Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde asılarak idam edilen yiğit Türk devrimcisi Deniz Gezmişi öldürebildiler mi?
Asıldı idam edildi ama öldüremediler.
Öldüremezler de
Çünkü o bir halk kahramanıydı.
6 Ağustos 1999 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırıyla katledilen GMİSin efsane başkanı Şemsi Denizeri öldürebildiler mi?
Öldüremediler.
Cesedi Çaycumanın Gökçehatipler (Serdaroğlu) Köyünde yatıyor doğru.
Mezarı orada evet.
Ama Şemsi Denizerin Denizi de yaşıyor.
Denizerden sonra Zonguldakın sesi kesildi.
Türkiyede işçi sınıfı sustu.
İş-ekmek-özgürlük mücadelesi darmadağın oldu.
Şimdi işçiler, işvereni değil sendikaları basıyor ve işverenin değil benim hakkımı koru diyor.
Nereden nereye!..
Denizler ölmez!
Denizler öldürülemez.
Çünkü deniz ve denizler bitmez.
Okyanuslar gibi.
Bir ölüp milyonlarca dirilir çünkü.
Bugün Şemsi Denizerin ölüm yıldönümü.
Onu saygıyla anan yüreklerden biriyim sadece.
Biliyorum ki binlerce Zonguldaklı Onu unutmadı.
Cenazesi Çaycumaya götürülürken, köylerden inerek yol boylarına dökülenlerin son selamını gören bu gözler biliyor Şemsi Denizere olan büyük sevgiyi.
Sevgi unutulur mu?
Sevdadır bunun adı çünkü.
Toprağın bol olsun ey Zonguldakın yiğit insanı.
Unutulmadın.
Unutulmayacaksın
KARAFAZLI
AKP Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu hakkında kaçak çay dosyası hazırlayan ve birçok yolsuzluk ve kaçakçılık haberine imza atan Rizeli Gazeteci Gençağa Karafazlı, 410 gün sonra ilk kez yargıç karşısına çıkarılınca serbest bırakılmış.
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmasında Suç örgütü kurma ve örgüt lideri olma iddialarıyla yargılanan gazeteci Gençağa Karafazlı, gazeteci-örgüt üyesi ilişkilendirilmesinden dolayı utanç duyduğunu söylemiş.
Bir gazeteci 410 gün önce tutuklanıyor ve ilk duruşmada da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor ise, sorgulanması gereken çok şey var.
Bunun ilk sorgusu, yasa yapıcıların demokratik teamüllerle belirlenmesi ve gücünü genel başkandan değil halktan alan vekillerin oluşturduğu bir meclisin neden oluşturulamadığından geçmektedir.
Avrupa denen sözüm ona çağdaş olduğunu iddia eden ülkeler, Türkiyeye her türlü dayatmayı getirirler ama, seçim sistemi, siyasi partiler kanunu ve özellikle de toprak reformu konusunda gıklarını çıkarmazlar.
Sonra da düşünce özgürlüğünden dem vururlar.
Rizeli Gazeteci Gençağa Karafazlı 410 gün sonra yargıç karşısına çıkarıldığında da suskun kalmayı sürdürürler.
Bunun adı da demokrasi basın özgürlüğü ha!..
*Meslektaşım Karafazlının başına gelenler aslında örnek. Bu örnekler diğer muhalif gazetecilere haddini bil! demektir sanki bir yerde.