Spot Başlıksız 1

Başlıksız 2-27Emek en yüce değerdir. Emek ve vefa.  Ereğli sahilinde ziyaretçi akınına uğrayan Gazi Alemdar Müze Vapuru nasıl inşa edildi? Bu büyük eseri düşünen, yapımına katkı veren ve bugünkü haline gelmesinde emekleri olanları bir hatırlatalım dedik. Atılay Durmaz Demiroğlu vapurun inşasında ilk kaynağı yapan kişi  olarak süreci en başından son noktasına kadar tüm ayrıntıları ile Gazeteniz Ereğli Önder’den Eyüp Bektaş’a anlattı.

Whatsapp Image 2025 02 08 At 18.15

Sözü çok uzatmadan direkt röportajı sunuyoruz.

Bektaş: Kurtuluş Savaşında ilk ve tek deniz savaşı Karadeniz Ereğli'de yaşandı. Bu savaş Gazi Alemdar Vapurunun Fransızlar tarafından esir alınması ve sonrasında kurtarılması olayıdır. 27 Ocak 1921 yılında meydana gelen bu kahramanlıkta Türkiye'nin yine ilk ve tek deniz şehidi Alemdar Vapurunda Recep Kahya'dır. Bu destanda, savaşta Alemdar kahramanları öyle bir önemli yer tutmuştur ki Mustafa Kemal Ankara hükümetinin Fransızlar tarafından tanınmasına kadar gitmiştir. Ereğli'de Fransızlar esir alınmıştır, bu esirleri kurtarmak için Fransızlar Ankara hükümetini kabul etmek zorunda kalmıştır. 1921'den geçen süre içerisinde Alemdar Vapuru 1967 yılında hurdaya ayrıldı, jilet oldu. Kaptan (Refik Akdoğan) 1967 yılında terk ediyor, hurdaya ayrılıyor.

ALEMDAR HURDADAN SONRA DA ÇALIŞTIRILDI

Demiroğlu: 1982 yılına kadar, kaptan ayrıldıktan sonra özel sektöre satıyorlar Alemdar’ı. Bizim deniz yollarının gemisiydi. Gemi çalıştı 1982'ye kadar taşıma hizmetleri gördü, dolmuşçu gibi su taşıdı. İstanbul ve Marmara çevresine, tahtadan gemilerimiz vardı, bu da 200-300 ton taşıyan bir tekne.

Bektaş: Alemdar gemisi hurdası bile iş yaptı yani. Alemdar kahramanlığı konusunda Durmaz abiye başvururum. Bu konuda kendisi bulunmaz isim, tarihi kişiliktir. Alemdar vapurunun artık vapur diyorum gemi diyorduk. Evrim hanım (Doç. Evrim Şencan) öyle söyledi. Belgelerde vapur olarak geçtiği için öyle söylüyor.

Demiroğlu: Evrim hanım o zamanlar buharlı gemilere hep vapur deniyordu ama Alemdar'ın bir özelliği var savaş gemisine savaş vapuru denmiyor o zamanlarda. Kurtarma gemisi, kurtarma vapuru olmuyor yani.

Bektaş: Durmaz abinin öncülüğünde Alemdar vapurunun Ereğli'de aynısını yapmak üretmek ve bunun tarihe bırakmak için bir çalışma yapıldı. O çalışma sonrasında Ereğli'nin kurtuluş günü olan 18 Haziran parkında bu Gazi Alemdar Müze Vapuru olarak hizmete açıldı. Milyonlarca turist yerli ve yabancı turist geliyor, bakıyor orada, en azından içini inceliyor. Ben Bandırma Vapurunu da gördüm Alemdar Vapuru muhteşem yapılmış, bizim de çorba da az da olsa tuzumuz var. Şimdi bu vapurun yapılış süreci ile tarihe bir not bırakmak. Kimler nasıl başladı, kimin düşüncesiydi, Durmaz abiden bilgi alalım.

Isimlistesi Başlıksız 1

1960 ÖNCESİNDE DE ALEMDAR ANILIYORDU

Demiroğlu: Tek kişinin şıp diye ortaya çıktığı bir düşünce değil bu. Alemdar vapurunun tarihi olayı yaptığı savaşından sonra Ereğli'de hatta Cumhuriyet kurulduktan sonra Ereğli'de her yıl kutlamalar demeyim de anmalar yapılıyordu. Bilhassa belediyenin öncülüğünde, belediyenin düzenlediği toplantılar yapılıyordu. Bu toplantılarda o zaman Ereğli'den Alemdar'a katılan kahraman denizcilerimiz yaşıyorlardı, yaşayanlar vardı. Onlar okullara giderdi hadiseyi anlatırlardı. Olaylar canlı tutulmaya çalışılırdı. Yani her 27 Ocak'ta Ereğli'de bu konuda bir düzenleme yapılıyordu. Bu olay çocukluğumuzda bile vardır. Ben 1941 doğumluyum, 48'de Ereğli'de ilkokula başladım fakat ben ilkokula başladıktan sonra burada fazla kalmadık, 15-20 gün sonra babamız bizi İstanbul'a götürdü. Benim akranlarımın anlattığı okullara bu kahramanlardan biri gelir bildiğini anlatırlarmış, Alemdar olayı hep canlı tutulmuş. Taki 1958-59'a kadar anmalar devam etmiş. 60'lı yıllar da bu işler ölüyor. Erdemir'in temel atma törenleri yapılıyor. Ereğli'de kalabalık başlıyor. 8-10 Binlik bir ilçe iken Erdemir açıldığında 18 bin kişiydi 1965'de. 70'e gelmeden 50-60 binlik ilçe oldu şimdi 100-150 bini buluyor. O tarihlerde Alemdar unutuldu. Ereğli'de ev bulmak ve ekmek bulmak bile mesele olmuş.

Bektaş: Sabahçı kahvelerinde sandalye bile satılıyormuş.

