Gazi Alemdar Müze Gemisini Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin Başkanı Can Canver, 21 Ocak 1921’de Kdz. Ereğli’de yaşanan Alemdar Kahramanlığından söz ederken, bir kez daha İstiklal Madalyası vurgusu yaptı.
Törende kısa bir konuşma yapan Can Canver'in 104. Yıl dönümü için hazırladığı konuşmasının tam metnini yayımlıyoruz.
TÜRKİYE’NİN İLK ANAYASASI
Ankara ve Moskova arasında imzalanan Türk-Sovyet Dostluk ve Yardımlaşma Antlaşması gereğince, Sovyetler Birliği, TBMM Hükümeti’nin ve Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ihtiyacı ve Türk ordusunun donatılması için gerekli nakit altın ruble, silah, cephane, savaş araç ve gereçleri ile askeri mühimmatın karşılanması için lojistik destek gönderme kararı alınca gerek TBMM içindeki muhalifleri yatıştırmak ve gerekse Bolşeviklerin Anadolu’da da Sovyet benzeri idari biçiminin oluşturulması beklentisini sonlandırmak için halkçılık Programı ve buna dayanan Türkiye’nin ilk Anayasası ilan edildi. Bunda egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu, idare usulünün de halkın kendi geleceğini, doğrudan doğruya yönetmesi olduğu belirtildi. Bolşevik olunmayacak ancak Bolşeviklerle ortak düşmana karşı birlik olunacaktı.
DERME ÇATMA DONANMA
Sovyetler askeri lojistik destek vereceklerdi ancak bunları taşıyacak gemi yoktu. Bu sırada Anadolu donanmasının elinde derme çatma Rüsumat No.4 motoru, mütarekeden önce Rus limanlarına kaçırılan Aydın Reis ve Preveze gambotları ve el konulan Şahin vapuru, dana yelkenlisi ile küçük mavna ve yelkenlilerden başka tonaj kapasiteli yüksek ve ileri deniz yollu tekne yoktu.
ALEMDAR KAÇIRILDI
Mondros Mütarekesi şartları gereğince Osmanlı donanmasının Haliç’te gözaltında tutulmasına paralel, Kuruçeşme limanında tahlisiye asli görevini dahi yapmasına büyük engeller konularak izin verilmeyen Alemdar tahlisiye gemisi personeli de bunu biliyor ve gemiyi Anadolu’ya kaçırmak için fırsat kolluyordu. Nitekim 23 Ocak 1921 gecesi sekiz mürettebatının ortak kararı ile Alemdar İstanbul’dan kaçırıldı. Alemdar personeli Sivas Kongresi ve Misak-ı Milli kararlarına katılmak, TBMM Hükümeti’nin emrine girmek ve Anadolu direnişinin deniz cephesinde aktif rol almak için Karadeniz’e açıldı. Zira Sovyet Rusya ile yapılan dostluk antlaşması gereğince Rus limanlarından silah, savaş araç ve gereçlerinin nakledilmesi işinde Alemdar’a büyük ihtiyaç vardı.
TAM BAĞIMSIZLIK İLKESİ
Alemdar gemisi Amasya tamimi ile Sivas Kongresi’nin Ulusal Kararlarını müdafaa etmek için ‘Vira demir’ etmişti. Kalpleri ‘Tam bağımsızlık’ ilkesi için çarpmaktaydı. Kongreye göre tam bağımsızlık siyasi, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel ve her türlü tüm serbestilik demektir. Bunlardan herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk veya dışa bağımlılık hali, millet ve memleketin gerçek anlamı ile bütün bağımsızlıktan yoksunluğu demektir. Alemdar mürettebatı bu doğrultuda her türlü mandacılığı ve kapitülasyonları reddetmek için yola çıkmışlardır.
