*

Kronolojik açıdan en erken mezar (amphora) Klasik Dönem’e, en geç mezar ise Geç Antik Çağ’a tarihlendirilmektedir. Dolayısıyla hali hazırda elde edilen veriler ışığında, nekropolün bu tarihler aralığında uzunca bir süre kullanım gördüğünü belirtmek mümkündür.

*

Kuruluşun 26. Yılında Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği “Özel Sayı” bülten yayımladı.  Bu zamana kadar 59 bülten yayımlanan derneğin, 60. Sayısı gerçekten çok büyük emeklerle okurlarına sunuldu. . Ocak 2023 tarihli bu özel sayıda, Ereğli’de herkesin dikkatini çeken ancak kamuoyunun ayrıntısını bilmediği Acheron Nekrpolü’nde sürdürülen kazılarla ilgili Doç. Dr. Ahmet Bilir’in araştırma yazısı yayımlandı. 1953 yılında yapılan Ereğli-Kandilli demiryolu çalışmaların  bu alanda büyük tahribatlar yaptığına vurgu yapan Doç. Dr. Ahmet Bilir’in bu araştırmasını Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği’nin bültenini kaynak göstererek yayımlıyırozu.

AKHERON NEKRPOLÜ KAZI ÇALIŞMALARI

Herekleia Pontika’nın Antik Çağ ölü gömme gelenekleri hakkında bilgi sahibi olmak için Akheron Nekropolü kazısına başlamış bulunmaktayız. Böylece mezar tipleri, kült alanları ve yer seçimi üzerine topografyanın etkisi anlamaya çalışacağız. Daha önce alanda gerçekleştirilen bilimsel kazıların yetersizliği, çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. İlk elden verilerin ön çalışması olan bu kazılar ile gelecek çalışmalara da ışık tutmak istemekteyiz. Bu doğrultuda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden, Ereğli Arkeoloji Müzesi Başkanlığı’nda ve bilim ekibimizle birlikte 2021 yılında Akheron Nekropolü’nde arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirilmesi için kazı izni alınmıştır.

Çalışmamıza konu olan Akheron Nekropolü, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.07.1996 tarih ve 4778 sayılı Kararıyla I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmiştir. 2013 yılında Zonguldak İli Ereğli İlçesi’nin Süleymanlar Mahallesi 6 ada 2 parselde bulunan Akheron Vadisi’nde (Ek Şekil: 2) Ereğli Arkeoloji Müzesi Başkanlığı’nda kazı çalışmaları yapılmıştır. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda lahit ve taş sandık mezarlar bulunmuştur. 1953 yılında Devlet Demir Yolları tarafından hizmete açılıp 2009 yılına kadar aktif bir biçimde kullanılan Ereğli – Kandilli demiryolunun nekropol alanının içinden geçerek mezarlarda büyük tahribata yol açtığı anlaşılmıştır.

2013 yılı kazı çalışmalarındaki bütçe ve zaman kısıtlaması gibi sorunlar nedeniyle çalışmalar tamamlanamadan bitirilmiştir. Bu bağlamda 2021 yılında Akheron Nekropolü kazı çalışmalarına Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan izinler doğrultusunda, Ereğli Arkeoloji Müzesi Başkanlığı’nda ve bu makalenin yazarlarından oluşan bilim heyetiyle yeniden başlanmıştır

Antik Yunan mitolojisi ve Pagan inancına göre Akheron, kayıkçı Kharon'un ölülerin ruhlarını Hades'e götürdüğü acı ve keder nehrini ifade eder. Akheron, ölülerin dünyada nasıl yaşadıklarıyla ilgili bir yargılamadan sonra ruhların kıyılarına ulaşmaya çalıştıkları bir göle akar. Akherusian Gölü'nde ölümden sonraki hayatı yaşayan ruhlar, dirilişe kadar ikamet ettikleri süre içinde kötülüklerinden kefaretle arındırılır ve bağışlanırlar. Her bir ruh hak ettiği ölçüde, yaptığı iyilikler ve kötülükler için mükâfatlandırılır ya da cezalandırılır. Akheron Nekropol alanının topografik açıdan bu tanıma uygun olması dikkat çekicidir. Ayrıca bu nehrin karşı kıyısına geçmesine rağmen tekrar canlı olarak yeryüzüne dönmeyi başarabilen iki kişiden biri kente isminin verilmesi ile onurlandırılan Herakles’tir.  Rhodoslu Apollodoros’un Argonautica adlı eserinde, Herakles’in yer altı dünyası Hades’e, Herakleia Pontika’daki Akheron Vadisi’nde bulunan Cehennem Ağzı Mağaraları’ndan geçerek, on iki görevinden biri olan Kerberos adlı üç başlı köpeği kaçırdığı rivayet edilir. Her ne kadar bu anlatı kulağa gerçekçi gelmese de kentin kahramanı Herakles ve Herakles kültüne dair izlerin Akheron Nekropolü ile arkeolojik açıdan gerçeğe dönüştüğü anlaşılmaktadır.  