YUNAN BAŞKOMUTANI TRİKUPİS’İ YAKALAYAN VELİ ÇAVUŞ

Demiroğlu: O yılların kargaşasında ne tören kaldı ne o ne bu kaldı. Gene bu eskilerin bizim yaşımızdakilerin hafızasında olan şeylerdi. Belirli yerlerde noktalarda yazılmış notlar ve kitaplar var. Bana göre bunu yeniden ateşleyen 1966 senesinde Nurettin Peker eski bir İstiklal Savaşı kahramanı. Öylesi Roman diye bir kitap yazdı o kitap Alemdar'ı baştan sona anlatan bir kitaptı ve şimdiye kadar onun kadar geniş bir kitap yazılmadı. (Öl ama esir olma)  Yazılsa bile bir çok şey ondan alıntıdır. Bu kitap o yıllarda elime geçti. Eski hatıralar tekrar canlandı. Bu sefer daha bilinçli olarak Alemdar olayına sonuna kadar biliyor olduk. Bu arada Ereğli’mizde yaşayan Tarih Doğa gibi ilçenin yerel tarihi ile uğraşan dernekler var. Bu işe gönül vermiş arkadaşlar da var. Onlarla beraber olmayanlar da var. Benim bu Alemdar olayı o kadar ilgimi çekti ki benim bir de şairlik tarafım vardır, şiir kitaplarım da var. Ben Alemdar olayını manzum olarak yazdım, başlangıcından sonuna kadar şiir olarak yazdık. Bir kenarda duruyordu bunun yanına bir uzun manzum şiir daha ekledim benim 60'lı yıllarda Kayseri Pınarbaşı ilçesinde yedek subay öğretmenlik yapmıştım. Orada tanıdığım Veli Çavuş diye yaşlı bir adam vardı. Veli Çavuş İstiklal Savaşı'nda bulunduğu gibi Kafkas savaşlarında, Yemen'de bulunmuş, İstiklal Savaşı'nda çarpışıp gelmiş sağ kalmış bir adam. Köyde oturun konuşurken bir gün bana İstiklal Savaşı'nın büyük taarruzun başlangıcında İzmir'e doğru giderken kuvvetleri süpürme hareketi derler yani Yunanlılar kaçıyor bir taraftan bizimkiler gidiyor, ölmüş, yaralıları topluyorlar, silahları topluyorlar, kaçamamış Yunanlıları esir alıyorlar. Bir gün Veli Çavuş çalılığın arkasında hareketlilik görüyor, askeri birliği de var. Etrafını sarıyor 8-10 kişilik Yunanlı yakalıyor. Bana şöyle anlattı, adamları yakaladım subay olduklarını anladım, yaşlıydılar rütbeleri söküktü. Fakat hepsi askerlik çağının ilerisinde 40 yaş üstünde kişiler. Ben bunları ordugaha getirdim. Teslim ettim komutanına. Tekrar görevime akşam geldiğimde komutan demiş ki “sen ne yaptın?” Bugün getirdiğim grup vardı, yaptıklarını anlatmış. Yok yok o senin yakaladığın adam kimdi? Herhalde subay olduğunu biliyorum demiş. O demiş Yunan başkomutanı Trikupis demiş. Veli çavuşa kumandanı. Bu çok enteresan bir hadise. Tarihi seviyorum, tarih kitaplarında Yunan Başkomutanı Trikupis yakalandıktan sonra Atatürk'ün huzuruna çıkartılır, Atatürk saygı gösterir kılıcını iade eder ama Trikupis'in ensesinden kim yakaladı bilinmez.

İKİ DESTAN KİTABIM BÜYÜK İLGİ ÇEKTİ

Bu ilgimi çekti. Veli çavuşun bana anlattığı öykülerden aklımda kalanları bir manzum hikaye olarak yazdım. Alemdar destanı ve Veli çavuşun destanı diye yazdım biri karada biri denizde. 1998 yılında Sanat Kurumu başkanı iken Cumhuriyetin de 75'nci yılı etkinlikleri olacaktı, ne yapalım diye düşünürken ben bu 2 destanı birleştirip bir kitap haline getirdim, bastırdım. Sanat Kurumu etkinliği olarak da yayımladık, imza günü yaptık. Şiir olduğu için destan olduğu için gerçi hepsi nereden baksan 30-40 sayfa sürüyor anlatımlar. Çabuk da okunuyor. Kitabı alan herkes okudu. Tebrik edenler, beğendiğini söyleyenler, Alemdar'ı yeni duyanlar oldu. Alemdar bir ilgi yarattı.

İNGENÇ’İN GELİŞİ VE İLK HAREKETLENME

1999 Yılı geldiğinde büyük deprem oldu ya, o büyük depremden sonra bizim Kaymakamlığa Mustafa İngenç diye Zonguldak'ta Vali muaviniydi Kaymakam olarak tayin ettiler. Bu adamda benim eşimde Kaymakamlıkta Yazı İşleri Müdürü olduğu için tanıştık, ona da kitabı verdim. Okudu, beğendi, onun da ilgisini çekti. Sonra Bizim Suat Yazıcı Anadolu Lisesi Müdürü bir gün geldi “bunu tiyatro haline getirelim” dedi. Öyküyü biliyorum hatta bu destanda yazılanlardan daha fazlasını veririm yaparım dedim. Tiyatro oyunu yazmak başka bir olay. Başka bir bilgi işi, ben o işi beceremem dedim. Suat, benim Ankara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde bir arkadaşım var onunla konuşacağım dedim. Kitap bu dedim. Yararlanırsa yararlansın gider de konuşuruz dedim. Kaymakam ve Suat bey adamla konuşmuşlar, gelin demişler. Kaymakam bey bizi toparladı Suat Yazıcı, Kaymakam beyin eşi de gelmişti, ben, bir iki kişi daha da geldi benimle. Hatta Ankara Üniversitesi'ndekinin arkadaşlarıymış. Gittik yanlarına konuştuk, kitabı verdim, ben hocam senden bir tiyatro istiyorlar, benim yazdıklarım bunlar ama sana bunun içinde olmayan bir çok hikayeyi de anlatabilirim çünkü biliyorum, konuyu biliyorum. Sana faydası olursa dedim, tabi dedi. Hatta bir gün Ankara'ya gittik oraya gece yarısında döndük, gece yarısına kadar Alemdar konuşuldu. O gün öyle geçti. Aradan epey geçti 1 kaç ay geçti, haber geldi. Suat bey kanalıyla haber geldi. Biz Kaymakam Bey falan toplandık Ankara'ya gittik. Oyun belli şeyini hazırlamış, öğrencileri de ayarlamış bize oyunu gösterdiler. Onların bir oyun oynadıkları büyük bir salon var. Sandalyelere oturduk öğrenciler karşımızda hoca başlattı. Tiyatro da değişik bir şey, değişik bir oyun, çok da güzel oldu, hoşumuza gitti, beğendik. Ben bunu biraz daha geliştireceğim Ereğli'ye gelip biz bunu oynayacağız dedi, bizim de hoşumuza gitti. Normal tiyatro oyunu gibi değil. Sözlerden çok hareketler, konuşma geçiyor, hikayeler anlatılıyor arada. 2001 Yılıydı geldiler burada oyunu oynadılar. Evvela suare yaptılar, gündüz öğrencilere akşam protokole oynadılar onu. Biz protokolünü izledik. Milletin o kadar hoşuna gitti ki alkış kıyamet kopuyor tabi. Bu Alemdar'ın tanınması bu sayede daha da gelişmiş oldu. Ereğli'nin kalbur üstü takımı, halk, bir takımdan öğrenciler tanımış oldular. Onlar tanımış olunca bu işe gönül vermiş kişiler arasında konuşmalar da geçiyor, bizim sanat kurumu, tarih doğacılar toplandığında konuşuluyor.

