Türkiye, Atatürk İlke ve Devrimleri ile başlatılan uygarlık ve bağımsızlık yolculuğunda KILAVUZ’unu yitirmiştir.
Cumhuriyet kazanımlarına yönelik saldırılar sürerken, Devrim’in Partisi ilkelerinden, tarihsel birikiminden ve ideolojisinden kopartılarak, bir kimliksizleştirilme operasyonu ile abluka altına alınmıştır.
1924 Anayasasında tanımlanan ve tüm mazlum milletlere umut olan TÜRKİYE MODELİ, emperyalizmin iç ve dış uzantılarınca kuşatılmış, Kuruluş Doktrinin iki taşıyıcı kolonu Ulus Devlet ve Laiklik saldırıların odağına oturtulmuştur.
Etnik ve mezhepsel kimlikleri öne çıkartarak Ulusal Kimliğimizi yok etmeyi amaçlayan örgütlü propagandanın maskeli piyonları, demokrasi söylemlerinin ardına saklanmayı sürdürmektedirler.
Demokrasinin ve aydınlanmanın ön koşulu olan laikliğin içi boşaltılmış, din; toplumsal, kamusal, siyasal, kültürel ve ekonomik yaşamın belirleyicisi kılınmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlığımızı ve Cumhuriyetimizi emanet ettiği Türk Gençliği, laik ve bilimsel eğitimden kopartılarak “dindar ve kindar gençlik projesine” teslim edilirken, Devrim’in Partisi sessiz ve kayıtsız kalmayı sürdürmüştür.
Dinsel söylem ve eylemlerle halkımızın temiz dini duygularını sömürmek, yaygınlık kazanırken, Cumhuriyeti kuran parti, başlattığı “Helalleşme Kampanyası” ile hiç sorumluluk taşımadığı konularda ideolojisini ve tarihsel kimliğini tüm olumsuzlukların faili ilan ederek kendisini tarih önünde mahkûm etmiştir.
Devrim Kanunları ile yasaklanan tarikatların giderek güç kazandığı, geniş kitleleri zihinsel ve bedensel bir esarete sürüklediği süreçte, Aklın ve Bilimin yol göstericiliğini unutan Devrimin Partisi, Tarikatları dahi hoş görecek kadar ekseninden sapmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığının Şeyhülislamlığa dönüştüğü, fetvalarla yönetilen ve adım adım Siyasal İslam Devletine evrilen ülkemizde, karşı devrim hamlelerine suskun kalmak, sürece katkı yapmakla eş değerdir.
Atatürk’ün iki büyük eserinden birisi olmanın değerini unutan ve tarihsel sorumluluğunu taşımaktan uzaklaşan, Kemalizm’i, Cumhuriyet İlke ve Devrimlerini güvencesiz bırakarak Türk siyasetinde derin bir boşluğun oluşmasına yol açan bir siyaset anlayışına kayıtsız kalma olasılığı yoktur.
9 Eylül Kemalist Platformu, Atatürk Türkiye’sini yaratan ve yaşatan ilke ve devrimlere sahip çıkarak, siyasetin yarattığı boşluğu doldurmak amacıyla kurulmuştur.
“Particilik yapmamak – Siyasetten kopmamak” ilkesini esas alır.
Emperyalizme karşıdır. Tam bağımsızlığı hedefler.
Ulusal ve Uluslararası düzeyde her türlü siyasal ve ekonomik kuşatmaya karşı toplumsal farkındalık oluşturmayı önceler.
Demokrasiyi, ulusalcılığı, cumhuriyetçiliği, halkçılığı, devrimciliği temel ilkeleri kabul eder.
Planlı karma ekonomiyi destekler, neo-liberal politikalara karşıdır.
Parasız, laik ve bilimsel eğitimi, parasız sağlık hizmetine erişimi savunur.
Cumhuriyetin 100. Yılında Atatürk’ün emanetine sahip çıkacak Kemalist Gençlik Hareketini, Çağdaş Türkiye’nin etkili gücü ve güvencesi kabul eder.
Kadın hakları ve kadının toplumsal statüsünü yapılandıracak yeni bir Kadın Devriminin gücüne ve gereksinimine inanır.
Dünya, çevre sorunlarından habersizken bir dal kesmemek için köşkü yürüten Atatürk’ün çevre duyarlılığını sürdürür.
Torunlarımızdan miras aldığımız havayı, suyu, toprağı, ormanı ve mavi vatanı bilinçli bir çevre duyarlılığı ile korur.
İşçi sınıfının hak ve çıkarlarına sahip çıkmayı, güçlü ve özgür sendikacılık hareketini vazgeçilmez kabul eder.
Atatürk’ün başlattığı kooperatifçilik girişimlerini yeniden güçlendirerek tarım çalışanlarının refah düzeylerinin yükseltilmesini öngörür.
Demokrasinin güvencesi olan Orta sınıf, neo-liberal politikalar sonucu imha edilmiş, köylü toprağından koparılmış, memur, emekli ve işçi açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmiştir. 9 Eylül Kemalist Platformu, Orta sınıfın yeniden inşasını sağlayacak politikalara destek vermeyi, öncelikli hedefleri arasında görür.
Özgür basının demokrasinin vazgeçilmez önkoşulu olduğuna ve basın özgürlüğüne yönelik saldırılarla mücadele edilmesi gerektiğine inanır.
Yargının bağımsız, tarafsız, adil, hızlı, güvenilir olmasını ister, üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü için çaba harcar.
Yukarıda belirtilen ilkelere inanan, katkı yapmayı amaçlayan tüm Kemalist, Atatürkçü, Aydınlanmacı yurtsever kişi ve kuruluşlar ile işbirliği yapmaya hazırdır.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında yurdumuzu ve ulusumuzu yeniden aydınlığa kavuşturmak, Mustafa Kemal Atatürk’e olan borcumuzdur.