Haluk Hançer, “çok şey” söylediği bu yazısında yapay hortumları da derecelendirdi.

*

Yayımlanmış üç kitabı bulunan yeni iki kitabını da yayına hazır hale getiren Haluk Hançer çok anlamlı bir yazı kaleme aldı. Hançer bu yazısında çok ilginç ifadeler kullandı. 

Hançer’in yazısının tamamı şöyle:

İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan bu yana birçok tabiat olayına tanıklık yapmıştır. Haliyle nedenlerini bilmedikleri, engel olamadıkları bu doğa olaylarından korkmuşlar ve hatta ilah yerine koyarak tapınmışlardır. Gel zaman git zaman içinde de kendilerini yeryüzünün hâkimi sayarak doğayla inatlaşmaya başlamışlardır. Oysa doğa milyonlarca yıldan bu yana kendi yasalarını uygulamayı adet edinmiş mükemmel ötesi bir mekanizmadır. O yüzden bu inatlaşmalarda evire çevire dövülen hep insanoğlu olur. İnsanlar geç te olsa doğadan aldıklarını kat kat üstünde ödeyeceklerini öğrenmişlerdir. Böylece aklı öne alarak doğayla uyum içinde yaşamayı seçerler. Teknelerin yüzmesi, uçakların uçması, rüzgârdan, güneşten, sudan enerji elde etmeleri hep bu uyum sayesinde olur. Fakat bu uyum yine de denizleri doldurup kara haline getiren, binlerce yıldır akmaya devam eden akarsuların yataklarına iki oda bir salon konduran, ağaçları kesip ormanların altını üstüne getiren bazı kabilelerin var olduğu gerçeğini değiştirmez. Ama böyle oluyor diye de tabiatla zıtlaşmadan ve hatta doğal bir afet sayılan bir tabiat olayını örnek alarak uyumlu bir birliktelik sergileyen insanoğlunun başarısını göz ardı etmek hiç doğru olmaz. Tahmin edeceğiniz gibi insanoğlu doğal bir afet sayılan bu hortum oluşumunu olduğu gibi kopya edip kendi çıkarına kullanma becerisini gösterebilmiştir. Ama ne yazık ki oluşturduğu bu yapay hortumun yapacağı hasarı ve yıkıcı etkilerini hiç hesap edememiştir. Belki de umurlarında bile olmamıştır.   

HORTUM NE MENEM BİR ŞEYDİR?

Doğal hortumun kaynağı kümülonimbüs bulutları ile yeryüzü arasında silindir şeklinde dönerek diklemesine yükselen rüzgârlardır. Denizdeki anaforlara benzer bir devinimle hareket eden bu rüzgârlar bulutların seviyesine çıktığında hortum özelliğini kazanarak daha da güçlü bir hal alır. Tabiat Ana zengin ve güçlüden yana olduğu için kuvvetli hortumların yeryüzüne inmesine izin verir. Onlar da tıpkı insanlar gibi yağma ve talana başlarlar.   

BİR RÜZGAR SANMIŞTIM MEĞER O DÖNEN ŞEY BİR HORTUMMUŞ.

Sıcak ve nemli su buharı yukarılara doğru yükselirken soğuk cephe ile birleşerek karasız bir hava ortamı meydana getirir.  İşte insanoğlunun doğayla hortum aracılığıyla uyum sağlaması bu safhada başlar. Ama ortada büyük bir fark vardır. Yapay hortum kararlılığı ve sürekliliği esas alır. Bir bakıma hortumladıkça hortumlayası gelir. Hortum adeta “Durmak yok, yola devam” talimatı almış gibidir. Emer, sömürür ve emdikçe güçlenir. Güçlendikçe de üzerindeki yüksek baskı ve kontrol zayıflar. O koskoca doğal hortum su buharıyla bile doyuma ulaşırken bizim yapay hortum doymak bilmez ve Allah ne verdiyse kısmetinde olan sıcak menkulleri hızla emmeye devam eder. Tabii bu arada yeni talimat olan “Doymak yok, yola devam” devreye girer. Alçak karakterliler için yeni ve serbest bir alan hazırdır artık. Yüksek baskı merkezinin bu hortumu kontrol etmesi artık mümkün değildir. Çünkü bir tarafına inme inmiş yaşlılara dönmüşlerdir. Hortum tarafından emilmiş taze sıcak değerler daha önce emilmiş ve soğutulmuş değerlerle birleşince de olan olur ve ortalık şölen yerine döner. İşte bu anda hortumlayanların gözleri kamaşır ve hortumlananlarda kalıcı körlük ve hafıza kaybı ortaya çıkar.    