SAMSUN BANDIRMA VURUNU YAPACAĞIZ DEDİ

O arada ben takip ediyorum gazetelerden de duyuyoruz, Samsun'da Bandırma gemisi yapımına başlandı. Samsun'da artık emir Ankara'dan mı geldi bilmiyoruz, zamanın Samsun Valisi Metin Aksoy, özel idareye emir veriyor bir de Samsun Büyükşehir Belediyesini toplantıya çağırıyor bu Bandırma Vapurunu yapacağız diyor. Nasıl yapacağız, hiçbir şey yok. Özel İdare demek para demektir, vilayetin parası, ihaleler hep özel idareden çıkar. Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne geminin konulacağın yeri belirler, çevre düzenlemesi yapar. Toplantı yapıyorlar ve çalışmalar başlıyor. Ondan sonra ne yaptılar pek bilmiyorum da mutlaka bir proje çalışması yapılmıştır. Asıl projelerine ulaşmak arşivlerden bulunuyor, bulmuşlar, ihaleye de çıkılmış. 300 Günlük bir süre içerisinde Bandırma Vapurunun imalatını bitirmişler. 2003 Yılında Bandırma Vapuru halkın hizmetine müze olarak açıldı, mutlaka 19 Mayıs'ta açmışlardır. Düşünürsek 1999'da başladılar, 2003'e 5 yıl geçiyor, yapım süresi 300 gün dürmüş. Onun müze haline getirilmesi, daha önceki proje çalışmaları falan 5 yılda halletmişler. Biz de 2000 Yılında tiyatro çalışmasına başladık.

Bektaş: Bu vapuru yapalım diye kimden çıktı bu fikir.

TARİH KOMİTESİ VE YAPIM KOMİTESİ KURDUK

Demiroğlu: Samsun Valisi emir verdi Bandırmayı yapmak için harekete geçtiler. Biz de yapabilir miyiz diye düşünmeye başladık. Ereğli'de sac alırsın nasıl yaparız ederiz diye düşünürken bu işi tartışmaya başladık ya Kaymakam da o ara Şükrü Bozoğlu, Deniz Kutluk amirallere de anlatıldı bu durum. 2001-2003 Yıllarında Ereğli'de Deniz Kutluk görev yaptı. Zaten tiyatrolara da geldi. O arada fikir biraz da Ümran (Durmaz Beyin eşi)  hanımdan da çıktı. Bana dedi ki böyle şey yapıyorsun komite kuralım dedi. Nasıl bir komite kuracağız. Tarih komitesi sonra yapım komitesi kurmak lazım dedi. Nasıl kuracağız dedik, Kaymakam bey ile görüştük. Kaymakam beyin başkanlığında tarih komitesi ve bir de yapım komitesi kuruldu. Tarih komitesinde tarih doğacılar, yerel tarihçiler var onlar çağrıldı. Can Canver bu işi çok iyi bilen birisi zaten dedesi Alemdar kahramanlarından bir tanesi. Onlar Alemdar gemisi hakkında bilgi, belge, yayınları toplayacaklar. Amaç oydu ama yapamadık. Yapım komitesinde de Ereğli'deki 4 tane tersane var. Tersaneciler Deniz Ticaret Odası var. Başkanı İrfan Erdem, Müdürü de Yalçın Albay'dı. Yeni emekli olmuş deniz albayıydı. O da Alemdar ile ilgileniyor, kendisini de sanatkar. Yalçın albayla beraber yapım komitesine girdik. Hem tarih hem yapım komitesinde varız. İki yönlü çalışmaları takip edebiliyoruz. Tarihçilerin çalışmaları kitap çıkartalım falan fakat yapım çalışmaları tersaneciler evvela dediler ki proje yok elimizde fotoğraf falan var ama. Benim kafamda proje var. Projeyi nasıl halledeceğiz, Alemdar'ın Danimarka'daki tersanenin adını adresini biliyoruz, Mektup yazıyoruz duruyorsa Avrupalılar öyle şeyleri saklarlar. Parasıyla mı gönderirler yoksa hibe eder mi gönderirler diye düşünüyoruz. Oradan isteriz diye düşünüyorum.

FADIL BEY İLE ALİ ARIKAN UNUTULMAZ

Yapım komitesinde de çalışmalar bir taraftan havanda su dövme ile devam ediyor. Tersaneciler diyor ki o zaman tersaneler tam açılmamıştı, Çengelburnun'daki tersaneler dediler ki doluyuz, Gülüç'den elektrik geliyor, kesiliyor. İyi yaklaşan bir tek Ustaoğlu Tersanesinin sahibi Ali Arıkan var. Bunlar gibi katı değil. Madenci de öyle. Bizim İrfan Erdem de bu gemi saçtan yaparsak koyarsak ben gemiciyim karada gemi tutmak zordur, çürür, biz bunu betondan yapalım. 50 Metre boyu çok, 5 metre yapalım falan. Yapım komitesinde Erdemir Genel Müdürü bize sacları veren Fadıl Demirel. Demirel yapım komitesinde bana dedi ki tersanelerin mühendisleri var, Ali Arıkan da sahibi. Elektrikten ve yerden yakınıyorlar. Fadıl Bey bu gemi ne kadardır dedi İrfan betondan yapalım diyince. 50 Metre boyunda, 8 metre genişliğinde bir gemi. Olsun 250 metre dedi yaparız dedi. Öyle deyince İrfan'ın dili tutuldu, sustu. Bir daha da toplantıya falan gelmedi zaten. Yaparız dedi, saçtan yapalım dedi. Betondan gemi olur mu dedi, yapacaksak doğru yapalım. Bunlar kaymakamlar sayesinde oluyor tabi. Onları biz toplantıya çağıramıyoruz kaymakam bey çağırıyor. O öyle deyince peşinden ekledi tersanecilere elektrikten şüpheleniyorsunuz ben ırmağın üzerinden kablo ile hat çekeceğim dedi, Alemdar'ı yapmak için elektrik vereceğim dedi. Ali Arıkan elektrik varsa benim tersanemde yapabilirsiniz dedi. Yer sorun değil bir yere sığdırırız o gemiyi dedi. O bakımdan Ali Arıkan'ı çok seviyorum, çok cesurca bir iş. O günün şartlarıyla cesurca bir iş. İş bu noktaya geldi. O arada Niyazi Karakuş vardı, ağaç gemi maketi yapan bir sanatçı arkadaşımız. Ben ona bir sergi açtım, gemi maketleri sergisi. O bize bir de Alemdar maketi yaptı, gayet de güzeldi. Fotoğrafını vermiştik, fotoğraftan yaptı. Gemi maketleri sergisi de ilgi gördü.