BİR KARIŞ TOPRAK FEDA EDİLMEYECEK
Alemdar personeli, Sivas Kongresi’nin kabul ettiği Misak-ı Milli sınırları içinde vatanın bölünmez bütünlüğü ilkesini inançla savunmak azmiyle Anadolu hareketine katılıyordu. Yeni Türk devletinin sınırları Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sırada mevcut Türk sınırları olacak, bu doğrultuda ne bir başka devletin topraklarında hak iddia edilecek, ne de ulusal topraklarımızdan bir karış toprak feda edilecektir. Anadolu hükümetinin ilk siyasi zaferi olan Misak-ı Milli bilahare Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda kabul edilerek, bu kararla oluşan ulusal bilinç ve kararlar, tam bağımsızlık ilkesi Meclis’te benimsenmiştir yani bir parlamento kararı olmuştur.
FARKLILIKLAR SÖZ KONUSU EDİLEMEZ
Alemdar gemisi, Sivas Kongresi’nin aldığı Türk Ulusu’nun bütünlüğü kararına destek vermek için mücadeleye atılmıştı. Bu ise Misak-ı Milli sınırları içinde Türk milliyetçiliği yani ulusçuluk kavramını ifade etmektedir. Ulus bütünlüğü, ulusçuluk anlayışının siyasal ve hukuksal boyutlarda uzantısıdır. Halk egemenliği ve tam bağımsızlık anlayışlarının doğal sonucudur. Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan, yaşayışları, gelenekleri, dünya görüşleri ve çıkarları ortak doğrultuda olan bütün halk topluluklarının tümü Türk ulusunu oluşturur. Aralarında ırk ayrımı gözetilemez, dil ve din farklılıklarına dayanan yasal ayrımlar söz konusu edilemez. Türk ulusu yepyeni bir toplumsal birleşimdir ve parçalanamaz bir bütündür.
EGEMENLİK MİLLETİN SORUMLULUĞUNDA
Alemdar’ın gözü pek denizcileri Kongre’nin milli irade yani milli egemenlik ilkesini savunmaya koşuyordu. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir idare usulü halkın kendi kendini idare etmesi esasına dayanır. Egemenliği milletin sorumluluğunda tutmak demek bu egemenliğin en küçük bir parçasını sıfatı, ismi ne olursa olsun hiçbir kişi ya da makama vermemek, verdirmemek demektir. Halk egemenliğine dayanan, halk yönetimi olan Cumhuriyet bu doğal hakkın kaçınılmaz sonucudur. Halk ülkenin gerçek sahibidir, hiç kimse bu doğal hakkı halkın elinden alamaz. Dolayısı ile bu anlam içeriği Cumhuriyet’in daha o günden üstü kapalı iması, manasını anlayanlar için alenen ilanı idi.
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
Alemdar kahramanları sonuç olarak kurtuluşa kadar mücadele ereği ve ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm’’ şiarıyla, Türk ulusunun birlikte savunma ve direnme ilke, azim ve hedefine Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılmaya gidiyordu. Bu azim ve hedefle Türk ulusu, kendi kaderini kendisinin tayin edeceğini, bu uğurda her türlü yetkiyi eline alacağını ilan etmiştir. Müttefiklerin denetimindeki İstanbul hükümetini ulusal kararlar doğrultusunda mücadeleye davet eden Sivas Kongresi demokrasinin Çoğunluk ilkesi yanı sıra Çoğulculuk ve Kamuoyu ilkelerini harekete geçirmiştir.
Ulusal kararlarla yoğrulmuş sekiz Türk denizcisinin yönlendirdiği Alemdar ertesi sabah Ereğli limanına geldi. Liman Reisi Nazmi Bey, Ereğli halkı ve milis kuvvetler tarafından karşılandı. Kömür ihtiyacı giderildi. Ereğli’den 12 denizci ile takviye edildi.