Kazı çalışmalarına öncelikle alanın bitki temizliği ile başlanmıştır. Genel görünüşü üzerinden haritalandırma işlemi yapılarak grid plan hazırlanmıştır (Ek Şekil: 3). Alanda daha önce yapılan jeofizik rezistive arkeoloji etüdü ve 2013 yılında yapılan kazı işlemleri doğrultusunda yeni dönemde çalışılacak alanlar belirlenmiştir. Jeo-radar sonuçlarında görülen anamoliler dikkate alınarak alandaki çalışmalara öncelikli olarak A1 açması Kuzeybatı sektörü ve Güneydoğu sektörleri; A4 açmasında ise Kuzeybatı sektöründe başlanmıştır Buna göre sektörler arasında çapraz açma kazı yöntemi uygulanmıştır (Ek Şekil: 4).

1.HERAKLEİA PONTİKA VE AKHERON NEKROPOLÜ

Bithynia Bölgesi, Anadolu coğrafyasının Antik Çağ’da en yoğun yerleşim gören bölgelerinden biridir. Doğuda Paphlagonia, güneyde Phyrigia ve Galatia, batıda ise Mysia Bölgeleri ile komşu olan Bithynia Bölgesi’nin kuzeydoğu ucunda ve deniz kıyısında bulunan Herakleia kenti aynı adı taşıyan diğer Anadolu kentlerinden ayrılması için Herakleia Pontika adını almıştır.

Kentin nekropol alanlarından biri olan Akheron Vadisi, kentin kuzeyinde ve kent surlarının dışında yer almaktadır. Yunan ve Roma mitolojisinde “Hadou Domos” yani Hades’in Evi zamanla ölüler ülkesinin tanrısı Hades ile özdeşleşmiştir. Ölen canlılar Kharon’un kayığı ile Akheron Nehri üzerinden ölüler ülkesi yani Hades’e götürülüp, geçtikleri belli yargıların sonucuna göre Hades’te bulunan üç kattan birine gönderilirdi. İyi olanlar Elysium’a, hem iyi hem kötü olanlar Asphodel’e, affedilmeyecek günahkârlar ise Tartoras’a gönderilirlerdi. İnsanoğlunun ölümünden sonra tanrıya karşı ödemesi gereken kefaretler anlamına gelen Akheron (Acı), Styx (nefret), Phlegethon (ateş), Kokytus (korku) ve Lethe (unutma) gibi beş nehir bulunmaktadır

Bu beş nehirden biri olan Akheron, kayıkçı Kharon'un ölülerin ruhlarını Hades'e götürdüğü acı ve keder nehrini ifade eder. Akheron, ölülerin dünyada nasıl yaşadıklarıyla ilgili bir yargılamadan sonra ruhların kıyılarına ulaşmaya çalıştıkları bir göle akar. Akherusian Gölü'nde ölümden sonraki hayatı yaşayan ruhlar, dirilişe kadar ikamet ettikleri süre içinde kötülüklerinden kefaretle arındırılır ve bağışlanırlar. Her bir ruh hak ettiği ölçüde, yaptığı iyilikler ve kötülükler için mükâfatlandırılır ya da cezalandırılır.

Mitolojiye göre Herakles, Zeus ile Alkmene’nin oğludur. Herakles, Yunan boylarının ve özellikle Dorlar’ın kahramanlık görüş ve anlayışlarını benliğinde toplayıp, bir ulusal kahraman niteliğini kazanmış ve insanın doğaya karşı mücadele ve dayanma gücünün bir simgesi olarak görülmüştür. Rhodoslu Apollodoros’un Argonautica adlı eserinde (II. 835-850) Akheron ve Herakleia Pontika ile ilgili olarak aşağıdaki bilgilere yer verilmektedir

