Ejder meyvelerinden, lüks araçlarından, dünyaca ünlü markalarından vaz geçmeyen siyasi iktidar Orta Vadeli Program’ı uygulayarak acımasız bir kemer sıkma programını devreye sokacağını, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracağını ve hatta kıdem tazminatına dahi el uzatacağını ilan ediyor.
Kdz. Ereğli’de uzun yıllardan sonra 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı kutlaması yapıldı. Bazı sivil toplum örgütlerinin birlikte düzenlediği bayram kutlaması, saat 16.30’da Bozhane’den başladı. İlçe merkezine doğru yürüyenler Atatürk Anıtı önüne kadar alkışlarla geldiler. İşçi ve emekçiler bayramı açıklamasını “YOKSULLUĞA, İŞSİZLİĞE, SÖMÜRÜYE, GÜVENCESİZLİĞE, FAŞİZME, SAVAŞA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE VE DAYANIŞMA ZAMANI!” başlığıyla " Emek ve Dayanışma Bileşenleri sözcüsü Cihangir Amca okudu. Amca, sözlerine Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirini okuyarak başladı.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Bu anlamlı şiirin ardından Cihangir Amca “Bizler halkların çok büyük çoğunluğunu oluşturan, çalışan, alın teri döken, üreten, tüm değer ve güzellikleri var edenleriz. Hemşiresinden doktoruna, öğretmeninden vergi dairesi çalışanına, posta dağıtıcısından makinistine, mübaşirinden zabıt katibine, mühendisinden polisine, aşçısından veterinerine, hizmetlisinden itfaiyecisine, yaşlısından gencine bu ülkenin emekçileriyiz. Haklarını alamayanlarız, hakları ödenmeyenleriz, haklarına el konulanlarız. Elbette gün geçtikçe uğradıkları haksızlara direnenler ve mücadele edenler bu düzeni değiştirecekler, hakça paylaşımı sağlayacaklar, çok daha özgür ve refah içinde bir düzeni kuracaklardır.” Dedi.
“Kapitalizmin Verdiği Zararlar Sürdürülemez” zararları da ifade eden Cihangir Amca “21. yüzyılın 24. yılında Kapitalizmin, neoliberal düzenin yarattığı olanaklar, elde edilen güç ve devletlerin imkanları ile dünyayı sadece kendilerinin malı imiş gibi görüp aşırı zenginleşip azgınlaşanların, daha fazlası için uğraşanların neden olduğu savaşları ve çatışmaları, katliamları, yoksullukları, adaletsizlikleri, ormanlara -okyanuslara-denizlere-derelere-toprağa-havaya verdikleri kirlikleri - zararları, hastalıkları, erken ölümleri yaşıyoruz. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mega yangınlar, devasa seller heyelanlar hortumlar dalgalar fırtınalar ve kasırgalarla karşı karşıyayız. Küresel Servet Raporu’na göre dünya nüfusunun %10’u tarafından dünyadaki servetin %70’ine sahip olanların, daha fazlasına ulaşmak için yarattığı zorlukların, haksızlıkların, baskıların altındayız.” Vurgusunda bulundu.
Amca sözlerine şöyle devam etti:
ÜLKEMİZ KAPİTALİZMİN PENÇESİNDE
Ne yazık ki ülkemiz yeni dünya düzeninin en acımasızca yaşandığı yerlerden biri. Vahşi madencilik, kontrolsüz sanayi, gözü doymaz betonlaşma ile iş birliği içindeki iktidar ve kamu yönetimleri kaynaklarımızı rantçılara, sermayeye, faize, saraya, şatafata, silaha kullanmaktadır. Sömürü çarkları milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla dönmeye devam etmektedir.
İmar afları, rant hırsıyla inşa edilen ilave katlar, kullanılmayan deprem vergileri, uygun olmayan alanlara yapılan inşaatlarla 2023 yılında Malatya merkezli depremlerde şehirlerimiz yıkıldı. Ölenler çoğunlukla biz olduk. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından hazırlanan, kayıtlara geçen iş kazaları raporuna göre 2023 yılında en az 1932 canımız hayatını kaybetti. Bunların 22’si 14 yaşın altındaki çocuk işçilerimizdi. Başta inşaat ve yol ile tarım ve orman işleri olmak üzere iş cinayetlerine uğrayanlarımız her sene artmaktadır.