OSMANLI’NIN 700 YILLIK EGEMENLİĞİNE SON
Alemdar 26/27 Ocak gecesi Trabzon’a gitmek üzere limandan ayrıldı. Yeni katılan personel de ne için yola çıktıklarını, ulusal kararların ne olduğunu kavramış, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılmanın onuru ve gururu ile bir an önce Trabzon’a ulaşmak için heyecanlanıyor, içleri içlerini yiyordu. İstanbul’un işgali ile Osmanlı Devleti’nin 700 yıllık hayat egemenliğine son verilmiş olduğu için Mustafa Kemal Paşa Türk ulusunu, bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunmaya çağırmıştı. Ulusun egemen olduğu bir yeni devlet kurulması için bir Kurucu Meclis oluşturulmuş, Kuruculuk Gücü ona verilmişti. TBMM açılmış, Heyeti Temsiliye tüm yetkilerini Olağanüstü Yetkilere Sahip bu Meclis’e devretmişti. Böylece dünyada eşi benzeri görülmeyen bir Meclis oluşturulmuştu. Zira TBMM, sivil toplum kuruluşları tarafından kurulmuş bir Meclis’tir, tümüyle halka dayanmaktadır ve çok önemli iki temeli ortaya koymuştur. TBMM, ulusun egemenliğine kesinlikle sahip çıkmış ve Türk ulusunu temsil etmektedir. Bu Meclis yasama, yürütme ve yargı işlevlerini Türk ulusu adına üstlenmiştir yani Güçler Birliği sistemini benimsemiştir.
FRANSIZLAR ÖLÜCE FENERİNDE YOL KESTİ
Alemdar gemisi hakimiyet milletindir ilkesine dayanan Türk milletinin emrine girmek ve onun kurtuluşu uğrunda vatan hizmetine katılmak için yol allıyordu. Ancak Ölüce Feneri hizasında bekleyen Fransız gambotu yolunu kesti, esir alıp önce Zonguldak’a götürdü, sonra İstanbul’a iade edilmek üzere yeniden yola çıkarıldı. Türk denizcileri Ereğli limanı önlerine geldiklerinde tarihi bir karar aldılar: ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm’’. Geminin komutasını eline geçirmiş olan Fransız yüzbaşı ve 4 Fransız askerini esir alıp geminin burnunu Ereğli’ye çevirdiler. Fransız gambotu durumu anlayınca önce uyardı sonra topuyla ateş etmeye başladı. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve tek deniz çatışması cereyan etti, Alemdar mürettebatı Fransızlardan ele geçirdikleri tüfeklerle gemiyi savundular. Bu çatışmada geminin dümen dolabını idare eden Serdümen Recep Reis şehit düştü. Gazi Alemdar Kurtuluş savaşımızın ilk ve tek deniz şehidini vermişti. Zor durumda olan Alemdar’ın yardımına Bozhane denizcileri sandallarla koştular, Çeştepe kıyı siperlerindeki milis güçleri de karadan ateşle destek oldular. Alemdar güç bela Çobançeşmesi sığlığına baştan kara ettirildi.
ESİR FRANSIZ ASKERLERİ ANKARA HÜKÜMETİNİN EMRİ İLE İÇ KESİMLERE GÖTÜRÜLDÜ
Ertesi günü bir Fransız filosu Ereğli limanına gelip Alemdar’ı almak istedilerse de geminin kıyıda batırılmış olduğunu gördüler. Dafni vapurunu alıp giderken üç maddelik nota verdiler: Esir edilen Fransız subayı ve erleri geri verilecek, Alemdar personeli teslim edilecek, İstanbul hükümetinin malı olan Alemdar verilecek. Fransız esirler Ankara Hükümeti’nin talimatı ile iç kesimlere götürüldü, limanda ve şehirde savunma tedbirleri alındı, Zonguldak milis güçlerinin Ereğli’ye yardıma gitmeleri emredildi. Yüzbaşı Sağır Murat, Ayın-PPe Müdürü Yüzbaşı Sarıyerli Ziya ve İpsiz Recep çetesi Ereğli’ye gönderildi. Aynı gece bir Fransız muhribi liman açıklarında demirledi.
