KERÇEP: Ereğli hep geriye giderken Erdemir sürekli büyümüş gelişmiş. Sözümüz yok! Gurur duyarız. fakat soruyoruz? Hani birlikte büyüyecektik. havasını, suyunu, ormanını, denizini, hayvanlarını mahvettiğiniz Ereğli'ye bir gram faydanız oldu mu?

Kısa adı KERÇEP olan Kdz. Ereğli Çevre Platformu’nun düzenlediği “Şehrin Sakini Değil Sahibiyiz” ana başlıklı “zehirleniyoruz” forumu 5 Ekim 2024 cumartesi günü saat 16.00’da süs havuzu çevresinde pankart açarak gerçekleştirildi.

Forumun moderatörü Cihangir Amca, açış konuşmasına Nasım Hikmet’in Ellerinize ve Yalana Dair” şiirini okudu.

 Bütün taşlar gibi vekarlı,
 hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
 bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
 ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
 Arılar gibi hünerli, hafif,
 sütlü memeler gibi yüklü,
 tabiat gibi cesur
 ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz.
 Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
 bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
 Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
 yalanla besliyorlar sizi,
 halbuki açsınız,
 etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
 Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
 göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
 insanlar, ah, benim insanlarım,
 hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
 Yakın Doğu, orta Doğu, Pasifik adaları
 ve benim memleketlilerim,
 yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
 elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
 elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
 İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
 Avrupalım, Amerikalım benim,
 uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
 ellerin gibi tez kandırılır,
 kolay atlatılırsın...
 İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
 antenler yalan söylüyorsa,
 yalan söylüyorsa rotatifler,
 kitaplar yalan söylüyorsa,
 beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
 dua yalan söylüyorsa,
 ninni yalan söylüyorsa,
 rüya yalan söylüyorsa,
 meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
 yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
 söz yalan söylüyorsa,
 ses yalan söylüyorsa,
 ellerinizden geçinen
 ve ellerinizden başka her şey
 herkes yalan söylüyorsa,
 elleriniz balçık gibi itaatli,
 elleriniz karanlık gibi kör,
 elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
 elleriniz isyan etmesin diyedir.
 Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
 bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
 bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.

Cihangir Amca sözlerine şöyle devam etti:

“Ereğli Ereğli halkı üç yılda 590 gün zehirli hava soludu. Peki bunun kaynağı ne? Kim? Erdemir genel müdürüne göre Erdemir değil. Çünkü ona göre Erdemir çevreyi ve havayı kirletmiyor. Peki biz neden ölüyoruz sayın genel müdür? Çok merak ediyorum: Erdemir genel müdürü gittiği cenazelerde ölüm sebebinin kanser vakası olduğunu öğrendiğinde cenaze sahiplerinin karşısında utanıyor mu? Ya da helalleşebiliyor mu o cenaze namazında, hoca sorduğunda?

Cüruf taşeronda, rant her yerde, zehir sularımızda, köylerimizde!

Cürufun insan sağlığına zararlı kimyasal madde olduğu TÜBİTAK tarafından onaylandı! Buna rağmen cüruf taşeron aracılığıyla Erdemir dışına çıkarılıyor ve işgüzar muhtarlar tarafından sokaklara, köylere tol malzemesi olarak dökülüyor. Hatta bu cüruflar ile köylerde futbol sahaları bile yapılıyor. Sonra bu cürufların zehirli kimyasalları yağmur suları ile içme sularımıza karışıyor.

Ereğli'de bir gazetenin kıymetli bir gazetecisi çok güzel bir haber yaptı. Bu habere göre Ereğli 2004'te sosyo-ekonomik gelişmişlik olarak 61 ili gerisinde bırakarak 32. sırada yer alıyor. Peki 18 yıl sonra ne olmuş? Ereğli 18 yıl sonra ne yazık ki 199. sıraya gerilemiş.

