Özel çocuklarla ilgili dosyamızın ikinci bölümünde aileleri ve uzmanları dinledik. Toplumsal önyargılara, eğitim sistemi içinde yaşanan zorluklara karşı mücadele eden ve çocuklarının eğitim hakkından geri adım atmayan anne ve babalar ile onlara destek olan eğitimciler anlatıyor.
Dilek Gedik Yazdı: Eğer özel bir çocuğunuz yani otizmli, down sendromlu veya zihinsel engelli çocuğunuz veya yakınınız varsa, yaşamın her alanında önünüze çıkan engellerle diğer insanlardan daha fazla mücadele etmek zorundasınız. Aslında engel koyanların “engelli” olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumda yaşıyoruz. Bizim konumuz, eğitim sistemindeki engeller. Özel çocuklarla ilgili dosyamızın ikinci bölümünde aileleri ve uzmanları dinledik. Toplumsal önyargılara, eğitim sistemi içinde yaşanan zorluklara karşı mücadele eden ve çocuklarının eğitim hakkından geri adım atmayan anne ve babalar ile onlara destek olan eğitimciler anlatıyor.
Zihinsel Özürlüler Federasyonu Başkanı, biri 38 diğeri 35 yaşında iki yetişkin özel bireyin annesi. Çocuklarını tek başına büyüten ve halen çalışan bir anne: Aynur Dankaz. Çocuklarının eğitim sürecinde şöyle anlatıyor.
“Eğitimle ilgili aslında pek çok zorluk yaşadık. O dönemlerde var olmayan eğitim diyorum ben. Çünkü Cihan’a tanı 3.5 yaşında konuldu. Ancak ne yapabileceğimiz söylenmedi. Ben kendi çabalarımla bir özel eğitim merkezi buldum. O dönemde Ankara'da yaşamıyorduk, Çaycuma'da yaşıyorduk. Otizmle ilgili özel eğitim merkezleri çok azdı. Zaten diğer özel eğitim merkezi de il merkezinde vardı. Ancak o da otizmle ilgili bir eğitim verilmiyordu. Ankara'da bir özel eğitime merkezine başladık. 15 gün Ankara'da kalıyor, oğlum kurumda eğitim alırken ben izliyor ve aynı eğitimi evde vermeye çalışıyordum.”
Kaynaştırma öğrencisi olarak ilkokula başlayamayan ve devlet okulu bünyesindeki özel eğitim alt sınıfına kaydolan, belli kazanımlar elde eden ancak öğretmeninin otizmle ilgili bir bilgisi olmadığını belirterek “yanlış bir şey yapmak” istemediğini söylemesi üzerine orada da eğitimine devam edemeyen otizmli Cihan, şu anda özel rehabilitasyon merkezinde eğitimini sürdürüyor.
OKUL YÖNETİMLERİNİN DİRENCİ
Okul öncesi ve sonrasında kaynaştırma eğitimi, özel çocukların toplum içinde yaşamlarını sorunsuz sürdürebilmeleri için çok önemli. Fakat kaynaştırma eğitiminde yaşanan sorunlar, birçok ailenin çocuklarını toplumdan soyutlamasına, eğitimden uzaklaştırmasına neden oluyor. Kaynaştırma eğitimi, yasalarla güvence altında olmasına karşın özel çocukların okula kabul prosedürlerinde, okul idareleri tarafından ciddi bir direnç gösteriliyor. Okul yöneticileri, öğretmenler, diğer veliler ve diğer öğrenciler sıklıkla bu çocukların kaynaştırma eğitimine dahil olması önünde engel teşkil ediyor.
8 yaşındaki Down sendromlu kızının eğitim hakkı için mücadele eden bir anneyle devam edelim. Okul öncesi eğitimde yaşadığı zorluklar, ilkokul çağına geldiğinde artarak devam eden Ayşe, ilkokulda kaynaştırma eğitimine devam etmesi yönünde raporu bulunan kızının, okul müdürü ve öğretmenleri tarafından kabul edilmek istenmediğini belirtiyor. Ayşe, Down Sendromlu kızının eğitim hakkının engellenmemesi için yasal mücadeleye hazırlanıyor şu sıralar. Yaşadığı sorunu şöyle dile getiriyor:
“Kızım, ilkokul yaşına geldiğinde önce yakınımızdaki bir okula veremedim. Evimizden uzaktaki okulda ise problemli davranışları olduğu, oturmadığı, sınıf düzenini bozduğu için ve Down sendromlu olmasına karşın öğretmen ve idareciler tarafından otizmli olduğu söylenerek başka bir okula götürmemi istediler. Biz zaten davranış problemlerini aşmak için kaynaştırma eğitimine gidiyoruz. Bunlarla karşılaştığımızda, bir engelli annesi olarak çok üzülüyorum. Eğer yasalar, engelli bireyin de eğitim almaya hakkı var diyorsa lütfen bu eğitim hakkını bize bizi uğraştırmadan, engel koymadan versinler. Sadece bunu istiyorum onlardan. Sadece görevlerini yapsınlar. Bu bize yeterli.”
