Toplum tarafından bilinmeyen, resmi belgelerde saklı kalan, Mehmet Zeki Dündar Alp olayının şok edici detayları, Elâzığ Dernekler Federasyonu’nun (ELFED) yayınladığı, Cumhuriyetimizin 100. Yılında İz Bırakan 100 Elazığlı isimli belgesel kitapta ortaya çıktı.İSTANBUL (İGFA) - Şeyh Sait isyanını üç ay önceden Atatürk’e bildiren Elazığlı başöğretmen, önce görevden alındı, sonra suç uydurmaktan hapse atıldı. İsyan başarısız olunca; Şeyh Sait’in adamları tarafından öldürüldü. Şehidin bedeni, bir ata bağlanarak Lice sokaklarında sürüklendi. Cesedi köpeklere yedirildi. Mehmet Zeki Dündar Alp isimli “Elazığlı Kubilay”ın bir mezarı bile yok!
İSYAN ÇIKACAĞINI ATATÜRK’E BİLDİRDİ
ELFED Başkanı Kazım Gökhan Elgin, yaptığı açıklamada, Cumhuriyet tarihinin gizli kalan, acı dolu gerçekleri hakkında şu bilgileri verdi:
“1925 yılının şubat ayında patlak veren Şeyh Sait İsyanı öncesinde Çapakçur’da başöğretmenlik yapan Mehmet Zeki Dündar Alp, bu olayın başlamasından üç ay öncesinde bölgedeki gelişmeleri dikkatle takip etmiş, isyanın çıkacağı konusunda kanaati hâsıl olduktan sonra sorumlu bir vatan evladı ve idealist bir Cumhuriyet öğretmeni olarak durumu mektup ve telgraflarla önce yerel yöneticilere daha sonra da merkezi idareye (Başvekil ve Dahiliye Vekâleti) ve bizzat Mustafa Kemal’e bildirmiştir.
Mehmet Zeki Dündar Alp’ın tamamen gerçekleri yansıtan zabıt varakasındaki iddialar maalesef yerel yöneticiler tarafından iftira olarak değerlendirilmiş, savcı ve hâkim, öğretmen Mehmet Zeki aleyhine tahrik edilmiştir. Nihayetinde muallim Mehmet Zeki Dündar Alp öğretmenlikten çıkarılmış ve mahkemeye sevk edilmiştir. Aleyhinde dava açılmış ve isyan hazırlığı içindekileri haber verdiğinden dolayı takdir edilmesi gerekirken maalesef Çapakçur hâkimi Bağdatlı Rıza’nın gördüğü davada yaptığı ihbarların gerçeğe aykırı olduğu ve bu yolda resmi muameleye esas olmak üzere evrak oluşturduğu gerekçesiyle üç ay hapsine ve beş Osmanlı altını ödemesine karar verilmiştir. Nakit ödemesi gereken para beş misline çıkarılmış ve bu parayı ödemediği takdirde her çeyrek lira karşılığında birer gün hapsedilmesine; 10 zabıt, 50 i’lam ve 40 kuruş suret tebliğ masrafları ile toplam 100 kuruş mahkeme masrafının kendisinden tahsiline 5 Şubat 1925 tarihinde gıyabında karar verilmiştir.
Planlanan isyan, artık teşebbüs ve fikir aşamasından çıkmış fiiliyata doğru gitmeye başlamıştır. Bu gelişmeler üzerine Mehmet Zeki Bey doğrudan Reisicumhur’a müracaat etmeye mecbur kalmış ve vilayette isyan hazırlığının başladığını anlatmak istemiştir. Valinin engellemelerine rağmen Muallim Zeki Dündar Alp’ın Gazi Mustafa Kemal ve hükümet mensuplarına üç ayrı telgraf çektiği bilinmektedir.
Öğretmen Mehmet Zeki Dündar Alp, Çapakçur’da daha fazla kalmasının kendisi ve ailesi için iyi olmayacağı kanaatine varmış ve Lice’ye eniştesi Abdulgani Efendi’nin yanına gitmiştir.
ÇOCUKLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE KATLETTİLER
Şeyh Sait ve bir kısım arkadaşı 15 Nisan 1925’te yurtdışına kaçmaya çalışırlarken yakalanmışlar ancak Mehmet Zeki Dündar Alp’in bulunduğu Lice’de isyancıların hâkimiyeti kısa bir süre daha devam etmiştir. 23 Nisan 1925’de, şeyhinin intikamını almak isteyen Liceli Yusuf-ı Perişanoğlu Mustafa etrafına topladığı adamlarıyla, isyanı ihbar eden ve üç ay sonra yapılması gerekirken gerekli hazırlıklar yapılmadan daha erken yapılmasına sebep olduğunu düşündükleri öğretmen Mehmet Zeki Dündar Alp’ın Lice’de Kale Mahallesi’nde eniştesi Abdulgani Bey tarafından kendilerine tahsis ettiği evini sabahın erken saatlerinde basar... Mehmet Zeki Dündar Alp, altı yaşındaki oğlu Necati, 14 yaşındaki yeğeni Saadet ve eşi Fatma Aliye Hanım’ın gözü önünde sokak ortasında tekmeyle, sopayla, dipçikle darp edilir ve bununla yetinmeyip silahını ateşleyerek öğretmeni orada şehit eder.
CESEDİNİ KÖPEKLERE YEDİRDİLER
Yusuf Perişanoğlu Mustafa, Mehmet Zeki Bey’in cesedini atının kuyruğuna bağlayıp Lice sokaklarında sürükletir. Paramparça olmuş cesedini getirip bir okulun önüne atar. Cesedi kimsenin almasına izin vermezler ve orada iki gün bekletirler. Şeyh Sait’in sözde fetvasıyla dinsiz addedilen ancak ondan bin kat daha dindar ve vatanperver birisi olan Mehmet Zeki Bey’in cesedini sokakta köpeklere yedirirler...
İki gün sonra hükümet kuvvetlerinin Lice’ye girmesiyle Mehmet Zeki Bey’in cenazesi yapılan bir törenle toprağa verilir.
ŞEHİT ÖĞRETMENLER LİSTESİNDE YOK!
Mehmet Zeki Dündar Alp makalesinin yazarı ve aynı zamanda kitabın editörü olan Prof. Dr. Orhan Kılıç, kitapta üzücü ayrıntılara dikkati çekiyor. Prof. Dr. Orhan Kılıç’ın yürek burkan tespitleri özetle şöyle:
“Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2023 yılında ikinci baskısı yapılan Şehit Öğretmenlerimiz adlı kitapta nedendir bilinmez (!) daha eski ve yeni şehitlere yer verilmesine rağmen Mehmet Zeki Dündar Alp bulunmamaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi’nde sadece 1925 yılı Temmuz ayında Mehmet Zeki Dündar Alp’e Fazilet Mükâfatı verilmesi konusunda iki belgelik bir yazışma mevcuttur. Cumhuriyet Arşivi’nde olduğu gibi TBMM tutanaklarında da olayla ilgili bir belge veya bir görüşmeye tesadüf edilememiştir.
Daha sonraki yıllarda 23 Aralık 1930 tarihinde Menemen’de yedek subay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı katlettikleri günde yapılan anma toplantılarında Mehmet Zeki Dündar Alp’ın adının da anıldığı ancak bir müddet sonra unutulduğu ve hatırasının yeterince gelecek nesillere aktarılmadığı anlaşılmaktadır.
MEZARI VE FOTOĞRAFI KAYIP
İsyanın bastırılmasından bir müddet sonra Ankara Etnografya Müzesi İnkılap Şubesi şehidin aziz hatırasını yaşatmak için olmalı, yazdığı telgraflar, kitapları ve fotoğrafını temin etmek için aile ve mezun olduğu İstanbul Erkek Muallim Mektebi Müdürlüğü ile yazışmalar yapmıştır.
