İnsanoğlu dün ile bugün arasındaki süreçte neleri hatırlıyor neleri unutuyor?
Saymakla biter mi?
Ve nelere alışıyor.
Daha dün ekmek bir, simit 75 kuruştu.
Ya bugün?
Ekmek 5, simit 4 lira.
Çok yakın bir zamanda alışıverdik.
Arada uçurumlar olsa da, kısa zamanda alışıveriyoruz her şeye.
Hele petrol.
Ya benzin, mazot ve LGP fiyatları uçtu gitti ve trafikte araç yoktu.
Oh be yollar bizlere kaldı diyenler kısa zamanda yanıldığını anladı.
Trafik yine kaput.
Kilitlendi ulaşım.
Bakın buna da alıştık.
300 liraya dolan depo 500 lira oldu ama, unutuverdik dünü.
Helal bize.
Peki döviz denen illet ne oldu?
Çiftli rakamlara geçmez diyenler yanıldığı gibi çifti rakamlar pişti oluverdi.
Hey gidi günler hey,
Komşumuz Bulgaristan bile koşa koşa Türkiye’ye gelip Euro bozdurup bozdurup araçlarını tepeleme doldurup gidiyor. Ya bunlar daha dün Türkiye’ye göç ediyorlardı. Nereden nereye?
Doğu yönümüzdeki ülkelerde de ülkemizin parasının pul olduğunu öne sürüyor haberler.
Tüh bize.
Tüh bize de, ya biz bunca şeye nasıl alıştık?
Ne oldu bize?
Bukalemunlaştırılanlardan mıyız biz de?
Peki şu demokrasi işine ne diyorsunuz?
Demokratik haklar?
Söz hakkı.
Yürüme hakkı.
Özgürlük hakkı gibi günümüzde soyutlaştırılan haklardan söz ediyorum.
Var mı?
Yok ise niye yok?
Buna da mı alıştık.
Bir kazanın içine doldurulmuş suda ne güzel oturuyoruz.
Altımızda ateş yakıldı.
Yavaş ısınıyoruz.
Isındıkça gevşiyor ve rahatlıyoruz.
Yani alıştık/alışıyoruz.
Alıştırılıyoruz!
Bu alıştırılmaya karşı çıkması gerekenler de, ateşin altına demokrasiyi katleden adaylarını merkez yoklaması ile belirleme alışkınlıkları ile odun taşıyorlar.
Demokrasi, demokratik temellere oturtulmadığından dolayı ortada bir kazan ve herkes ateşi harlıyor.
Alışmaya devam.
Alıştık nasıl olsa.
Ha Hasan, ha Kel Hasan!
Değişmiyor.
**
NOT: Kardeşim Yılmaz Bektaş yakalandığı hastalığa teslim oldu ve veda edip ayrıldı aramızdan. O’nu sonsuzluğa uğurlarken; arayan, soran, cenazeye gelen ve acımızı paylaşan tüm dost ve arkadaşlarımıza sonsuz şükranlarımı/şükranlarımızı sunuyorum.