29 Ocak 1921 günü Fransız Valdek Roussou zırhlısı ile 2 torpido muhribi Ereğli önlerinde gözdağı verdikten sonra Zonguldak’a gittiler. Amiral Dumesnil, verilen notanın yerine getirilmesini istedi. Silahsız bir küçük geminin bir savaş gemisini yenmesi ve beş askerini tutsak alması dünya denizcilik tarihinde şimdiye kadar görülmemişti. Fransızlar kırılan onurlarını ve zedelenen itibarlarını kurtarmak istiyorlardı.
ANKARA HÜKÜMETİ .BASTIRDI
Ancak TBMM Hükümeti direniyor, Fransızları kaale almıyordu. Verilen notanın süresi dolmasına rağmen Fransızlar istediklerini elde edememişlerdi. Sonuçta 2 Şubat 1921 tarihinde Ankara Hükümeti’nin şartlarını kabul etmek zorunda kaldılar:
1-Alemdar gemisi milli Türk hükümetinin elinde kalacak,
2-Fransızlar 10 millik kara sularımızda dolaşan gemilerimize müdahale etmeyecekler,
3-Fransız esirler iade edilecek.
Antlaşmanın ilk hükmü ile, İngiltere’ye rağmen müttefik devletlerden Fransa tarafından milli hareketin, TBMM Hükümeti’nin milli ve meşru olduğu alenen ilan edilmiş oluyordu. Yine bu madde ile Alemdar gemisinin korsan ve deniz haydudu suçlaması ortadan kaldırılıyor, ulusal bağımsızlık mücadelesine katılan yurtsever bir gemi olduğu tescilleniyordu. Bilindiği gibi Alemdar, İstanbul’dan kaçırıldığı zaman, İngilizler Alemdar’ı deniz korsanı ve haydudu ilan etmiş, personeli hakkında da kurşuna dizilme kararı çıkartılmıştı.
ALEMDAR MİLLİ HÜKÜMETİN MALI
Oysa Uluslararası Bayrak Yasasına göre gemiler, bayrağını çekme iznine sahip oldukları devletin tabiiyetine sahiptirler. TBMM Hükümeti, Alemdar Antlaşması için yapılan görüşmelerde Alemdar’ın milli hükümetin meşru malı olduğunu bu nedenle özellikle vurgulamış ve kabul ettirmişlerdir.
DENİZ HAYDUTLUĞU
Öte yandan gayrı ticari amaçla kullanılan devlet gemileri, münhasıran kamu hizmetine tahsis edilen devlet gemileridir. Arama-kurtarma gemileri bu grupta yer alırlar ki Alemdar da bir tahlisiye gemisidir. Gayrı ticari devlet gemileri, harp gemileri gibi bayrağını taşıdıkları devlet dışında diğer devletler yönünden mutlak yargı bağışıklığına sahiptirler. Ancak, Milletlerarası hukuk nezdinde deniz haydutluğu yapan bir gemi, bayrak devletinin korumasından faydalanamamaktadır. Müttefiklerin, Ankara Hükümeti’ni şaki ve bagi, Alemdar’ı da deniz haydudu sıfatlamasının nedeni, bu müdahale hakkına uluslararası gerekçe uydurma çabasıdır.
Alemdar’ın Fransız gambotuna karşı çıkması ve Fransız yüzbaşı ile erlerinin esir alınması bu kapsama alınmak istenmiştir. Deniz haydutluğu suçunun oluşması için öncelikle saldırı eyleminde şiddet, alıkoyma ya da yağma olaylarının bulunması gerekmektedir. Oysa alemdar tam tersine bu eylemlere maruz kalmıştır.
ALEMDAR ANLAŞMASI BEYNENMİLEL
Antlaşmasının 2.maddesi de Türk hükümeti açısından siyasi, politik, ticari, ekonomik ve devlet meşruiyeti bakımından çok önemli kazanımlar sağlıyordu. Türk karasularının 10 mil olduğu tescilleniyor, bu alan içinde Türk gemilerine dokunulamayacağı vurgulanıyordu. Bu hüküm yıllar sonra uluslararası deniz hukukunun en önemli unsurlarından biri haline getirilmiştir. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin karasularının sınırları, karasularının genişliği ve normal esas hat maddeleri, Alemdar Antlaşması’nda vurgulanan konuyu beynelmilel hale getirmiştir.