İnsanoğlunun doğal hortumdan faydalanarak uyguladığı örneklerden diğeri de yukarıdaki soğuk cephenin aşağıdan yükselen sıcak hava sayesinde güçlenmesidir. Yapay hortumda da bu özellik göz ardı edilmemiştir. Yapay hortumları oluşturanlar güçlü olmaya adaydırlar veya çoktan güçlü olmuşlardır. Böylece hortum emdiği değerleri tıpkı doğal hortumda olduğu gibi saat yönünün tersine doğru hareket ettirerek afet bölgesinden tereyağından kıl çeker gibi uzaklaştırır. Bu iş için en uygun yerler Kuzey Amerika ve Güney Amerika ve bir ada ülkesi olan İngiltere’dir. Yapay hortumların çıplak gözle izlenmesi mümkün değildir. Hortum esnasında bazı kesimlerde hafif titreme ve gerilim baş gösterse de çoğunluğun bu hortumlardan haberi olmaz. Görme ve bilme şansına erişen kesim ise belirli aralıklarla cepten alınan “Komşuda pişer misin, bize de düşer misin” adlı antibiyotik tedavisiyle kabullenir hale getirilir veya “Yer misin, yemez misin” tedavisiyle kanıksar hale getirilir.  

HORTUMUN KAÇ ÇEŞİDİ VARDIR?

Bildiğiniz gibi doğal hortumlar kara ve deniz üzerinde oluşabilirler ve aynı derecede hasar yaratabilirler. Üçüncü tip ise önce kara sonra deniz ve daha sonra yine karada oluşan yapay bir hortum tipidir. Bu öyle bir hortumdur ki mala mülke zarar vermesi bir yana canları ve gelecek nesilleri yok eder. Doğal ve büyük çaplı hortumların hasarı bu hortumun yanında emekli ikramiyesi gibi kalır. Yüksek baskı merkezlerinin gözlerini kör edecek bir etkiye sahiptir. Bu hortumların oluştuğu yer genellikle Orta Amerika bölgesidir. Diğer hortumlardan farklı olarak hortum esnasında ortalığa pudra şekeri görünümlü partiküller saçılır. Ama ne yazık ki bu hortumun yıkıcı tahribat yapacağı bölge üzerindeki çöküş yaptığı yer asla belirlenemez. Hortumun yarattığı toz bulutu anında toz olur.   

ÜLKEMİZDE HORTUM VAR MIDIR?

Yapay hortumların daha sık görüldüğü ülkeler Orta Amerika kuşağında, Güney Amerika’nın ve Afrika’nın kuzeyinde, Orta Doğu ve Asya’da bulunmaktadır. Bunun nedeni de bu ülkelerde tıpkı doğal hortumda olduğu gibi alçak basınç merkezine benzeyen kontrol dışı alçak karakterli insanların yoğunlukta olmasındandır. Ayrıca bu ülkelerde meydan boştur ve ahali hoştur. Hal böyle olunca da coştur babam coştur durumları hasıl olur.  .    

Ülkemizde doğal hortum olmadığı için müteşebbisler bu açığı yapay hortumlar oluşturarak giderme yoluna gitmişlerdir. Ancak kontrolsüz olarak yaratılan bu hortumların akla gelebilecek her alanda oluşması rekabet kurallarını alt üst etmeye yetmiştir. Doğal hortum kadar insafsız olmayan yapay hortumlar yer ve zaman gözetmeksizin uygun gördükleri her yerde hortumlama faaliyetlerini yapmaya devam etmektedirler. Ancak bu kadar yoğun olmalarına karşın bu güne kadar iki hortumun birbirlerinin alanları üzerinde oluştuğu görülmemiştir. Ülkemiz genel olarak iki hortum dalgasının etkisi altındadır. Biz bunları Kravatlı Hortumlar ve Kravatsız Hortumlar olarak ikiye ayırabiliriz. Bu kravatsız hortumların bir kolu olan Sarıklı Hortumların koskoca Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasına neden olduklarını söylersem güçlerinin ne kadar etkili olduklarını sanırım anlayabilirsiniz.         