Sefere çıkan Argo Gemisi, Karadeniz’in Kolkhis ülkesinde Altın Post’u aramaya giden kahramanlar için Usta Argos (Hızlı anlamında) tarafından yapılmış elli beş kürekli bir gemidir. Bu sefere katılan Argonautlar (Argo Gemicileri) Troya efsanesi kahramanlarından önceki kuşaktandır. Bunların en ünlüleri arasında Iason (Lat. Jason), Argos (gemi ustası), Tiphys (dümenci), Orpheus (ozan), Idmon, Amphiarasos ve Mopsos adlı biliciler, Boreas’ın oğulları Kalais’le Zetes, Kastor’la Polydeukes, Peleus’la Telamon, Meleagros ve Herakles yer almaktadır. Altın Post ise, bir zamanlar Athamas’ın çocukları Phriksos’la Helle’yi sırtına alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisidir. Kız kardeşi Helle Boğazları geçerken denize düşünce, Phriksos tek başına Kolkhis’e varır ve kendisini iyi karşılayan Aietes’e Zeus’a kurban ettiği koçun altından olan postunu verir. Aietes de bu eşsiz postu tanrı Ares’e adanmış bir korulukta saklar. Altın Post’u getirmek zorunda kalan Iason, bu sefer için Yunanistan’daki tüm yiğitleri toplar ve Phriksos’un oğlu ünlü usta Argos’a bir gemi yaptırarak ve tanrıça Athena’dan yardım görerek yola çıkar. İlk durak Lemnos adasıdır, sonra Semendirek adasına oradan Mysia kıyılarına (Mudanya limanı) varır. Bir zorunluluk sonucu Herakles’i burada bırakarak hareket eden gemi Kadıköy’e ve Boğaz’a varır. Boğaz’ı geçip, Karadeniz’e açılan geminin ilk durağı Mariandynler’in ülkesi olur. Burada Kral Lykos, onları iyi karşılar. Ancak bir talihsizlik sonucu burada bilici Idmon ve dümenci Tiphys ölür. Bu yolculuğa başlanmadan önce bakılan falda da Idmon’un bu seferden sağ dönemeyeceği çıkmıştır. Şafak vakti Argonautlar, Kral Lykos’un hediyelerini gemiye götürürlerken, sazlıkların içindeki bir yaban domuzu ürkerek Idmon’u boynuzlamak suretiyle öldürür. Argonautlar hemen domuzu öldürürlerse de Idmon’u kurtarmak mümkün olmaz. Üç gün yası tutulan Idmon, burundaki tepenin yamacına gömülür ve mezarın üstü tümsek şeklinde belirginleştirilerek anı olarak da bir zeytin ağacı dikilir. Bu ölümden dolayı olan gecikme sırasında dümenci Tiphys de bilinmeyen ve belki de Akheron Nehri’nin bataklıklarından gelen bir hastalıkla ölür. Tiphys de burunda arkadaşına yakın bir yerde gömülür. Böylece “Altın Postu Arayış” on iki günlük acılı bir gecikmeye uğrar. Iason’un ve Argonautlar’ın morali çok bozuktur. Ancak Ancaeus dümenci olarak Tiphys’in yerine geçer ve arkadaşlarını karamsarlıktan kurtararak, yola devam etmelerini sağlar.” 

Akheron Nekropol alanının topografik açıdan yukarıdaki tanıma uygun olması dikkat çekicidir. Çünkü orijinal Argonautica (II. 835-850) (II. 851-868) metninden anlaşılacağı üzere Idmon ve Akheron Nehri’nden enfekte olarak ölen Tiphys’in gömüldükleri yer Akheron Nekropolü’dür. Ayrıca bu nehrin karşı kıyısına geçmesine rağmen tekrar canlı olarak yeryüzüne dönmeyi başarabilen iki kişiden biri kente isminin verilmesi ile onurlandırılan Herakles’tir. Rhodoslu Apollodoros’un Argonautica (II. 341-359) adlı eserinde, Herakles’in yer altı dünyası Hades’e, Herakleia Pontika’daki Akheron Vadisi’nde bulunan Cehennem Ağzı Mağaraları’ndan geçerek, on iki görevinden biri olan Kerberos adlı üç başlı köpeği kaçırdığı rivayet edilir. Her ne kadar bu anlatı kulağa gerçekçi gelmese de kentin kahramanı Herakles ve Herakles kültüne dair izlerin Akheron Nekropolü ile arkeolojik açıdan gerçeğe dönüştüğü anlaşılmaktadır.