PROJEYİ HALUK HANCER A4 KAĞITLA GETİRDİ

 Serginin ziyaretlerinde bir gün bizim öykücü Haluk Hançer geldi. Laftan açıldı dedim bu gemiyi biz yapacağız herhalde ama projesi yok dedim, herhalde Danimarka'ya projeyi istemek için yazı dedim. Abi dedi ben hatırlıyorum bizim dernek tarih doğacılar Kutsal Kıvrak falan bu işle çok uğraşmışlar. Kutsal da yerel tarihi severdi rahmetli. Ben dedim öyle bir şey hazırlıyorum fotoğraf, proje hatırlıyorum, derneğin evraklarına dosyalarına bakayım dedi. Ertesi gün elinde bir dosya ile geldi. Durmaz bey bak buldum dedi. Baktım bir proje a4 sayfası ama bir gemi projesi belli. Gemi projeleri bizim teknik resimleri daha farklı oluyor. Altına baktım projenin altında Haliç tersaneleri yazıyor, başmühendis imzalamış, ressamları imzalamış. Alemdar gemisi 1951 senesinde tamire girdi, uzun süre tamir edildi, güverteler falan yeniden yapıldı, pırıl pırıl. O zaman bizim mühendisler demek ki oturmuşlar projelerini yapmışlar. Belki onlar ana projeleri getirttiler bilmiyorum. Bizim de derneğimizde tiyatro grubunu idare eden Tuncay Öztürk var, o da gemi inşa yüksek mühendisi. Ben hemen telefona asıldım Tuncay'a. Tuncay mutlaka buraya gel, sergideyiz o zaman sergi de oyuncu müzesi olan yer sergi salonuydu. Olur dedi. O da madenci gemi sanayinin mühendisi. Akşam oldu geldi. Tuncay al bu projeyle gemi yapılır mı dedim? Sen gemi inşa mühendisisin. Baktı, yapılır dedi. O zaman dedim sana görev bunun yüzde 10 artı, eksi maliyet hesaplarını çıkart. Ne kadar sac, boya, kömür, işçilik gider diye. Bir hafta müsaade edin dedi. 1 Haftaya kalmadan en ince noktasına kadar boyasına kadar hesap etmiş getirdi. Gemi sacını nasıl hesap edelim. Bu gemi, aynı binalar gibi alttan başlayınca denize giren kısmı kalın saçlarla yapılıyor, yukarıya doğru inceliyor. Biz bu gemiyi yüzdürecek değiliz. 6 milimetre olsun ona göre yapılır, ağır olursa maliyet artar dedik. 1 Haftaya kalmadan en ince hesabını yapmış geldi. Para olarak yok, işçilikleri bile saat olarak hesap etmiş, kiloya, metreye, metrekareye göre, direğini, küreğini, halatına varıncaya kadar hesap etmiş. Yüzde 10, artı eksi dedik ya onlar için bu çok büyük bir yanılgı payı. Yanılmamışlar çocuklar.

Bektaş: Tarihe geçsin anlamında söylüyorum, bu Alemdar'ın yapılması ile ilgili en büyük tetikçi Bandırma Vapurunun yapılması için harekete geçmesi. Demek ki onlar yapıyorlar diye biz de yaparız geldi demek ki. O dönemin kaymakamı Mustafa İngenç'in emeği var, ilgilenmiş, Ankara'lara götürmüş, destek vermiş. Tekrar sonrasında yapım komitesinde Erdemir'in genel müdürü rahmetli Fadıl Demirel'in ben sacı veririm demesi ve o arada Fadıl Demirel'in tersanecilere elektrik vermesi. Tersaneciler içerisinde Ali Arıkan'ın emeği altını çizeyim dedim, hepsinin emeği var Allah razı olsun. Erdemir'de elektrik verince biz yaparız demiş. Yapım komitesini bu rahatlattı. Erdemir buradan tuttu, tersaneciler biz yaparız dedi, o aradaki maliyet hesapları ile ilgili çalışmalarda, mühendisti.

PROJE DENİZ CORA DÖNEMİNDE BİTTİ

Demiroğlu: 2003'de zaten Kaymakam İngenç gitti yerine Aziz İnci geldi. Bizim toplantılara amiraller de geliyor, elimize projeler geçince Amirali toplantıya Kaymakam çağırdı. Projeden 40 tane bastırdım, kaybolmasın diye. Amiralim proje bu dedim. Askeriyeye yaptırabilir misin dedik o zaman Nazif Özdağdeviren'e yaptırırız dedi. Ancak Deniz Cora'nın zamanında bitti Nazif bey çok kalmadı, peşinden Deniz Cora geldi. Bunlar değiştikçe zaman kaybı oluyor. Biz gidip askeriyeye proje yaptırabilir miyiz, anca amiraller, amirlerine, daha üst komutanlara söylüyorlar. Deniz Cora'nın zamanında bitti projeler. Ben o arada da Kaymakam Aziz Bey'e dedim ki bu dernek kurulmadan olmayacak dedim. İş esas bindi, para lazım, mal alınması lazım. Askeriye, kaymakamlık alamaz, para gelecekse derneğe gelsin. Bir de dernek kurmak lazım dedi. Ben oturdum 2-3 tane cami yaptırma derneğinin tüzüğünü inceledim. Kaymakamlıktan aldım o zaman Günay da vardı. Cami yaptırma dernekleri bağış alıyorlar ya biz de bağış alacağız. Onları inceledim. Güzel bir tüzük hazırladım. Tüzükler yazıldı, tarih unutulmasın diye 10 Kasım 2024 tarihinde Kaymakam beye imzalattım. Kaymakam bey imzalayınca dernek resmen kurulmuş oluyor ama esas valilikten imzalanıp gelmesi lazım. Tüzüğü inceliyorlar eğer sakıncalı yerler varsa bakıyorlar yoksa onaylayıp gönderiyorlar. 2004'de dernek kurulmuş oldu. 2005'in Mart ayında da tasdik oldu geldi. Biz ilk geçici yönetim kurulu kurulacak. Üyeleri tespit edecek, üyelerle genel kurulla yeni yönetim belirlenecek.

