8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü geride bıraktık…
8 Mart’ın anlamını hepimiz elbette ki, biliyoruz: Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür… Kutlama da değildir aslında ölen emekçi kadınları anmaktır bu günden amaç… Ancak son yıllarda kutlama haline dönüşmüştür…
Kadın her zaman, her alanda sömürülmüştür, sömürülür…
Kadın işte de, evde de emekçidir…
İş hayatında daha az donanıma sahip ya da daha az çalışan pek çok erkeğin çalışma arkadaşı kadından daha çok maaş aldığına ya da terfi ettirildiğine hep tanık olmuşuzdur, oluruz da…
Elbette ki, bunları yazarken, irdelerken amacımız ayrımcılık yaratmak değil, ama kadına yönelik ayrımcılığa dikkat çekmek, vurgulamaktır …
Maalesef kadın kendi evinin içinde de genellikle ikinci plandadır erkeğe göre…
Yani cinsiyet ayrımcı politika her yer de sürer…
Erkeksin, erkeksen çok kıymetlisindir!
Ki kadınlardır çocuklarını yetiştiren…
Onlar bile çocuklarını yetiştirirken çevremizde bir çoğunun cinsiyet eşitlikçi davranmadığını gözlemleriz maalesef…
Ve bu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ülkemizdeki kutlamalara yoğunlukla “KADIN CİNAYETLERİ” yani “ERKEK ŞİDDETİ” damgasını vurdu…
Örgütlerin rakamları farklı farklı da olsa gördük ki yıllar ilerledikçe kadın cinayetleri artıyor…
Hatta 8 Mart Kadınlar Günü’nde bile erkek şiddetine, katliamına tanık olduk…
Gerçekten de tam anlamıyla katliamdı İzmir’de yürüyüş yapmakta olan anne-kızın yaşadıkları… Hiç tanımadıkları bir cani saldırıp, bıçakla 20 yaşındaki genç kızın canını aldı, annesini yaraladı…
Ya Bitlis’te evli olmasına rağmen bir saplantılı erkeğin yaptıkları… Karısının üstüne kaçırdığı, ancak ailesinin geri aldığı kızın evini basıp baba ve kardeşiyle birlikte onu öldürdü, annesini de yaraladı uzun namlulu silahla bu namussuz, ahlaksız…
Bu yaşananlar cinsiyet eşitliksiz politikaların sonuçları değil de nedir sizce?
İlk iki ayda; Umut Vakfı’nın titizlikle hazırladığı istatistiklere; 51’i ateşli silahlarla, 20’si kesici aletlerle, 9’u ise boğma vs. olmak üzere toplam 80 kadın cinayeti yansımıştı. Bu kadın cinayetlerinde, 83 kişi öldürülmüş, 26 kişi de yaralanmıştı. Faillerin çoğunluğu kocalar, sevgililer ya da eski koca ve sevgililerdi…
Bu adamların üçü de beylik silahı taşıyan polis-askerdi…
Şunu vurgulamak isteriz ki; kadın cinayetleri bir aile katliamlarına dönüşmüştür son zamanlarda. İşte Bitlis’te yaşanan olayda olduğu gibi… Sadece genç kız değil, babası, ağabeyi de öldürülüp, annesi yaralanmıştır ahlaksız bir adam tarafından… Bu nedenle Umut Vakfı olarak erkekler şu kadar kadının canını aldı, demek yerine, şu kadar kişi öldü diyoruz…
Ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün de içinde olduğu son bir haftalık süreçte de, 11 kadın cinayeti yaşandı… Bu cinayetlerde 13 kişi daha öldürüldü, 4 kişi daha yaralandı…
Yani 10 Mart tarihi itibariyle bu yılın bu gününe kadar yaşanan toplam 91 olayda, 96 canı aldı kadın düşmanları… Yaralı sayısı ise 30’u buldu…
Cinayetlerin 58’i ateşli silahlarla, 22’si kesici aletlerle işlendi…
Bu kadın cinayetlerini işleyenlerden 4’ü polis, 1’i ise asker… Polislerden emekli olanı 45 yaşındaki eşi ile 26 yaşındaki oğlunun kafasını kesip, tarlaya gömecek kadar canavar bir ruha sahip… Diğeri ise Mersin Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü’nde görevli bir polisti… Bir yıl önce boşandığı 31 yaşındaki Mervegül’ün peşini bırakmamıştı ve genç kadını başından vurarak öldürdü…
Umut Vakfı olarak diyoruz ki; cinsiyet ayrımcı politikaları uygulayan tüm yöneticiler kadın cinayetlerinin suçlusu… Evet her bir genç kız ve kadının, kadın cinayetini önlemeye çalışan aile bireyinin öldürülmesinin katilleri kadar, cinayetlerin önlenmesi için hiçbir çaba sarfetmeyen, faillerin cezasızlık ve hukuksuzluktan yararlanarak aramızda gezmelerine neden olanlar da onlardan daha suçlu… Umut Vakfı olarak cezasızlığın önüne geçilmesini isterken kadın katillerinin ağır cezalarla cezalandırılmasını, en önemlisi de kadın cinayetlerinin önlenmesini talep ediyoruz…
İyi haftalar
Umut Vakfı