Ayrıca Ereğli, o dönemde Açık Liman statüsündedir. Açık liman gemileri idari açıdan kolayca girip çıktıkları liman anlamına gelir, dolayısı ile hiçbir şekilde gemilere müdahale yapılamayan limanlardır. Oysa Fransızlar’ın birkaç kez Alemdar’ı limandan alıp götürmek istemeleri bu uluslararası statüyü ihlal ettiklerinin bir göstergesidir.
FRANSIZLARIN ULUSLARARASI HUKUKU ENGELLEMESİ
Antlaşmanın ikinci maddesi Türk hükümeti açısından bir başka önemli bir kazanım daha sağlamaktadır. Bu hüküm Misak-ı Milli’nin ‘’Siyasi, adli, mali ve diğer konularda gelişimine engel olan kayıtlara yani kapitülasyonlara karşıyız’’ hükmüne de vurgu yapmakta ve denizde kabotaj hakkını dile getirmektedir. Denizde kabotaj deyimi, genel olarak bir ülkenin limanları arasında deniz yolu ile yolcu ve yük taşınması, karasularında römorkaj ve kurtarma gibi denizcilik hizmetlerinin yürütülmesidir ki Alemdar da bir kurtarma gemisidir. Dolayısı ile Fransızların Alemdar’ı Ereğli limanında göz altında tutma ve ayrılmasına izin vermemeleri, bu uluslararası hakkı da engelledikleri anlamına gelmektedir.
ALEMDAR’DA ZIMNİ ANLAŞMA
Alemdar Antlaşması’nın 2.maddesi zımni olarak Fransa’nın Türk hükümetinin kabotaj hakkını kabul ettiğinin üstü kapalı bir ifadesidir zira Türk Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Zımni anlaşma, karşılıklı uyulması gereken kuralları düzenleyen ve yönetime karşı halka koruyucu bir tampon işlevi gören sözlü bir sözleşme türüdür. Açık şartları, müzakereler sırasında açıkça tartışılır ve belgelenir, böylece belirsizliğe çok az yer kalır. Zımni şartlar ise sözleşmede açıkça belirtilmez ancak yine de anlaşmanın bir parçası olarak kabul edilir.
Alemdar Antlaşması’nın en önemli zımni koşulu, metin maddelerine sadakat yükümlülüğüdür. Yani geminin Ereğli limanında inaktif bir şekilde tutulması ve Kurtuluş Savaşı’na katılmasının önlenmesi hükmüdür.
Alemdar Antlaşması, taraflarının birinin Fransa olması nedeniyle Kurtuluş Savaşı’nda imzalanan kurucu antlaşmalardan biri olmuş ve Ankara Hükümeti’nin bir itilaf Devleti tarafından ilk kez tanındığı anlaşma özelliğini taşımıştır. Ankara İtilafnamesi’ne giden yolu ve süreci de açmıştır.
Alemdar’ın Türk denizcilik tarihini süsleyen bu kahramanlığı askeri değeri kadar siyasi, hukuki ve diplomatik alanlarda da milli Türk devleti için yüksek manalı bir başarı olmuştur. Bu siyasi anlaşma TBMM Hükümeti’ni, Fransızlar’ın fiilen ve resmen tanımış bulunması demekti. Alemdar olayı, Fransızlar aracılığı ile Kuvay-ı Milliye’nin korsan ve eşkıya grubu olmadığını tüm dünyaya göstermiştir.