YÖNETİMDE İNCİ, POSBIYIK, DEMİROĞLU, AKIN, DEMİREL, HATİP, CANVER

Seçtiğimiz geçici yönetim kurulu genel kurulda da aynı şekilde seçildi. Başkan Aziz İnci, 2. Başkan Halil Posbıyık. Bu arada Halil Posbıyık'ı da anlatayım, yer bakımından çok büyük emeği var. Ben Durmaz Demiroğlu olarak yazman üye, sekreter, evrak işleri. Sayman Üyemiz para işlerimizde Yalçın Akın'ı aldık. Albay Yalçınla ben ana şeyini yönetiyoruz. Geri kalan 3 üye, Fadıl Demirel Erdemir Genel Müdürü, Mehmet Tevfik Hatip var, tersanelerde, o da müsteşarlıktan emekli, gemi işlerinde Türkiye çapında bir adam. Son adam da Can Canver, hep yönetimimizdeydi. O yönetim işi koparan da o yönetim oldu. Bu arada bizim projeler geldi askeriyeden. Projeler gelince hemen yazı yazdık Kaymakam dedi ki Erdemir Genel Müdürlüğüne yazı yazalım, geminin saclarını isteyelim dedi. Fadıl Demirel de derneğin yönetim kurulunda. Bize cevap geldi, projelerinizi gönderin diye. Askeriyeden gelen CD'leri gönderdik. Onlar CD'leri açıp bir de kendileri hesap ettiler. Aradan 2 ay geçti geçmedi saclarınız imalatı bitti alabilirsiniz diye Erdemir'den yazı geldi. 163 Bin 750 kilogram sac geldi, faturasını da yazmışlar öyle de bir ayarlamışlar ki bize bağış ettikleri için 99 bin 999 dolardı. Yani 100 bin dolardan 1 dolar eksik. Onu ayarlamışlar, bağışın bir miktarı vardır. Bizden para falan alınmadı tabi. O malzeme alındı, o arada da yeni tersanelerin dolguları falan bitti, yerlerine taşınmaya başladılar. Ali Arıkan'ın tersanesini taşıdık o malzemeyi. Bize bilabedel nakliyatçılardan Özgür Metal'in sahibi Esat Koç. Koç da bilabedel Erdemir ambarlarından alarak tersaneler bölgesindeki Ali Arıkan'ın açık saha alanlarına nakletti. Bizim elimize malzeme gelince gene bu Ali Arıkan'ın fikridir, hemen dedi kim ne yapacak edecek projeleri düşünmeden bir kaynak töreni yapalım dedi. İlk kaynak töreni büyük ses getirir dedi. Tersane kocaman dedi gelin benim tersanemde yapın dedi. Yeni yapılan tersanede büyük bir tersaneydi. Arıkan tersanesinde onu da önemli bir güne aldık.

İLK KAYNAĞI YAPTIK

2005'de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ya 28 Ekim Cumhuriyet Bayramı Anıt önündeki çelenk töreninden sonra tersanede Ali Arıkan'ın tersanesinde geminin ilk kaynak töreni yapıldı. Zonguldak Valisi, protokol, Deniz Kuvvetlerinden çağırılacak, bunların huzurunda ilk kaynak törenini yaptık. Senin sayende Vali kaynak yaparken Eyüp Vali'ye dedi ki bunun çok emeği var ilk kaynağı bu yapsın dedi. Valinin eline vermiştik ilk kaynağı yapsın diye nezaket göstererek bana verdi. Sayın Valim sen yap ben yap derken yaptık kaynağı. İlk kaynağı yapmak da bana nasip oldu. Çok da güzel bir tören oldu. O törenin de ses getirmesi var. 2005'de bunu yaptık. Gemi saclarımız geldi, projelerimiz geldi, nasıl yapacağız diye tersanelerle konuşuldu. Bir tersanede yapılsın diyorlar, bir tersanede yapılırsa tersaneden bizim oraya taşımak dert. Bunun yeri belli. Biz bunu yerinde yapalım, buraya bir şantiye kuralım. Büyük parçalar orada kesilip biçilir, tırlarla kamyonlarla gelir, burada montajları yaparız dedik. Tamam yapabiliriz dediler. Burada koyalım yerinde buraya 8-10 kaynak makinası gelir, kaynakçılar gelir. Şantiye şefi koyarız. Çünkü gemiyi taşımak mümkün olmaz. 2006 Yılında da Türker bey gelmişti. Biz artık Benim dediğim gibi yerinde yapalıma geldi tersaneciler. kim ne kadar katkı verecek, kaç kaynakçı, makine verecek, onlar konuşuluyor. Bir toplantı yapıyoruz. 1-2 Ay sonra bir daha yapıyoruz, zaman akıp gidiyor. Para da yok. Paran olsa her şeyi getirttirir yaparsın.

TÜRKER BEY DENİZDEN TAŞIRIM DEDİ

O arada Türker (Ertürk) bey 2006'da göreve başladı Ağustos'da. Tersaneciler nesling planı tutturdular, kesim planı. Sacların oksijenden kesiliyor o nesling otomatik kesme makineleri var, senin çizmen etmen, makinalar onu plana göre otomatik kesiyorlar. İmalatın düzgünlüğü ve kolaylığı için. Askeriyeye yaptırmak durumu hasıl oldu, dışarıda da yapıyorlar ama çok para 20-30 milyon dolar istiyorlar. Ondan sonra Türker bey onu üstlendi, üstlendi derken oradakiler belli bir iş düzenine göre tersaneciler yapıyordu. Türker bey buradan teknik ekip gönderdi. Subaylar gitti öbür tersanelere, İstanbul'a. 3-4 Ayda işi orada çıkarttılar, Türker beyin çok büyük faydası var. 2006'da o projeler de geldikten sonra Türker Bey dedi ki biz bu işi artık kimlerle konuştu ne yaptıysa bir toplantı yaptı bizi de çağırdı. Bu gemiyi parçalar halinde yapalım, büyük gövde halinde 3 parça, üstü de ayrı bir parça olsun. Tamam yapalım dedim, zaten yerinde yapacaktık, imalatlar yapılacak getireceğiz, yerinde birleştireceğiz. O da olur ama dedi bu hem tersanelerin yükü azalacak dedi. Gövdeyi 3 tersaneyi diğerini de madenciye vereceğiz dedi. 4 Tersane yapacak dedi. Nasıl taşıyacağız? O tersanelerden köprüler altından geçmiyor, Erdemir'in içerisinde bir sürü şey var. Karayolu ile gelmesi çok zor, ben dedi deniz yolundan getireceğim dedi. O planlarını yapmış. Yeni kurulan büyük tersanede sahibi veya patronuyla da iyi ilişkileri arkadaşlığı dostluğu var sanırım. Biz demişler taşırız, onları denizden römorkun çektiği büyük bir duba var, onun üzerinde büyük bir vinç var. Karada kaldırmak bizim vinçlerle hidrolik zaten kalkıyor. 50-60 Tonluk vinçlerle kalkıyor. Ben bunu taşıyacağım dedi. Tersanelerde şıkır şıkır yapılıyor, her şeye uygun yapılıyor.