Ülke topraklarımızın çok büyük bölümü maden arama için ruhsatlandırılmış durumdadır. Cumhuriyetin kuruluşunun ilk 79 yılında yaklaşık 1.200 maden ruhsatı verilirken, son 15 yılda 386 bin maden arama ruhsatı verildi. Altın, kömür, bor, çinko, kuvars vb madenler için topraklarımız kullanılamaz hale getirilmekte, ormanlarımız – zeytinliklerimiz -tarım alanlarımız – derelerimiz tarumar edildi. Elazığ İliç’teki Altın Madeni’nde 9 canımız liç dağının çökmesi ile hayatını kaybetti. Akbelen, Kaz Dağları, İkizdere, Ordu, Giresun, Bergama, Kayseri, Gümüşhane, Konya, Balıkesir ülkenin çok büyük bölümünde madencilik, taş ocakları, termik santrallerle çevre ve emek yıkımı yaşanmaktadır.
EMEKÇİLERİN HAKLARI VE GÜVENCELERİ YOK EDİLİYOR
İşçi cinayetlerinin yanı sıra ağır iş koşulları, ekonomik sömürü altındayız. Ülke kaynaklarımız tarım üretimi, yeni iş sahaları için kullanılmıyor işsizlik bir nevi körükleniyor. Diğer taraftan dünyada en fazla göç alan ülkelerden biri durumuna getirilerek, göçmenler asgari ücretin altında ücretlerle, sigortasız, güvencesiz ve hatta ölümüne çalışmaya mahkûm ediliyor, mültecinin çaresizliği, sömürüyü artırmak için acımasızca kullanılıyor, tüm ücretliler baskı altına alınıyor. Bu koşullar altında emekçiler dünyanın en uzun çalışan, en az izin kullanan, durmaksızın iş cinayetlerine kurban edilerek yaşam savaşı veriyor. Dünyada haftalık çalışma süreleri 35 saatlere doğru gerilemektedir. Ülkemizde ise yasal olarak 45 saat belirlenmiş olsa da birçok kurumda emekçiler 45 saatin üzerinde çalıştırılıyor. Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında yer alıyor.
Bölgemizde de kaçak maden ocaklarında, inşaatlarda, sanayi bölgelerinde yaşamı pahasına göçmenler çalıştırılmakta, sendikasız ve güvencesiz çalışan emekçilerimiz de sudan sebeplerle işten çıkarılmaktadır.
Zenginlerin ve muktedirlerin hiçbir kurala uymak zorunda olmadığı bir düzende milyonların ekmeği, hakları ve özgürlükleri gasp ediliyor. Örneğin TÜİK mahkeme kararlarına uymayarak enflasyon verilerini nasıl hesapladığını açıklamıyor, ekmeğimiz sahte enflasyon verileriyle küçülüyor.
Emeği ile geçinenlerin yüzde 60’ı asgari ücret yani işe başlangıç ücreti ile çalışıyor. 2024 Mart ayı itibari ile dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 16.800 TL’ye ulaştı. Diğer aylık harcamalarla birlikte yoksulluk sınırı ise 54.700 TL oldu. 17.002 TL olan asgari ücret nisan ayı itibari ile açlık sınırı ile eşitlenme aşamasına geldi!!!
Tüm bu zorlu çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek için Anayasal demokratik haklarını kullanmak, sendikalı olmak, örgütlenmek, grev yapmak, meydanları doldurmak ve hatta geçinemediğini haykırmak bile “suç” olarak gösteriliyor. Çalışanlarımızın ancak %15’i sendikalı. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın kutlanacağı en önemli yer olan, simgesel ve tarihi özelliği olan Taksim Meydanı Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılıp, işçilerin kutlamalarına kapatılabiliyor.
Açlık sınırına bile yaklaşamayan maaşlara mahkûm edilen emeklilerle “banka promosyonu müjdesi” verilerek resmen alay ediliyor. 2002 senesinde en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde kırk fazlası idi. Buna göre bugün en düşük emekli maaşının bugünkü asgari ücrete göre bile en az 25000 lira olması gerekiyor. Her emeklinin her ay en az 15 bin lirası gasp edilmiş durumdadır!