Bu süreçte Ereğli hep geriye giderken Erdemir sürekli büyümüş gelişmiş. Sözümüz yok! Gurur duyarız. fakat soruyoruz? Hani birlikte büyüyecektik. havasını, suyunu, ormanını, denizini, hayvanlarını mahvettiğiniz Ereğli'ye bir gram faydanız oldu mu? Gazetecinin yaptığı haberler de kanıtlıyor ki hayır!

Cihangir Amca: Aslında bu çevre, üretim ve madencilik arsızlığındaki fütursuzluk ve ihanet cesareti kadınlarımız, hayvanlarımız, çocuklarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz, emekçilerimiz, öğretmenlerimiz, sağlıkçılarımız ve hayatın her alanında var. İşte asıl sorgulamamız gereken şey budur sevgili dostlar. Nereden alıyorlar bu cesareti. NEREDEN ALIYORLAR BU CESARETİ!

KERÇEP İn 24 Bileşeni 110 Gönüllüsü Var. Tüm Bileşen Ve Gönüllüleri Göreve Davet Ediyoruz. Sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz. şimdi değilse ne zaman? Ereğli Alaplı ve Çevresindeki tüm canlılar nefes alamayacak duruma geldiğinde mi diyoruz. Her Cumartesi Saat 16.00'da buluşmaya davet ediyoruz sevgili dostlar!

Bu hava ve çevre kirliliği ilk kimi etkiliyor biliyor musunuz dostlar? İlk olarak Erdemir'de çalışan işçi kardeşlerimizi, emekçilerimizi etkiliyor! Çok işçi kardeşimizi çalışırken veya emekli olduktan kısa süre sonra solunum yolları hastalıklarından, kalp krizinden ve kanserden kaybettik veya hâlâ tedavi görüyorlar.”

ERYİĞİT

CHP’den milletvekili aday adalı olan ve Foruma katılanlardan Türkan Eyiğit çevre kirliliğinin son bir yılda daha da çoğaldığına dikkat çekerken, dalından koparıp bir meyve bile yiyemediklerini ifade etti. Eryiğit şöyle oeoi:

“Hastaneye gidiyorlar devamlı solunum yetmezliği solunum yetmezliği. Camın önündeki o siyahlıklar artık 1 senedir çoğaldı. Bu kadar çok değildi ama 1 senedir arttı yani sil sil gene aynı o camlardan simsiyah su akıyor. Ve ben bahçe yapıyorum kendi doğal suyumu kullanıyorum gene de o yıkarken artık beyaz sirke onların zehri gitsin diye dalından koparıp meyveyi yiyemez hale geldik. Ama bu 1 senedir fazlalaştı. Çünkü ben 10 senedir oturuyorum oluyordu siyahlık ama bu bir senedir hele hele dört ay diyeyim tamamen siyahlaştı yani. Akşam siliyorum sabah siliyorum camları artık zaten hortumla yıkıyorum silmeyi bıraktım. Çünkü Nimet İlköğretim’in orası direk bize geliyor. Ama çok üzgünüm Ereğli bu kadar kirliyken bizim halkımız nerede? Bu kadar bir insanız.”

EROL

Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği başkanı Aydın Erol “yalan rüzgarı ile kandırılıyoruz” dedi ve Erdemir’in Ereğli’nin havasını, suyunu, toprağını kullanırken vergi bile ödememesini eleştirdi. Erol sözlerine Halka açık bir şirket Erdemir’in faaliyet raporlarına baktığımız zaman sürdürülebilir üretim internet sitesine baktığımız zaman temiz üretim yani bir yalan rüzgarıyla karşı karşıyayız. Her şey yalan. Gerçek burada bizim gözlerimizin gördüğü yerde gerçek. Dolayısıyla bu kıymetli toplantıyı çok önemsiyorum. Halkın desteklemediği hiçbir şey başarılı olamaz dolayısıyla en son bu endüstriyel bölge ilan edilmesiyle beraber Ereğli’nin boynuna atılmış bir ilmek Ereğli’yi boğan bir sistemdir. Havasını suyunu toprağını kullanaraktan hiçbir şey vermeyeceksiniz ve Ereğli’ye de kamu adına hiçbir vergi ödemeyeceksiniz böyle bir şey yok yani. Onun için mücadeleye devam.” Diyerek devam etti:

ERTUĞRUL

Etkinliğe katılan CHP’nin Zonguldak Milletvekillerinden Eylem Ertuğrul da yapatığı kapsamlı konuşmada şunları söyledi:

“Siyaset yapmak istemiyoruz ama siyaset maalesef her şeyin göbeğinde var. Özellikle Batı Karadeniz ormanlarına baktığınız zaman yakın zamanda verilen ruhsatlara baktığınız zaman binlerce yıllık bir süreçte oluşmuş kaliteli ormanlarımızı talan edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Şimdi biz bugün burada Ereğli grubu olarak toplandık ama Türkiye’nin dört bir tarafında maalesef çevre tahribatı artarak devam ediyor. Ama şunu da görüyoruz ki yine Türkiye’nin dört bir tarafında duyarlı vatandaşlar aynı şekilde direnmeye devam ediyor. Biz de senelerdir olduğu gibi daha önce pek çok bölgemizle ilgili işte Köseağzı bölgesindeki problemler için Kireçlik Termik Santrali için nasıl bir araya geldik. Mücadele verdiysek bölgemizin en azından talan edilmesine elimizden geldiğince engel olmaya çalışıyoruz. Şimdi yakın süreçte yaşadığımız özel endüstri bölgesi ilan edilme süreci var. Buradaki bakış açışının çok doğru olmadığını düşünüyorum şuanda yani Erdemir Özel Endüstri Bölgesi olacak ee Ereğli’ye para vermeyecek Ereğli’nin maddi kaybı olacak ama şöyle bir şey yok, Erdemir sen Ereğli’ye parayı öde Ereğli’nin çevresini havasını kirlet Ereğli’nin sağlığını boz Ereğli’nin çevre şartlarını boz öyle bir anlayış yok. Para ayrı bir mevzu. Ama biz hepimiz şunun farkındayız bir sağlıkçı olarak da ben hepinizden biraz daha fazla ilgileniyorum bölgemizdeki artan solunum yolu hastalıklarını kanseri insanları tedavi edebilmek için ve bölgemizdeki eksik olan sağlık hizmetlerini tamamlamak adına ülkenin dört bir yanında bağlantılarımızı kullanarak yardımcı olmaya çalıştık. Bunların hep içinde yaşadık yani ve bu süreçte şunu gördük sağlık gittikten sonra parayla geri getirmek çoğu zaman mümkün olmuyor. O yüzden şöyle bir anlayışımız olmamalı hadi Erdemir özel endüstri bölgesi olması süreci devam ediyor iptal oldu ne olacak o zaman Erdemir Ereğli Belediyesine ödemesi gereken vergileri versin ve havamızı kirletmeye devam mı etsin öyle bir anlayışı kabul etme şansımız var mı hayır yok. Olamaz. Şimdi ben Kestaneci tepede oturuyorum Ereğli’de olduğum günlerde her sabah denizin üzerine bakıyorum elimde videoları da var ve burada neyi soluduğumuzu çok net bir şekilde görüyorum. Balıkçılık yapan