ALEMDARIN YENİDEN YÜZDÜRÜLMESİ
Alemdar’ın tez elden yüzdürülüp Trabzon Bahriye Kumandanlığı emrine gönderilerek Türk ve Rus limanları arasında iskelelerimize gelecek savaş araçlarının taşınmasının hızlandırılması gerekiyordu. Ancak Fransızlar anlaşmayı kabul etmek için bir şart koşmuşlardı; Alemdar savaş süresince hareketsiz bir şekilde Ereğli limanında kalacaktı. Bu nedenle geminin zarar görmemesi için yüzdürülmesi ancak kıyıya bağlı tutulması kabul ettirilebildi.
1 Mart 1921 tarihinde Karadeniz’deki nakliyat ve sevkiyat olmak üzere, emrindeki deniz kuruluşlarını sevk ve idare etmekte olan Umuru Bahriye Müdüriyeti, Bahriye Dairesi Reisliğine dönüştürüldü. Buna bağlı Ereğli Nakliyatı Bahriye Komutanlığı kuruldu.
16 Mart 1921 tarihinde TBMM Hükümeti’nin müttefik devletlere karşı ilk diplomatik zaferi olan Moskova Antlaşması ile ilk defa büyük bir devlet, Misak-ı Milli’yi, TBMM’ni ve onun kurduğu düzeni tanıdı. Sovyetler, Anadolu harekatına gönderecekleri silah ve mühimmat yardımını artırdılar. Ancak bunları taşıyacak gemi yok denecek kadar azdı. Mevcut gemilerle bunların taşınması mümkün değildi. Getirilen askeri malzeme İnebolu, Ereğli ve Akçakoca iskelelerine indiriliyordu ama derme çatma Anadolu filosunun Alemdar’a şiddetle ihtiyacı vardı.
FRANSIZLARA EREĞLİ KURŞUNU
Buna Fransızlar da bildikleri için 4 Mayıs 1921 günü Ereğli’ye gönderdikleri bir Fransız filosu limanı ve Alemdar’ı kontrol ettiler. Aynı gün bir Yunan muhribi de limana girmek istediyse de kıyıdan açılan ateş sonucu geri çekildi.
29 Haziran günü Bahriye Dairesi Reisi Şevket Bey (Doruker) gizlice Ereğli’ye geldi ve Alemdar’ın komutanı Kıdemli Yüzbaşı Nuri Bey (Pekergin) ile görüştü ve gemiyi gizlice Trabzon’a kaçırmasını bildirdi. Rusya’dan getirilecek cephanenin sevk için Alemdar’a büyük ihtiyaç vardı. Yüzbaşı Nuri Bey 3 Temmuz’da Alemdar’ın suyunu boşalttırıp yüzdürdü. Bir Fransız motor gambotu ertesi günü Ereğli’ye gelip Alemdar’ın neden yüzdürüldüğünü sordu, geminin karinasının zarar görmemesi için yüzdürüldüğü cevabı verildi.
Türk tarihinde Büyük Dönemeç olarak kabul edilen Sakarya Zaferi’nden sonra düşmanın saldırı gücü tükendi, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok oldu.
24 Eylül 1921 gecesi Sakarya Zaferi coşkusu ile Kestanekarası fırtınasından yararlanan Alemdar Ereğli’den ayrıldı ve Trabzon’a doğru yola çıktı. Bu sırada Anadolu hükümetinin derme çatma donanmasında Dana yelkenlisi, Sinop, Hüdaverdi, İkdam, Derya, Keşşap, Tecrübe, Turgut, İrfan, Karakaş, Altay, Ceylan-ı Bahri, Bahr-i Cedid, Şükran ve Hayrettin motorları, Aydın Reis ve Preveze motor gambotları, Rüsumat No.4 yelkenli motoru, Kahraman yelkenli mavnası, Gülcemal, Hikmet, Yavuz, Mersin, Gülbahar yelkenlileri görev yapıyorlardı. Bu derme çatma ve hafif tonajlı gemiler Karadeniz’in dev dalgalarına aldırmadan Rusya’dan silah sevkiyatını sürdürüyorlardı.