1.AKHERON NEKROPOLÜ KAZI ÇALIŞMALARI VE İLK BULGULAR

A1 açmasının Kuzeybatı sektöründe doğu-batı uzantılı bir yapı kalıntısıyla karşılaşılmıştır. Yapının 2.60m uzunluğunda 0.38m genişliğindeki altı sıra tuğladan oluşan batı duvarı hali hazırda korunmuş vaziyettedir. Kuzey duvarının ise korunabilen kısmı tek sıra tuğladan örülü olup, batı duvarında görülen alt sıralarının tahrip olduğu gözlemlenmiştir. Yapının güney duvarı ise tamamen tahrip olmuş vaziyettedir. Yapının iç kısmında dökük vaziyette, zamanla taşlaşmış bir tuğla moloz katmanı bulunmaktadır. Bu katmanın zaman içerisinde üst yapı elemanlarının ve duvarlarının yıkılması sonucu oluştuğu açıktır. Elde edilen bulgulara ek olarak alanın bir nekropol alanı olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu yapının bir hipoje olması gerektiği anlaşılmıştır (Ek Şekil: 5).

Duvarları kerpiç, taş, tuğla gibi çeşitli yapı malzemeleriyle örülen ve toprak altında kalacak şekilde üzeri tamamen kapatılan oda mezarların üst yapı sistemi de taş ve tuğlaların kullanıldığı beşik tonozla örtülmüştür. Bu tür yapılar literatürde genellikle hypo (alt) ve gaia (toprak ana) kelimelerinden meydana gelen “hipoje” kelimesiyle ifade edilmiştir. Ancak mezar odası tabiri bu tanıma daha uygundur. Çoğunlukla doğu-batı doğrultusunda uzanan bu mezar odalarının girişleri batıdandır. Sadece bir insanın geçebileceği genişlikte olan giriş kapıları genellikle odanın dar yüzündedir. Zemin genellikle tuğla ya da taş plaka ile kaplıdır. Bazen de sıkıştırılmış topraktır. Duvar örgü sisteminde yapı malzemesi olarak tuğla veya tuğla ile birlikte yer yer düzensiz moloz taş kullanılmıştır. Duvar örgü sistemleri ise almaşık örgüdür.

Üst yapısı beşik tonozlu, dikdörtgen plana sahip, tek odalı mezarların Anadolu’daki en güzel örneği şüphesiz İznik/Hespekli’deki mezar odasıdır. Akheron mezar odasını Hespekli’de bulunan mezar odası, İstanbul Şehremini’deki IV. yüzyıl ortasına ait tek mekândan oluşan mezar odası; İstanbul Kocamustafapaşa’da bulunan mezar odası, İzmit Solucak mevkisinde bulunan mezar odası, İzmit Konca mevki mezar odası, Laodikeia Nekropolü’ndeki L.98.GN.M4, L.98.GN.M1-6 L.07.GN.M1, L.06.KDN.M numaralı mezar odaları, Anemurium Nekropolü’ndeki mezar odası, Konya Bağdat Kırı ören yerindeki mezar odası ve Ankara/Çankırıkapı mevki mezar odası gibi yapılarla karşılaştırmak mümkündür. Hepsinin ortak özelliklerinin başında beşik tonozlu üst yapı sistemi gelmektedir. Diğer ortak özellikleri ise dikdörtgen planlı tek odadan oluşmaları ve benzer inşa teknikleri kullanılarak yapılmış olmalarıdır. Yukarıdaki örneklerle benzer mimari özellikleri nedeniyle Akheron’da tespit ettiğimiz mezar odasının IV. yüzyıla ve Geç Antik Çağ’a ait olduğu anlaşılmaktadır.

A4 Kuzeybatı sektöründeki çalışmalarda ise tamamen dağınık vaziyette çok fazla sayıda tuğla ve pişmiş toprak plakalara rastlanmıştır. Ortalama 12x9cm ebatlarında olan bu tuğlalar, başka bir mezar odasının duvar örgü sistemine ait olmalıdır. Ayrıca açmada üzerlerinde kazıma tekniği ile yapılmış kafes ve basit formdaki bezemeler bulunan pişmiş toprak plakalarla karşılaşılmıştır. Bu pişmiş toprak plakaların çatılarda kullanılan kiremitler gibi bir taraflarının dar olmaması ve üzerlerinde çeşitli basit formda bezemelerin bulunması, sadece mezarlarda zemin döşemesi olarak kullanıldıklarını akla getirmektedir. Bulgular yapı kalıntılarının mezar odasına ait olduğu fikrini güçlendirmektedir.