arkadaşlar biraz denize açıldıktan sonra fabrikanın bu bölgeye neleri bıraktığını net bir şekilde görüyorlar. Ben gittim genel müdürle de görüştüm. Bazı projeler var. Bu aşırı tozumanın ağırlıklı olarak kok fabrikasından kaynaklandığı belki filtrelerin teknolojilere uygun olması belki yeni bir kok fabrikasıyla birlikte bu tozuma oranının azalacağı ile ilgili projeleri var. Ama zaten kağıt üzerinde baktığınız zaman Erdemir çevre üzerindeki sanki bütün yükümlülüklerine yerine getirmiş gibi görünüyor. Hava kontrol istasyonlarına bakıyorsunuz yeterli ölçüm yapılmıyor bazı günlerde ölçüm sonuçları yok. Bununla ilgili hukuki açıdan ne yapabilirim bölge milletvekili olarak soru önergesi veriyoruz kardeşim ölçüm istasyonları yeterli değil burası sonuçta çok büyük bir sanayi tesisinin olduğu bir şehir neden yeterli ölçüm yapılmıyor ve şeffaf bir şekilde bunlara cevap verilmiyor. Hiçbir şekilde yanıt yok. Üstü kapatılmaya çalışılıyor. Şu anki Sayın Genel Müdür yeşil çelik projesi iddiası var ben diyor nisan ayında diyor kok fabrikasının yanında piknik yaptıracağım diyor. İnşallah yaptırabilir yani. Bundan çok büyük mutluluk duyarız. Bakacağız göreceğiz ama şu bir gerçek arkadaşlar hemen yakında sağlık tesisimiz var bu sağlık tesisinde filtreler var bunlar belli bir süre ile değişiyor. Değişmesi gerekiyor ve değişiyor. Ama bunların belli bir ömrü var mesela bu filtre 12 ay gidiyor ama son üç seneye dört sene baktığınız zaman 28 gün 27 gün de filtreler tıkanıyor. Bu Ereğli’de tozumanın ne kadar arttığının ayda bir göstergesidir. Bu noktada hep şunu söylüyorum bu mücadeleleri orada yaşayan insanlar sahiplenmediği sürece biz bir avuç duyarlı insan diyelim bu konularda efor sarf eden insan olarak bir arada kalırız sadece. Bunda da istediğimiz başarıya ulaşmamız imkansız. Ne zaman biz yaşayan halkı bu mücadelenin içerisine kattık o zaman başarılı oluruz. Tüm Türkiye içinde aslında tüm dünyada bu şekilde. Bu noktada bir yandan hukuki mücadeleler sürecek biz etrafımızdaki insanlara anlatacağız ama şunu da söyleyeyim acı bir gerçek şuan Ereğli’de yaşayıp da meydana gelen hava kirliliğini farkında olmama gibi bir ihtimal var mı yok. Hiç mi balkon yıkamıyorsunuz hiç mi araba yıkamıyorsunuz hiç mi sahilde yürüyüşe çıkmıyorsunuz hiç mi başka bir şehre gittiğinizde ne kadar rahat nefes alıp verdiğinizi fark etmiyorsunuz?”