20 EKİM’DE ANKARA ANLAŞMASI
13 Ekim 1921 Kars Antlaşması’ndan sonra 20 ekim günü de Fransızlarla Ankara antlaşması imzalandı. Türkiye’nin savaşı kazanacağı konusundaki tereddütleri Sakarya Zaferi ile ortadan kalkan Fransa antlaşmayı imzaladı. Fransa, Türk devletini tanıdı ve aramızdaki savaş durumu sona erdi. Bu, Ankara Hükümeti’nin ilk kez batılı bir devlet tarafından tanınması anlamına gelmektedir. Fransa müttefik bloğu çatlatıp İngiltere’yi yalnız bırakıyordu. Türkiye’nin Hatay ili dışında kalmak üzere bugünkü güney sınırı çizildi. Hatay’daki Türklere geniş haklar tanındı.
Fransa bununla da kalmamış, Ankara Hükümeti’ne ekonomik ve mali açıdan lojistik destek sağlamış, Karadeniz limanları arasında işleyen Fransız ticaret gemilerinin Türk limanları arasında işleyen Fransız ticaret gemilerinin Türk limanlarına insan ve silah sevk ve nakliyatına izin vermiştir.
Ankara Antlaşması TBMM Hükümeti’nin diplomasi alanında yeni ve büyük bir zaferidir. Fransızları bu yola götüren Sakarya’da kazanılan büyük zaferdir. Ancak alemdar Antlaşması’nın da Çukurova, Urfa, Maraş, Antep direnişleri gibi bu antlaşmayı hazırlayan küçük ve tali etmenler arasında sayılmalıdır.
ANADOLU DONANMASININ GAYRETLERİ
Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtarılması için artık Türk ordusu taarruz hazırlıklarına başlamıştı. Yunan ordusu ise savunma hatlarının arkasına çekilmişti. Türk ordusunun donanımı ve silahlandırılması için çaba gösteriliyor, Rusya’dan gönderilen yardımlar birliklere dağıtılıyordu. Bunların naklinde Anadolu donanmasının tekneleri insanüstü gayret gösteriyorlardı.
Alemdar da kendine düşen görevleri yerine getiriyordu. 19 Şubat 1922 günü Rusya ve Trabzon’dan Samsun’a 6402 Fransız top mermisi, 5410 adet top hartucu ve 48 sandık İngiliz top mermisi getirdi.
15 Haziran 1922’de de Şahin vapurunun önünü açmak için Averof ve iki Yunan torpidosunu üzerine çeken Alemdar, Romanya’dan 30 mil açıkta dolaştıktan sonra yağ ve kömür almak için Amasra’ya döndü, geminin topları karaya çıkarılıp Batı cephesine gönderildi. Temmuz’un ilk yarısında Batı cephesine gönderilmek üzere Rus yardımı silah ve cephane ile 13. Tümen’in 55. Alayı’nı Samsun’a taşıdı.
ALEMDAR PONTUS ÇETESİ YAKALADI
Alemdar, 26 Ekim 1922’de Amasra’da karaya oturan Şahin vapurunu kurtarmayı bırakıp aldığı emirle limandan ayrıldı. Ertesi günü Sinop açıklarında Abacı Yanko isimli Pontos çetesini yakaladı ve Sinop hükümetine teslim etti.
13 Mayıs 1923 tarihinde de Türkiye’den kaçmakta olan Sarı Yani Pontos çetesini Rize açıklarında yakaladı. 20 Mayıs günü de Alemdar karaya oturan Gülcemal vapurunun kurtarılmasını sağladı.
Gazi Alemdar gemisi ve personeli Ulusal Kurtuluş Savaşını yöneten TBMM Hükümeti’nin emrine girerek deniz cephesine katılmış, ‘’Ya İstiklal Ya Ölüm’’ şiarıyla Kurtuluş Savaşımızın ilk ve tek deniz çatışmasını yapmış, ilk ve tek deniz şehidini vermiştir. Alemdar, Kurtuluş Savaşımızın ve yeni Türk devletinin kurucu antlaşmalarından biri olan Alemdar Antlaşması ile TBMM Hükümetinin batılı devletler nezdinde milli ve meşru olduğunu anlaşmayı imzalayan Fransa aracılığı ile tüm dünyaya ilan ettirmiştir.