İşsiz bırakılan KHK’lılar, atanamayan öğretmenler, mülakatta elenen iş bulamayan üniversite mezunları ve diğer işsizler sistemin, iktidarın neden olduğu mağduriyete uğrayan yurttaşlarımızdır.
Öte yandan tüm dünyada gıda fiyatları düşerken ülkemizde uygulanan yanlış ekonomi ve tarım politikaları yüzünden Türkiye gıda enflasyonunda açık ara birinciliğini koruyor. Alım gücümüz enflasyona ezdirilirken KDV-ÖTV, gelir vergisi, vergi dilimi derken cebimiz boşaltılıyor. Vergi yükü bizlerin sırtına yüklenirken sermaye ise keyfine göre vergi veriyor; bir gecede ödenecek vergileri sıfırlanıyor, cezalar affediliyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi ejder meyvelerinden, lüks araçlarından, dünyaca ünlü markalarından vaz geçmeyen siyasi iktidar Orta Vadeli Program’ı uygulayarak acımasız bir kemer sıkma programını devreye sokacağını, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracağını ve hatta kıdem tazminatına dahi el uzatacağını ilan ediyor.
HERŞEYİN FARKINDAYIZ
Kısaca otoriter bir rejimin ağır baskıları altında hepimiz köle gibi çalışıp asgari yaşamaya mahkûm ediliyoruz.
İnsanca yaşayamıyorsak bu ülke fakir olduğu için değil; ülkenin kaynakları yetersiz olduğu için hiç değil. Bu ülkenin kaynakları hepimizi insanca yaşatmaya yeter. Yeter ki kaynaklarımız rantçılara, sermayeye, faize, saraya, şatafata, cemaatlere, tarikatlara, beşli çetelere, yanlış projelere, silaha, savaşa değil işçilere, kamu emekçilerine, emeklilere, öğrencilere, eğitime, sağlığa, çevreye, tüm halkımızın yararına kullanılsın. Yeter ki zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak için çarkları dönen bu düzene bir son verelim.
Tüm bu çarpıklıklara, sömürüye, haksızlıklara rağmen refah içinde yaşayacağımız, hakkımızı alacağımız bir memleket istiyoruz. Yaşamak istediğimiz memleket hayal değil, yaratacak olan bizleriz. Rant, yoksulluk ve baskı düzenine karşı omuz omuza verdiğimizde istediğimiz dünya elimizle değecek kadar yakın. İnsanlık için yeni bir başlangıç yapmak, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve demokrasinin hâkim olduğu, kardeşçe barış içerisinde yaşayacağımız yeni bir toplumsal düzen kurmak ellerimizdedir.
Daha çok bir araya gelerek, örgütlenerek, dayanışarak, sahip olduğumuz gücün farkında olup gücümüzü hayata geçirerek haklarımıza kavuşabiliriz, sömürüyü durdurabiliriz, hakça paylaşımı sağlayabiliriz. Üreten biziz daha iyi yaşamayı hak eden de biziz.
ÇÖZÜM İÇİN ALANLARDAYIZ
· 1 Mayıs’ta işimize, aşımıza, ekmeğimize, emeğimize sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta hakkımıza-hukukumuza; gelirde, vergide ve ülkede adalet talebimize sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta eğitim ve sağlık başta olmak üzere herkese nitelikli kamu hizmeti hakkımıza sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta söz ve karar hakkımıza; sendikalı olma, örgütlenme ve grev hakkımıza; ifade özgürlüğümüze, yani demokrasiye sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs'ta eğitim hakkına ulaşmayan çocuklar ve çocuk işçiler için alandayız,
· 1 Mayıs’ta İstanbul Sözleşmesine, işyerinde şiddete ve tacize karşı ILO’nun 190 sayılı sözleşmesine sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta eşitliğe, özgürlüğe, laikliğe, hepimizin eşit yurttaşlar olarak barış içinde, kardeşçe yaşayacağımız bir memleket mücadelesine sahip çıkmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta emperyalizme karşı barışı ve halkların kardeşliğini savunmak için alanlardayız,
· 1 Mayıs’ta bu adaletsiz düzene karşı çıkmak için alanlardayız.
Kdz. Ereğli’de Atatürk Anıtı’nda sona eren 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı etkinliği türküler ve halaylar ile şenliğe dönüştü.