YAPAY HORTUMUN DERECELERİ

1. Derece- Emekli, yaşlı, dul ve tüyü bitmemiş yetimlerin yaşadığı ortamlarda oluşan hortumlar küçük çaplıdır ve fazla hasar vermezler. Bu tür hortumlarda hortum aldıklarını uzak yerlere taşımaz. Meydana gelen hasar hortum savarlar tarafından kısa sürede giderilir. Hortum aldıklarını uzak yerlere taşımaz.

2. Derece- Çabuk zengin olmak isteyen kesimlerin üstünde ve çevresinde oluşan hortumlar kesinlikle hasar vericidir. Hortum aldıklarını uzak yerlere taşıdığı için hasarın giderilmesi mümkün olamaz. Giden gider ve kalan sağlar bizim olur.   

3. Derece- Bu tip hortumlar genellikle yaşlıların yaşadıkları değerli konut ve arsaların üzerinde oluşmaya başlarlar. Orta çaplı olarak değerlendirilen bu hortumlar hasarı verdikten sonra kaşla göz arasında yok olurlar. Dünya ölçüsünde büyük hortum olarak kabul edilirler.

4. Derece- Kurulu bir düzeni olan ve şakır şakır para basan iş yerleri bu derecedeki hortumların hedefi olurlar. Hortum nerede oluşacağını gayet iyi bilmektedir. Bu hortumların en büyük özellikleri ortada bir iz bırakmamalarıdır. Gören bile görmediğini zanneder. Ancak bu ülkelere göre değişir. Bazı ülkeler bu tür hortumları rüzgârdan bile saymazlar.

5-Derece- Bu tür hortumların nerelerde oluşacağı bellidir. Genellikle büyük yerleşim yerlerinde oluşurlar. Bir çeşit felaket habercisidirler. Hortum avcılarını felç ederek iş göremez hale getirirler. Meydana geldikleri ülkelerde ekonomi alt üst olur. Halk homurdanmaya başlar ve camları taşlar. Bazı ülkelerde ise bu durumlarda sadece halay çekilir.    

ÜLKEMİZDEKİ YAPAY HORTUMLAR MEVSİMSEL MİDİR?

Ülkemizde yapay hortumların belli bir mevsimi yoktur. “Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” felsefesinin hâkim olduğu her yerde hortum oluşturulabilir. Ülkemizde meydana gelen hortumların rant rüzgârlarının püfür püfür estiği ve ballı ihale sezonuna girildiği Ankara ve İstanbul’da oluştuğu bilinmektedir. Alçakta durmaktan sıkılan havalı ve arkalı bireyler hızlı ve en kısa zamanda yükseklere çıkma gayretleriyle hortum oluşturabilirler. Hedef ayırmaksızın “Çökmeli Hortum” oluşturmak her kula nasip olmaz. Bu yüzden ayrı bir uzmanlık ve özenli bir destek isteyen bu hortumların kulları ayrıcalık görürler. Ayrıca bu zincirleme hortumlar çökerek hortumlanan varlığın yine çökerek hortumlayandan çökerek hortumlanarak belli bir silsileyi takip etmesi de sağlanabilir. Turizm sezonunda doğal hortum oluşturacak hava cephesi olmamasına rağmen yapay hortumlar için böyle bir engel yoktur. Ülkemiz yaz kış hortum oluşturulabilecek bir potansiyele sahiptir. Çökme hortumların zamanı genellikle turizm mevsiminden önce olur. Yapay hortumlar nokta atışı diyebileceğimiz bir hassaslıkla oluşturulabilirler. İnsan zekâsı bu alanda da kendini göstererek koordinatları belli bölgelerde Kravatlı Hortum oluşturmayı başarmıştır çok şükür.  