ASPERGER SENDROMLU CEREN ŞU ANDA LİSEDE
15 yaşında Asperger sendromlu Ceren’in babası, Otizm Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı Tolga Gökçe, kızlarına teşhis konulması ve ardından eğitim sürecindeki zorlukları paylaşıyor. Uzun yıllar iş insanı olarak yaşamını sürdüren Tolga Gökçe için her şey otizm teşhisinin ardından değişiyor. Ceren, şu anda başarılı bir lise öğrencisi bu arada. Gökçe, kızını eğitim sistemine dahil etme mücadelesini nasıl kazandıklarını şöyle anlatıyor:
“21 aylıkken tanı aldığımızda bu alanda çalışan çok fazla çocuk psikiyatri doktoru yoktu. Yani otizm bilinmeyen bir alandı. Çok fazla araştırma yaptık ve kızımız çok küçük yaşlarda özel eğitime başladı. 7 yaşına kadar çok nitelikli bir eğitim aldı. Haftada 40 derslik bir eğitim için çok yüksek rakamlarla ödemeler yaptık. Kızım, ilkokul çağına geldiğinde okuma yazma, dört işlem biliyordu ve İngilizce konuşabiliyordu. Kadıköy'e bağlı ilçemizdeki devlet okuluna kaydını yaptırmak için gittiğimizde ve tabii okul idaresi ve eğitimcimizin o gün reddi ile karşılaştık. ‘Biz yeterli olmayabiliriz’ dediler. Kızımızın kaynaştırma raporlu olmasına karşın farklı bir kurumda eğitim almasını tavsiye ettiler. Sonuna kadar hakkımızı savunmaya çalıştık. Ama tabi farklı yöntemlerle bizi okuldan uzaklaştırmaya çalıştılar, diğer velileri kullanarak bir yıldırma politikası yürüttüler. Yıllarca ayrımcılığa maruz kaldık. Ama belirli süre sonra kabul gördük. Olumsuz bütün şartlara rağmen şu anda 15 yaşını bitirmek üzere olan kızım, Kadıköy ilçesinde yine Erenköy Kız Anadolu Lisesi'nde sınavda başarı puanı elde ederek ve okulu kazarak eğitim hayatına devam ediyor. Ama otizm bitti mi? Bitmedi.”
DİĞER VELİLER DE İSTEMİYOR
Özel çocuklarla ve aileleriyle hafta her günü, saatlerce bir arada olan eğitimci Esra İçigen Aktaş da karşılaşılan zorlukları “engel yaşamımızın her alanında” diyerek şöyle aktarıyor:
“Özellikle kaynaştırma öğrencilerini sınıfta, ne öğretmen, ne müdür ne de diğer veliler istiyor. Çocuklarımız her zaman bir yük gibi görülüyor. Yakında yaşadığım bir olayı anlatayım. Bir öğrencimiz RAM tarafından bir okula kaynaştırma öğrencisi olarak verildi ve müdür okul başarısı başarısını düşüreceği bahanesiyle o öğrencinin farklı bir okula kaydının yapılmasını istedi. Başka bir öğrencimizin raporunun değiştirilmesi istendi. Özel çocuklarla aynı sınıfta çocuğunun okumasını istemeyen veliler, milli eğitime dilekçe vererek ‘çocuklarımızın psikolojisi bozuluyor’ diyerek bu çocukların eğitimden uzaklaşması için çaba harcıyor.”
AYIBIMIZ DEĞİL GURURUMUZ
62 yaşında engelliler konusunda aktif bir sivil toplumcu, sosyal hizmet uzmanı Ahmet Hasan Eroğlu, hem eğitimcilere, hem engelli çocukların ailelerine hem de tüm ailelere şu şekilde sesleniyor:
“Öğretmenler lütfen siz mesleğinizin gereklerini yerine getirin. Özel gereksinimi olan çocukların velileri maalesef hassas, duygusal ve kendilerini kötü hissediyorlar ama dimdik ayakta durmalarını öneriyorum. Bu konudaki yasal düzenlemeler hep bizim lehimize. Biz bunu kullanamıyoruz. Bu çocuklar bizim ayıbımız değil gururumuzdur. Tüm bireyler de özel gereksinimli çocukları olan ailelere destek vermelidir.”