 A5 Güneybatı sektöründe yapılan çalışmalarda ise iki adet mezar yapısı bulunmuştur (Ek Şekil: 6). Mezar yapılarından doğu-batı istikametinde olan M01 numaralı mezarın uzun kenarı 2.10m kısa kenarı ise 0.95m olup yekpare taşlardan oluşmaktadır. Mezarın derinliği ise 0.80 metredir. Açmadaki taş sandık mezarın yanında bulunan M02 numaralı mezar ise M01 numaralı mezar gibi doğu-batı istikametine konumlandırılmış olup 2.76m uzunluğa, 1.90m genişliğe ve 0.80m derinliğe sahiptir. Bir uzun kenarı düzgün taşlardan, diğer uzun tarafı ise irili ufaklı taşlardan oluşan taş örgü sandık mezarın içinde tıpkı M01 numaralı mezarda olduğu gibi herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır.

A14 açmasındaki kazı çalışmaları sırasında ise doğu sektöründe, uzunluğu 2.78m, genişliği 1.45m ve derinliği 0.95m olan dikdörtgen kesme taşlarla oluşturulmuş taş örgü sandık mezar yapısı bulunmuştur (Ek Şekil: 7). Mezar içinde tahrip olmuş kemik parçaları, metal pyxis kapağı, terra kotta grotesk kulak parçaları ve paslanmış metal yüzük kaşı üzerinde gemma’sı bulunmuştur. Mezar duvar örgü tekniği bakımından Geç Klasik veya Hellenistik Dönem’e ait olmalıdır. Etrafında çokça bulunan siyah firnisli seramik parçaları bu durumu doğrular niteliktedir.  

Mezarda bulunan ve siyah jasper taşından gemma’nın üzerinde intaglio (oyma) tekniği ile yapılmış, hareket halinde kaçmaya çalışan bir geyik ve geyiğe doğru hamlesini yapmakta olan vahşi bir kurt betimlenmiştir (Ek Şekil: 8). Şahsi süs eşyası ya da koruyucu bir nevi muska olarak kullanılan gemma’lar zaman içerisinde sadece yüzük kaşlarını süslemekle kalmamış, kişisel mühür olarak da kullanılmışlardır. Mezara hediye olarak bırakılmış olan gemma, sahibinin toplum içindeki imtiyazlı konumunun bir göstergesidir. Aynı zamanda üzerindeki betim ikonografik olarak incelendiğinde yapıldığı dönemdeki ölü kültü inanışı hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Burada geyik ve kurt bir arada tasvir edilmiş olup vahşi yaşamdaki ekolojik dengeye, av ve avcı arasındaki tezatlığa vurgu yapılmaktadır. Ancak Pagan inancına göre Artemis ve Apollon kültü ile ilgili animistik semboller olmaları daha dikkat çekicidir.     

Yunan mitolojisinde Artemis, Leto ve Zeus’un kızı, Apollon'un da ikiz kız kardeşi olarak tanımlanır. Av, vahşi hayvanlar, vahşi doğa, doğum, bekaret ve genç kızların koruyucusudur. Yay ve ok taşıyan bir avcı olarak tasvir edilir. Geyik ise kutsal hayvanıdır. Geyik ayrıca öteki dünyayı ve doğaüstü olayları sembolize eder.  

Gemma üzerinde betimlenen kurt ise Tanrıça Artemis’in kardeşi Apollon ile ilintilidir. Apollon Lykaios (Kurt Apollon) tanımı, Apollon’un antropomorfik öncesi formunun bir kurt olduğu yönündeki mitolojiye dayanmaktadır. Homeros’un İlyada destanında (4.85) “yayı ile ünlü kurt doğan Tanrı Apollon” olarak tabir edilmektedir. Kurt ışık, güneş, ay ve ruhla ilişkilidir. Kurtlar ayrıca ölülere rehberlik eder ve dolayısıyla yeraltı dünyasının Tanrısı Hades ile yakından bağlantılıdır. Dolayısıyla gemma üzerindeki ikonografik betimlemeden yola çıkarak ölen kişinin Artemis ve Apollon kültü ile sıkı bağları olduğu ifade edilebilir. Ayrıca kutsal hayvanların ahiret hayatını sembolize ettikleri düşünüldüğünde ölen kişinin son günlerinde Akheron Nekropolü’ndeki ebedi istirahatgâhı için hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır. 