BİR YIL İÇİNDE GEMİNİN YAPIMI BİTTİ

Geminin parçalar halinde yapılıp denizden taşınarak yerine konulmasının kararlaştırılmasının ardından iş tersanelerde işe başlatmaya kaldı. Nesling projeleri dediğimiz parça kesim projelerinde Mart ayı içerisinde onlar geldi. Biz Türker paşa ile birlikte 20 Mart 2007 tarihinde  nesling projeleri herkesin yapacağı proje 4 tersaneye ayrı ayrı verildi. Projelerine göre de malzemeyi 20 Mart'ta verdik ve proje uygun olarak tersaneler imalata başladılar. Biz zaman zaman gidip bakıyor kontrol ediyorduk. Esas kontrolü elden bırakmayan Türker Paşa ve ekibi bırakmıyordu. Onlar devamlı kontrol ediyorlardı, işin takibindeydiler. İşin çabuk olmasının hızlı ilerlemesinin sebebi de Türker paşa ve ekibiydi. 20 Mart tarihinde işe başladığımızı kabul edersek tersanelerdeki imalat tam 3 Mart 2008 tarihinde bitti yani 1 yıl içerisinde yaklaşık bu da 300 günlük bir imalat süresinde bu yapım bitti. 3 Mart’ta denizden taşınmaya başlandılar. Gelen büyük bir duba geldi, üzerinde büyük bir vinç vardı. Tersanedeki bir parça geminin 3'de 1 parçasını aldı dubanın üzerine koydu bir de geminin konulacağı yerde kuru havuzun olduğu yerde ayrı bir hidrolik vinç vardı. Karaya kadar getirdi hidrolik vinç alarak havuzdaki yerine yerleştirdi. 3 Parça 1 günde taşınarak havuza konuldu. Ondan sonra da havuzda bunların birleştirme işlemleri başladı. Orada ufak bir şantiye kuruldu, gene ekipler geldiler. Havuzdaki işleri yaptılar, birleştirme işleri bittikten sonra Madenci Gemi Sanayisindeki üst güverte kamara bölümleri oradaydı, oradan karadan taşınarak getirildi, yerlerine monte edildi. Direkler, kürekler derken bize en çok yardımcı olan da Deniz Kuvvetlerinin Gölcük'deki atölyedeki ekipleri oldu. Onlar özel sermaye ekipleri var, ücrete mukabil iş yapan bir grubu var askeriyenin. Onlar da özel işlerini yaptılar. Zaten o işleri dışarıda bir yere yaptırsaydık çok daha pahalıya mal olurdu. Ücreti mukabilinde işlerini yaptılar. Bu arada müze kısmının mefruşatı, sergilenecek malzemeler hepsi ufak ufak hazırlanmıştı zaten imalat sürecinde. Onlar yerleştirildi, konuldu. 8  Ağustos'u özel seçtik 8.8.2008 tarihinde büyük bir askeri törenle hizmete açıldı. Bütün Ereğli davetliydi. Özel protokol, askeri protokol, Ankara'dan gelen protokol, bakanlar falan derken muhteşem bir törenle açılmış olduk. O tarihten bugüne kadar geminin iç kısmında bir zenginleşme oldu. Müzede sergilenen malzemeler bakımından baya ilaveler oldu. Zenginleşti diyelim.

Bektaş: Geminin açılışını sen bir cümleyle geçtin ama geminin açılışında Alemdar Derneğini Yaptırma Yaşatma Derneği yöneticileri, kurucuları, şehre emek veren projeye hizmet verenler, açılış töreninde neredeydi?

TERSANE SAHİPLERİNİ DAVET ETMEDİLER

Demiroğlu: Valla onları davetli bakımından bizim dernek olarak bir kabahatimiz yok. Orada Türker paşa tüm şeyi davet listesini askeri protokol dahilinde yaptı. Hatta çok ayıp olan bir şey var. Bunu söylemek lazım. Törene davet edilmeyen tersane sahipleri vardı. Neden davet edilmediği, daha doğrusu protokol tribüne davet edilmeyenler vardı onlara B protokolü diye sokakta yer gösterildi.

Bektaş: A Protokol ne demek?

Demiroğlu: Derneğimizin bir dahli yok. Bir tek dernek başkanı vardı. Ben ve Yalçın Bey bir de eski dernek başkanı Halil Posbıyık vardı o ara belediye başkanı değildi, seçimlere girdiği için belediye başkanlığından istifa etmişti.

Bektaş: Açılıştan bir kırıklık var sanırım?

AÇILIŞTA KIRIKLIKLAR OLDU

Demiroğlu: Çok. Yapımcılar bakımından çok kırıklık oldu. Oraya hizmet veren isimlerin kısımların davet edilmemesi veya davet edilse bile B protokolü diye ayrılması kırıklık yarattı.

Bektaş: Orada tarihe not olarak koymak lazım yani ayıp ettiler. Neyse biz konumuza devam edelim. Ne protokolü ya yani o tersanede vali bey nezaket gösterdi ben söyledim, işte bu işin projesinin baştan sonuna Durmaz abi yaptı ilk kaynağı o yapmalı dedim zaten vali kibar bir şekilde buyurun dedi. Siz o kaynağı yaptınız, siz meselesi değil oraya gönül veren insanlar, kurucuları, derneği, tersanecileri, yerel yöneticileri, sivil toplum kuruluşları var. Askeri bir tesis değil ki bu Ereğli'nin malı. A, B protokolü şık olmadı, ayıp oldu.

NİHAT ABİYİ KAYBETTİK NİHAT ABİYİ KAYBETTİK

ALEMDAR SU İÇİNDE OLACAKTI

Demiroğlu: Biz yapamadığımız aslında o gemi açılışından evvel geminin bağlandığı kuru havuza biz dernek olarak çok güzel bir proje yaptırmıştık. Geminin su kesimine kadar olan bölümü kapalı olacak ve yapılacak ayrı bir kesimle geminin baş tarafından bir sistem yapıldı o sistemle dökülen sular geminin güvertesinden giderek denize kadar gidecekti. Gemi denizin içerisinde yüzüyor gidiyor gibi bir görünüm olacaktı. Alt tarafından ışıklandırma olduğunda gemi çok daha güzel meydana çıkacaktı. Çok güzel bir projeydi. O arada belediyede bu projeyi, masraflıydı projeyi belediye üstlendi niyetlendi yapacak, Türker Beyde 30 Ağustos'ta onların devir teslim törenleri oluyor o araya yetişmez en az o projeyi yapmak 2 ay sürecekti. Böyle kalsın dedi. O şekilde açılış töreni yapıldı. Açılış töreni yapıldıktan sonra da belediye de gemi açıldı ya bir kere belediye de yan çizdi diyelim, ağırdan aldı daha doğrusu.

Bektaş: O proje şuan yapılabilir mi? O gemi denizde yüzüyor gibi yapılabilir mi?