YAPAY HORTUMDAN NASIL KORUNMALI

İşte işin püf noktası tam da buradadır. Hortum Türk filmlerinde evin şımarık kızının tonton bahçıvanı donuna kadar ıslattığı bahçe hortumuna benzemez. Söylediğim gibi bu hortumların doğal olanları engellenemez. Ama yapay hortumlar önlenebilmesi için pekâlâ bir umut vardır. Ancak bu umudun doğabilmesi elimizde sorumluluk alma kapasitesine sahip çok sayıda bireylerin olması gerekir. Maalesef bu tür bireyler de sadece uygar ülkelerde bulunur. Çünkü dünyada var olan ülkelere mensup vatandaşlarının sorumluluk alma kapasiteleri değişiktir.

En ideal birey yurttaşlık haklarını bilen ve onları sonuna kadar kullanmayı kendinde hak görenlerdir. Donanımlı bireylerin oluşturduğu toplumlarda yapay hortumlar oluşmaz. Cahillik denilen virüs yapay hortumların oluşması için hayati bir önem taşır. Bu virüsü taşıyan hortum kazazedeleri kıçındaki pantolonu kaybetseler bile “Oh ya donumu alamadı ya!” diye sevinirler. Aslolan yapay hortumun oluşmamasını sağlamaktır. Çeşme başının emin ellere geçmesi sağlanmalı ve suyun dağıtımı dikkat ve titizlikle yapılmalıdır.  

Bunun yolu da bugünkü sistemimizde çeşmenin başına kimi koyacağımızdan geçer. İşte bu kararı ortak alabilirsek ve susadığımızda bir bardak olsun su içebileceğimize inanırsak yolu yarılamışız demektir. Bu mantık da bizi doğrudan bizi yönetecek insanların seçimine götürür. Yaklaşık yüz yıllık bir cumhuriyet ve yetmiş yıllık bir demokrasi geleneğine sahip bir ülke olarak bunu başaramıyorsak bir daha aynaya bakmamamız gerekir. Doğduğunda her insan dürüst ve masumdur. Yaşadığı ortam, aile, yetişme şekli, adetler, töre, yasa ve yönetmelik tornasından geçtikten sonra başka bir hüviyete bürünürler. Bize düşen görev bizi yönetme ve mevcut düzeni idame görevini üstlenecek kişileri denetlemek ve onların üzerinden gözlerimizi ayırmamaktır. Gözlerimize bakarak bizden kendisini seçmemizi ısrarla isteyen bu idealist ve hizmet aşkıyla dolu vatanseverlerin seçildikten sonra neyi seveceklerini kestirebilmemiz zordur. Ancak yakın tarihimiz neleri sevdiklerini bize açıkça göstermiştir. (Bkz. Yakın Siyasi Tarihimiz) Siyaset öyle bir arenadır ki yeri geldiğinde baba oğlunu, ana kızını, dede torununu tanımaz. Ankara Demetevler semtinden Demet adlı bir kadın okuyucum sormuş. ”Çok mu duyarlı olmak zorundayız?” diye. Evet, bizim gibi şark sosu fazla kaçmış toplumlarda çok duyarlı olmak zorundayız. Çünkü kravatlı ve kravatsız olarak iki büyük gruba ayırdığımız bu hortumlar duyarlı mı, duyarsız mı diye kimseyi ayırt etmezler. “Hüüüp” diye çeker ve sonra “Lüüüp” diye yutarlar. Osmanlı İmparatorluğunu çökerten Sarıklı Hortum yeryüzünden yükselip soğuk havayla birleşmek üzerdir. Birleştikleri an oluşacak güçlü hortum yıkıcı ve yakıcı tahribatı yapmak için ülkemiz topraklarına inmek üzeredir. Öncü diye vasıflandırabileceğimiz küçük çaplı hortumlar ise içi boşaltılmış ve çoraklaştırılmış eğitim alanları üzerine çoktan inmişler ve daha şimdiden iki nesli alıp götürmüşlerdir.       