Aynı açmada devam eden kazı çalışmaları sırasında kırık bir amphora mezar ile karşılaşılmıştır (Ek Şekil: 9 - 10). Yatay olarak zemine yatırılmış amphoranın etrafı küçük taşlarla çevrelenmiştir. Amphora mezarlar Klasik Dönem boyunca çocuk mezarı olarak kullanılan mezar tiplerindendir. Ölü bedenin amphoranın içine yerleştirilmesi için amphoranın kulp ve karın aralığındaki bölüm kırılıp, ölü içine yerleştirildikten sonra kırılan parçalar tekrar mezarın üzerini kapatmak için konulup etrafı moloz taşlarla çevrelendikten sonra, üzeri toprakla kapatılmaktadır. Mezar hediyeleri bakımından yoğun olarak buluntulara rastlanmayan amphora mezarlar Anadolu’nun bazı nekropolünde karşılaşımıza çıkmaktadır. Parion Güney nekropolü, Antandros nekropolünde benzer örnekleri bulunmaktadır.

SONUÇ

Akheron Nekropolü 2021 yılı kazıları ile birlikte amphora, taş örgü sandık, taş sandık, lahit ve mezar odası (hipoje) gibi beş farklı türde gömüt tespit edilmiştir. Ancak kentte kremasyon uygulamalarının varlığı pantomim sanatçısı Krispos’un mezar anıtından bilinmektedir. Kronolojik açıdan en erken mezar (amphora) Klasik Dönem’e, en geç mezar ise Geç Antik Çağ’a tarihlendirilmektedir. Dolayısıyla hali hazırda elde edilen veriler ışığında, nekropolün bu tarihler aralığında uzunca bir süre kullanım gördüğünü belirtmek mümkündür.

Ayrıca kentin sur duvarlarının dışında kalan, fiziki durumu mitolojik unsurlarla ve antik kaynaklarla desteklenen Cehennemağzı Mağaraları ve Akheron Nekropolü kompleksinde, Herakleia Pontika sakinlerinin dini inançlarına uygun biçimde Hades ile ilintili ölü gömme uygulamalarını somutlaştırdıkları anlaşılmaktadır.

KAYNAKÇA

AKKAYA Tayfun, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğlisi)'nin Tarihi Gelişimi ve Eski Eserleri, Troya Yayıncılık, İstanbul 1994.

Apollonius Rhodius: Argonautica, (Çev. Robert Cooper Seaton), Harvard University Press, Cambridge 1912. Original Greek text with side-by-side English translation.

BİLİR Ahmet – ŞAHİN Mustafa, “Herakleia Pontika’dan Pantomim Sanatçısı Krispos’un Mezar Anıtı ve Antik Çağ’da Pantomim”, Prof. Dr. Ömer Özyiğit’e Armağan, Ed. Emre Okan – Cenker Atila, Ege Yayınları, İstanbul 2015. s. 47-56.

BİLİR Ahmet vd.  “Yol Üstünde Bir Mezar Anıtı: Konca Lahdi ve Peyzaj Uygulamaları”, Apollonia a R. Araştırmaları Band 2, Ed. Mustafa Şahin vd., Bursa 2019, s. 53-69.

CANDAR Uğur, “Antandros Nekropolisi Amphora Mezarları”, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2017 (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

COHEN Getzel, The Hellenistic Settlements in Europe the Islands and Asia Minor, University of California Press, Los Angeles 1995.

CRAMER John Antony, Geographical and Historcal Description of Asia Minor, A. M. Hakkert, Amsterdam 1971.

ELİÜŞÜK Mevlüt, “Bağdat Kırı Örenyeri/Yeraltı Tonozlu Örgü Mezarlar”, Ömer Özyiğit’e Armağan, Ed. E. Okan, C. Atilla, Ege Yayınları, 2015, s.125-135.

FIRATLI Nezih, “Bitinya Araştırmalarına Birkaç İlâve”, Belleten 65/XVII, 1953, s. 15-25.

FIRATLI Nezih, “İstanbul’dan Bizans Çağına Üç Mezar Buluntusu”, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı 10, 1962, s. 37-41.

IŞIN Gül, “Antik Çağ’da Ölüm ve Müzecilik”, Nekropol ve Peyzaj Uygulamalar ve Öneriler, Ed. Mustafa Şahin vd., Bursa 2019, 107-125.

JONES Arnold Hugh Martin, The Cities of the Eastern Roman Provinces, Clarendon Press, Oxford 1998.