İSTİKLAL SAVAŞI, ÇANAKKALE VE KORE SAVAŞLARINDA ŞEHİT OLANLARIN İSİMLERİ İÇİN PROJEMİZ VARDI

Demiroğlu: O projeyle birlikte biz o meydanı o şekilde bıraktık şimdi çiçek ve ağaçlardan park var. Görünümü güzel ama park işte, çiçekler, ağaçlar var. Dibi parke döşeli pırıl pırıl bir yer. Biz o meydanı Ereğli'nin geçmişine yakışır bir şekilde yapacaktık. Geçmiş atalarımıza vefa borcunu ödemiş olacaktık. Projemiz de şöyleydi. Biz dernek olarak ben şeyleri çıkartmıştım istiklal savaşında Ereğli'den şehit olan 76 kişimiz var. Çanakkale savaşında şehit olan 99 kişimiz var, Kore'de de 5 şehit vermişiz. Ereğli ve köyleri ile birlikte. Onların künyelerini çıkarttık. O künyeleri belirli bir sıraya göre o meydana yayacaktık. O künyeler muhtelif yerlerde tarih sırasına göre duracaktı. Çok güzel bir projeydi o. Büyük maliyetleri de yoktu sonuçta plaketler konulacaktı, belli mermer kaidelerin üzerine konulacaktı. Meydana gelen kişi hiç değilse gazi gemiye giren kişi burada şehit olmuş kişilerin künyelerin arasından geçerek gidecekti.

Bektaş: Buradaki yakınları en azından atalarını bilecekti. Çanakkale'ye gittiğimiz zaman şehitliği geziyoruz Ereğli'den kim var diye? Oda aynı şey.

PROTOKOL İLE ALEMDAR’I BELEDİYEYE DEVİR ETTİK

Demiroğlu: Çok güzel bir projeydi, dernek olarak ona gücümüz yetmiyordu. Geminin yapımında biz dernek olarak bir hayli bağış aldık, o bağışları hepsi alınan bağışlarla harcanan yerlerle faturalı, dernek kayıtlarında var. Kuruşu ziyan edilmedi. O gemi yapımından sonra o masrafları yapacak şeyimiz kalmadı. Zaten gemiyle birlikte, geminin açılışı hizmete girmesiyle birlikte bir devir teslim protokolü yapıldı. Bu ilk yapılan devir teslim protokolünde zamanın belediye başkanı, dernek başkanı ve Tuğamiral Türker Ertürk paşa da imzaladı protokolü. Derneğimizin malı olan gemi Karadeniz Ereğli Belediyesi'ne bütün hakları ile devir edildi, protokol çerçevesinde. Yani bundan sonra yapılacak herşey belediyede, gemi belediyenin, şu anda da gemi belediyenin. Bir şey yapılacaksa belediye yapacaktı. O masraflarda çok büyük masraflar  değildi yapabilirlerdi, olmadı ama gene olabilir. O projeler hazırlandı duruyor icabında yeniden yapılabilir. O meydanın tarihi kişiliğine uygun yeniden düzenlenmesi mutlaka lazım. Ereğli'nin İstiklal, Çanakkale savaşında verdiği şehitleri anılması isimlerinin orada yaşaması çok güzel olurdu. Güzel olurdu mutlaka ama olmadı. İnşallah bundan sonra olur.

Bektaş: Son kaptan Refik Akdoğan 99 yaşında. Geçen gün telefonda konuştuk vasiyetimdir diyor Eyüp diyor o gemi diyor yüzmeli. Denizde olmaz ama sizin dediğiniz proje, denizde yüzüyormuş gibi sistem kurulursa Refik kaptan da ondan mutlu olur.

PROJEYİ OKTAY  BEY ÇİZDİ

Demiroğlu: O proje uygulansaydı o projeyi bizim Oktay Demiroğlu bir ara dernek başkanlığı da yaptı biliyorsun. Mimar Oktay Demiroğlu çizmişti. Avrupa'da görmüş. Gemi suyun üzerinde yüzüyor gibi görünüyor. Hele gece ışıklandırılınca da muhteşem oluyor.

Bektaş: Kocaman Ereğli.

Demiroğlu: Büyük bir masraf da değil. Yine de olabilir. İnşallah bundan sonraki gelen başkanlar sahip çıkarlar yaparlar. Bu şehrimizin anıtı. İleriye daha güzele taşımak biz bu kadarını yaptık, yaptırabildik, yapabildik. Bundan sonrası da bunların işi.

Bektaş: Kısaca İstiklal Madalyası konusuna geçelim. Ereğli halkının en büyük isteği, haklı isteği. Alemdar Vapuruna İstiklal Madalyası verilmesi ile ilgili bir çok emek verildi. 50 Bin imza toplandı, Belediye Meclisinden oy birliği ile geçti, TBMM'ye gönderildi. Birlikte Oktay abi ile birlikte dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahramana gittik o da bize söz verdi. Milletvekilleri çok teklif önerge verdiler ama meclisin gündemine getiremediler bunu. Ne olacak biz bu işin peşini bırakacak mıyız?

İSTİKLAL MADALYASI TEKLİFİ KOMİSYONDAN GEÇMELİ

Demiroğlu: Zonguldak Milletvekilleri Alemdar Gemisi'ne İstiklal Madalyası verilmesi için kanun teklifi 5 milletvekili imzalayarak kanun teklifi verdiler. O kanun teklifinin meclise gelmesi için komisyonlardan geçip meclise gelmesi lazım.

KOMİSYON ÜYELERİ EREĞİ’YE DAVET EDİLMEDİ

Bektaş: Orada şu var. Milletvekilleri kanun teklifi verdikten sonra ben kanun teklifi verdim benim işim bitti değil ki esas iş kanun teklifini verdikten sonra komisyonlarda onu takip etmek. İçişleri Komisyonunda şuan. Komisyon Başkanı ve üyeleri Ereğli'ye davet edilebilir Alemdar Vapurunu gezdirebilirler. İçişleri Komisyon Başkanı eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Ereğli'ye davet edin iktidar veya muhalefet, çağırın Ereğli'ye. İçişleri Komisyonu üyelerini Başkanını Ereğli'ye çağırın, bir Ereğli pidesi yedirin biz veririz parasını, gemiyi gezdirin. Biz buraya İstiklal Madalyası istiyoruz. Bunun örnekleri de var İnebolu'da. Bir şeyler yapılmalı, yani ben bu işin üzerine ben önerge verdim işte şuydu buydu diye yapmak bana kalırsa kolaycılık, siyaset bu değil, iş bitirmek, sonuç.

GÜNDEME GELMESİ ZAYIF

Demiroğlu: Dilekçeyi bile hazırladık verdik. Fakat olmadı, bu olmayacak değil, dediğin gibi biz mecliste takip edebiliyoruz, komisyonları takip edemiyoruz ama milletvekillerinin takip etmesi lazım. Bugünkü siyasi durumlar, çekişmeler, bilmem neler, bu gündeme gelmesi için zayıf gibi görünüyor.

Bektaş: Oysa özellikle iktidar milletvekilleri bunu çıkartabilir, gelir Cumhurbaşkanı madalyayı da kendisi verir. Biz madalya istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Gazi Alemdar Vapuruna İstiklal Madalyası istiyoruz, istediğimiz bu, siyasetle ilgisi yok, hiçbir şeyle ilgisi yok, haklı bir istek. Ne yapmak lazım? Halktan imza da toplandı, bizzat siz de yaptınız her şeyin içerisinde siz de varsınız zaten.