ALEMDAR İSTİKLAL MADALYASI İLE ONURLANDIRILMADI
Ancak bu güne kadar tüm talep, çaba ve girişimlere rağmen Gazi Alemdar Gemisi çoktan hak ettiği İstiklal Madalyası ile onurlandırılmamıştır. Kurtuluş Savaşının ilk ve tek deniz çatışmasını yapması, ilk ve tek deniz şehidini vermiş olması ve zımni nitelikte TBMM Hükümeti’nin yasal ve meşru olduğunu tüm dünyaya ilan ettirme ve buna vesile olma nitelikleri bile Kdz Ereğlisi’nin onuru ve gururu olan Gazi Alemdar gemisinin İstiklal Madalyası ile şereflendirilmesi için yeterli sebeplerdir.
İstiklal Madalyası yasası, 29 Kasım 1920 tarihinde TBMM’nde mebusların oybirliği ile kabul edilmiştir. Buna göre cephede ve cephe gerisinde fedakarlık gösterenlere İstiklal Madalyası verilmesi uygun görülmüştür.
KIRMIZI ŞERİTLİ İSTİKLAL MADALYASI
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya 21 Kasım 1923 Çarşamba günü yine TBMM’nin oybirliği ile kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmesi kabul edilmiştir. Belirtilen yasa ile toplam 95.261 şehit ve gaziye İstiklal Madalyası verilmiştir.
İstiklal Madalyası 1924 yılında Rusya’dan sevk edilen askeri mühimmatı gemilerden alıp iskeleye nakleden İnebolu Mavnacılar Cemiyeti ile bunları iç kesimlere taşıyan İnebolu halkına verilmiştir. 30 Ocak 1929 gün ve 3579 sayılı kanun gereğince Türk Kurtuluş Savaşı’nda milli orduda görev alan alay sancaklarına da birer İstiklal Madalyası verilmesi kabul edilmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nda Fransız işgaline karşı kentlerini savunmak için kanlı şehir savaşları veren, açlığa, kıtlığa, bombardımana karşı fedakarca direnen Maraş kentine 1925, Antep’e 2008, Urfa kentine 2016 yılında hak ettikleri İstiklal Madalyaları verilmiştir.
MADALYAYI HAK ETTİ
Ama ne yazık ki deniz cephesinde savaşları, askeri mühimmat taşıyan ve taşıyan gemileri koruyan, Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve tek deniz çatışmasını yapıp ilk ve tek deniz şehidini veren Gazi Alemdar tahlisiye gemisine hak ettiği İstiklal Madalyası’nı hala alamamıştır.
Gazi geminin taşıdığı ve sahip olduğu bu üç sıfat sadece onun, Ereğli’nin değil tüm Türkiye’nin marka değeri olup sadece bunun bile onun İstiklal Madalyası ile onurlandırılması için bir gerekçe olarak kabul edilmelidir.
RECEP KAHYA VE ŞEHİTLERİMİZE SAYGI
Bizlere bu onuru ve gururu yaşatan Gazi Gemi Alemdar’a ve fedakar mürettebatına göstermiş oldukları kahramanlık ve vatanseverlik nedeniyle şükranlarımı ve minnet duygularımı, kahraman ve yurtsever gazi personeline saygılarımı sunuyor, Devlet Büyüklerimizin ona hak ettiği İstiklal Madalyası’nın verilmesi için çabalarını eksik etmeyeceklerini umuyor ve diliyorum. Başta Serdümen Recep Reis olmak üzere vatan savunmasında canlarını feda eden tüm şehitlerimizin manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum. Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını minnet ve saygı ile anıyorum.