Bu şartlar altında bizi yönetme iddiasında bulunan insanların görevleri gerçekten zordur. Bu yüzden popülist politika yöntemleriyle bizleri oyalayamayacaklarının farkında olmaları gerekir. Gün, beyaz takım elbiseyle kömür madenine girer gibi yapan politikacıların günü değildir. Politikacı bütün gücüyle madende çalışmaya gayret etse elbisesini kirlenmekten koruyamayacağını, elbisesini korusa çalışamayacağını bile bile bu tür gayretlerin içinde olur.  Siyaset kurumunun fıtratında bu vardır. Lakin bu işin fıtratı, mıtratı kalmamıştır artık. Bunu çocuklarına, torunlarına güzel bir ülke bırakmayı beceremeyen bir insanın utancıyla söylüyorum. Bizim bundan böyle tek görevimiz vardır. O da kendi ellerimizle seçeceğimiz bu masum ve temiz insanlarla sadece seçimden seçime değil, her zaman ve daima karşılıklı yardımlaşma gayreti içinde olmaktır. Yaşadığımız acı tecrübelerden sonra siyasetçi adayları istediklerimizi bize vermek zorundadırlar.   

Herkes iyi bilir ki mal canın yongasıdır. Yapılan her kötülük, suiistimal ve ana konumuz olan yapay hortumlar bu yonga uğruna yapılmaktadır. Memleketin her tarafında hortum oluşumları başını alıp gitmiştir. Ve bu nedenle de malımızı, canımızı, namusumuzu, dirliğimizi, düzenimizi emanet edeceğimiz bu insanlardan çok şey isteme hakkımız bulunmaktadır. Yaşadıklarımız hem kendimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve top yekûn ülkemiz adına bu yetkiyi bize vermektedir. Eğer bu yetkimizi kullanmazsak bizi yönetmeye talip olanlar er veya geç bu güzel ülkeyi büyük beş yıldızlı otellerin açık büfeleri gibi görmeye devam edeceklerdir. Çünkü ne yazık ki ana malzememiz insandır.

Yapacağımız tek şey hesap sorabilme hakkımızın olduğunu bilmemizdir. Benim en büyük dileğim seçimlerde aday olan muhtar, muhtar heyeti, belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, milletvekilleri kendilerine ve kardeşlerine ve varsa eşlerine, analarına, babalarına,  çocuklarına, kaynanalarına, kaynatalarına, bacanaklarına, baldızlarına, işlerini devrettiği ortağına ait mal beyanlarını banka hesap numaralarına varıncaya kadar mensup oldukları siyasi partiye ibraz etmeleridir. Ayrıca doğduklarından bu yana yaşantılarını, ilişkilerini, varsa vukuatlarını da bu beyanlarına eklemeleridir. Gerçekleştirmek istedikleri projelerini, ne yapmak istedikleri ve bunu niçin yapmak istediklerini de bilmek bizim haklarımız arasında olmalıdır. Seçimler sonrası doğrulukları kanıtlanmış bu beyanlar yeni ihdas edilecek ve Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak çalışacak Hortum Önleme Teşkilatının (HÖT) kontrolüne bırakılmalıdır. Bu teşkilatın tek görevi bu servet değişimlerini ve sosyal çevre ilişkilerini son kuruşuna ve son karesine kadar takip etmek olacaktır. Elbette bu kurulda görevlendirilecek kişiler akıncılar gibi serdengeçti olmalı ve göğüs bölgelerinde cüzdan yerine vicdan taşımalıdırlar. Öyle bir sistem kurulmalıdır ki terazinin kefesine bir sinek konsa HÖT bunu bilecek ve yeri geldiğinde “höööt” diyecektir. Ortada insan haklarına aykırı bir durum yoktur. Ülkemizde ki hortumlar doğanın oluşturduğu hortumlarından on kat daha hasar ve kayıp verdiriyorsa bunu yapmak farz olmuştur. İnsanlık adına utanılacak bir durumdur ama ülke için hayati bir öneme sahiptir. Unutmayalım ki insan insanın kurdudur. Yapay hortumların doğal hortumlardan daha fazla hasar verdiği ülkelerde bu elzemdir. Ve bu hortumu kesmek bizim elimizdedir. Kesemiyorsak bu hortumun bir gün bizim bahçemizi de sulama ihtimalini umuyoruz demektir. Boş vakitlerinizde dünya haritasına bir bakın bakalım. Başka Türkiye var mıymış?  

Ben kararımı çoktan verdim. Geçmişini bilmediğim ve projelerine onay vermediğim siyasetçiye oy vermeyeceğim. Yağmasa bile gürleyen bir partiye veririm daha iyi.

Hoşçakalın.  

Not: Hortum hakkındaki genel bilgiler internet ortamından sağlanmıştır.