MÜFTÜ TORUNU ÇİMENOĞLU

Kdz. Ereğli’nin eski müftülerinden merhum Mehmet Ali  Çimenoğlu her sabah kıpkırmızı bir zehir Erdemir’in üzerini kapladığını belirtirken “Bu kadar insanı bir sabah tekneye doldurup beşte altıda durumu göstermek istiyorum” sözleriyle yaşanan kirliliği dile getirdi ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Denizci olarak her sabah bunu görüyorum ve her zaman kıpkırmızı bir duman kıpkırmızı bir zehir Erdemir üstünde ve böylece yayılıyor. Ve her sabah gönül ister ki bu kadar insanı toplayıp bir tekneye doldurup sabah 5’te 6’da onu göstermek isterim. “

ÖNER

KERÇEP Koordinatörlerinden Önder Öner hava kirliliğini ölçen cihazın bulunduğu alanında yanlış olduğuna dikkat çekti. Ereğli’de standartının 4.5 katı kirlilik olduğuna belirtirken şunları söyledi.

“Ereğli’deki hava kalitesini izleme istasyonu Kışla’da. Hemen o sanayi bölgesinin orada. Ereğli’nin en fazla havasının kirlendiği yer orası değil mesela Kepez bölgesi her zaman görüyorsunuzdur buradan başlıyor Kepez’e doğru devam eder çünkü Erdemir’in bütün çelikhanesi fırınları yüksek fırınları ayrıca ham madde oradan çıkan tozlaşma aslında o bölgede daha çok her tarafa yayılıyor. Normalde orada en az bir tane hava kalitesi izleme istasyonu olmalı. Ereğli’de Kadı Tarlasında da olması lazım Kandilli’de olması lazım Alaplı’da da olması lazım Gülüç’te olması lazım ama bu bir tane var. Ve Ereğli’de Türkiye’nin en büyük sanayi tesisinden bir tanesi Erdemir var. Erdemir’in içerisinde sanayi tipi hava kalitesini izleme istasyonunun olması lazım. Oradan çıkan sonuçların da halk ile paylaşılması lazım. Çünkü Erdemir’in çalışmasının bedelini hep birlikte ödüyoruz. Şuanda şehrimizde 120 bin kişi yaşıyor. Yani 180 bin kişi köylerle Alaplı Akçakoca’yı da dahil edersek 250 bin kişiyi en az etkileyen bir yer. Bakınız biraz Cihangir de bahsetti şöyle bizim KERÇEP olarak yaklaşık 3,5 yıldır 3 yıl 9 ay boyunca takip ettiğimiz hava kalitesi sonuçları var. Bunu hava kalitesi uluslararası ağından alıyoruz. 1365 günün 601 günü normal sınırlarının üzerinde yani burada yaşayan insanlar tozlaşmanın ağır olduğu bir hava içerisinde yaşıyor. Yani yüzde 45 e yakın bir zamanımız sağlığa zararlı bir hava soluyoruz. Diğer taraftan Ereğli’deki var olan kanser hastalarımızın oransal olarak değeri Ereğli dışındaki Zonguldak’ın 3 buçuk katı. Bakın hava kirliliği buluşları normalde olması gerekenin 4 buçuk katı hava kirliliği sonuçları çünkü belli bir standart koyuyor sistem o standartta göre 4 buçuk katı Ereğli’de. Kanser hastası sayımız da 3 buçuk katı yani bunlar arasındaki ilişki birebir var. Yani Ereğli’de anketlerde çıkan sonuç insanlar diyor ki ya bizim ailemizde var iki aileden bir tanesi diyor. İki aileden yüzde ellisi bizim ailemizde solunum yolu hastalığı var kanser hastalığı var diyor iki aileden bir tanesi lösev kanser hastalarının çok yüksek olduğunu söylüyor. Bunlar birbirleriyle direk ilişkili olmalarına rağmen maalesef Erdemir yönetimi Ereğli’yi zehirlemiyoruz diyerek aklımızda tabiri caizse dalga geçiyor.”

BAŞKAN

Ereğli Halk otobüsçülerinden Hilmi Başkan da, Erdemir kaynaklı çevre kirliliğinin tarıma da zarar verdiğini dile getirdi. Hilmi Başkan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Benim dere kenarında 20 dönüm yerim vardı ben bıraktım Erdemir’i bıraktım artık. 3 seneden beri selden bir şey alamıyorum. Kusura bakmayın Saffet Bozkurt diye milletvekilimiz var düğünlerde veya cenazelerde boy göstererek milleti kandırmayı beceriyor ama şu Erdemir’e köprünün altını yaptıramadı. Söz verildiği halde üç gün evvel yine sel oldu. Hangi vatandaşımızın haberi var kimsenin haberi yok. 20 dönüm bahçemiz var babadan kalma su altındaydı. Kocaman bahçede 10 ocak fasulye kalmış geri kalanını almış götürmüş su. Şimdi sadece hava ile değil çevreye komple zarar veriyor. Süleymanbeyler’den aşağısı 3 seneden beri sel felaketi yaşıyor. Erdemir şu Gülüç köprüsünün altı bir kırılma belki Ereğli nefes alır belki 20-30 tane köy nefes alacak. Benim üç yıldır zararım 100 milyonun üzerinde. Bana kim verecek bunu? Bir buçuk metre kota yüksekliği Bölücek’te 3 metre atar. Zaten 3 metre olduğu zaman su bana zararı yok. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.”