EREĞLİ’DEN BİNLERCE İMZA TOPLADIK

Demiroğlu: Geminin içinde topladık imzayı. Dilekçe yazdık, dilekçeyi yaklaşık 1.5-2 metrelik büyüklükte pankart haline getirip geminin duvarına astık. Altına da imza defterini koyduk. Herkes dilekçeyi okuyan ismini yazıp imzasını atmıştı. Korkunç bir imza toplanmıştı hem de çok kısa sürede.

Bektaş: 50 Binin üzerinde imza vardı. Belediye meclisinden hangi partiden olursa olsun bütün meclis üyeleri evet dedi oy birliği ile çıktı. Ereğli bir şey istemiyor ki ya Kurtuluş Savaşının tek ve ilk deniz savaşı ve deniz şehidinin yaşandığı ve Ankara hükümetinin Fransızlar emperyalistler tarafından tanınmasını sağlayan Alemdar Vapuru orada.

Durmaz Demiroğlu: Önemli bir tarihi olay. Ne bileyim ben, beceremediler işte.

Bektaş: Beceremediler mi? Yoksa verdik önergeyi hadi yan gel yat mı yaptılar bana kalırsa ikinciyi yaptılar. Cumhurbaşkanı Ereğli'ye geldiği zaman Alemdar'dan bahsetti ya. Bu konuyu Cumhurbaşkanına anlatsalar çıkar bu ya.

Demiroğlu: Şehit de Recep Kahya Rizeli, Pekmezci köyünden. Cumhurbaşkanımızın memleketinden.

Bektaş: Bu bağlantı da var, Rizeli Cumhurbaşkanı. Ereğli'den başka bir şey istemiyoruz ya, çok şey istiyoruz ama bu İstiklal Madalyasını istiyoruz.

ÇİNİ PANO BİR ÇOK KEZ ONARILDI AMA…

Demiroğlu: O konuyu beceremedik, daha sonra becerttiremedik. Fakat yeniden değişik canlandırmak için meydanın düzenlenmesi bu arada şunu söyleyeyim o meydan düzenlenirken o bizim meydanda çiniden yaptırdığımız büyük bir pano vardı. Panoda Ereğli'nin önlerinde 5 tane gemi vardı o gemilerde İstiklal Savaşında malzeme taşıyan birincisi alemdar olmak üzere 5 tane geminin çini pano halinde görüntüsü vardı. Mekan olduğu halde orası fazla da dayanıklı olmadı. Bir kaç sene içerisinde kırıldı, çatladı. Her türlü önlem alındığı halde düzelmedi. Tutmadı gene, yeniden yapılıyor, 1 sene içinde yeniden kırılıyor çatlıyor. Halbuki diğerleri geminin yapılalı 2008, yani 16-17 yıldan beri hiçbir şey olmadan duruyor diğerleri. Orada sanatçıların dediğine göre kalın rölyef şeklinde yapılır, konu aynı olur gene İstiklal Savaşı gemilerimizin kalın rölyefleri Ereğli manzarasının kalın rölyefi yapılabilir ya da yarışma gibi bir şey yapılabilir. Oranın düzenlenmesi sanatçılar arasında yarıştırılabilir. Elde edilen pano orada uygulanır ama rölyef şeklinde uygulanır. Olur onu da yaparsak meydan tam olacak. O da orada bence az çirkinleştiriyor gibi çatlak çiniler duruyor. O çatlaklıkları görüntü bozukluğunu oradan gidermek lazım. Güzel bir şey yapmak lazım oraya. Bu da gemi sahibinin meydan sahibinin görevidir. Gemi ve meydanın sahibi de belediye. Orada bu gemiyi yaparken belediyemiz orayı zaten biraz da Alemdar için doldurdu. Alemdar oraya konulacak gibi düşünülerek dolgu genişliği tutuldu. Posbıyık'ın o konuda çok emeği vardır, teşekkür etmek lazım. O işte gemi masrafı kadar masrafı az büyük değildir. Masraf deyince şunu da söyleyeyim

ALEMDAR’IN MALİYETİ 1 MİLYON DOLAR

Türker paşa o zaman geminin maliyeti konusunda bir çalışma yaptırdı teknik personeline. Oradaki tersanelere de yapılan işçilikler, taşımalıklar, yüzde 90'ına biz ücret ödemedik, para vermedik. Ücret ödediklerimizi de hesap ederek ödemediklerimizi de hesap ederek Erdemir'in yaptığı yardımları hesap ederek bir maliyet hesabı çıkartıldı. O zaman hiç unutmuyorum bunun maliyet 3 milyon lira. Yani 1 milyon dolardı. Şimdi 3 milyon para değil daire alamıyorsun. 1 Milyon dolar dedi o geminin oraya konulması. Belediyenin yaptığı yer doldurma hizmetleri o havuza koyma hizmetleri yok. En azından da 1 milyon ona koyarsın, az işlemler değil. Tam maliyetleri bilemem ama ona yakın meblağlar çıkaran havuzun yapılması, alanın doldurulması gibi yani o gemi o zamanın şartları ile 1 milyon dolar. Şuanda 1 milyon dolar 36 milyon. 36 milyon da yeri falan 75-80 milyon. Az işler değil bunlar. O zamana göre güzel bir iş yapılmış, becerilmiş.

Bektaş: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derler ya. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç yine Erdemir Genel Müdürü Oğuz Özgen.

METİN ATAÇ PAŞAYA ALEMDAR MAKETİ HEDİYE ETTİK

Demiroğlu: Metin Ataç paşa mutlaka Türker paşaya o görevi verdi ki Türker paşa o kadar ilgilenebildi. Eli rahatladı, kendi personelinin de kontrol hizmetlerini yaptırarak işin peşinde koşturdu. Tersaneleri devamlı kontrol altında bulundurarak işin zamanında ve çabuk, güzel yapılmasını sağladı. Türker Paşa'ya hem Metin Ataç paşaya büyük teşekkürler lazım. Biz Metin Ataç paşaya bir tane Alemdar Maketi yaptırdık İstanbul'da 1/100. Çok güzel de bir maket oldu. Türker paşaya kanalıyla Metin Ataç paşaya ulaşmıştır. Metin Ataç paşa da geminin açılışında gemiye müzeye konulmak üzere hediye seti getirdi o gemide halen daha sergilenme. Onun yaptığı hatırası gemide duruyor. Yalçın Albay'a mali konular verilmişti, kuruşu kaçırmazdı. Hakikaten hizmetleri büyüktür.

Bektaş: Başta Durmaz abi size, gerçekten Yalçın Albayla birlikte çok hizmetleriniz var.

**

Kayıt çözüm: Mustafa Kemal Bektaş

Video-foto: Lale Bektaş

Alemdar Madalya Ile Başlıksız 1

Whatsapp Image 2025 02 08 At 12.01.59

Muhabir: Mustafa Kemal Bektaş