26 Şubat 1928 tarihinde Mehmet Zeki Dündar Alp Bey’in mezun olduğu İstanbul Erkek Muallim Mek- tebi Müdürlüğü’ne bir yazı yazılarak şehit muallimin bir fotoğrafının gönderilmesi istenmiştir. Bu yazıya 17 Nisan 1928 tarihinde verilen cevapta okulda ve Mezunlar Cemiyeti’nde Mehmet Zeki Dündar Alp’ın fotoğrafının bulunmadığı belirtilmiştir (Belge 3)64.
Mehmet Zeki Dündar Alp’ın mezarının şu an nerede olduğu da maalesef bilinmemektedir. Ölümün- den sonra 1934 yılında Mehmet Dündar Alp’ın Lice’deki mezarının hatırasını yad etmek amacıyla ziyaret edildiğinden haberdarız.
Lice’de defnedilen Mehmet Zeki Dündar Alp’ın Lice’deki kabrinin daha önce 2. Motorlu Piyade Tugayı kışlası olarak kullanılan ve günümüzde İlçe Jandarma Komando Alay Komutanlığı’na devredilen alandaki mezarlıkta olduğu bilinmekteydi. ...Ancak Komando Alay Komutanlığı ve Kaymakamlık ile yaptığımız görüşmelerde böyle bir mezarın Lice’de bulunmadığı veya mezar hakkında bilgilerinin olmadığı anlaşılmıştır.
1934 yılında mezarın Lice’de olduğu kesindir. Ama nereye nakledildiği hususunda maalesef bir bilgi mevcut değildi.
Şu an itibariyle Mehmet Zeki Dündaralp’ın elde olan tek fotoğrafı kayıp, mezarının yeri ise henüz bulunamamıştır. En kısa sürede Çermik ilçesine gidip yerinde inceleme yaparak mezarı bulmayı ümit ediyoruz.
CUMHURİYET’İN UNUTULAN ŞEHİDİ
Mehmet Zeki Dündar Alp, Cumhuriyetin belki de ilk mefkûre şehididir. Ne yazık ki, ne Elazığ yerelinde ne de ulusal bazda tanınmamış ve hak ettiği değeri bulamamıştır. Onun manevi hatırası, hazin hikâyesi ve milliyetperver bir cumhuriyet evladı olduğu gelecek nesillere aktarılamamış, Cumhuriyet’in unutulan bir şehit öğretmeni olarak tarihin derinliklerinde adeta kaybolmuştur. Onun ne abidevi bir mezarı ne günlüğü ne de şehadetinin yad edildiği bir anma günü vardır.
Şehit edilmesinden sonraki 15-20 yıl içerisinde bazı anma toplantılarda aziz hatırası yad edilmiş ancak 1945’lerdan sonra bıçakla kesilir gibi gündemden çıkmış veya çıkarılmıştır. Mezarının abidevi bir mezar halinde tanıtım yazısı ile birlikte ziyarete açılması gerekirken maalesef yeri bile tespit edilememektedir. Umuyorum ve diliyorum ki şahsi gayretlerimiz ve Allah’ın izniyle bu Cumhuriyet şehidi milliyetperver, aydın ve entelektüel kimliği ile sıra dışı bir öğretmen olan Mehmet Zeki Dündar Alp’ın mezarını da fotoğrafını da bulacağız ve kamuoyunun gündemine layık olduğu veçhile taşıyacağız.
Milli Eğitim Bakanlığı da Şehit Öğretmenlerimiz kitabına Mehmet Zeki Dündar Alp’ı acilen koyup aziz hatırasını daha fazla incitmemelidir. Elazığ’ın yetiştirdiği bu kahramanımızı rahmetle anıyor, minnet, şükrân ve saygıyla aziz hatırası önünde eğiliyoruz. Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun...”
Prof. Dr. Orhan Kılıç, Mehmet Zeki Dündar Alp’in hayatı ve hazin akıbetinin roman, tiyatro, dizi film veya sinema filmi gibi sanat dallarından birine mutlaka aksettirilecek derecede ibret verici ve etkileyici olduğunu sözlerine ekledi.