalarla kadına dayatılan yaşam biçimidir. Özgür olmayan bir ülke olduk!” denilirken açıklamanın devamında şu görüşler savunuldu:
“Dünyada simgeleşen “25 Kasım”a kadınların duyarlılığı kararlılığı cesaretiyle gelindi. Dominik Cumhuriyeti gibi küçük bir ada ülkesinde üç kız kardeşin cesaret ve aklın gücüyle diktatör Trujillo ya karşı “Çocuklarımızın bu yozlaşmış zulüm rejiminde büyümelerine izin veremeyiz; bunun için her şeyimi fedaya hazırım, canımı bile” diyen Minerva’nın ifadesindeki inançla verdikleri hak ve özgürlük mücadelesi bugün de devam ediyor.
Üç kız kardeş; Patria, Minerva, Maria Mirabal'in cesetleri bir uçurumun dibinde bulunur. 25 Kasım 1960’ta cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken Trujillo’nun gizli polisine bağlı eli sopalı katiller tarafından işkenceyle öldürülür. Cansız bedenleri bir arabanın arkasına konulup uçurumdan atılır. Trujillo olayın “bir trafik kazası” olduğunu söyler. Devam eden bir gerçeklikte budur!
1981’de Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresi’nde 25 Kasım ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’’ ilân edilir. Maria Teresa Mirabal’in “Belki de bize en yakın olan ölümdür ama ölüm düşüncesi beni korkutmuyor. Adalet için savaşmayı sürdüreceğiz” söylemindeki kararlılık 25 Kasımlarda dünyanın her yerinden yükselen protestolara dönüşür. Bu nedenledir ki 17 Aralık 1999’da Birleşmiş Milletler tarafından ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ olarak kabul edilir.
Günümüz dünyasında İnsanım diyen herkesin kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali olduğunu kabul etmesi, cezalandırılması için uğraşması gerekir. Kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddet kadınların yaşamında korku ve güvensizliğe neden oluyor. Ekonomik, fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görme acı çekmeyle sonuçlanan ya da bu tür sonuçlara yol açabilecek olan tehdit, baskı ihmal suiistimal ve özgürlüğün keyfi olarak engellenmesi de şiddettir. Kadınlar özel kamusal alanlarda bu tür şiddetle sürekli karşılaşıyor. Hangi yaşta olursa olsun şiddet kadını baskı altına alıyor hareketlerini kısıtlıyor. Fiziksel ruhsal tedavisi mümkün olmayan rahatsızlıklara neden oluyor. Bizde ve dünyada gelişen kadın hareketlerine ve mücadeleye rağmen devletler toplumlar kadına yönelik şiddeti durdurmada başarılı olamıyor. Küresel kapitalist sistemin kendisi şiddet üretiyor. Dünya ölçeğinde her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalıyor. Bizde kadınlar şiddet sarmalında. Devlet ve toplum tarafından şiddete karşı yeteri kadar korunmuyor çoğu zaman da suçlanıyor.
Savaş Kapitalistler için ticarettir. Küreselleşme döneminde daha da saldırganlaşarak çıkardıkları savaşlarda, iç çatışmalarda kadınlar tecavüze uğruyor, insan ticaretinin öznesi haline getiriliyor ya da öldürüyor.
Kadınlar yoksulluk şiddetinin sarmalında, ekonomik krizler önce kadınları vuruyor. Kadınların genç yaşta istihdama katılma oranının, engellemeler nedeniyle düşük olması yaşlandıklarında güvencesizlik oranının erkeklere göre daha yüksek olmasına neden oluyor. Kadının ev içinde ev işlerinde harcadığı emek doğal ve karşılıksız görülüyor, değersizleştiriliyor. Bu yaşlılıkta da her türlü güvencesizlik olarak kadının yaşamını teslim alıyor, tehdit ediyor. Sözde Sosyal Güvenlik Reformu ile sistemin daraltılması, dul ve yetimlerin emekli hakkı sahipliğinin gasp edilmesi yaşlılıkta güvencesizliğe neden oldu. Her boyutuyla güvencesizlik, değersiz hissettirme, yok sayılma yaşlı kadınları yaşarken hayattan koparıyor ve ruhunu çökertiyor.
Bütün bu hakikatler görülmeli fark edilmeli, insan yaşamının her döneminde ve toplumsal yaşamın her alanında şiddetin son bulması için olağanüstü çaba gösterilmelidir. Çok sınırlı sayıda yapılan kadın protestolarını izleyen gözleyen karşı çıkan toplum olmaktan hızla kurtulmak zorundayız. Ülkeyi yöneten siyasetçiler şiddete uğrayan kadınları suçlama arsızlığından vazgeçmeli! Daha sahici samimi kararlı adımlar atılmalı! 25 Kasım 2024’ün her yaşta her yerde kadına yönelik şiddetin cezasız kalmadığı ve şiddetin tüketildiği günlerin başlangıcı olmasını diliyoruz.
Emekli yaşlı kadınlar olarak sessiz suskun örgütsüz kaldıkça her türlü sömürünün şiddetin devam ettirileceğini biliyoruz. Aklın ve cesaretin gücüyle yaratılan ‘’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ nün tarihi yolumuzu aydınlatıyor. Bilgi dayanışma cesaretle, özgürlük hak hukuk mücadelesine devam edeceğiz!
Bizde ve dünyada kimliğine onuruna bedenine sahip çıkan tüm kadınları sevgi ve dayanışmayla selamlıyoruz!”