KADIOĞLU Musa, GÖRKAY Kutalmış ,Roma Döneminde Ankyra, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011.

KAYA Elmas, TAN Tülin, “2004 Yılı Bandırma-Doğruca Köyü Banvit Kazısı”, 15. Müze Kurtarma Kazıları Sempozyumu ve 1. Uluslararası Müzecilik Çalıştayı Bildirileri, 2005, 41-52.

KARAKAYA Enis, “Yurdumuzdaki Geç Helenistik ve Erken Hristiyanlık Dönemi Hipojeleri”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1987 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

KASAPOĞLU Hasan, “Parion Nekropolü Mezar Tipleri,” Atatürk Üniversitesi 50. Kuruluş Yıl Dönümü Arkeoloji Bölümü Armağanı, Ed. Birol Can  - Mehmet Işıklı, 2007, 481- 521.

KASAPOĞLU Hasan , “Nekropol”, Antik Troas’ın Parlayan Kenti 1997-2009 Yılları Yüzey Araştırmaları, Kazı ve Restorasyon Çalışmaları, Ed. Cevat Başaran, İstanbul 2012, 107-137.

ROSENBAUM-ALFÖLDİ Elisabeth, Anamur Nekropolü. Vol. 12, Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ankara, 1971.

SEVİN Veli, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2001.

ŞAHİN Derya, “Myndos Asar Adası Mezarları, Apollonia a R. Araştırmaları Band 2, Ed.:Mustafa Şahin vd., Bursa 2019, 183-201.

ŞİMŞEK Celal vd., Laodikeia Nekropolü (2004-2010 Yılları), Laodikeia Çalışmaları 1.1./1.2., Ege Yayınları, İstanbul 2011.

ŞİMŞEK Celal vd. “Laodikeia Nekropolleri ve Mezar Tipleri”, Arkeoloji Dergisi, 20, 2015, s. 111-157.

 

Çalışmanın gerçekleştirilmesinde büyük emeği geçen Zonguldak Valiliği’ne, Kdz. Ereğli Kaymakamlığı’na, Kdz. Ereğli Belediyesi’ne, Kdz. Ereğli Müze Müdürlüğü’ne, Zonguldak Ereğli Piri Reis Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü’ne, Kdz. Ereğli TSO Başkanlığı’na, Tatmetal Çelik San. ve Tic. A.Ş.’ye, Çınar Boru Profil San. ve Tic. A.Ş’ye, Ereğli Demir ve Çelik Fab. T.A.Ş.’ye, arkeologlar Dr. Güzin Bilir, Rıdvan Çiftçi, öğrencilerim Berat Cin ve Bedirhan Fındık ile özveri ile çalışan işçilerimize teşekkürlerimi bir borç bilirim.  

 Haritalandırılan alanlar 10X10 ölçülerinde olmak üzere A1, A2, A3, A4, A5, A6, A7, A8, A9, A10, A11, A12, A13, A14, A15, A16, A17, A18 ve A19 olmak üzere plan kare sistemine göre ayrılmıştır.

10x10 m ölçülerindeki karelajlar kendi içlerinde 5x5m ölçülerindeki dört ayrı sektöre ayrılmıştır.

Veli Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2001, s. 34-40; John Antony Cramer, Geographical and Historcal Description of Asia Minor, Amsterdam: A. M. Hakkert 1971; Arnold Hugh Martin Jones, The Cities of the Eastern Roman Provinces, Clarendon Press, Oxford 1998, s. 148-174; Getzel Cohen, The Hellenistic Settlements in Europe the Islands and Asia Minor, University of California Press, Los Angeles 1995, s. 391-409.

 Gül Işın, “Antik Çağ’da Ölüm ve Müzecilik”, Nekropol ve Peyzaj Uygulamalar ve Öneriler, ed. Mustafa Şahin vd., Bursa 2019, s. 130.

Apollonius Rhodius: Argonautica, (çev. Robert Cooper Seaton), Harvard University Press, Cambridge 1912.

Tayfun Akkaya, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğlisi)'nin Tarihi Gelişimi ve Eski Eserleri, Troya Yayıncılık, İstanbul 1994, s. 12-14.

 Nezih Fıratlı, “İstanbul’dan Bizans Çağına Üç Mezar Buluntusu”, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı 10, 1962, s. 37-39.

