Kemal Anadol
15 Temmuz onursuz ayaklanması ile yazdığım yazıyı, devam edeceğimi söyleyerek bitirmiştim. Aradan sekiz yıl geçmesine karşın hâlâ orduda, yargıda, kamu kurumlarında FETÖ örgütünün üyeleri aranıp bulunuyor, yakalanıyor ve yargılanıyor.
Toplumun geçirdiği travma o kadar ağır, olay o kadar vahim ki, konu her gün tazeleniyor ve etkisi büyük oluyor. 13 Temmuz 2024 günü Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Harp Akademilerinin diploma töreninde, “Silahlı kuvvetlerde görev yapan 32 bin 189 subayın on bin 468’i yani yüzde otuz üçünün ordudan atıldığını” söyledi.
Daha da ağırı bin 886 kurmay subayın bin 524’ü yani yüzde seksen birinin çıkarıldığını ilâve etti. Bu rakamlar Türk Ordusunun FETÖ örgütüne anahtar teslimi bırakıldığının itirafıdır! 15 Temmuz’dan başlayarak bugün de devam eden yargılamalarda sanıkların örgütle iltisakı gerekçeli kararlarda yer almaktadır.
İltisak Türk Dil Kurumu sözlüğünde “kavuşma, birleşme, yapışma” anlamına gelmektedir. Örneğin, örgütün finans organı Bank Asya’da parası olanlar birçok karar gerekçesinde iltisaklı sayılmışlardır. Önümdeki fotoğrafa bakıyorum. 24 Ekim 1996 tarihini taşıyor. Başbakan Tansu Çiller’in bir yanında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, öte yanında 54. Hükümetin devlet bakanı ve sözcüsü Abdullah Gül yeni açılan Bank Asya’nın kurdelesini kesiyorlar. Demek ki örgütle iltisak geçmiş günlere dayanıyor. Bugün koleksiyonlarda yer alan madeni bir para var. 2012 yılında basılmış.
Yani AKP iktidarı döneminde. Bir yüzünde Türkçe Olimpiyatları 10. Yıl logosu var. Arkasında ise 1 lira yazıyor. Tahmin edileceği gibi Atatürk yok. Tam bir milyon adet basılmış. Buna benzer yüz binlerce örnek sıralanabilir. Sınavlarda çalınan soruların, kanunsuz atamaların listeleri binlerce kez yazıldı, resimlendi. Yukarıda verdiğim iki örnek geçmişten bu yana örgütün iktidarlar tarafından korunup kollama aşamasını geçerek ortak durumuna konuşlandığını kanıtlıyor. Zaten onursuz darbeden sonra “Aldatıldık”, “Halkımız bizi aetsin” itirafları durumu aydınlatıyor. Bütün bunlar günümüze kadar yazıldı, çizildi. Ama darbenin siyasal ayağına gelince iş değişiyor.
Çatışma sırasında bombalanan TBMM’de darbe ile ilgili komisyon kurulmuştu. Herkes gerçeklerin ortaya çıkmasını bekliyordu. Komisyon çalışmaya başladı. Ama en çok bilgi sahibi olan MİT Başkanı Fidan, yaveri tarafından esir alınan Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve önemli görevde bulunan çok kişi komisyona gelmediler. Anlaşılan iktidar olayların ayrıntılarıyla ortaya çıkmasını istemiyordu. O gün komisyon üyesi olan İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın bana gönderdiği not aynen şöyle:
“1- AKP bir rapor taslağı yazarak bize gönderdi.
2- Biz taslağa şerh yazdık.
3- Basından öğrendik ki AKP’li komisyon başkanı raporu birleştirip Meclis Başkanı’na götürmeden önce Sayın Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’ni suçlar şeklinde ek yapmış.
4- Bunun üzerine Meclis Başkanına gittik, tartıştık ve yeni bir şerh yazma konusunda anlaştık.
5- Ben ve Zeynel Emre bu defa daha sert bir ek yazdık. Bunun üzerine rapor basılıp meclise sunulmadı.
” Anlaşılıyor ki raporun TBMM genel kurulunda tartışılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi istenmemiş ve önlenmiş. Muhalefetin yapması gereken bu raporun meclis arşivinden çıkarılmasını istemektir. Eğer orada da yoksa, bu siyasi ayağın ve darbe ortaklarının gizlenmesi, saklanması anlamını taşır. Vaktiyle örgütle iç içe olan bir takım iş adamlarının yargılanma yerine büyük çapta ihaleler aldıkları gerçeği de bu savı güçlendirmektedir.
Darbe sözcüğü üzerinde yıllarca ve halen tepinenler, bu kavramı fetiş haline getirenler 15 Temmuz’un gerçek yüzünün ortaya çıkarılmasını sağlamalıdırlar. Aksi halde FETÖ borsalarının kurulduğu, adaletsiz kararlar alındığı, bazı ayrıcalıklı zevatın korunup kollandığı savları güç kazanacaktır. Bu arada popülist bir anlayışla özgürlük havarisi kesilerek cemaate ve o günkü adıyla hizmet hareketine hoş görünen muhalefet mensuplarını da gördük.
Zaman Gazetesi’nin kuruluş yıldönümünde “Zaman Türkiye’nin vicdanıdır” diyenlere, “Elinde belge olmadan Fethullah Gülen’e iftira atan yüzyılın müfterisidir. Bu büyük ahlaksızlıktır. Fethullah Gülen bilgedir, saygıyla selamlıyorum” diyenlere üzülerek tanık olduk. Partinin en yetkilisi “Cemaat bize oy verirse memnun oluruz” deyince şu demeci vermiştim:
“AKP ve cemaat çift yumurta ikizidir. Bunların birine karşı diğerini tercih etmek gaflettir. Ve bu tercih yakın bir dönemde sahibini bumerang gibi vurur. (3 Ocak 2014 Aydınlık) Demokrasi istediğiniz durakta ineceğiniz bir tramvay veya içinin afiyetle yenilip kabuğunun bir yana atıldığı muz değildir