OKUMUŞOĞLU

Nerede bir çevre sorunu var ise orada olan ve ülke genelindeki tüm hukuk mücadelelerinde hep en ön safta olan Av Yakup Okumuşoğlu covid döneminde 30 artı 1’e dikkat çekerken, Zonguldak’ın neden 30  büyük şehrin dışında anons edildiğine vurgu yaptı. Okumuşoğlu sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Burada halkın konuşması lazım bu yüzden de ben izliyorum. Ama şu kadarını söyleyeyim Cumhurbaşkanı boşuna Zonguldak 30+1 demedi. 30+1 aslında Erdemir’dir aslında TTK’da çalışan işçilerdir soluduğumuz havadır. 30+1’den kaynaklı olarak burası özel 31. İl olarak ilan edildi Kovid zamanında bunu bilelim bizim ciğerler gidik daha da gidecek çünkü üretimi arttırıyorlar sürekli ve o üretim arttıkça emisyonlar artıyor bu emisyonlar arttıkça da bu kentlerin üzerine bunlar çevre ile ilgili önlemler yeteri kadar alınmadığı için bir zehir olarak akacak ve çoluğumuz çocuğumuz bu kentte yaşıyor. Bizler bu kentin ekmeğini suyunu içiyoruz yiyoruz. Dolayısıyla hem kentimize sahip çıkmamız gerekiyor hem de kanunen belediyeye herkesin ödemesi zorunda olduğu vergiler var. Sen de ödüyorsun ben de ödüyorum ama sanki Erdemir bizden daha fakir sanki Erdemir’in parası yok Erdemir ödemiyor. Böyle bir dünya yok. Böyle bir dünya olamaz. Dolayısıyla bunun mutlaka gündeme getirilmesi lazım. Bu haksızlığın konuşulması lazım bu kentimize yapılan büyük bir haksızlık Erdemir dünyanın en büyük şirketlerinden bir tanesine demek emlak vergisini ödemiyormuş ne demek imar harç ve cezalarını ödemeyecekmiş. Neden atık ve su bedelini kanalizasyon bedelini ödemeyecekmiş neden ödemeyecekmiş? Böyle bir durum yok. Yani hangi kararname olursa olsun hangi talimat olursa olsun hangi kanun olursa olsun bu adaletsizliktir. Bu hukuka uygunsuzluktur. Biz bunları tartıştık yargıda ama yargının da durumu malum nasıl bir karar çıkar bilmem ama bu bizim burada olan haksızlığı dile getirmemize engel bir durum değil. Mahkeme ne kadar verirse versin. Erdemir bu kente haksızlık yapıyor. Bunun bilinmesi lazım insanlar tarafından ben bu kadarını söyleyeyim büyük bir keyifle izliyorum iyi ki varsınız. İyi ki geldiniz ama en önemlisi burada her hafta bunu sürekli hale getirmek suretiyle büyütmek büyütmek ve bunların gözüne sokmak yapılması gereken bu.”

Foruma katılanlar her hafta aynı yerde ve aynı saatte buluşmak ve etkinlikleri daha kalabalık bir kitleye dönüştürme konusunda söz birliği ederek sessizce dağıldılar.

NOT: KERÇEP’in bu etkinliğindeki konuşmaları ekteki videomuzda ayrıntıları ile izleyebilirsiniz.

CHP NE YAPMALI? CHP NE YAPMALI?

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.08 (1)

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.08 (2)

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.09

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.09 (1)

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.09 (2)

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.10.09 (3)

Whatsapp Image 2024 10 05 At 19.11.03

 

 

Muhabir: Mustafa Kemal Bektaş