Enis Karakaya, “Yurdumuzdaki Geç Helenistik ve Erken Hristiyanlık Dönemi Hipojeleri”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,  İstanbul 1987 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 26.

Nezih Fıratlı “Bitinya Araştırmalarına Birkaç İlâve”, Belleten 65/XVII, 1953, 19-21, Enis Karkaya, a.g.e., 1987, s.72-73.

Ahmet Bilir vd.  “Yol Üstünde Bir Mezar Anıtı: Konca Lahdi ve Peyzaj Uygulamaları”, Apollonia a R. Araştırmaları Band 2, (Ed.: Mustafa Şahin vd.), Bursa 2019, s. 57, res. 3-4.

Celal Şimşek vd., Laodikeia Nekropolü (2004-2010 Yılları), Laodikeia Çalışmaları 1.1./1.2., Ege Yayınları, İstanbul 2011, lev.: 25, res.: 80.

Celal Şimşek vd. “Laodikeia Nekropolleri ve Mezar Tipleri”, Arkeoloji Dergisi, 20, 2015, s.121, res: 23,54.

Celal Şimşek, age 2015, s.116, res. 13.

 Celal Şimşek, age 2015, s.111-157, 118, res. 17, 49.

Elisabeth Alföldi-Rosenbaum, Anamur Nekropolü Vol. 12, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1971, s. 30.

Mevlüt Eliüşük, “Bağdat Kırı Örenyeri/Yeraltı Tonozlu Örgü Mezarlar”, Ömer Özyiğit’e Armağan, (Ed. E. Okan, C. Atilla), Ege Yayınları, İstanbul 2015, s. 125-134.

 Kadıoğlu vd., Roma Döneminde Ankyra, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2011, s. 240.

Parion Nekropolü’ndeki M69 numaralı mezardaki dış bükey plakaların üzerinde bulunan iç içe daire bezemesi için bkz. Hasan Kasapoğlu, “Parion Nekropolü Mezar Tipleri”, Atatürk Üniversitesi 50. Kuruluş Yıl Dönümü Arkeoloji Bölümü Armağanı, (Ed. Birol Can  - Mehmet Işıklı) , Erzurum 2007, s. 490, res. 28; ve Bandırma Doğruca Köyü Banvit kurtarma kazısı için bulunan dış bükey pişmiş toprak plakaların üzerindeki iç içe yarım daire bezemesi, tekli çiftli spiraller ve dalga motifleri için bkz. bkz. Elmas Kaya, Tülin Tan, “2004 Yılı Bandırma-Doğruca Köyü Banvit Kazısı”, 15. Müze Kurtarma Kazıları Sempozyumu ve 1. Uluslararası Müzecilik Çalıştayı Bildirileri, 2005, s. 43 res.: 9. Dış bükey pişmiş toprak mezarların dönem içerisinde zamanla değişen çatı kiremitleri olmadığını, bunların mezar plakaları olduğunu gösterir. Myndos Asar Adası 3 numaralı mezarın zemininde kullanılan pişmiş toprak plakalar için bkz.: Derya Şahin, “Myndos Asar Adası Mezarları”, Apollonia a R. Araştırmaları Band 2, ed.:Mustafa Şahin vd., Bursa 2019, res. 1.

 Hasan Kasapoğlu, “Nekropol”, Antik Troas’ın Parlayan Kenti 1997-2009 Yılları Yüzey Araştırmaları, Kazı ve Restorasyon Çalışmaları, ed. Cevat Başaran, İstanbul 2012, s.187, res. 145.

Uğur Candar, “Antandros Nekropolisi Amphora Mezarları”, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2017.

 Ahmet Bilir – Mustafa Şahin, “Herakleia Pontika’dan Pantomim Sanatçısı Krispos’un Mezar Anıtı ve Antik Çağ’da Pantomim”, Prof. Dr. Ömer Özyiğit’e Armağan, ed. Emre Okan – Cenker Atila, Ege Yayınları, İstanbul 2015.

Akheron Nekropolü’nün güneyden kuzeye genel görünüşü

Akheron Nekrolpolü’nün kent içindeki konumu

Grid plan ve açma numaraları

Sektörler arası çapraz açma kazı yöntemi uygulaması

Mezar Odası zemini

M01 ve M02 numaralı mezarlar

Taş Örgü Sandık Mezar

Siyah Jasper yüzük taşı üzerinde intaglio geyik ve kurt tasviri

Amphora ve Taş Örgü Sandık Mezarlar

Amphora Mezar

Editör: Haber Merkezi